Ahmet Selim Kul yazdı: İyiler kaybediyor
Ankaragücü - Çaykur Rizespor maçının hemen ardından ev sahibi kulübün başkanı Faruk Koca'nın hakem Halil Umut Meler'e attığı yumruğun yankıları sürerken Ciner Medya Spor Yayınları Koordinatör Yardımcısı Ahmet Selim Kul, Türk futbolunda yaşananları ve yapılması gerekenleri kaleme aldı
Hafta boyunca gerek ekranlarda gerekse gazetelerde bol bol “BU OLAY TÜRK FUTBOLUNDA MİLAT OLUR MU” başlığıyla karşılaştığımız bir olayı daha geride bırakıyoruz…
Son dakika golünün etkisi ve topluluk halinde hareket etmenin verdiği gazla Faruk Koca ve yancıları saha ortasında bir hakeme saldırınca konu neredeyse her şeyi yapmanın serbest olduğu futbol ikliminden çıkıp devlet büyüklerinin ve toplumun tüm kesiminin ilgisini çeken bir vakaya döndü.
Dünya da bu olayı elbette hakeme yönelik saldırı başlığında gördü ve son yıllarda artan bu saldırılarla ilgili gerek Infantino gerekse Collina gibi isimler sağduyu çağrıları yaptılar…
Fakat genelde olduğu gibi dünya bizde yaşanan olayları yine doğru analiz edememişti…
KÖTÜLÜĞÜN İYİLİĞE YUMRUĞU
Çünkü bu saldırıyı Türk hakemliğine yapılmış bir saldırı olarak değerlendirmek Türk hakemlerinin içinde yer alan kötü insanlara daha çok kötülük yapma fırsatı vermekten başka hiçbir şeye yaramaz… Bu saldırı KİŞİLERDEN BAĞIMSIZ Türk futbolundaki kötülüğün iyiliğe attığı bir yumruk…
Türk futbolunda hayatın birçok alanında olduğu gibi İYİLERLE KÖTÜLERİN savaşı var. Ve bu yumruk kötülerin iyilere vurduğu en son darbe sadece…
Türk futbolu içindeki kötülerin yarattığı mağduriyetle artık maddi manevi her açıdan bir yerlere bağımlı hale gelmiş durumda…
KÖTÜLERİN YAPTIKLARI İYİLERDEN BEKLENİYOR
Önce en iyi bildiğimiz alandan, medyadan başlayalım… Bu mesleği etik değerlerine saygılı bir şekilde hakkıyla icra eden çok küçük bir bölüm var. Bunun dışındaki yüzde 90 mesleği sadece cebini doldurmak ve itibar sahibi olmak adına bir araç olarak kullanıyor. Taraftara, parasını ödeyen güce, kişiye veya başka odaklara yaranmak, yalakalık yapmak için, sosyal medyada bir konuma gelip etkileşim bağımlılıklarını tatmin etmek için mesleğe türlü türlü yollarla ihanet edenler yüzünden işini doğru yapmaya çalışan gaetecilerden de beklentiler diğerleri gibi oluyor… Özel haberin, haberin içinin boşaltıldığı ortamda gerçek haberin kıymeti ve önemi anlaşılmıyor. Dediğim gibi burada iyiler kötüler karşısında çok az oldukları için de kötüleri etkisiz hale getirme şansları yok…
Sektörde menajerler genelde kötü bir imaja sahiptirler… Futbolun gerçek sahibi olan para ile en açıktan ilişkileri olan grup olduğu için de bu böyle tabii… Ama işini çok düzgün yapan birkaç menajer var. Gerekli sınavları geçmiş, kuralar üzerinden para kazanan, kurallar üzerinden kazandığı paranın vergisini veren, hırsızlık yapmayan, futbolcularının gelişimi için uğraşan, onlara mal gözüyle bakmayan isimler var. Fakat bu isimler azınlıkta… Ayrıca kötüler o kadar fazla ki iyilerin kötüleri etkisiz hale getirme şansı yok…
Günümüzdeki yöneticilerin de birçoğu yöneticilik için liyakatsiz insanlardan oluşuyor. Futbolun yarattığı ilgi daha da büyüdükçe tek özelliği cebinde para olmak olan veya bir siyasi iklime yakın olmak olan insanlar futbolda söz sahibi oluyorlar. Dünyadaki futbolun ilerlemesini takip eden, içinde bulunduğu takımdan götürmek değil aksine bir şeyler katmaya çalışan yöneticiler de var. Lakin yukarıda gazeteciler ve menajerlerdeki oranlar kadar olmasa da burada iyilerin kazanma ihtimali çok yüksek değil…
Taraftar konusunda zaten küfür etmeyen, sahaya yabancı madde atmayan taraftar bu kötü şeyleri yapanların devamlı mağduru…
DÜZELMEK İÇİN NE YAZIK Kİ TEK BİR YOL KALDI!
Anlatmaya çalıştığım şu; Bu saldırı bir zümre özelinde konuşulduğu müddetçe herhangi bir şeyin miladı olmayacak. Türk futbolunun her tarafında iyilerle kötülerin mücadelesi var ve her geçen gün kötülerin etki alanı, yıkım güçleri, gelenek, düzen ve ahlak karşıtı hamleleri artıyor… Kötülerin en büyük kalkanı ise başka bir kötülüğü örnek gösterip kendilerine kılıf yaratmaları oluyor…
Maalesef sporun iç dinamiklerinden bu büyük problem karşısında bir çözüm çıkmasını beklemek artık hayalcilik. O noktayı çoktan geçtik. O yüzden kafamızı otoriteye çevirmekten başka çaremiz yok…
Futbol ile ilgili haberlerde Spor Bakanımız dışında artık İçişleri Bakanımızın ve Adalet Bakanımızın da adını sık sık duymaya başladıysak, hatta Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bile adı geçiyosa otoritenin de bu konuda bazı şeylerin farkında olunduğunu görebiliriz.
İyi ve kötü göreceli bir kavram değildir. Türk futbolunda önce iyi ve kötünün, doğru ve yanlışın ayrımının net bir şekilde yapılması gerekiyor. Ardından da kural ile kanun ile artık bu ülke futbolunu kötülerin elinden kurtarmak gerekiyor. Bu yüzden dileğimiz artık sesi çok çıkanın, parası çok olanın, TFF köşelerinde iyi çalışanın, siyasi kimlik ve etraflarıyla futbolun doğal akışını değiştirmeye çalışanların hükmünün biteceği bir süreç yaşarız.
Son olarak hatırlamakta fayda var. EURO 2032 bizim için çok önemli. Eğer bu adımları atmazsak organizasyon yaklaştıkça bizim açımızdan sancılar da artacaktır.