Selam söylen anama… Benim yurdum Panama!
Başlığı geçmiş Anneler Günü dolayısıyla öyle attım.
“Selam söylen Parama… Onun yurdu Panama” da olabilirdi.
Yalama, tarama, Obama, kanama, ulema, dallama gibi kelimelerle de çeşitli oyunlar yapabiliriz.
Ama memleketin beyaz ve ak sermaye gruplarının, “all together”, “sızıntı” yapmış Panama şirketinden fışkıran “vergi cennetlerinde off-shore” hesaplarından bir kez daha anladığımız şudur:
Sermayenin vatanı yoktur!
***
Bakın buna teknik olarak hiç itirazım yok. Zaten yasadışı da değil!
Tam tersine, sermayenin enternasyonalizmi (kendi iç savaşları ve dünya savaşları ile bölgesel tahakküm hikayeleri dışında) tam teşekküllüdür.
Enternasyonalizmi beceremeyen, “kaka” sanan, ekseriyetle işçi sınıfı ve diğer ezilenler.
Onların payına; “milliyetçilik, bölgecilik, etnisitecilik, mezhepçilik, din savaşları” düşüyor.
Onların payına; aynen kendi gibi insanlardan, o Türk, şu Kürt, beriki Alevi, öteki Sünni, diğeri Ezidi, aha Hıristiyan, yok Yahudi, afedersin Ermeni, Rum çocuğu diyerek nefret etmek, kafasını ezmeyi arzulamak, tarihin lekelerini, düşmanlıklarını, trajedilerini ezbere yüklenip ezeli öfke beslemek düşüyor.
Onların payına; sermayeye, onların iktidarlarına “milliyetçi, muhafazakâr, cumhuriyetçi, liberal, laik, hamdolsun Müslüman” filan diyerek biat etmek düşüyor.
Onların payına; askerde esas duruşta aşağılanmak, sivilde esas duruşta ezilmek; sonra da kendilerini ezenlerle, aşağılayanlarla, hor görenlerle aynı şeylere inanmak, onların peşinden gitmek düşüyor.
Onların payına; kısık seslerin sıfırlarına inanmamak, sıvasız hanelerin evlatlarını kolayca ölüme yollayıp kendi çocuklarını kollayanlara inanmak; kendi insanlıkları, kardeşlikleri, mertlikleri ve birbirleriyle gurur duymak yerine, efendilerle, ağalarla, reislerle, şeflerle, şeyhlerle, hocalarla, paşalarla, maşalarla gurur duymak düşüyor.
Onların payına; kendileri gibi olanları yok eden, zulmeden, tahakküm eden, hep ölmeyi emreden iktidarlarla, örgütlerle, yapılarla gurur duymak düşüyor.
Onların payına; kendileri gibi olanların “öteki” diye yok edilmesinden haz duymak düşüyor.
Onların payına; ruhlarını, bedenlerini, zihinlerini, akıl fikirlerini, inançlarını ve evlatlarını “Otoriter” efendilere teslim etmek düşüyor.
***
Kusura bakma, belki ağır oldu ama…
Efendiler de çok ağır.
Parada ağır, pulda ağır, çulda ağır, otoritede ağır, tahakkümde ağır, istismarda ağır, buyrukta ağır.
Senin yüreğindeki en önemli ağırlık, ah, fark etmiyoruz tabii, “buyruk”a “kuyruk” olmak denebilir ama yürek de sağır!
***
“Panama Kanalizasyonu”ndan fışkıranlardan buraya düşenlerden bir anladığımız da şu:
Aralarında “Yok şu laikti, yok şu muhafazakâr. O bizden, şu onlardan” gibi ayrımlar olsa da, sermayenin en büyük ortak paydasının, yine sermaye olduğu.
Bakın, tekrar söylüyorum: Parayı off-shore hesaplara yatırmak, “vergi kaçırma, vergiden kaçınma” gibi meseleler dışında, yasadışı değil. Ama ayıp olabilir! Hatta çok ayıp olabilir!
Nitekim İzlanda Başbakanı o yüzden, halkın da sokağa çıkmasıyla, istifa etmek zorunda kaldı. “Bu darbedir” demedi, diyemedi, dedirtmezler zaten o küçük ülkede bile.
Nitekim İspanya’da önemli bir bakan istifa ediverdi. O da “darbe” diyemedi.
Arjantin Başkanı da zorlanıyor; “darbe” diyemiyor.
Tamam, sermayenin sermayelikten istifa edecek hali yok ama…
Ağaların, hanımağaların millete vereceği özel bir ahlak-etik dersi, koyu milliyetçilik-ulusalcılık-muhafazakârlık tedrisatı, kendileriyle kanka olmuş siyaset ağalarına, askeriye paşalarına biat-itaat tavsiyesinde bulunacak halleri de yok.
***
Zeytinlikleri, yeşillikleri, sularını ellerinden almak isteyen “sermaye”ye karşı koyan köylülere, devletin-hükümetin hemen, sıvasız hanelerin jandarma, polis çocuklarını yollayıp onları sermayenin özel güvenlik elemanı gibi kullanmasının manasını hiç anlayamıyorsak…
Panama da bize çok uzak bir diyardır zaten!
***
Cumhurbaşkanı’nın, “sermayeye sitem”le, “İşverenlerimize sesleniyorum. İşçinin alın terinden sömürerek kazanç elde etme anlayışından vazgeçin” deyişiyle bitireyim.
Kapitalizm tarihi, birikimden yatırıma, kârdan ücrete kadar, tabii ki “paradan para kazanan, spekülatif finans kapital vesaire” bir nebze hariç (çünkü onun kaynağı da aynı yer), daha başka türlü bir temel “kazanç” yazmadı.
Bilgi-icat-beyaz yakalı işler gibi “akıl emeği” de dahil, makineler gibi “sabit sermaye” de dahil, “kapitalist kazanç”ın ana kaynağı “alın terinin sömürülmesi”dir.
Yani muhaliflik olsun diye söylemiyorum; katma-değer, artık-değer, ne dersen de, odur.
Ama kazancın gittiği yer farklılaşıyormuş işte:
Panama da olabilir, Kış Kalesi de, değil mi Khaleesi?
- Komple saldırı mı komplo tezgâh mı?6 yıl önce
- Bundan böyle, Aznavour da yok!6 yıl önce
- İnci Sokağı'ndaki kız!6 yıl önce
- Fransa başbakanıydı… Barselona başkan adayı oldu!6 yıl önce
- Ajax'tan takasa, Avrupa'nın Pers seferi!6 yıl önce
- 380 yıl sonra Avrupa'nın 'din savaşları"6 yıl önce
- Cumhurbaşkanı adayına 'akli' muayene!6 yıl önce
- Faşizmin rehinesi olarak antifaşizm!6 yıl önce
- Her şey körleşiyor, derken… Devletler de itiraf eder!6 yıl önce
- İnsanların hüznü en çok gözlerinin içindedir!6 yıl önce