Makrosefali Sistemi!
11 yaşındaki A.A. ninesinin, annesinin, teyzesinin aynı evde peş peşe öldürülüşünü izledi.
“Kadın cinayetleri” denen “erkek cinayetleri”nde, 11 yaşında onun payına üç kadının birden katledilişini izlemek düştü.
Dedesi karısını ve iki kızını öldürmüş, bir de kendine sıkmıştı.
Biz ne yazsak, ne desek, A.A.’ya “şiddet”i nasıl anlatabiliriz ki!
Can havliyle komşuya kaçtığı evde 11 yaşının hatıralarını bırakıp tek bir anın, birkaç dakikanın kanlı yükünü sırtlayarak “başka bir hayat”a asılı kaldı çoktan.
Hayatta kalmak hayatla kalmak demek değil tabii!
***
anitsayac.com öldürülen kadınları sayıyor; onları isimsiz, hikayesiz, unutulmuş bırakmamaya uğraşıyor.
Yine de “ismi bilinmeyen kadınlar” ile “katili bilinmeyen kadınlar” da aralara sıkışıyor. Ocak ile kısa şubatın toplamı, katledilmiş 41 kadın!
Katili bulunmayan, haberde adı bile bulunmayan ve kesik elleri bulunamayan Nuran Dutlu mesela, ancak orada kendi adına kavuşuyor!
Özgecan’ın yasının tutulduğu bir haftada 7 kadın daha eklenmiş; cansız bedenleri, kimsenin haberi olmayan hikayeleri, belki çok önceden ölmüş umutları, tırnaklarını geçirip tutunmaya çalıştıkları eğreti bir hayatla birlikte.
A.A.’nın payına, hala tek tek çok az görülebilen bu büyük vahşetten, öldürülmüş 3 kadın birden düştü.
Bu şiddeti büyük laflarla ona açıklayabilecek biri var mı?
***
“Sayaç”ta 23 yaşındaki Özlem Durmuş’un ardında yatıyor, Mekiyye Özdemir ile kızları, A.A.’nın annesi Nesrin ve teyzesi Duygu’nun cansız isimleri.
Onların hemen yanında Özgecan, onun yanında da, Diyarbakır Kalecik Köyü’nden, kocasının bıçakladığı üç çocuk annesi, 27 yaşında Meryem Yılmaz.
Kars Oluklu Köyü’nden Özlem Durmuş 1 yaşındaki Hanife’sine elini uzatsa, A.A.’nın cansız gördüğü üç kadına, Özgecan’a, Meryem Yılmaz’a da dokunuyor işte!
24 yaşındaki “baba” Bilal, onları bir yol kenarında kurşuna dizip kendini de öldürdü.
Karısı Özlem, 1 yaşındaki kızı Hanife ve bir de “katledilen kadınlar”la öldürülmüş ama istatistikte onlar arasında yer bulamamış 3 yaşındaki Hüseyin!
***
Kadınların, çocukların, daha dün Ege’de üniversiteli gencin, binlerce işçinin öldürüldüğü bir ülkede, bir Saray’ı korumaya bin polis az bile!
Onca kamera, onca “Türk devleti”, milyonlarca liralık masraf az!
“İç Güvenlik Paketi” çok az; iç güvenlik kolileri, iç güvenlik konteynerleri, TIR’ları, kargoları, iç güvenlik katarları, şilepleri şart!
***
Öyle ya…
Şöyle özetleyebilirsin mesela:
İç Güvenlik: Saray’da 1150 polis
İş Güvenlik: Yılda 1500 ölü işçi!
***
Şöyle de özetleyebilirsin mesela:
Saray yapan ama o inşaattaki ölü işçiyi, yaralı işçiyi tanımazdan gelen büyük inşaakçı ile büyük ev sahibi.
Soma’da 301 işçiyi diri diri gömen ama yine ihale alan şirket.
Baraj sularında piknikçileri boğan, ama Havuz’u durmadan dolduran holding.
Tersanesinde işçiler ölü düşen ama bilhassa kayırılan gemici.
İhtiras asansöründe 10 işçiyi betona çakan ama hakkında takipsizlik kararı verilen, inşaatındaki tutuklu “teknik” sanıklar da tahliye edilen çocukluk arkadaşı.
“Umarım arkadaşlarıma hak ettikleri insan hakları ve mesleki haklar verilir” diyerek silahını şakağında patlatan ve umursanmayan polis ile bir genci öldürüp “iyi hal indirimi” koşturulan başka bir polis!
***
Çocukların, kadınların, gençlerin, yoksulların, işçilerin, ezilen askerlerin çok kolay yok olduğu, un ufak edildiği düzene…
Yani “alttaki vücut” küçük, ezilmiş, toz olmuş kalırken…
Başın anormal büyüdüğü başkanlık sistemine belki de “makrosefali” denir!
- Komple saldırı mı komplo tezgâh mı?6 yıl önce
- Bundan böyle, Aznavour da yok!6 yıl önce
- İnci Sokağı'ndaki kız!6 yıl önce
- Fransa başbakanıydı… Barselona başkan adayı oldu!6 yıl önce
- Ajax'tan takasa, Avrupa'nın Pers seferi!6 yıl önce
- 380 yıl sonra Avrupa'nın 'din savaşları"6 yıl önce
- Cumhurbaşkanı adayına 'akli' muayene!6 yıl önce
- Faşizmin rehinesi olarak antifaşizm!6 yıl önce
- Her şey körleşiyor, derken… Devletler de itiraf eder!6 yıl önce
- İnsanların hüznü en çok gözlerinin içindedir!6 yıl önce