Safımız buysa, saf mıyız!
Bahar “Arap Baharı” ya…
Bahreyn’de de “barışçı” göstericiler, “bahar geldi” zannıyla biraz özgürlük, azıcık demokrasi, bir yudum hukuk talep etti.
Bahreyn iklimi buna müsait olmadığı için, Saray da Suudi Arabistan ve Körfez hanedanlıklarından asker talep etti.
Suudi ordusu, başka bir ülkenin içine girip “bahar” talep edenleri telef etti.
Ülkenin kritik yerlerini Suudi ordusu işgal etti.
***
Bu formül o kadar tuttu ki…
Libya’ya, Tunus’a, Cezayir’e, Mısır’a ve bu arada Suriye’ye “bahar” münasip görülürken…
S.Arabistan, Bahreyn, Katar, Kuveyt, bilumum petro-emirlik “bahara alerjik” kabul edilerek bu işten, bu yürüyüşten, bu devrimden, bu evrimden muaf tutuldu.
Hatta Bahreyn’in, ne olur olmaz diye S.Arabistan’la birleşmesi, tabir-i caizse, yutulması gündeme geldi.
Böylece yine “bahar havası” olduğunda Suudi askerlerinin “yabancı” bir ülkeye girmesi gerekmeyecek; “yabancı” ülke bizatihi Suudi ordusunun ayağına ve ayakaltına gelecekti.
***
Demokrasi öncüsü ABD, Barış Nobellisi AB, yedi düvele meydan okuyan başkalarının pek ilgisini çekmedi Bahreyn baharı.
Aynen, o baharı bastıranların da demokrasi, hukuk devletiyle alakasız olmasının hiç ilginç bulunmaması gibi.
Bu bahar havasının onlara hiç münasip görülmemesi gibi.
***
Bahar bulaşıcı bir şey ya…
S. Arabistan’ın bu demokrasi yolculuğu o kadar etkileyiciydi ki…
Türkiye ile s. Arabistan arasında askeri işbirliği anlaşmaları imzalanmaya başladı.
Ben diyeyim eğitim, sen de Anadolu Kartalı tatbikatı!
***
New York Times, Katar’da (da) füze kalkanı sistemi kurulmakta olduğunu duyurdu.
Habere göre, “Bu sistem, Türkiye ve İsrail’deki sistemlerle birlikte her türlü füze hareketinin izlenmesine imkan verecek”ti.
O sırada Körfez civarında, ABD, İngiltere, Fransa, S. Arabistan, Emirlikler ve başkaları ortak tatbikata gidiyordu.
Tatbikatın ev ödevi şuydu:
İran’ın İsrail’i vurma ihtimaline karşı hazırlık!
O günlerde, “İsrail’in İran’ı vurma ihtimaline karşılık” herhangi bir uluslararası tatbikat düşünülmedi bile.
Ne Körfez’de, ne Körfez’in dalgın sularında!
***
Bütün bunlar olabilir.
Devletler “idealist” değil, fazla “realist” davranır.
İkiyüzlülük, oportünizm devlet olmanın gereği de sayılabilir.
Ama bunları vicdanla açıklamanın hiç lüzumu yok!
Demokrasiyle, insan haklarıyla, zulümle, baharla süslemenin hiç lüzumu yok.
Kürecik’te füze kalkanı, İncirlik’te ABD’nin atom bombaları bulunan…
Yedi düvelin NATO’suna üye…
Cezayir’in bağımsızlığına çekimser kalmış, Kore’de ABD BM’sinin askeri olmuş, Somali’de çevik bir işgal güçlüğü yapmış, Afganistan’da muharip olmasa da muhabbetle bulunan, uçaklardan şüphemiz nedense ABD işkence uçakları inip kalkarken vuku bulmamış bir pişkinliğe de sahibiz.
Saf değiliz; safımızı biliriz!
Bize öyle süslü, soslu anlatmanıza gerek yok…
Halden de anlarız, ohalden de!
- Komple saldırı mı komplo tezgâh mı?6 yıl önce
- Bundan böyle, Aznavour da yok!6 yıl önce
- İnci Sokağı'ndaki kız!6 yıl önce
- Fransa başbakanıydı… Barselona başkan adayı oldu!6 yıl önce
- Ajax'tan takasa, Avrupa'nın Pers seferi!6 yıl önce
- 380 yıl sonra Avrupa'nın 'din savaşları"6 yıl önce
- Cumhurbaşkanı adayına 'akli' muayene!6 yıl önce
- Faşizmin rehinesi olarak antifaşizm!6 yıl önce
- Her şey körleşiyor, derken… Devletler de itiraf eder!6 yıl önce
- İnsanların hüznü en çok gözlerinin içindedir!6 yıl önce