Bülent Şakrak: 'Maviye Sürgün', insanların seveceğini düşündüğüm bir hikâye
SHOW TV'nin yeni dizisi 'Maviye Sürgün', bu akşam ikinci bölümüyle saat 20.00'de SHOW TV'de ekrana gelecek. 'Maviye Sürgün'de 'Hasan' karakterine hayat veren Bülent Şakrak, Habertürk'ten Şevval Yılmaz Kula'ya açıklamalarda bulundu. Ünlü oyuncu, "İnsanların bütün karakterler açısından gerçek insanlarla karşılaşmaktan ötürü seveceğini düşündüğüm bir hikâye 'Maviye Sürgün..." ifadelerini kullandı
SHOW TV'nin yeni dizisi 'Maviye Sürgün’ün yönetmen koltuğunda Nezaket Coşkun yer alıyor. Dizinin başrollerinde Caner Cindoruk, Damla Sönmez ve Serkan Altunorak yer alırken; onlara Bülent Şakrak, Ayça Erturan, Ruhi Sarı ve Hakan Salınmış gibi çok değerli oyuncular eşlik ediyor.
Sürükleyici hikâyesi ve oyuncu kadrosuyla yaz sezonunun en iddialı yapımlarından olan 'Maviye Sürgün'ün oyuncularından Bülent Şakrak, projeye dahil olma sürecini ve canlandırdığı 'Hasan' karakterini Habertürk'ten Şevval Yılmaz Kula'ya anlattı.
"Maviye Sürgün', insanların seveceğini düşündüğüm bir hikâye" ifadelerini kullanan Şakrak, ayrıca, "Mükemmel bir deneyimdi, çok da sevdiğim bir iş oldu" şeklinde konuştu.
"İNSANLARIN SEVECEĞİNİ DÜŞÜNDÜĞÜM BİR HİKÂYE"
* Öncelikle SHOW TV’nin ekran yolculuğuna başlayan yeni dizisi ‘Maviye Sürgün’, hayırlı olsun. SHOW TV ailesine hoş geldiniz. ‘Maviye Sürgün’ün hikâyesi nedir?
Merhabalar, hayırlı olsun dilekleriniz için öncelikle çok teşekkür ederim. Sonrasında da ‘Maviye Sürgün’ hikâyesiyle ilgili çok spoiler (ipucu) vermeden bu tür cümleler nasıl kurulur çok becerikli olmamakla beraber dilim döndüğünce anlatmaya çalışayım. ‘Maviye Sürgün’, ‘Ali’ ile ‘Defne’nin hikâyesi… Ben bu hikâyenin ‘Ali’ kanadındayım. Biz bir operasyon sırasında var olan bir aksilik ve üzerimize yıkılan bir suçlamadan ötürü açığa alınmış iki tane SAT komandosunu oynuyoruz. Bu yüzden de ‘Ali’nin rahmetli olmuş eşinin babasının yaşadığı bölgede bir otelin işletmesine dâhil oluyoruz. Bu arada bir deniz kazası sonucu ‘Defne’ ile yolları kesişen ‘Ali’ ile öykü başlıyor. ‘Maviye Sürgün’, içinde çeşitli insana dayalı aile hikâyelerinin olduğu, tabii ki bir takım entrikalarının olduğu, garip bir takım suç ilişkilerinin olduğu enteresan, çok insana dayalı ama bir o kadar da sıcak ve gerçekçi örgüleri içinde barındıran bir hikâye… Bir Ege kasabasında geçiyor. Bu yüzden inanılmaz bir coğrafyada çekimleri gerçekleşmiş bir öykü. İnsanların bütün karakterler açısından gerçek insanlarla karşılaşmaktan ötürü seveceğini düşündüğüm bir hikâye ‘Maviye Sürgün...’
"ZİNCİRİN HALKALARI TAMAMLANMIŞ OLDU"
* ‘Maviye Sürgün’ün kadrosuna dâhil olma süreçlerinizden bahseder misiniz?
‘Maviye Sürgün’ün kadrosuna dâhil olma öyküm aslına bakarsanız var olan bu tür dizi kadrolarına dâhil olma öyküsünden çok farklı değil. Senaryosu geldi, ‘Hasan’ karakteri için beni düşünmüşler, sağ olsunlar. Senaryo okuma aşamaları sonra yönetmen ve yapımcılarla bir arada olma aşamaları… İşin sıcaklığı, senaryonun inandırıcılığı, yönetmenin samimiyeti, yapımın gücü… Hepsi bir araya geldiğinde aslında zincirin halkaları tamamlanmış oldu ve ben ‘Maviye Sürgün’ün kadrosuna dâhil oldum.
