Makber!
Polisler saldırıya uğradı, Emniyet Müdür Yardımcısı, başkomiser öldürüldü…
Ardından “güvenlik güçleri” olayın failleri diye dört kişiyi öldürdü.
Olaydaki karanlıklar yüzünden muhalefet Meclis’te araştırma yapılmasını gündeme getirdi.
İktidar partisi reddetti.
Başbakan, kendi inisiyatifiyle yaptığı nadir açıklamalardan birinde “Olayın failleri bir, iki saat içinde cezalandırıldı” dedi.
Ve polisleri öldürenlerin, öldürülen o dört kişi olmadığı…
Polisleri vuran kurşunların onlarda bulunmadığı ortaya çıktı!
Çünkü gözaltına alınmış tanıklar da çıktı.
Bir de halktan, “Bu müdür iyi biriydi… Biraz Gaffar Okkan suikastına benziyor” diyenler.
Unutmayın…
Hemen bu olay ardından, Yükekova’da bir uzman çavuş, iki er; Diyarbakır’da hamile eşi yanında astsubay “maskeli katiller” tarafından öldürüldü.
Hepimiz, ama ille milletvekilleri, özellikle bir iktidar milletvekili bu karanlığı, bu ölüm zincirini merak etmiyorsa, neyi edecek?
Tamam, amirlerinizin kasasını, kutusunu, sıfırını merak etmiyorsunuz…
Diyelim ki o patlıcan…
Ama bunlar can.
***
Bakın, başka her şey bir yana, peş peşe öldürülmüş 10 insandan bahsediyoruz.
Yani mikro iç savaşın 50’ye yakın ölüsünü, Ermenek’in 18’lerini, Yalvaç minibüsünün 16 işçi kadınını az bırakıp sadece bu zinciri saysak bile, öldürülmüş 10 insan!
İçin için bir Susurluk kaynıyor sanki ve “fasa fiso” demese de iktidar, “hala sigara içenler” kadar dahi merak etmiyor milletvekilleri.
Çünkü cevaplar ellerine hazır geliyor…
Çünkü soracak kendi soruları yok!
Çünkü cevapsızlık epeydir rahatsız etmiyor alemi!
***
Çünkü baş aşağı bir düzen lök gibi oturdu.
Şöyle diyelim: Bir baş var; geri kalan herkes baştan aşağı!
Bu düzeni bize anlatmak için çırpınan çok kişi var; tepeden tırnağa.
Bir güzellik de Zonguldaklı polislerden geldi.
Önce geçmek isteyen ambulans şoförünü, omzunu, parmağını kırmacasına dövdüler; sıktıkları biber gazıyla hemşireleri ambulanslık ettiler.
Bu devirde ambulansın ne önceliği olabilir, değil mi? Zaten her yerden ölüm fışkırmıyor mu, Hey Ticari!
Budur işte!
İnsan hayatı, insan sağlığından ziyade tekme tokat, gaz, hiddet ve şiddet ve ille de muamma devletini daha nasıl anlatsın kahraman memur!
Çünkü polislerin önünde, hiddet, tekme tokattan mamul devasa içtihat var.
Nasıl sabredildiğine şaşırılan, adam öldürdün mü sıyrılan, öldürüldüğünde karanlığa bağlanan bir silsile işte.
***
Çünkü bağımsız yargının terazili amcaları da matematik dahisi çıkıyor:
Görüntülerle sabit olarak, polislerin bir kadını karakolda dövdüğü, Anayasal tabirle “kötü muamele ve işkence yaptığı” vakada:
1. Polislere bir yıla kadar hapis istemi
2. Dayak yiyen kadına mukavemet ve hakaretten 8 yıla kadar hapis istemi
3. Bu çelişkiyi haber yapan gazeteci Kemal Göktaş’a 2 yıla kadar hapis istemi.
“İstem” bu; çünkü arz da bu!
***
O yüzden, Başbakan açılışa gelecek diye İSKİ işçileri, onar onar öldürülen işçi sınıfının üyelerine talimat verilir; herkes törene katılsın diye…
Ermenek’teki ölü işçiler için, aileleriyle dayanışma için geleceklerin tüm illerde engellenmesi talimatıyla aynı gün.
Ermenek’teki madenin hakikati de gizlenir…
Bingöl’de polislerin öldürülmesiyle başlayan zincirin araştırılması da reddedilir.
Demokrasi işte bu yüzden sadece sandık değildir…
Demokrasi bu zincirlerin, gözbağlarının ve gözdağlarının, bu kesif karanlık ve adaletsizliğin de çok mümkün olamaması sürecidir!
***
O yüzden, “kimliği” gerekçesiyle saldırıya uğrayan Gençlerbirliği futbolcusu Deniz Naki’ye,“Alkaralar”ın kulübü “Ayrımcılığa karşıyız. Kınıyoruz ama olayı tam bilmiyoruz” diyerek imalarla çakıp yürekten sahip çıkamaz.
“Şikayetçi olmamış; sözleri çelişkili” demekle yetinir.
O da “hem sevip hem kulübü ve ülkeyi terk ederken” der ki:
“Adli makamlara başvuru yapmadım çünkü milyonların gözü önünde Ethem’i katleden, Ali İsmail’i sokakta döverek öldürenler, 14 yaşındaki Berkin’i öldürenlerin, Soma’da Ermenek’te maden emekçilerini katledenlerin yargılanmadığı, Roboski’nin faillerinin ortaya çıkarılmadığı, birçok önemli olayın aydınlatılmak yerine ‘karartıldığı’ ve kapatıldığı yerde başvurmanın bir anlamının olmadığını düşündüm.”
Tut ki, Deniz Naki kötü futbolcu…
Tut ki kendisiyle ilgili anlattıklarına pek inanmadık…
Bu söyledikleri yalan mı?
Uludere’den Bingöl’e, madenlerden sokaklara, karartma yok mu hocam!
Neden her yer makber, neden her yer karanlık?
- Komple saldırı mı komplo tezgâh mı?6 yıl önce
- Bundan böyle, Aznavour da yok!6 yıl önce
- İnci Sokağı'ndaki kız!6 yıl önce
- Fransa başbakanıydı… Barselona başkan adayı oldu!6 yıl önce
- Ajax'tan takasa, Avrupa'nın Pers seferi!6 yıl önce
- 380 yıl sonra Avrupa'nın 'din savaşları"6 yıl önce
- Cumhurbaşkanı adayına 'akli' muayene!6 yıl önce
- Faşizmin rehinesi olarak antifaşizm!6 yıl önce
- Her şey körleşiyor, derken… Devletler de itiraf eder!6 yıl önce
- İnsanların hüznü en çok gözlerinin içindedir!6 yıl önce