Bir bumerang ninnisi: Atem tutem men seni!
Dink Suikastı etrafında şimdi “İki polis merkezi”nin birbirini suçlamasını, “Havuz medyası” ile “Paralel medya”nın haberlerini birlikte okumak çok öğretici:
Dink Suikastı, polisin sadece ihmali değil, adeta “bilgisi” dahilinde örgütlenmiş.
İkisi de bir ötekini suçlayarak bunu anlatıyor.
Başka üniformalı-üniformasız unsurlar da vardır mutlaka!
Sorunumuz “hangi polis merkezi”nin, “iki paralel”den hangi çizginin, yoksa ikisinin birden mi sorumlu olduğunu bulmak!
Bunu da birbirleri için dediklerinden birini seçerek değil, her ikisinin bir öteki için söylediklerini birleştirerek anlayabileceğiz!
***
13 yıllık iktidar var; 10 yılını “Paralel” dedikleriyle “yürüterek” geçirmiş.
Şimdi o yılları suçluyor ama kendi hiç yokmuş, iktidarda “bir terör örgütü” varmış da sonra AKP onu temizlemeye yeni gelmiş gibi.
Karşı konuşlanan, biri “iktidarın polisi” olarak güçlü, diğeri şimdi “Paralel terör örgütü” olarak görevden içeri alınmışların “birlikte” çalıştığı dönemde öldürüldü Dink.
“İktidar polisi, yargısı, medyası”nın şimdi “esas sorumlu” diye suçladığı Ramazan Akyürek, Trabzon Emniyet Müdürlüğü ile kalmamış, bizzat önceki Başbakan “bütün Emniyet’in İstihbarat Daire Başkanı” yapmıştı.
Yakın tarihten herkes bir başkasını suçlayıp sıvışmak istiyor ama Tarih yazar, yazar sonra bozar.
***
Dink Suikastı’nın hemen ardından, o sıra Sabah’ta “Trabzon McDonald’s bombalaması”nı, Yasin Hayal’in tutuklanmasını, bombayı veren, teşvik edenin gizlenmesini, Emniyet Müdürü Akyürek’in hemen “Örgüt yok, münferit” deyişini, yoksul bir aileden olan Hayal’in Kafkas yolculuğunu, avukat masraflarının nasıl karşılandığını…
En önemlisi, bombalamada yaralananların davadan nasıl vazgeçirildiğini, Hayal’in nasıl tahliye edildiğini, sonradan hapse mahkum olsa da Yargıtay’da kesinleşene kadar nasıl serbest kaldığını…
Kendi avukatını bile şaşırtan biçimde, Yargıtay’da dosyasının nasıl uzun uzun bekletildiğini, hapse mahkumken bu sayede serbest olup suikastte görevlendirildiğini yazmıştım.
Başkaları da çok şey yazdı.
O dönemin önemli ismi Akyürek’i kollayan “Cemaat” ise, koruyan da AKP iktidarıydı:
“McDonald’s bombalaması”nın Trabzon Emniyet Müdürü, Dink Suikastı sırasında Ankara’da Emniyet İstihbarat Daire Başkanı olmuştu.
“Ne istedilerse vermedik mi” diyen bir iktidar tamamen sorumsuz, öyle mi?
***
Bu kadar değil.
Nice dosya, nice suçlama, nice iddianame “iktidar olmadan” tamamen saçma ve çok eksik kalır.
Hepsi esasında birer “bumerang”dır.
“Paralel terör örgütü” baştan aşağı iktidar, hükümet, devlet meselesidir.
Sadece idari-siyasi sorumluluk değil, “bir terör örgütü” varsa, “yardım ve yataklık”a, “işbirliği”ne kadar!
***
Sadece onlar da değil.
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, “resmi-milli görüş”ten farklı bir şey söyledi diye içeri alındı apar topar.
“Terör örgütü propagandası” işte.
O vakit (ben öyle düşündüğüm için değil) tüm “Çözüm süreci”, örgütle yürütülen temaslar, buna siyasi-idari emir ve izin verenler, askeri ve polisiye olarak “göz yumulanlar”, kanunla koruma altına alınan istihbarat elemanları, “sürece övgüler”, bütün o “baldıran”lar, hepsi suçlama, iddianame konusudur Hakim Bey!
***
Cumhurbaşkanı ve iktidarın durmadan “terör örgütüdür” diye dünyaya ilan ettiği YPG-PYD meselesi de öyle.
Şah Fırat Operasyonu’nda “o teröristler”e tank üstüne çıkaracak kadar eskortluk yaptırmak da, aralarından geçip türbeyi Işid’le çatışmamak için kaçırmak da, sonra Süleyman Şah’ı “teröristler”e emanet etmek de.
Işid, El-Nusra meselesi, “canlı bomba ataleti” başlı başına suçlama-iddianame, yardım-yataklık iddiası zaten!
Hatta hatta, “Halkını ezen, ezelden-babadan beri katleden, baskı altında tutan, katliamlara hazırlanan” Diktatör Esad ile yıllarca kanka olmak, poz poz resim çektirmek, ekonomik-siyasi-uluslararası desteklerle kardeş, ortak, işbirlikçi olmak, güçlenmesine katkıda bulunmak da!
***
Artık iktidarın atadığı polisler, yargı mensuplarınca yürütülmüş, (şahsen bu ülkede darbe girişimleri olduğundan hiç kuşku duymasam da) insanları hapis, ceza, eza, leke ve ölümle, mesleki yaralarla baş başa bırakmış “Ergenekon, Balyoz, Şike” gibi davalarda iktidar nasıl sorumsuz olabilir; hepsi kumpassa!
***
Bunların kıssası da hissesi de şu:
13 yıllık iktidar şu anda dört bir yanı suçladığı, iddia-iddianame haline getirdiği o kadar çok meselede bizatihi sorumlu ki…
Bunlarda bir suç varsa, “yardım-yataklık” aranıyorsa, dibine kadar öyle zanlı ki…
“Ankara Garı patlamasından sonra oylarımızda artış eğilimi var” diyebilmenin ayıbı da tüy dikiyor Sayın Anket!
Bumerangı atıyorsun ama bir bakmışsın, dönmüş gelmiş, yine elinde!
- Komple saldırı mı komplo tezgâh mı?6 yıl önce
- Bundan böyle, Aznavour da yok!6 yıl önce
- İnci Sokağı'ndaki kız!6 yıl önce
- Fransa başbakanıydı… Barselona başkan adayı oldu!6 yıl önce
- Ajax'tan takasa, Avrupa'nın Pers seferi!6 yıl önce
- 380 yıl sonra Avrupa'nın 'din savaşları"6 yıl önce
- Cumhurbaşkanı adayına 'akli' muayene!6 yıl önce
- Faşizmin rehinesi olarak antifaşizm!6 yıl önce
- Her şey körleşiyor, derken… Devletler de itiraf eder!6 yıl önce
- İnsanların hüznü en çok gözlerinin içindedir!6 yıl önce