* Projelerden gelen teklifleri değerlendirme aşamasında en çok dikkat ettiğiniz hususlar nedir? ‘Maviye Sürgün’, sizi hangi unsuru ya da unsurlarıyla ikna etti?
Bu projeyi kabul etmekteki önceliklerim tabii ki birinci sırada hangi yapımın bu hikâyeyi hayata geçirdiği… Günümüzde yapım ekibi önemli. Bu işi hayatta geçirecek insanların kalitesi, gücü ve daha önce yaptığı şeyler tabii ki önemli. O3 Medya’nın bugüne kadar sektörde var olduğu yer çok ortada ve açık. Dolayısıyla onlarla ilk iş birlikteliğim de değil. Daha öncesinde de ben O3 Medya ile yine Çağan Irmak’ın yönetmenliğinde ve yazarlığında, Netflix projesinde beraber olma şansı yakaladım. Dolayısıyla zaten tanıdığım, bildiğim, güvendiğim, ailenin içinden hissettiğim bir ekibe dâhil oldum. Bunlar çok önemli nedenler… Diğer işlerde de evet, buna benzer şeylere dikkat ediyorum.
"CİDDİ VE GÜZEL BİR HAZIRLIK SÜRECİYDİ"
* Canlandırdığınız 'Hasan' karakterini analiz eder misiniz? Rolünüz için nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz? Özel bir çalışma yaptınız mı?
‘Hasan’, aslına bakarsanız tam bir Anadolulu diyebileceğimiz bir kişi… Bir astsubay başçavuş SAT komandosu kendisi… ‘Hasan’, görevini ve yaptığı işi seven, asker olmaktan mutlu bir kişi… Yine insan tarafları ağır basan biri... ‘Hasan’ı benim sevmem için, galiba insanların da sevmesi için çok nedeni olan biri. ‘Hasan’, dümdüz bir kişi aslında. Bu anlamda nitelikleri var, asker olmayı sevmiş ve bu anlamda da becerikli biri açıkçası. Güvenilir olma özelliği beni çok etkiledi. Çünkü günümüzde güvenilir olmak önemli bir şey. Hayatın her döneminde aslında güvenilir olmak önemli bir şey. ‘Hasan’, bu anlamda güvenilir bir kişi... ‘Hasan’ karakterine çalışırken tabii ki bir ön hazırlık yaptık. Gerçekten bu işe daha önceden hayatını vermiş SAT komandolarıyla tanıştık, oturduk, konuştuk… Yönetmenimiz Nezaket Coşkun sayesinde onun yaptığı araştırmalar ve gönderdiği videolarla yani SAT komandolarının nasıl yaşadığı, ne tür eğitimlerden geçtiği ile ilgili bulduğu videolarla birtakım hazırlıklar yaptık. ‘Hasan’, galiba bu güne kadar çalıştığım roller içerisinde ete kemiğe bürülü, mesleki durumu bu kadar net ve özel durumu olan ilk karakter diyebilirim. O yüzden bununla elimden geldiğince hem Caner Cindoruk hem de ben olabildiğince bir SAT komandosu nasıl olmalı, asker nasıl hayal eder, asker nasıl düşünür, bu özel askerlerin hayattaki durumları ve tutumları nelerdir gibi bir sürü şeyin altını oymaya çalışarak hazırlandık. Ciddi ve güzel bir hazırlık süreciydi. Sanırım insan olarak bana yetecek kadar hazırlık yaptığımızı ve fena da bir iş çıkarmadığımızı düşünüyorum.
"HASAN' İLE BİRBİRİMİZE BENZİYORUZ"
* 'Hasan' ile benzer ya da zıt özellikleriniz var mı?
‘Hasan’a benzer özelliklerim var. ‘Hasan’ı bir defa ben oynuyorum zaten her rolde biraz biz varız diyebilirim bu noktada. ‘Hasan’ da benim gibi türkü dinlemeyi seviyor, şarkı söylemeyi seviyor. ‘Hasan’, neşeli olmayı, inadına mutlu olmayı seviyor. ‘Hasan’, insanlara sataşmayı, onlarla şakalaşmayı seviyor. ‘Hasan’, öfkelenmesi gerektiği yerde öfkelenmeyi biliyor, tıpkı benim gibi; hakim olamadığı yerlerde hakim olamıyor. Buna benzer tarafları var tabii ‘Hasan’ın... Zıt taraflarımız var mı? Evet, var çünkü tabii ki özel hayatımda ben bir SAT komandosunun geçtiği tedrisattan geçmedim. Çok sert yaşayan adamlar onlar. Çok sert eğitimlerden geçen, başka türlü eğitimlerden geçen, başka türlü konsantrasyonlar içinde barından insanlar onlar. Özel askerler her şeyden evvel... Tabii ki o tarafını çok algılayamamış, hayata geçirememiş olabilirim bu anlamda. Benimle ilgili zıt tarafları bunlar olabilir ama büyük ölçüde biz ‘Hasan’la birbirimize benziyoruz aslında. Ben Bülent olarak SAT komandosu değilim.
