Lalin Akalan: Dijital sanat daha davetkâr
İstanbul'un kaotik şehir yapısı bu defa 8 dijital sanat eseriyle dile geliyor. British Council tarafından Brezilya, Meksika ve Kolombiya'da gerçekleştirilen, şehrin dokusu ve insanları üzerinden interaktif dijital sanat projeleri üreten AltCity'nin 4. ayağı, Digi.logue'un işbirliğiyle İstanbul'da. British Council Sanat Müdürü Cansu Ataman Bilgiç, Digi.logue Artistik Direktörü Lalin Akalan ve AltCity sanatçılarından Barış Mutlu, HT Cumartesi'nden Sema Ereren'e konuştu
Lalin Akalan’a göre, bunu İstanbul gibi düşünebiliriz. “Bir sokağa dönüyorsun ve önüne ne çıkacağını bilmiyorsun. Hiçbir çizginin ötesinde ne olduğunu bilmiyoruz.” Çizgilere kafayı niye taktık peki? Çünkü şehre yeni bir sergi geldi: “Across the Line” (Çizginin ötesi). British Council tarafından seçilen farklı disiplinlerden 12 Türk sanatçının, Birleşik Krallık merkezli dijital sanat grubu SquidSoup ile bir araya getirildiği, şehrin dokusunu yorumlayan, sanat ve dijitalle bütünleşmiş işler yapan AltCity, şehrin en yaratıcı sergisi “Across the Line”a imza attı. Karma medya, enstalasyon, kod, ışık, heykel ve mekanik barındıran grup sergisini konuşmak için British Council Sanat Müdürü Cansu Ataman Bilgiç, Digi.logue Artistik Direktörü Lalin Akalan ve AltCity sanatçılarından Barış Mutlu ile bir araya geldik.
Cansu Hanım, projenin 4’üncü ayağı olarak İstanbul’u seçmiş olmanızın özel bir sebebi var mı?
Türkiye ve İstanbul, British Council için çok önemli. Farklı alanda ortak çalışmalar geliştirildi. İlk olarak proje Sao Paulo ve Meksika’da başladı. İstanbul kaçınılmaz bir destinasyondu, planlama dolayısıyla ilk olmadı. Aslında ilk olabilecek bir şehirdi. İstanbul’un dinamik sanat dünyası, buradaki partnerler, Zorlu gibi dijital sanatın gelişimine ivme kazandıran platformlar ve Digi.logue, AltCity’yi İstanbul’a getirme için önemli sebeplerdi. İstanbul zaten dünyanın en eski, kültürel, tarihi, jeopolitik olarak önemli şehirlerinden biri. Dijital sanat aracılığıyla bu şehri keşfetmek de ayrı bir heyecan. Hem İngiliz partnerlere hem de Türkiye’den sanatçılara önemli bir teşvik ve motivasyon oldu. Çalışmalara 2 sene önce başladık.
Diğer şehirlerle kıyasladığımızda şehrin dokusunu sanat ve dijitalle bütünleşmiş işlerle yorumlayan AltCity bu şehirden ne umdu ve ne buldu?
Cansu Ataman Bilgiç: AltCity aslında işbirliğini teşvik eden, daha geniş kitlelere dijital sanat farklındalığını sağlamak üzere geliştirilen bir proje. Öncelikle hedef iki ülke sanatçıları arasındaki işbirliğini, sanat tekniklerini, diyaloğu pekiştirmek.Böyle bir serginin ortaya çıkması beklentilerimizin çok üstünde... 3 hafta boyunca, belki de 7/24 devam eden çalışma sürecinden sonra gelen ilgi ve tepki beklentilerimizin üzerinde.
Deneyimleyenin üzerinde nasıl bir his uyandıracak?
Cansu Ataman Bilgiç: Dijital sanat diğer sanatlara göre soyut ve anlaşılmaz gelebilir ama zaten insanlar akıllı telefonları, tabletleri sürekli kullandıkları, dijitalle etkileşimde oldukları için dijital sanat içine girdiğinizde farklı bir deneyim sunuyor, gündelik hayatın ilerisinde sizi düşündürebilen ve ilham veren bir araç o... “Across the Line” sergisi, dijital araçların farklı biçimleriyle ilham vermesi, yeni duygular hissettirmesi, farklı atmosferlere sokması adına oldukça enteresan. Açılıştan bugüne herkesin merakla yaklaştığını, keşfetmeye çalıştığını ve etkileşime girebildikleri için keyifle bir eserden diğerine geçtiklerini gördüm. Bu arada Sao Paulo, Mexico City ve Bogota’daki sergileri gören ekip arkadaşlarım İstanbul’un çok doğru bir lokasyon olduğunu, İstanbul’un ve Birleşik Krallık’ın arasındaki diyaloğun gelişmesi için önemli bir katkı sağladığını düşünüyor. Buradan çıkan bazı eserler Manchester’da aralıktakiLight Festival’da gösterilecek. Manchester, İstanbul’u tecrübe etme şansı yakalayacak.
Lalin Hanım, AltCity’de anlaşılamama kaygısı oldu mu? Sizin aldığınız ilk tepkiler nasıl oldu?
