İyilik güzellik, milli güvenlik!

Hükümet “Metal işçileri grevi”ni erteledi.

Neden?

“Milli güvenliği bozduğu” gerekçesiyle.

(Aziz Çelik, “Kararın alındığı tarihte bir Bakanlar Kurulu toplantısı olmadığını” yazdı!)

Şimdi “işçi” ve “güvenlik”e bakarsak; hükümet rakamlarına göre 2014’te 1570 işçi, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’ne göre de 1800 kadar işçi “güvenlik yokluğu” yüzünden işyerlerinde can verdi.

İçinden çıktığımız Ocak ayından sağ çıkamayan işçi sayısı da en az 125!

Öte yandan, “Milli güvenlik” ve “güvenlik güçleri”ne bakarsak…

Son birkaç günde, üç astsubay, bir uzman çavuş, üç er silahlarını kendilerine doğrultarak intihar etti.

***

Grevi “milli güvenlik” gerekçesiyle erteleyen siyasi irade ve idare; şu günlerde “Maden ihmallerinde şirketlere ceza indirimi”ni de gündemine almıştı.

Öyle ya, Muammerbey’in ifadesiyle, “Yetim hakkını şey edenin Allah belasını versin!”

Fakat Soma felaketinden hemen önce, özel olarak Soma’yı Meclis gündemine getirmek isteyen önergeyi ise reddetmişti iktidar.

Sonra Soma oldu…

Soma’da 301 işçi öldü!

“Şehit sayısından fazla intihar eden asker” olunca, Meclis’te “TSK intiharlarının araştırılması” da gündeme geldi.

Onu da istemedi iktidar.

Olur a, reddetmeselerdi, belki önceki gün intihar eden 21’er yaşındaki üç genç hayatta olurdu.

***

İktidarın bir zamanlar çok sevdiği bir kısım polisten artık nefret ederken, bir kısım polisi de ne kadar çok sevdiğini biliyoruz.

Tamam, madem seviyorsunuz, polisler neden insan haklarını, özlük haklarını savunabilmek için örgütlenemiyor?

İşte bazı polislerin sendikalaşma girişimini de, o vakit kimi cemaatçi kimi hükümetçi olan polis şeflerinin tehditleri marifetiyle eziverdi iktidar.

***

Bakın, Ocak ayında iş yerinde veya iş yolunda can veren işçilerden 41’i, “servis araçları” ile kamyon kasalarından cansız düşmüş.

“Servis araçları” şirketlerini, onların patronlarını kollayan, onların şoförleri de, yolları da sömürmesine izin veren bir siyasi zihniyet buna “trafik kazası” diyor. Oysa bu da “iş kazası” ve “iş cinayeti”.

Rezayı bütün gücüyle kollayıp kazayı Allah’tan, ezayı fıtrattan sayan bir adalet terazisi bu çünkü!

***

5 işçi, HES tüneli inşaatında arıza tamirine yollanınca can verdi; çığ uyarısına rağmen oraya yollanınca.

İşçi Recep Demir, işini kaybetmemek için hayatını kaybetti. Kalp ağrısından şikayetçiymiş ama işyerinde doktor yokmuş. Bu ölümü getiren şartlara tepki duyan 6 işçi ise işten atılıvermiş.

Havuzcu işadamlarının enerji hamlesinin skor levhasında, kapılan işler ile işten atılan işçiler ile hayatını veren işçi Salih Dursun yazıyor Ocak’ta.

İstanbul’da iki asfalt işçisi, “Beraber yürünsün bu yollarda… Durmak yok, yola devam” olsun diye çalışırken araç çarpmasıyla öldü. Belediye o işçileri kendi işçisi bile saymadı.

***

Böyle say sayabildiğin kadar.

Bir günde 3 asker, üç günde 7 asker, bir ayda 125 işçi, bir yılda 1500 ila 1800 işçi canını veriyor…

Neyse ki grev erteleniyor…

Milli güvenlik kurtuluyor!

***

“Enternasyonal” bir şey de var Sayın Nasyonal Güvenlik; çünkü ölen işçiler arasında Suriyeli, Afgan, Japon, Çinliler de mevcut!

Hatta şöyle bir “enternasyonal selfie” de çekebiliriz:

“Restaurant”ın adı “Burger King”…

Müşteri artıklarını yemek isterken dövülen 11yaşındaki çocuk Suriyeli!

“Milli Güvenlik” bunun neresinde derseniz…

Hamburgercinin sahibi, Cumhurbaşkanı başbakan iken hemen arkasında poz vermiş; AKP’ye katılıp belediye meclis üyeliğine giderken!

***

Çoluk çocuk, kadın erkek, sivil yahut üniformalı, nice insanı güvensizlik, güvencesizlik içinde sıkı tutup hırpalarken, fırlatıp kolayca ölüme yollarken kendilerini sağlama alanların politikasına “Milli güvenlik” denir Sayın Metin Milli!