"MÜKEMMEL BİR DENEYİMDİ"
* Çekimleri Marmaris’te gerçekleşen ‘Maviye Sürgün’ün setinde neler yaşadınız?
Şahane şeyler yaşadık sette. Yer yer çok zordu çünkü anormal soğuktu mesela, çift içlik giymemiz gereken zaman dilimleri oldu. Örnek vermek gerekirse; bir Ege kasabasında, aslında sıcağıyla bilinen Marmaris’te bu kadar üşüyeceğimi hiç tahmin etmemiştim. Onun dışında çok şahane ve süper yaşadık. Çok güzel arkadaşlıklar kurduk. 160 kişinin üzerinde bir ekiple 7,5 ay gibi bir süre bir arada kalmayı becerdik. Kavgamız, gürültümüz, huzursuzluğumuz neredeyse hiç olmadı ve genel olarak mesleki hayatımda söylemem gerekirse; en huzurlu, en güzel, en kişisel olarak kendi donanımımı da sağlayabildiğim ve kendimi dinleme fırsatım olan işim oldu. O yüzden ‘Maviye Sürgün’, mükemmel bir deneyimdi, çok da sevdiğim bir işim oldu.
"İNANILMAZ BİR ARKADAŞLIK KURDUK"
* ‘Maviye Sürgün’ün kadrosunda çok değerli oyuncular yer alıyor. Ekiple iletişiminiz projeye nasıl yansıyor?
İletişimimizle ilgili daha önce de söyledim; inanılmaz bir arkadaşlık kurduk. Daha öncesinde Serkan Altunorak, Damla Sönmez ile eski bir arkadaşlığım söz konusu. Aramızda genç arkadaşlarımız vardı, onlarla çok şahane bir arkadaşlık ilişkisi, ağabey-kardeş ilişkisi kurduk. Yapımda çalışan insanlarla, kamera arkasında çalışan insanlarla, daha önceden tanıştığımız insanlar da vardı aralarında ancak tanımadığımız insanlar da çok fazlaydı. Yeni tanıştığımız insanlar da fazlaydı. Birbirimizle çok sıcak ilişkiler kurduk. Biz Caner Cindoruk ile daha öncesinde herhangi bir işte birlikte olmamakla beraber bir-iki yerde karşılaşıp, ahbaplığımız vardı ama çok şahane bir arkadaşlık ve dostluk ilişkisi yakaladığımızı söyleyebilirim. Artık hayatımda bir Caner Cindoruk var bundan sonraki yollarımda, öyle söyleyeyim… Ahretliğim oldu kendisi. Dediğim gibi; Serkan Altunorak, benim oğlum ilk doğduğunda kucağına onu ilk alanlardan bir tanesi… Damla Sönmez, çok küçük yaşlardaydık, birlikte büyüdüğümüzü söyleyebileceğim bir arkadaşım. Oralardan zaten avantajlıydım. Sonra bana bu iş Ayça Erturan’ı kazandırdı. Ayça, inanılmaz bir partner, çok iyi bir arkadaş, çok iyi bir anne ve inanılmaz bir kadın… Dünyanın en komik kadınlarından biri olabilir. Bütün bu kısımlarıyla beraber benim açımdan çok şanslı geçmiş, insan ilişkileriyle ilgili mükemmel geçmiş bir iş oldu. Tabii ki bence yansıması da artıları da çok fazla bir yerde.
"OYUNCULUK BENİM HAYATIM"
* Oyunculuk sizlere neler ifade ediyor? Şimdiye kadar oyunculuğa dair edindiğiniz en önemli şey neydi?
Oyunculuk benim hayatım. Hayatımda daha iyi bildiğim bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bunu da çok iyi biliyor muyum, onu da bilmiyorum. Her gün öğrenmeye devam ettiğim, her gün bana yeni şeyler öğreten bir şey. Bu benim mesleğim, hayatım, çocuğumun geleceği, benim ekmek param… Oyunculuk en çok sevdiğim şey. Bana Yıldız Kenter’i tanıtan, Müşfik Kenter’i yaşatan, Kenter Tiyatrosu’nu gösteren, hayatımdaki çok önemli aktörleri ve aktrisleri tanımama sebep olan, dediğim gibi karnımın doymasına sebep olan mükemmel bir iş…
"EN BÜYÜK ÖDÜL İŞİN İÇİNDE KALABİLİYOR OLMAK"
* Kariyer yolculuğunuzda çok fazla ödüle layık görüldünüz. Başarılı performansınızın göz ardı edilmeyerek ödüllendirilmesi çok özel hissettirse gerek…
"BİZ HER ALANDA OYUNCULUK YAPIYORUZ"
* Kariyerinize tiyatro oyuncusu olarak başladınız. Tiyatroyla televizyon arasında rolü canlandırırken nasıl bir fark ortaya çıkıyor? Birçok oyuncu tiyatronun canlı bir performans olduğu için daha da iyi bir hazırlık sürecinden geçilmesi gerektiğini dile getiriyor. Siz bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?
