Haksızlığını savunma, hakkını savun!
“Sol şakaktan tek el ateşlenmiş…
Kurşun içeriden dışarıya yönelmiş…
Sürücü camı kırık…
Silah sağda koltuk altına düşmüş…
Sağ elde barut izi”
Polis, başka bir polisin intiharını bu soğuk cümlelerle izah ettikten sonra, amirler “sebebi” de hemen buldu:
Ailevi sorunlar!
***
Yukarıdaki vaka bundan tam iki ay önceydi; ondan hemen iki ay önce de, bir başka polis, “Caddede yürürken, anide üzerinde taşıdığı zimmetli tabancasını çıkarıp başına ateş etti”.
Onun sebebi de hemen açıklandı:
“Kız arkadaşıyla sorunlar.”
***
Emniyet’te, TSK’da böyle nice “intihar”ı açıklamak için elde formüller var:
Ailevi sorunlar; ayrıldığı eşiyle sorunlar; sevgiliyle sorunlar; aşırı borçlanma!
Bunlar hiç yok mu? Elbet var.
Misal, polis okulunda birbirlerine aşık olup evlenen polis çift. 4 yıl sonra kadın boşanmak isteyince, bir yandan şiirler yazan, bir yandan tehditler savuran komiser koca. Derken sokak ortasında kadın polisi vurup yine kendi şakağına patlayan silah.
Fakat şöyle bir şey de var:
Böyle sorunlar, sanki sorunsuz, insani her hakkı tamam bir iş hayatının tamamen dışında; herkesin sadece kendi başına edindiği sorunlar.
Nitekim çoğu kim vurduya ve kim duyduya gitmiş çok sayıda erin ve yine çok sayıda “alttaki profesyonel asker”in intiharları da öyle, “kendi kendine dertlenmiş” gibi açıklanıyor.
Ortamın baskısı, ezilmek, hakarete uğramak, aşırı mesailerde bunalmak diye bir şey yok!
Çünkü o sebepler üzerinde durursan, “biraz sınıfsal” olabiliyor…
Otoriteyi, hiyerarşiyi sarsıyor. Astın üste şeyini zedeliyor!
***
Devletin bekası, “güvenlik gücü”nün kol kırılır yen içinde kalır çarkları, zincirleme otoritenin hükmü, “militarist” zihniyet, 12 yılda 14 bin işçiyi, artık yılda 1200 işçiyi işyerlerinde öldüren “insanın değersizleştirilmesi”…
Önemli olan o “organizasyon”!
O yüzden, cesedin üzerine hemen bir örtü…
Cesedin yanına “kişisel sebepler, kişisel bunalımlar, kişisel hatalar” notu!
Gazetecilik de, asla o örtüyü pek sorgulamadan, bu lisana tabi olup onu yeniden üreterek, alıyor gazeteyi, cansız insan hayatlarının üzerine seriveriyor!
***
Erol Benzer’i belki o yüzden hiç unutmuyorum.
Çünkü karar verdiği andan itibaren, intiharı ve ölümü meslektaşlarına bir “hak mirası” olabilsin; onlar kendi hallerini sorgulayabilsin; belki de kamu vicdanı uyanabilsin ve kimse onun kanlar içindeki hakikatini hemen örtüp “Ailevi sorunlar, maddi bunalım” diye kestirip atmasın diye düşünmüştü muhtemelen.
Hem de, geçici görevli gitti “Adalet” merkezini, Adliye’nin önünü seçmişti; “Hak, hukuk, hakkaniyet” adına mesajını vermek; o silahı şakağına götürmeden önce internet ortamına koyduğu veda, özür ve umut mektubunu duyurabilmek için belki:
“Polisin de adalete, insan gibi yaşamaya ve insan gibi çalışmaya hakkı olduğunun farkına varılması ve Demokrasi adına, daha fazla polis yaşamına son vermesin, bu son olsun diye Adliye önünde kendimi şehit ediyorum. Umarım işe yarar, sesimiz duyulur, siz geride kalan meslektaşlarım hak ettiği özlük haklarına ve insan hakları ile insani koşullarda yaşayıp çalışma şartlarına kavuşursunuz. Geride bıraktığım 71 yaşındaki annemi oğulsuz, 9 yaşındaki oğlumu babasız, ailemi sevenlerimi ve sevdiklerimi bensiz bıraktığım için üzgünüm. Meslektaşlarımın geride bıraktığım emanetlerime sahip çıkacağından şüphem yoktur.”
***
“Umarım işe yarar” temennisinin bir yolu da polislerin sendikalaşmasıydı.
Misal, birkaç gün önce Fransa’da polis sendikası (sendikalardan biri) ve binlerce polis Paris’te yürüyüş yapabildi.
Oysa bizde polisin yürüyüşle tek alakası, yürüyenleri gazlamak, hırpalamak, tekmelemek, adeta kendi sorunlarının ve zor hayatının sorumlusu saymak!.
(Fransa’da bir kişinin ölümüne yol açan gaz vb. saldırı silahlarını da hükümet yasakladı.)
Türkiye’de hak ve hukuk için sendikalaşma yolunu arayan kimi polis, amirlerinden baskı gördü, işinden olmakla tehdit edildi; o sırada amirler “Paralelciler ile AK Polis” diye de ayrılmıyordu; hepsi baskı yaptı!
Yasak Anayasa Mahkemesi’ne gitti; “Emniyet hizmetindekiler sendikalı olamaz” hükmüyle ancak diğer mensuplara sendika yolunu aralık kaldı.
Bir polisin, sokakta kendi gibi sıradan bir insanı nefretle hırpalamak yerine, evde çoluk çocuğuna bakarken üzerine düşünmesi gereken, Erol Benzer’inkine benzer duyguların esas kaynağı!
Fransa’da da polisler intihar ediyor; lakin böyle hak aramak için bir sendikaları var işte!
***
Şöyle soracaksın belki:
Vatandaşa vurduğumda haksızlığımı kollayan devlet; vatandaş olarak insan hakkımı neden ezip geçiyor?
Not: Bu arada, yıllardır emekli dernekleri TEMAD ile mücadele veren astsubay camiasında bir de TAS-SEN adıyla sendika kuruldu ve “Avrupa Asker Örgütleri Birliği” EUROMIL’e kabul edildi. Uzman çavuşların (emekli) derneği Emuzder de ciddi hak mücadelesi veriyor. Uzman jandarmaların dernekleri; TSK’nın sivil memurlarının ise derneği ve şimdilerde sendikal platformları var.
Not: Bazen bu camialardan ve dışından soran oluyor; böyle yazıların ana fikri kabaca bu yazının sonundaki gibi: Haksızlığınızı savunmam; hakkınızı savunurum!
Bence siz de kendiniz için öyle yapın!
- Komple saldırı mı komplo tezgâh mı?6 yıl önce
- Bundan böyle, Aznavour da yok!6 yıl önce
- İnci Sokağı'ndaki kız!6 yıl önce
- Fransa başbakanıydı… Barselona başkan adayı oldu!6 yıl önce
- Ajax'tan takasa, Avrupa'nın Pers seferi!6 yıl önce
- 380 yıl sonra Avrupa'nın 'din savaşları"6 yıl önce
- Cumhurbaşkanı adayına 'akli' muayene!6 yıl önce
- Faşizmin rehinesi olarak antifaşizm!6 yıl önce
- Her şey körleşiyor, derken… Devletler de itiraf eder!6 yıl önce
- İnsanların hüznü en çok gözlerinin içindedir!6 yıl önce