Sivilleşmeden militerleşmeye… Başlardan kölelere hediye!
Tarihin demeyeyim ama “AKP tarihi”nin, “AKP’li tarih”in büyük mutabakatlarından biri, yeni “Askeri kanun”la sivil-asker milletin “başının üstüne” kondu.
Size düşen, esas duruşta “başüstüne” demek!
***
Bu kanunun ana fikri şu:
1.Sivil yargı benim malım olsun; askeri yargı sapına kadar sizin.
2. Vatandaşa, sivillere karşı işlenen suçlarda hep birlikte sizi koruyalım; öyle durumlarda astlarınızı da kollayabilirsiniz.
3. Ama askeriye içindeki suçlarda, suçlamalarda, keyfiliklerde alttaki askerlerin eti de kemiği de sizin. Kast’ınızda astınıza kastınız olmuşsa elbette kendinizi de koruyabilirsiniz!
***
Şimdi “kumpas” dediği davaları yıllarca kullanıp “askeri vesayet”i kaldırmakla övünmüş iktidar, bunca arzdan sonra sanıyor ki “asker de artık kendi vesayeti altında”dır.
Belki öyledir!
Ancak “demokrasi, hukuk devleti, askeri (polisiye) suçların hesabının sorulması” ve o muhteşem lafla “sivilleşme” de “militer vesayet” altında.
İktidar, “asker-devlet sivilleşti” diye onca yıl devirip onca oy aldıktan sonra…
Bu kez de “militerleşmiş sivil iktidar” olarak yeni sezonu resmen açıyor.
Dün “sivilleşme”ye oy verdiysek, bugün de “militerleşme”ye oy veririz!
***
Bütün bunları “sadece teröre karşı” diye düşünebilirsiniz.
Çok yanılırsınız.
Bu kanun ve zihniyet sivilleri rehin almakla kalmıyor; bizatihi askerleri, ordunun yüzde 90’ını oluşturanları, “genç” subaylar da dahil, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli er ve “geçici vatani görev”e yolladığınız evlatlarınızı, “askeri-sivil memurlar”ı da daha çok rehin alıyor.
Geçen günkü başlığım gibi,”vatandaşı ezersen, seni korurum” da diyor ama “sen ezilirsen, geçmiş olsun” da diyor.
“Ey astım, ben seni ezersem, kendimi korurum” diye bağırıyor.
“En ufak suçunda yahut öylesine suçladığımızda, hapı yuttun” diyor.
Bir zamanlar iktidarın da “iki başlı adalet” diye eleştirdiği, AİHM’de icraatı (askerlerin) insan haklarına aykırı bulunmuş “Askeri Yargı”yı, tüm önyargılarla tahkim ediyor.
Sadece terör meselesi değil; sivil ve askeri tüm düzeni bir nevi “savaş hukuku”na teslim ediyor.
***
Doğruya doğru:
Milletin başka kesimleriyle savaş halinde olduğunu düşünen otoriter siviller varsa; sürekli savaş hukuku ve otoritesi isteyen paşalar da olur!
“Demokrasi şampiyonları” işte onu elden teslim ettiler.
Hem de “içindeki” yüz binlerce asker, çoluk çocukları, tüm hayatları, hakikatleri, haysiyetleriyle birlikte.
Operasyon emrini de soruşturma “emri”ni de verenin aynı kişi(ler) olduğu; elbet vicdanı bağımsız, hukuk felsefesi olan istisnai askeri savcı ve hakimler vardır da, kimisi hukukçu bile olmayan, sicili üstlerine bağlı subaylardan kurulu mahkemeler vasıtasıyla.
Hukuk fakültesi bitirse dahi bir astsubayın asla yanaşamadığı; astsubaylıktan subaylığa geçmiş bir hukukçunun dahi, “Hukuk fakültesi bitirse de Harp Okulu mezunu subay değil” diye hakim yapılmadığı mahkemelerle.
