Kimine öpücük, kimine tekme!
10 işçinin ölüme düştüğü asansörde inşaat sahibi patron sorumsuz!
AVM şantiyesinde naylon çadırda ölen 11 işçi kusurlu!
Afyon cephaneliğinde paramparça 24 askerin ölümünün sorumlusu, esasen o işin öyle yapılmasına itiraz etmiş, emir ve tehditle oraya sokulmuş, onlarla birlikte parçalanmış Astsubay Bedri Nayim!
Çaycuma’da dördünün cesedi üç yıldır bulunamayan 15 kişinin ölümüne yol açan köprü felaketinin sorumlusu yok, dosya kapandı çünkü sorumluların sorgusuna devlet izin vermedi.
Soma’da madeni denetlemekle sorumlu olan, o madeni övmüş olan devlet yetkililerinden bir kişi sorumlu değil, bakan izin vermedi; 301 ölü ve 430 yetim adına hesap sorulamıyor. Sorumlu diye, ölmüş mühendisi işaret ediyorlar!
Uludere’de 34 insanı öldüren bombardımanın bir sorumlusu yok.
Aynı Uludere’de 10 uzman çavuşu bir korucunun çakma minibüsünde göreve yollayıp uçuruma yuvarlayan herhangi bir sorumlu yok.
Adana’da baraj katliamında ölen, beşinin cesedi hala bulunamamış 10 işçinin canının bedeli hapis cezası yerine verilen 40-50 bin lira!
“Görüntüyle katliam sabit” ama Uludere’de katırlar silah sesinden korkup uçurumdan düşmüş, intihar etmiş; Ceylanpınar’da minik sütkızlar “kaza”yla derede boğulmuş; Ceylanpınar’da “cinnet” denen ve üç askerin öldürüldüğü vaka “tertipçilik, eziyet” sebebiyle denip takipsizlik verilmiş; kimse eziyeti soruşturmak istememiş!
***
“İnsanın değeri”nin böyle olduğu ülkede devlet büyükleri ne kadar da kıymetli oluyor.
Kelimeler, çizgiler, karikatürler, küçük çocuklar hep onların kıymetine hakaret etti diye yasaklanıyor, yargılanıyor, hırpalanıyor, mahkum ediliyor.
Anlaşılan denklem şöyle:
Tepedekiler ne kadar kıymetliyse, alttakiler o kadar değersiz!
Demokrasinin normalde böyle bir şey olmaması gerekir ama anormal demokrasi var işte!
***
Şimdi şu fotoğraflara bakın.
İki fotoğraftaki iki ayrı devlet görevlisine de geçmiş olsun. Çoluk çocuklarına, sevenlerine kavuştular, ona şükür bir kere!
Elbet süreleri, durumları, ortamları farklıydı; ama ikisi de Işid tarafından rehin alınmıştı.
Başbakan, “rehin” Musul Konsolosu Öztürk Yılmaz’ı alnından öptü; yurda döndükten sonra. Öpsün elbet. Çok insani. Elini tuttu. Tutsun tabii. “Bugün bayram günü” dedi. Desin elbet. Adak da adadı.
İkinci fotoğrafta eşi, biri bebek, iki çocuğuyla gördüğünüz Özgür Örs de Işid tarafından rehin alınmıştı. Hem de Işid’e katılan kaçakları kovalarken; epeyce de yakaladıktan sonra.
Devlet bırakılması için uğraştı uğraşmasına. Bırakılınca daha önce burada “Milletimizin gözü aydın. Onu kovuyoruz” başlığıyla yazdığım olay oldu:
“Mukavemet göstermeksizin yabancı ülke terör örgütü mensuplarınca alıkonulduğunuz olayın ulusal, yerel ve uluslararası basındaki yansımasının terör örgütlerinin propaganda malzemesi olması da değerlendirildiğinde, neden olduğunuz hususlar neticesinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Türk Silahlı Kuvvetlerin itibarına zarar verdiğiniz tespit edilmiştir.”
***
“Mukavemetsiz teslim” yüzünden itibara zarar verdiği için belki ordudan kovulmak üzere Özgür Astsubay.
Hangi TSK ve devletin itibarı?
Musul Konsolosluğu’nun, yani Türkiye toprağının “mukavemetsiz teslimi”ni konsolosa ve polislere emreden, dönüşlerinde alınlarından öpen devlet!
Süleyman Şah Türbesi’ni, Türkiye toprağını “tek çatışma olmadan, doğmamış bir bebeğin babasını şehit vererek, mukavemet etmeksizin tasfiye ve teslim eden” devlet ve TSK!
PKK’nın rehin alıp sonra serbest bıraktığı çok sayıda uzman çavuşu ordudan kovan TSK ve devlet!
(Tabii ki Musul’da bin türlü endişeyle onca gün geçirmiş konsolos, görevliler ve ailelere çok çok geçmiş olsun; onların ne kusuru olabilir ki ama…)
İstedi mi alından öpen…
İstedi mi arkadan tekmeleyen devlet!
***
Bir ülkede haksızlıklar, adaletsizlikler böyle akın akın saldırıyorsa “mukavemetsiz” insanlara…
Çürümüş, kokuşmuş epey şey vardır.
O bir adaletsizlik düzeni, bir hoyratlık sistemi, bir haksızlık cehennemidir!
Not: Yukarıdaki iki fotoğrafı, Özgür Örs’ün avukatı Erkan Akkuş, onun hakkında “Disiplin” kararını verecek Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’na sundu!
Fikr-i takip arşivinden:
- Komple saldırı mı komplo tezgâh mı?6 yıl önce
- Bundan böyle, Aznavour da yok!6 yıl önce
- İnci Sokağı'ndaki kız!6 yıl önce
- Fransa başbakanıydı… Barselona başkan adayı oldu!6 yıl önce
- Ajax'tan takasa, Avrupa'nın Pers seferi!6 yıl önce
- 380 yıl sonra Avrupa'nın 'din savaşları"6 yıl önce
- Cumhurbaşkanı adayına 'akli' muayene!6 yıl önce
- Faşizmin rehinesi olarak antifaşizm!6 yıl önce
- Her şey körleşiyor, derken… Devletler de itiraf eder!6 yıl önce
- İnsanların hüznü en çok gözlerinin içindedir!6 yıl önce