Ayaydın: Sağlıktaki başarılı mücadeleyi ekonomide de devam ettirelim
Türkiye Bankalar Birliği Kurucu Başkanı Prof. Dr. Aydın Ayaydın, Türkiye'nin ekonomide bir milli mücadele koşullarında olduğunu ifade ederken alınan önlemlere ek olarak yapılması gereken destekler olduğunu ileri sürdü. Ayaydın, kaleme aldığı makalede tarımda nakit desteklerin artırılması, işyeri kiralarının ertelenmesi, AVM kiralarının açıldığında ciroya endekslenmesi, temel gıdada vergilerin geçici olarak kaldırılması, faturalarda da faizsiz erteleme önerirken özel bankaları da müşterilerine kaynak tahsisinde daha iştahlı olmaya davet etti
Ayaydın Habertürk için kaleme aldığı makalede şu yorumları yaptı:
Covid-19 salgını maalesef ekonomileri durma noktasına getirdi. Türkiye ekonomisi de maalesef bu daralmadan payını alıyor. Önemli olan bu süreci en az hasarla atlatabilmek. Vatandaşın ekonomik olarak ayakta kalabilmesi, yaşamını sürdürebilmesi toplumsal ve ekonomik düzen için birinci öncelik. Bunun için devlete ve özel sektöre büyük iş düşüyor.
MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİNDEYİZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan ilk 100 milyar TL’lik paketi ilave paketler takip etti. Bunlar elbette olumlu adımlar, ancak yeterli değildir. Ancak şu an daha önce dünyada örneği görülmeyen bir kriz yaşıyoruz. Bunun üstesinden birlik ve beraberlikle gelebiliriz. Ekonomide bir milli mücadele koşullarındayız. Bunun için ekonominin bugünü ve yarınını planlanmasında, bu krize karşı bütünlüklü bir eylem planı oluşturulmasında ekonomi yönetimine yardımcı olacak bir yapı oluşturulmalıdır.
YANGIN VAR, LİKİTE DEVAM
Devletin işten çıkarmaların önüne geçmesi, işsiz kalanlara cüzi de olsa maaş desteği, dar gelirli vatandaşlara yönelik nakdi yardımları doğrudur. Ancak yeterli değildir. Maaş desteği ve nakdi yardımlar artırılarak yaygınlaştırılmalıdır. Tabii ki kaynak problemi vardır ama bugün kaynak yaratmak zorunluluğundayız. Vatandaşlara geçim parası, şirketlere nakit akışı sağlamak zorundayız. Dışardan yeteri miktarda olmasa da iç borçlanma yoluyla ve de Merkez Bankasının ‘ihtiyatlı’ para basması ile aşacağız bu süreci. Dünyada da merkez bankaları para musluklarını açtı.
GÖSTERGELERE TAKILMAMALIYIZ
Hayatın gerçeklerinin ekonominin doğrularının önüne geçtiği olağanüstü bir dönem yaşıyoruz. Bütçe açığında artışın, enflasyonda yükselmesinin düşünüleceği günlerde değiliz. Zaten gerek bütçe dengesinde gerekse de kamu borçluluğunda pek çok ülkeden çok iyi durumdayız. Evet, bütçe açığı artıyor, artmalı da bu dönemde.
Sağlıkta yaptığımız gibi vatandaşların/firmaların ekonomik olarak hayatta kalması dışında pek bir şeyin anlamı yok şu an. Şu an bırakın evi, mahallede yangın var. Evin içi derli toplu olmasa da olur. Zaten bu krizi atlatabilsek küresel ekonomik koşullar ülkemiz için son derece elverişli olacak. Yeter ki bugünleri en az hasarla atlatalım, vatandaşlarımızı mağdur etmeyelim.
İŞSİZLİK DAHA DA ARTACAK
Koronavirüs krizinin en önemli ekonomik sonucu tüm dünyada işsizlik olmaktadır/olacaktır. İşte ABD’de haftalık işsizlik maaşı başvuruları 5 milyonu geçti, koronavirüs sürecinde ortaya çıkan işsizlik 12 milyonu buldu. Ülkemizde bu acı gerçeği yaşamaktadır. Üstelik Türkiye ekonomisi bu kötü döneme yüksek işsizlik oranı ile yakalanmıştır. En son verilere göre ülkemizde işsiz sayısı 2019 yılında bir önceki yıla göre 932 bin kişi artarak yaklaşık 4,5 milyon olmuş, işsizlik oranı 2,7 puanlık artış ile %13,7 seviyesinde gerçekleşmişti. Koronavirüs salgınının yarattığı krizle bu oran yüzde 20’lere yaklaşacaktır.
