Önceki Başbakan'dan şimdiki Cumhurbaşkanı'na: 'Savaş kolay, barış zordur"
Bir ülkenin “seçilmiş” iktidarının başbakanı, ki sonra “seçilmiş” Cumhurbaşkanı da olmuş, millete sesleniyor ve vaat ediyor:
“Şunu bilin ki AKP iktidarı, Tayyip Erdoğan batıda ne söylüyorsa doğuda da onu söyler. Çünkü hakikat dört mevsimde aynıdır. Gece başka sabah başka olmaz. Her yerde her zeminde aynıdır.
Yola çıkarken bir şey söyledik: Etnik milliyetçilik, bölgesel milliyetçilik, dinsel milliyetçilik yapmayacağız.
81 vilayette tüm insanları kucaklıyoruz. Bizde ayrım yok. İnsan olduğu için severiz.
Çözüm sürecine odaklanmışız. Niye? Terörü bitirelim, kan dursun, analar ağlamasın, biz bunu istiyoruz. Ama samimi istiyoruz.
Şu anda Yüksekova’da, Şırnak’ta, Cizre’de havaalanını inşallah bitiriyoruz. Iğdır’da açtık.
Türkiye’nin 30 yıldan bu yana kanını emen, enerjisini tüketen terörün geriletilmesinde önemli adımlar attık. Artık anneler evlatları için gözyaşı dökmüyor, gençler gelecekleri için endişelenmiyor.”
O sırada önceki Başbakan’ın eşi “Anaların ağladığı ülkede huzur olmaz” diyor.
***
İktidar partisinden önemli bir isim herkese müjde veriyor:
“Çözüm sürecinin en büyük teminatı Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. Bu işe yüreğini, hayatını koymuştur. Bir iki senedir şehit gelmiyor, buna sevinmeyelim mi? Artık eski düşmanlık tohumları yavaş yavaş gidiyor ve dostluk tohumları ekiliyor, buna sevinmeyelim mi?
Dipçik zoru ve polis copu ile ne iktidar olunur, ne de iktidarda kalınır.”
***
Çünkü “Önceki Başbakan” diyor ki:
“Biz çözüm için her yola başvururuz. Biz o baldıran zehrini içeriz. Yeter ki bu ülkeye huzur gelsin. İmralı’ya gidilmesine izin veriliyorsa, tek nedeni, acaba bu yolda adım atılabilir mi, düşüncesi. MHP bunu da istismar ediyor.
Milletimiz bize güvensin. Kanın durması için hiçbir sorumluluk almayan bu fırsatçıların tezgahına asla gelmeyin. Savaş kolay, barış zordur. Biz zora talibiz.
Milliyetçilik kardeşlerin birbirine doğrulttuğu silah haline geliyorsa, buna hiç kimse sesini çıkartmıyorsa, hiç kimsenin şikayet hakkı da olamaz.
CHP, MHP, BDP kanın durması için sorumluluk göstermedi. Yine kaçarlarsa, her damla kan onların yüzüne, eline bulaşacaktır.
Onlar ‘şehit cenazesi gelsin, istismar edelim’ diye ellerini ovuştururken, biz kan akmasın diye çırpınacağız.”
***
Bu arada “İmralı”dan ve görüşen BDP, sonra HDP heyetlerinden mesaj sürekli “Silahların bırakılacağı, en azından silahlı grupların Türkiye dışına çıkacağı süreç”e dair!
Sonuncusu bırakın bin yılı, bir gün bile sürmemiş başka bir 28 Şubat Süreci olan Dolmabahçe mutabakatı! Seçimlerden sadece üç ay kadar önce; bugünden altı ay!
O gün HDP Heyeti, “Öcalan’ın PKK’ya, silah bırakmak üzere baharda kongre çağrısı”nı ilan ediyor!
Sırrı Süreyya Önder’in müjdesi şöyle: “Diyalog süreci resmi, ciddi ve sorumlu bir aşamaya geldi. Silahlı mücadelenin yerini demokratik siyasetin almasına yönelik tarihi bir beyandır.”
