Bir şey olmaz!
Kusura bakma Kamil…
Ben önce şuna bakarım.
Her gün birilerinin, “Cumhurbaşkanına hakaret” değil, “Cumhurbaşkanı’na hakaret suçu”ndan alındığı, salındığı, tutulduğu, suçlandığı, dışlandığı, hırpalandığı bir ülkede…
“Ağaların, paşaların, efendilerin sıradan insanlara hakaret suçu” ne âlemdedir?
***
Yok öyle bir âlem, Adem!
Cumhurbaşkanı yahut başbakan olarak, milletin bir ferdini, vatanın bir evladını, 300 madencisini kaybetmiş acılı ilçenin bir çocuğunu pekala “Tokatlanmaya müstahak” sayabilirsin.
Bir şey olmaz!
Daha da büyük olursun.
***
Başbakan Danışmanı olarak, o ilçede yere düşmüş bir işçiyi, hem de polis timi desteğiyle defalarca tekmeleyebilirsin.
Bir şey olmaz!
Ertesi gün efendin seni peşine takıp bir de poz verdirir.
O işçi ise hayatta iş bulamaz.
***
Paşa olarak, “savaş süreci”nde yaralandığı için esas duruşta esaslı duramayan Gazi uzman jandarmanın o yaralanmış, platinli bacağını tekmeleyebilirsin.
Bir şey olmaz! .
Baskıyla şikayetten caydırırsın, sindirirsin.
Bir de terfi eder daha büyük paşa olursun.
***
Birer birer, bazen üçer beşer “şehit” düştüler mi bayraklı tabutları kutsanan uzman çavuşları toplarsın, “Biz başız, siz .ötsünüz. Siz kölesiniz” diye bağırabilirsin.
Bir şey olmaz!
Bir de terfi eder daha büyük komutan olursun.
***
İş Güvenliği Genel Müdürüsün; tersanelerde peş peşe ölen işçilerin arkasından en azından saygıyla susabilirsin ama patronlara yaranmak için, “Bunlar zaten köylü. Alışmışlar toprağa basmaya. Yükseğe çıkınca düşüyorlar” diye de kusabilirsin.
Bir şey olmaz!
Onun üstüne her yıl 1500 işçi can vermeye devam eder.
Sen de koltuğunda oturmaya devam edersin.
***
Emniyet amirisin; “savaş süreci”nde yaralanmış, engelli olarak büro hizmetine verilmiş polis memurunu, hazır olda dururken kıpırdadı diye hakarete boğarsın.
İnan bir şey olmaz!
***
En yüksek amir olarak, acılı insanlara, sesleri farklı çıkan şehit babalarına rahatça “karaktersiz” diyebilirsin.
Bir şey olmaz!
Olur mu?
Olmaz!
***
İktidar mensubun veya Havuz ördeğisin; önüne gelene hakaret, önüne gelene tehdit, önüne gelene tekme tokat, cam çerçeve yağdırırsın.
Bir şey olmaz!
Olur mu?
Belli olmaz.
***
Ama gazeteci olarak…
Vatandaş olarak…
Şehit yakını bile olarak…
Bırak hakikaten “hakaret”i, sert bir eleştiride, bir yürek isyanında dahi “Hakaretler Yokuşu”ndan aşağı yuvarlanırsın.
“Bağımsız yargı, milletin polisi, bağımsız gazetecilik” denen tüm kamusal güçler, birer özel güvenlik şirketi mensubu gibi üzerine çullanır.
***
Bir ülkenin Adalet terazisi çok ama çok yamulur böyle.
Yamuk terazi hileli tartar.
Kimi vicdanlar umursamasa bile, günahları birikir, birikir.
“Hepiniz birimiz için” diye bağıran, azarlayan, tahakküm eden bir düzenin ne “Anadolu İhtilali” ile, ne vicdan özgürlüğü ile, ne güçsüzlerin isyanı ile bir ilişkisi, ilintisi kalmıştır.
Teğet bile değildir.
Tamah, günah, her şey mubah zincirinde önce kendini kaybetmiştir zaten!
- Komple saldırı mı komplo tezgâh mı?6 yıl önce
- Bundan böyle, Aznavour da yok!6 yıl önce
- İnci Sokağı'ndaki kız!6 yıl önce
- Fransa başbakanıydı… Barselona başkan adayı oldu!6 yıl önce
- Ajax'tan takasa, Avrupa'nın Pers seferi!6 yıl önce
- 380 yıl sonra Avrupa'nın 'din savaşları"6 yıl önce
- Cumhurbaşkanı adayına 'akli' muayene!6 yıl önce
- Faşizmin rehinesi olarak antifaşizm!6 yıl önce
- Her şey körleşiyor, derken… Devletler de itiraf eder!6 yıl önce
- İnsanların hüznü en çok gözlerinin içindedir!6 yıl önce