HİZMETLER SEKTÖRÜ ZORDA
Koronavirüs salgını gerek küresel gerekse de ulusal düzeyde özellikle ekonomide ağırlığı en yüksek olan hizmetler sektörünü vurmaktadır. Ülkemizde de hizmetler sektörünün milli gelir içindeki payı yüzde 61, istihdam içindeki payı ise yüzde 56 dolayındadır. Türkiye’de hizmetler sektöründe çalışan yaklaşık 16 milyon kişi çalışmaktadır. Sosyal izolasyon zorunluluğu ile bu sektör fiilen durmuştur. Bunun en büyük ve muhtemel sonucu da kapanan işyerleri ve işsiz kalacak çalışanlar olacaktır. Özellikle hizmetler sektörü ile yaklaşık 1,5 milyon kişinin çalıştığı inşaat sektörü istihdam kaybının en fazla yaşanabileceği alanlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
TURİZMDE KAYIP YIL OLACAK
Koronavirüs salgını nedeniyle dünya turizminde daralma olacak. Ülkemiz için de 2020 yılı için 41 milyar dolar olarak belirlenen ve Kovid-19 öncesi gerçekleşmesi mümkün olan turizm geliri hedefi şu an imkansız. Bu durum bizi pek çok ülkeden fazla etkileyecektir. Çünkü döviz ihtiyacındaki Türkiye ekonomisinin ana döviz kaynaklarından biri turizmdir. Turizm sektörü, yarattığı katma değer ve iş/istihdam kapasitesinin ötesinde bir de döviz girdisi sağlamaktaydı. Beklenen 41 milyar doların yarısını bile bulmak zor görünüyor böyle giderse. Maalesef turizmden gelecek olan dövizin azalması ile TL’nin değer kaybı daha da artacaktır.
SWAP KANALI BULUNMALI
Dolar tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de değer kazanıyor. Ama doların böyle hızlı yükselmesi dolar borcu yüksek, ithal bağımlısı ülkemiz için büyük risk. Yapılması gereken ABD Merkez Bankası veya Avrupa Merkez Bankası ile anlaşıp swap hattı kurmaktır. Yani onlardan belli bir süreliğine dolar almak, TL vermektir. FED bazı ülkelerle başlattı bu uygulamayı. Bu kanal Japonya, Çin gibi dolar rezervi yüksek ülkelerle de kurulabilir. Önemli olan döviz likiditesi sağlamak ve bunu Merkez Bankası eliyle bankacılık sistemine, piyasaya enjekte etmektir. Türkiye, Stand-By anlaşmasına ihtiyaç duymasa da döviz likiditesine ihtiyacı var.
KAMU BANKALARINI ALKIŞLIYORUM
Kamu bankalarını bu süreçte gerçekten aktif şekilde vatandaşın/firmaların yanında görüyoruz. Kamu bankaları müşterilerinin vadesi gelmiş kredilerini erteliyor, faiz yükseltmiyor. Firmalara yeni kaynak yaratıyor. Devlet KGF kredileri ile de firmaları önemli ölçüde rahatlatıyor. Özel bankalar, kamu bankaları gibi vadesi gelen kredileri ertelemede istekli davranmıyor, şimdilik engel çıkarıyor. Bırakınız yeni kaynak yaratmayı, mevcut kredilerin ertelenmesinde müşterilere sorun çıkarıyor, faizleri yukarı çekiyor. Gün kar etme günü değildir Gün topyekün mücadele günüdür. Özel bankalar bindiği dalı kesmeye devam ederse, bunun özel bankalara maliyeti daha yüksek olur. Bugün faizinden, vadesinden feragat etmeyen bankalar belki de yarın anaparalarını yitirecek. Oysa Merkez Bankası ve BDDK’nın bankalara maliyeti düşürücü ve kaynak yaratıcı imkanları özel bankaları da kapsamaktadır.
ÇALIŞANA VEFA GÖSTERİLMELİ
Özel sektöründe bu olağanüstü dönemde özverili davranması, yıllardır kendilerini taşıyan çalışanlarına vefa göstermesi gerekir. İşten çıkarmaların, ücretsiz izinlerin değil mümkün olduğunca desteğin olması gerektiği günlerdeyiz.