Ukalalık etmemeye çalışarak şöyle bir cümle kurabilirim; biz mesleğin her alanında reklamda, dizide, sinemada ve tiyatroda oyunculuk yapıyoruz bir defa. Her alanda yaptığımız şey oyunculuk... Her alanda aynı ciddiyetle ve aynı dikkatle rolleri, yaptığımız işleri ele almak zorunda olan bir ekibiz, bir grubuz oyuncular olarak. Böyle olmamız gerekiyor, ben hayata böyle bakıyorum açıkçası… Çünkü her birinin çalışma, hazırlanma, antrenman yapma, prova yapma süreçleri birbirinden farklı. Dolayısıyla birbirine benzemiyor. Bir televizyon dizisine hazırlanmakla bir tiyatro oyununa hazırlanmak arasında tabii ki işleyiş olarak farklar var. Bu farklar göz önüne alındığında birbiriyle kıyaslamamamız gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla her biri ayrı ayrı dinamikler gerektiren işler olsa da, farklı çalışmalar gerektiren işler olsa da özde aynı işi yapıyoruz. Biz her alanda oyunculuk yapıyoruz.
"ÜLKENİN EN ÖNEMLİ İNSANLARIYLA ÇALIŞMA FIRSATIM OLDU"
* Son olarak çalışmalarınıza dönüp, baktığınızda neler hissediyorsunuz? Bundan sonraki planlarınız arasında neler var?
Hayatın geride kalanına, geride bıraktıklarıma baktığım zaman mutlu olduğum, kendimi iyi hissettiğim bir sürü şey oldu. Bu ülkenin en önemli insanlarıyla çalışma fırsatım oldu. Hayat beni Yıldız Kenter’in öğrencisi yaptı. Haluk Bilginer’le çalışma fırsatı verdi mesela… Müşfik Hoca’nın provalarına girme şansım oldu. Kenter Tiyatrosu’nun havasını soludum. Mehmet Birkiye’nin öğrencisi oldum. Müjdat Gezen’e değdi kolum. Her şekilde bu hikâyenin içinde oldum. Çok değerli insanlar tanıdım. Çok iyi arkadaşlarım var. Hepimiz bir yerlere geldik ve birlikte büyüdük diyebileceğim arkadaşlarım var. İşler yaptık, oyunlar, senaryolar yazdık, filmlerimiz çekildi… Bütün bunların hayata geçiyor olması rüya gibi… Bundan yıllar öncesinde hepsi birer hayaldi, bugün gerçek. Şimdi yeni hayallerimiz var. Tabii ki çalışmaya, yazmaya, çizmeye, üretmeye, yeni insanlar tanımaya, yeni hayatlara girmeye, yeni hayatları hayatımıza sokmaya devam edeceğiz. Bundan sonraki hayatla ilgili net bir hedef söyleyemesem de hedefim çok diyebilirim. Teşekkür ederim.
'MAVİYE SÜRGÜN’ÜN İKİNCİ BÖLÜMÜNDE NELER OLACAK?
SHOW TV'nin bu akşam saat 20.00'de ekrana gelecek yeni dizisi 'Maviye Sürgün'de 'Ozan', 'Defne' ile sevgili olduklarını söyledikten sonra 'Defne’nin korkulu tavırları 'Ali’nin dikkatinden kaçmaz. 'Salih' ise 'Defne’yi sahiplenmiş ve onun kendisine gelene kadar yanlarında kalmasının doğru olacağına karar vermiştir. 'Ali', bu durumdan çok hoşlanmaz, 'Defne’nin bir şeyler sakladığından emindir. Bu yüzden 'Ali, kendi yöntemleriyle gerçeklerin peşine düşecektir. Öte yandan 'Defne’nin tek amacı yerini sadece kendisinin bildiği çantayı alıp gidebilmektir. 'Ozan', 'Defne’yi en canını acıtacak yerden vurmak için harekete geçerken 'Ali’nin ondan önce davrandığından habersizdir.