Anayasa Mahkemesi’nin 2013’te iptal ettiği kimi “rehine hukuku” uygulamasının artık aynen iade edildiği yargı düzeniyle.
Yargılanan alttaki askerlerin avukatlarının dahi gidemediği “yurt köşeleri”nde çoğalıp astları sıraya dizecek askeri mahkemelerle.
25 askeri cephanelikte havaya uçuran emri verenleri serbest ve görevde bırakan “emir-komuta hukuku” ile.
Operasyonel birliklerdeki, vatandaşa karşı suçunda kollayan ama amiri ona kızarsa hemen hapse atacak “üstünlüğün hukuku” ile!
Mağdur olup komutanını şikayet etmeye kalkarsan seni böcek görecek bir silsileyle.
***
Tekrarlayayım:
HSYK, Anayasa Mahkemesi,Yargıtay, Danıştay ve sulh ceza mahkemeleriyle “sivil otorite emrinde” bir (ön)yargı tasarlanmışsa, ilham kaynağı “militer yargı”dır.
Bugün “Askeri yargı ve otorite(r) düzeni” hem de TBMM marifetiyle tahkim edilmişse, ilham kaynağı “Neo-sivil yargı”dır.
İktidarın kendi geçmişini, onca lafını inkârının daniskasıdır!
***
Alttaki askerleri tamamen rehin alan, disiplin adı altında “kul-köle” sayan bu sözde sivil-özde militer zihniyeti, Milli Savunma Bakanı Meclis’te ancak “astın üstüne tokat atması” örneğiyle açıklayabiliyor.
Aklına, “üstünden tokat, tekme, küfür, hakaret, tehdit yemiş” yüz binlerce asker, intihara sürüklenmiş insanlar, sevilen deyişle “ezilmiş Mehmetçikler” gelmiyor bile!
Onun gelmiyor; muhalefetin de gelmiyor.
CHP’yi temsil eden Milletvekili, Emekli Albay Dursun Çiçek, kişisel açıdan haklı olsa bile, tek büyük muhalefetini “Ergenekon, Balyoz, Casusluk mağdurları” adına yapıyor. Bir de “firari askeri doktorların da hapis yatması” konusunda. Çünkü cezaevinde onları tanımış!
Bana yazan kimi firari subay, astsubay da dahil, “10 yıl mecburi hizmet rehineliği” mağdurları sırf doktorlar sanki.
Çiçek, “kanunun arkasındayız” diyor. CHP neyin önünde, arkasında olduğunun farkında tabii!
Yüz binlerce askerin daha beter rehin alınmasının mesela!
Susurluk da dahil, tüm geçmiş ve gelecek “insana karşı suçlar”ın örtülmesinin mesela!
Muhakemesini yitirmiş ülkenin devleti, iktidarı, muhalefeti işte!
Bir zamanlar yazmıştım ya; bir paşa deyişiyle, “Bir başlar var, bir de köleler!”
Onca uzman çavuşa hitap ederken söylediği sözlerden tam alıntıyla, “Biz başız, siz .öt” düzeni!
Not: Bunu yazmıştım. Genelkurmay da sonradan “arayarak” kabul etti. Peki ne oldu? Aynen esas duruştaki astına tekme atan, aynen çay bardağı fırlatan gibi terfi etti!
- Komple saldırı mı komplo tezgâh mı?6 yıl önce
- Bundan böyle, Aznavour da yok!6 yıl önce
- İnci Sokağı'ndaki kız!6 yıl önce
- Fransa başbakanıydı… Barselona başkan adayı oldu!6 yıl önce
- Ajax'tan takasa, Avrupa'nın Pers seferi!6 yıl önce
- 380 yıl sonra Avrupa'nın 'din savaşları"6 yıl önce
- Cumhurbaşkanı adayına 'akli' muayene!6 yıl önce
- Faşizmin rehinesi olarak antifaşizm!6 yıl önce
- Her şey körleşiyor, derken… Devletler de itiraf eder!6 yıl önce
- İnsanların hüznü en çok gözlerinin içindedir!6 yıl önce