İktidar adına da müjde Yalçın Akdoğan’dan geliyor:
“Bu açıklamayı önemli görüyoruz. İyi niyetli, kararlı, samimi şekilde sürece sahip çıkılması, tüm kesimlerin taşın altına elini koyması, zorlukları kolaylaştıracak. Biz de milletimizin hayır duası ile süreci sonuna ulaştırmakta kararlıyız. Biz birlikte Türkiye’yiz.Her şey Türkiye için.”
***
O 28 Şubat Çözüm Süreci’nde iktidar medyası millete karış karış barış müjdeliyor. Diğer cambazlar bir yana, bu meselelere yakın olan biri bile “Havuz’un içinden” şöyle yazıyor:
“Bu fotoğraf Türkiye’yi barışa inandırdı. Hükümet Türkiye’ye karşı silahlı isyan başlatan bir örgütle barışma kararlılığında olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde gösterdi.
Çözümü başlatan akıl, irade, Dolmabahçe ile bin yıllık ortak tarihe, kardeşlik hukukuna sahip çıkmakta son derece kararlı olduğunu gösterdi.
Öcalan için de silahları bırakın çağrısı büyük cesaret ister. O da ortak vatan kararlılığını gösterdi. PKK’yı destekleyen Kürtler, Kandil’e veya HDP’ye değil, Öcalan’da gördüğü bu niyete umut bağlamıştır.
Çatışma umudunu hala kesmeyenler bilmeli ki, 30 yıllık silahlı Kürt isyanı bitti. Silahlı mücadele dönemi kapandı.
Karanlık sığınaklardan çıkın artık!”
***
Öyle işte.
Seçimden sadece üç, bugünden sadece altı ay öncesi bile manzara bu!
Müjdelere bak bir…
Bir de 16 şehit asker, 14 şehit polis, cansız bedeni buzdolabında saklanabilen 13 yaşında Cemile, minik Fırat, kızının yanında öldürülen polis, kahpece vurulan doktor, Kürtçe konuştu diye öldürülen genç baba, yakılan binalar, operasyon değil katliam isteyenler, gazete basıp tekrar basanlar, otobüs taşlayanlar, işçi dövenler, nefret kusanlar ve daha nicelerinden müteşekkil “olan biten ve bitmeyen”e bak!
Kendi memleketinde topyekûn düşman muamelesi gören, halihazırdaki hükümetin bir bakanının bile, halihazırdaki “uyutulan” Meclis’in milletçe seçilmiş milletvekillerinin dahi sokulmadığı, 7 gün sokağa çıkma-doktora kavuşma-cenaze kaldırma-biraz insan, biraz vatandaş olabilme yasağının konduğu, halihazırdaki “seçimden çıkmamış” Başbakan’ın “sivil ölü yok” diyebildiği…
Hani havalanacakken dümdüz edilmiş Cizre.
Nasıl bir müjde imiş o…
Nasıl bir karanlıkmış yahu!
Ne büyük, ne sinsi, ne kanlı bir yalanmış bu.
***
Önceki Başbakan “Savaş kolay, barış zordur. Biz zora talibiz” diyor…
Şimdiki Cumhurbaşkanı’ndan cevap geliyor: “Hadi oradan. Herkes haddini bilecek!”
- Komple saldırı mı komplo tezgâh mı?6 yıl önce
- Bundan böyle, Aznavour da yok!6 yıl önce
- İnci Sokağı'ndaki kız!6 yıl önce
- Fransa başbakanıydı… Barselona başkan adayı oldu!6 yıl önce
- Ajax'tan takasa, Avrupa'nın Pers seferi!6 yıl önce
- 380 yıl sonra Avrupa'nın 'din savaşları"6 yıl önce
- Cumhurbaşkanı adayına 'akli' muayene!6 yıl önce
- Faşizmin rehinesi olarak antifaşizm!6 yıl önce
- Her şey körleşiyor, derken… Devletler de itiraf eder!6 yıl önce
- İnsanların hüznü en çok gözlerinin içindedir!6 yıl önce