Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

ÖYLE ya, insan kimi tutacağını şaşırıyor.

“Biz”i sık sık eleştiren Fransa Cumhurbaşkanı’na karşı ayaklanan işçi, memur ve öğrencilerin tarafını mı tutmalı... Yoksa işçi, memur, öğrencinin ayaklanması her zaman her yerde “kötü” olduğu için, devletin, örneğimizde Fransa devletinin yanında mı olmalı?

En iyisi tarafsız olayım.

68 Mayıs’ının 50’inci yılında, 2018 Mayıs’ının bu haliyle asla 68, 78 olamayacağını da kabul ederek.

POLİSİN MÜDAHALESİ

Önceki gün (yine) işgal altındaki bazı fakültelere gittim; demiryolu işçilerinin ve genel grev ile gösteri çağrısına katılanların eylemlerini izledim.

Öğrenci işgallerinin en önemlisi olan (Paris 1 Sorbonne) Tolbiac’daki eylemi son görüşümmüş; çünkü dün sabah erkenden polis müdahale etti, boşalttı. İçişleri Bakanı Collomb, Twitter’dan (aynı Suriye’ye yollanmış füzeler gibi) zafer ilan etti.

Oysa daha birkaç gün önce, Cumhurbaşkanı Macron, işgalcileri azınlık ve çoğu öğrenci değil diye nitelese de, “Tolbiac’a müdahale etmemek, etmekten iyi. Çünkü gökdelenlerden oluşuyor ve riskli” demişti. Rektör Haddad ise müdahale istiyordu.

Öğrenciler, “Gazetecilik Okulu”- nun hemen karşısındaki 3 ayrı boydan gökdelenlerin girişini, bahçeyi işgal etmiş ama ana kapıya da el koymuştu!

KİTAP OKUYANLAR

Muhtemelen yine bir “azınlık”, Fransa ve dünyanın en önemli “Siyaset Bilimi” fakültelerinden “Science Po”yu işgal etmişti. Onlar bazı amfilerdeydi. Kapı ise, takım elbiseli, bir partiye gider gibi giyinmiş üniversite güvenliğinin.

Haliyle içeri giremiyordun. Öğrenciler ancak maske takarak pencerelerden bakıyordu.

Dar sokakta hemen karşı kaldırımdaki “Fakülte Kitapçısı”nı da ziyaret ettim.

Böyle kitaplar okuyan öğrencinin beynini de elini de zor tutarsın tabii!

Eğer okuyorlarsa cidden. Demek hepsi aynı biçimde okumuyor, okuduğundan aynı şeyi de anlamıyor.

EYLEME KATILIM ZAYIF

Perşembe gün boyu, bilhassa sol sendikaların, “yakınsaklaşma” kelimesini sevmeyeceğiniz için “mücadelelerin çakışması” adını verdiği, adından çok hayalini kurduğu eylem günüydü.

Başta (onlara karşı tarafsız olmam zor) demiryolu işçileri, memurlar, enerji sektörü işçileri, grevdeki bir kısım Air France çalışanı ve pilotlar, bakımevleri çalışanları, hastane personeli, çevreciler, öğrenciler Fransa’da 190 noktada eylemdeydi.

Ama yaşlı bir işçinin onca heyecana rağmen dediği gibi, “Nerede o eski sosyal hareketler!”

“Sosyalleşme”si sosyal medyaya sıkışmış, “sosyallik” üstüne çeşitli derecelerden devlet, devrim projeleri pek kalmamış bir dünyada, demiryolu grevine katılım ciddi olsa da, “eyleme katılım” yine de zayıf sayılabilirdi.

Olay çıktı mı? Vallahi çıktı. Polis bazen gaz kullandı. Göstericiler de “Provokatör polis... Zenginlerin Cumhurbaşkanı Macron... Kamu, özel sektör, öğrenci hep birlikte... Macron’un Beşar Esadlaşması” diye bağırdı.

Biraz daha uzakta, yeni havaalanının tasarlandığı ama tepkiler, eylemler sonucu vazgeçildiği bölgede hâlâ süren işgale polis sert müdahale etmişti; nihayetinde eylemci sayısı çoğaldı.

ÇARŞI ÇOK KARIŞIK

En sembolik eylem ise Saint Denis’deki Paris 8 Üniversitesi’ndeki işgal, diyebilirim. Çünkü orada sadece (kendileri kapağı attığı halde, gelecek kuşaklar için, eşitsiz saydıkları üniversite giriş sistemine karşı) öğrenciler değil, bir hayata sığınma hakkı isteyen mülteciler de kendilerini içeri hapsetmiş, direniyor.

Öğrenciler ve mülteciler, kısa ömürlerinin bu kısa anlarını ortaklaşa yaşıyor; ortak tabaktan yiyor, ortak topla oynuyor, ortak sesler veriyor. Polis müdahale ederse ortaklar dağılacak tabii. Öğrenciler belki iyi kötü eve gidecek; mülteciler ise evlerine sınır dışı edilip bir boşluğa atılacak!

Dünü ise, sınır dışı edilmemeye çalışan “yabancılar”la aynı kuyrukta geçirdim sayılır. Oturabilmem, çalışabilmem için muayene etmeleri gerekiyormuş!

Kısacası, bu Fransa’da çarşı çok karışık!

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar