Kulaktan dolma paralel Almanca!
Bu zinciri balıklara anlatırsak daha iyi anlarlar.
Hani büyük balık bir küçüğünü, o daha küçüğünü, o daha daha küçüğünü diye giden yeme yutma silsilesi.
Ortaya çıkmıştı ki, ABD istihbaratı Almanya Başbakanı’nı bile dinlemiş.
Şimdi Alman Der Spiegel ortaya çıkardı ki, Alman istihbaratı da Ankara’yı dinlemiş.
***
İşte tam orada bizim balık zincirinde aksama oluyor.
Çünkü elimizdeki tek veri, bizim milli, askeri ve Emniyet istihbaratın birbirlerini, içerideki hedefleri, vatandaşları, neredeyse herkesi dinlediği.
Yani küçük balığın bizatihi yerli balıklar oluşu.
Ama şunu da biliyoruz:
Mavi Marmara’nın saldırıya uğrayacağına dair bir dinleme yoktu.
Daha önce onca heron merona rağmen, onca askerin öldürüldüğü karakol baskınlarında da istihbarat çuvallamıştı.
İstihbarat yanlışından veya aymazlığından ötürü Uludere’de 34 köylü bombalandı.
Musul’a kadar varmış Işid’in konsolosluğu basıp “vatandaşlarımız”ı rehin alacağı neredeyse malumken bile anlaşılan dinleme, istihbarat yoktu.
Fakat askerin polisi, polisin askeri, polisin polisi, bir kısım polisin cemaati, bir kısım cemaat elemanının başbakanlık, MİT vesair önüne arkasına gelen “mükalemeler”i, hepsinin herkesi dinlediği ortada.
***
Yani telekulak daha ziyade iç rakip ve iç düşman kovalıyor.
Yani muhaberat çok ama istihbarat pek yok.
Yahut dinliyorlar ama çok anlamıyorlar.
Veya nezaketten, yabancılarla ilgili dinlemeleri pek söylemiyorlar.
O yüzden memleketimizde muhbir hikayesi çoktur, ama casus hikayeleri zayıf.
TIR kadrosu kuvvetli ama netice ortalamada Işid oluyor.
Çünkü dış düşman işini NATO matoya havale edip esasen “iç düşman”a göre örgütlenmiş bir devlet yapısı bu.
O yüzden “Arap baharı”nda çuvallıyor; Suriye’nin gidişatında çuvallıyor, Mısır’ın, Mursi’nin başına gelenlerde çuvallıyor, Suudi oyunlarında çuvallıyor.
Başına bazen çuval geçiriliyor…
Bazen rehine veriyor…
Fakat yurtiçinde neredeyse her faniyi, hatta ölümden sonra bile fişlemekte, izlemekte, tapelemekte asla tereddüt etmiyor.
Zaten dinleme, izleme, fişlemeden daha yeni yakınan bir iktidar ne yapıyor?
Bütün kurumları daha çok dinleme, izleme, fişleme, tapeleme için yapılandırıyor.
İlginç olan bir şey de şu:
Twitter, Youtube, medya düşmanlıklarıyla, “açık bilgi”yi bile reddeden bir devlet kafası var.
Açık bilgiden korkuyor ve sık sık sansüre, baskıya sarılıyor.
O yüzden de zaten dünya ve olay algılaması zayıf kalıyor.
Vatandaşa karşı otoriter bir devlet ama “müttefik” istihbarat örgütlerinin ses sanatçısı olmuş.
***
Alman istihbaratı meselesi epey ciddidir.
Olan veya olmayan Ergenekon veya başka her ne ise; o işlerde, hatta daha karmaşık, belki daha kanlı vakalarda Alman istihbaratı bağlantıları meselesi epey meçhul kalmıştır.
Misal, Küçük Paşa Almanca bilir miydi, bilmiyorum ama Alman istihbaratında mutlaka paşa paşa Türkçe konuşanlar vardı.
Alman istihbaratının, özellikle Merkel döneminde, ABD “neo-con”ları, Mossad ile ilişkileri ve bunların Türkiye’ye yansımaları; burada bir varmış bir yokmuş sayılan darbe heveslerindeki etkisi, pek üstünde durulmadan yuvarlandı.
***
Bir de şunu görmek lazım:
Özellikle Başbakan-Cumhurbaşkanı ile iktidar görmeli.
Alman istihbaratının Türkiye’yi dinlediğini ortaya çıkartan kim?
Acar gazeteci Havuz Medyası mı, Ey Işid mi, Jitem mi, milli yahut Emniyet istihbaratı mı?
Yok!
Bir Alman dergisi.
Yani Alman devletinin bir sırrını ortaya çıkartan, Alman basını, Alman gazeteciler.
Mesut Özil gibi de değil, bildiğin Alman!
Yani bu hakikate, özgür ve devlet sırrı da tanımayabilen bir gazetecilik sayesinde ulaşıyorsunuz siz de.
Oysa aklınız fikriniz, basın özgürlüğü olmasın diye çalışıyor.
Elalem dilinize böcek yerleştirmiş, ağzınızdan çıkanı dinliyor…
Siz ortakulak iltihabıyla kendi vatandaşlarınızı dinleyerek tatmin oluyorsunuz!
***
Dışişleri yine çok sert çıkmış, Alman elçiyi çağırıp:
“Dostlar ve müttefikler arasında karşılıklı güven ve saygının esas olması gereken bir ortamda, bu tür uygulamalar hiçbir şekilde kabul edilemez.
Ülkemiz ile Almanya arasında tarihi derinliğe sahip dostluk ve müttefiklik ilişkileriyle hiçbir şekilde bağdaşmayan bu uygulamaların…”
İktidarın “tarini derinliğe sahip iç dost ve müttefiki” Paralel Haşhaşiler’den sonra bir de “Paralel dış dost ve müttefik”!
Tarih zaten böyle yazılıyor:
Alman savaş gemileri Goeben ve Breslau İstanbul’a sığınmasa savaşa girmezdik; Almanya yenilince de yenilmiş sayıldık!
Tarihi öyle kelepirden, dandirikten, hamasetten anlatırsan…
Talihin de gördüğün gibi hep açık oluyor!
Demek Almanya dinlemiş Ankara’yı…
Birkaç milyon vatandaşınız orada…
Siz hiç dinleyemediniz mi Almanya’yı?
“Bahnhof”ta kulak kabartsan bile olurmuş!
- Komple saldırı mı komplo tezgâh mı?6 yıl önce
- Bundan böyle, Aznavour da yok!6 yıl önce
- İnci Sokağı'ndaki kız!6 yıl önce
- Fransa başbakanıydı… Barselona başkan adayı oldu!6 yıl önce
- Ajax'tan takasa, Avrupa'nın Pers seferi!6 yıl önce
- 380 yıl sonra Avrupa'nın 'din savaşları"6 yıl önce
- Cumhurbaşkanı adayına 'akli' muayene!6 yıl önce
- Faşizmin rehinesi olarak antifaşizm!6 yıl önce
- Her şey körleşiyor, derken… Devletler de itiraf eder!6 yıl önce
- İnsanların hüznü en çok gözlerinin içindedir!6 yıl önce