TARIM ERTELEMEYE GELMEZ
Dünyada son yıllarda gıda fiyatları düşerken, ülkemizde artmaktadır. Özellikle işlenmiş gıda ve et fiyatları yükselip durmaktadır. Bir de şimdi koronavirüs kriziyle birlikte gıda üretimi/tüketimi daha da önemli hale geldi. Tarımsal üretim takvimi erteleme kabul etmez, bu takvim kesintiye uğramamalı ve bunun için de bu dönemde devlet çiftçiye yardımcı değil öncü olmalıdır. Gıda güvenliği için öncelikle çiftçi sağlığı önlemler alınarak korunmalıdır. Çiftçiye üretim girdileri doğrudan ücretsiz verilmeli, verilemeyenler için nakit destek sağlanmalı ve üretim planlaması yapılarak ürün alım garantisi verilmelidir. Gıda üretimindeki ihmalin bedelini seneye çok fazla öderiz.
STOKLAR PİYASAYA SÜRÜLMELİ
Yeterli düzeyde olduğu söylenen gıda stokları tedricen piyasaya sürülmelidir. Gıda fiyatlarındaki son dönemki artışın önüne bu yolla geçilebilir. Özellikle kırmızı ve beyaz ette fiyatları aşağı çekmek için Et ve Süt Kurumu depolarındaki etler piyasaya verilmelidir.
İŞSİZ KALANLARA YARDIM EDİLMELİ
Kayıtdışı çalışma ülkemizin ciddi bir gerçeğidir. Kayıtdışı istihdam oranı yüzde 31. Her 3 çalışandan biri kayıtdışı çalışıyor. Kayıtdışı çalışan ve bu süreçte işsiz kalan vatandaşlarımız için de muhtarlar aracılığıyla maaş desteği, ayni yardım sağlanmalıdır.
İŞYERİ KİRASI ERTELENMELİ
İşletmesi kapanan vatandaşların vergi, SGK borçlarını ertelemek doğrudur ama bu vatandaşlara başka destekler de verilmelidir. İşyeri sahipleri kapanan işyerlerinden kira alımı ertelenmeli, devlet katkısıda düşünülmeli. Bu döneme ait kiraların işyeri açıldıktan sonraki 6 ay içinde ödenebileceği ve bu sebeple tahliye talep edilemeyeceği yönünde düzenleme yapılmalıdır.
AVM KİRALARINA CİRO ÇÖZÜMÜ
AVM'lerin yakında açılacağı konuşuluyor. Ancak her nekadar açılsa da pek uğrayan olmayacak gibi. AVM'lerdeki esnaf kirayı nasıl ödeyecek? Kira alınmasın denirse AVM sahipleri ne yapar? Tek çözüm; AVM'ler ile mağaza sahipleri arasında imzalanan sözleşme değişsin. Sabit kira yerine, ciro üzerinden kiraya dönülsün. Onzaman kimse mağdur olmaz. Ayrıca bu dönemde kapanan AVM'lerde kira ve katılım payı alınmamalıdır.
GIDADA 3 AY KDV ALINMAMALI
Pek çok vatandaşın harcamalarının büyük kısmını oluşturan temel gıda ve özellikle bu dönemde temizlik ürünlerindeki vergi yükü kaldırılmalıdır.
FATURALAR FAİZSİZ ERTELENMELİ
Su faturalarını erteleme konusunda düzenleme yapılması ne kadar doğruysa doğalgaz ve elektrik faturalarının bu kapsam dışında tutulması o kadar yanlıştır. Vatandaşlar sağlığını ve geçimini düşünürken bir de doğalgaz ve elektrik faturası ile uğraşamaz bu dönemde. Doğalgaz ve elektrik faturaları 3 ay faizsiz ertelenmeli, normalleşme sonrası 6 aya yayılarak tahsil edilmelidir.
GARANTİLER GÖZDEN GEÇİRİLMELİ
Otoyol, köprü gibi projeler için verilen garantiler tek taraflı değil, uzlaşı ile ile yeniden belirlenmelidir. 2020 bütçesine yaklaşık 8 milyar TL bu garantiler için ödenek konmuştu. Ama hayatın durma noktasına gelmesiyle birlikte kullanımların azalması sonucunda garantilerin yükü 15-20 milyar TL’ye çıkabilecektir.