Antik dönem çocukları nasıl oyun oynuyordu? Seramik çıngıraklardan bugünün legolarına oyuncakların tarihteki serüveni!
Kültepe'nin seramik çıngırağından, Pantelleria'nın bebek başına kadar dünyanın en eski oyuncağı unvanı için birçok aday var. Ancak bu unvan yalnızca bir kazı bulgusundan daha fazlasını ifade ediyor. Oyuncakların kökeni, insanlık tarihindeki oyun ve yaratıcılık geleneğinin temel taşlarından biri. İşte dünyanın en eski oyuncağına dair detaylar ve arkeolojinin verdiği yanıtlar...
Arkeologlar, geçmişin derinliklerinden günümüz çocuklarına kadar uzanan bir hikayeyi çözmeye çalışıyor: Dünyanın en eski oyuncağı. Türkiye’den İndus Vadisi’ne, Antik Yunan’dan Roma’ya kadar uzanan kazılarda, oyun ve oyuncak izleri dikkat çekiyor. İşte detaylar...
OYUNCAĞIN KÖKENİ: İLK İZLER NEREDEN GELİYOR?
Dünyanın en eski oyuncağını belirlemek için yapılan araştırmalarda, Türkiye’deki Kültepe Kaniş-Karum’da bulunan 4000 yıllık seramik çıngırak dikkat çekiyor. İçinde küçük taşlar bulunan bu çıngırak, arkeologlara göre bir bebek oyuncağı olarak kullanılmış olabilir.
Bununla birlikte, İtalya’nın Pantelleria adasında bulunan 4000 yıllık bir bebek başı, oyuncak tanımına uygun başka bir nesne olarak dikkat çekiyor. Ancak tüm bu keşiflerde ortak bir sorun var: Bir nesnenin oyuncak olduğunu kesin olarak belirlemek, arkeolojik bağlam ve kalıplara bağlı.
OYUNUN EVRENSEL DOĞASI: HER NESNE OYUNCAK OLABİLİR Mİ?
Arkeolog Sally Crawford’un 2009 yılında ortaya koyduğu teorilerden biri, her nesnenin oyuncak olabileceği yönünde. Ona göre bir nesneyi oyuncak yapan şey, onun nasıl kullanıldığı ve kullanıcılarının zihin durumu.
Bir kutuyu oyuncak araba olarak kullanan bir çocuk, sıradan bir nesneyi oyuncağa dönüştürebilir. Dolayısıyla, geçmişin oyunlarını anlamak için sadece nesneleri değil, onların kullanıldığı bağlamları da incelemek gerekiyor.
Örneğin, Antik Yunan’dan günümüze kadar birçok kazıda bulunan minyatür figürler, genellikle hem ritüel hem de oyun amacıyla kullanılmış olabilir. Bu durum, nesnelerin kutsal ve sıradan kullanım arasındaki çizgiyi ne kadar bulanıklaştırdığını gösteriyor.
OYUNCAĞIN TANIMI: KÜLTÜRDEN KÜLTÜRE DEĞİŞEN ANLAMLAR
Oyuncakların keşfi, yalnızca bir çocuğun eğlencesiyle sınırlı değil; aynı zamanda geçmiş toplumların çocukluk algısını da yansıtıyor. Örneğin, Antik Yunan ve Roma’da bulunan minyatür hayvan figürleri ya da çıngıraklar, çocukların oyunlarında kullanılan nesneler olarak düşünülüyor. Ancak bu nesneler, aynı zamanda tanrılara sunulan adaklar ya da geçiş ritüellerinde kullanılan semboller de olabilir.
BİR NESNE OYUNCAK MI, YOKSA TÖRENSEL BİR OBJE Mİ?
Bir nesnenin oyuncak olup olmadığını anlamanın en önemli yolu, bulunduğu bağlamı incelemektir. Örneğin, Antik Yunan’da bir mezarda bulunan minyatür tekerlekli bir at figürü, hem bir çocuk oyuncağı hem de tanrılara bir adak olabilir. Benzer şekilde, bir seramik çıngırak, bir bebeği sakinleştirmek için kullanılmış olabileceği gibi, törenlerde de işlev görmüş olabilir.
Günümüzde bu tür nesnelerin kullanım amacını anlamak için modern teknolojilerden de faydalanılıyor. Örneğin, İsrail’de yapılan bir araştırmada, minyatür kapların üzerinde bulunan parmak izleri analiz edilerek bu nesnelerin çocuklar tarafından yapıldığı ortaya çıkarılmıştır.
ÇOCUKLUK VE OYUN: ARKEOLOJİNİN YENİ ODAĞI
Uzun yıllar boyunca çocukluk, arkeolojik araştırmalarda genellikle göz ardı edilen bir alan oldu. Ancak son yıllarda, çocukların yaşamına ve oyunlarına dair daha fazla veri toplanmaya başladı. Antik Yunan’da “çocuk” kelimesinin aynı zamanda “oynayan kişi” anlamına gelmesi, oyun ve çocukluk arasındaki bağın ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.
Maria Sommer ve Veronique Dasen gibi araştırmacılar, oyun ve oyuncakların yalnızca eğlence aracı olmadığını, aynı zamanda çocukların yetişkinliğe hazırlanmasında kritik bir rol oynadığını belirtiyor. Örneğin, Antik Yunan’da bir çocuğun okula başlamadan önce 7 yıl boyunca serbest oyun oynamasına izin verilirdi.
ÇÖZÜLEMEYEN GİZEMLER
Her ne kadar arkeologlar çocuk oyunlarına dair birçok ipucu elde etmiş olsa da, bazı sorular hâlâ yanıtsız. Örneğin, Antik Yunan vazolarında görülen ve bir yo-yo’ya benzeyen objelerin gerçekten bir oyuncak mı yoksa ritüel bir obje mi olduğu net olarak bilinmiyor.