Anlaşılamama kaygısı dijital sanatlarda ya da teknolojiyle uğraşan her türlü sanat mecrasında biraz var ama aslında yok. Dijital sanat, sanatın bilinmeyenlerini biraz yumuşatıyor, üstelik daha davetkâr! Sergideki eserlere baktığımızda çoğu ses, ışık gibi zaten hepimizin alışık olduğu formları kullanıyor. Anlaşılamamanın tersine çok daha erişilebilir olacağını bekliyorduk.
‘DOĞRUDAN İNSANİ DUYGULARA OYNUYOR’
12 sanatçıyı seçme süreci zor oldu mu?
Lalin Akalan: Digi.logue’un zaten flört ettiği, yaratıcı endüstriler ve teknoloji alanlarında çalışan, işlerini gösteren bir kitle vardı. Buradaki 4’üncü sergimiz. Bir süredir de British Council ile konuşuyorduk. Jüride Ebru Yetişkin, sanatçı Candaş Şişman, Bager Akbay, Güven Çatak, ben ve Cansu vardı. Jüri süresi eğlenceliydi. 266 başvuru aldık. Çok iyi bir kitleyle diyaloğa girdiğimizi anladım.
Işık ya da ses formunda derdinizi anlatmanın zorlukları olsa gerek. Neticede herkes yorumlayamayabilir. Avantaj ve dezavantajları neler?
Lalin Akalan: Evet kalıcılık mesele. Işık ve ses bazı duyguları çok kolay aktive edebilen öğeler. Bir film seyrederken arkadaki sesten ayrıştırıp sahneye baksanız ağlamayacağınız hatta komik bile gelebilecek bir görüntüye o sesi verdiğimizde insanların duygu durumunu etkileyebiliyoruz. Akıllı silahlar, formlar ama yeteri kadar derinlik, hikâye vermediğinizde havada kalabilir, eser kendi ağırlığını bile hissedemez. Zorlayıcı yönü var. Değil mi Barış?
Barış Mutlu: Avantajları ağırbasıyor bence. Doğrudan insani duygulara ve algıya oynuyor. Okuma yapmanız gerekmiyor.
Lalin Akalan: Ama tabii ki Cansu’nun dediği gibi herkesin elinde bir tablet var. Kendileri kodlayabiliyor, uyarlayabiliyor. Zaten alışık olduğumuz mecralar. Belki Barış, eserinin üretim sürecinden bahsetmek ister.
Evet Barış Bey, “No:8” enstalasyonunda İstanbul’un kaotik şehir yapısı, gelişmiş teknolojilerle nasıl yorumlandı?
5 kişi çalıştık. İstanbul’u tanımlamaya çalışırken ortak bir algımız olduğunu fark ettik. İçinde işleyen, başarılı sistemler var. Ama sistemlerin birbirleriyle iletişiminde zayıflık var. İyi çalışan sistemler birbirleriyle konuşmuyorlar. “Nasıl yorumlarız?” diye düşünürken mekanik bir şekilde işleyen bir yapı oluşturup içine İstanbul’dan bulduğumuz rastgele objeleri doldurursak düzenli yapıdaki kaosu görebiliriz dedik.
Peki Birleşik Krallık’ın önde gelen yaratıcı ekiplerinin mentorluğunda gerçekleştirilen atölye çalışmaları nasıl geçti? 12 sanatçıdan biri olarak seçilme umudunuz, iddianız var mıydı?
İddiam değil de umudum vardı. Sürece bakacak olursak, herkes adına konuşamam ama yalnız çalışmaya alışkın insanlarız. Bir araya geldiğimizde en çok zorlayan ama uzun vadede faydasını gördüğümüz nokta kalabalık olmaktı.
Lalin Akalan: Barış “İstanbul’dan değişik objeler” dedin ya biraz önce. Neler olduğunu anlatmak ister misin?
Barış Mutlu: Bir tahterevalli sistemi yaptık. Bükümlü saç levhadan yukarı aşağı oynayan bir sistemdi bu. Üzerlerindeki tepsilerde İstanbul’dan topladığımız objeler yer aldı. Hem İstanbul’la bağdaştırılan hem de ses çıkarabilecek şeyler olsun istedik. Kestane, kırık çay tabağı, dağılmış bir tespih, perde kornişi, kırık kadeh, karabiber taneleri gibi. Rastgele de hareket etmiyorlar, bir kompozisyonları var.
‘ÇIKIŞ NOKTASI ÇİZGİLERİN ÖTESİNE GEÇMEKTİ’
“Çizginin Ötesinde” ile neye gönderme yapıldı?
Lalin Akalan: Across the Line yani ‘Çizginin Ötesinde’ metnini sanatçılarımızdan Hazal Döleneken yazdı. Çıkış noktası çizgileri kırmak, ötesine geçmekti. Aslında beraber çalışan 12 sanatçının bireysel sınırlarını birbirleriyle esnetmeleri üzerinden ilham aldı. Ama sadece burada çalışan sanatçılar değil; eğitim ve serginin yaratım sürecine dahil olmuş herkes, British Council, Digi.logue, ev sahibimiz Zorlu PSM, bize yardım eden prodüksiyon ve iletişim ekiplerimiz ve Squidsoup ekosistemin çizgilerinin sınırlarının zorlandığı, geçildiği, aşıldığı sürece dahil oldu.
Çizginin ötesinde ne var? Çizilmiş sınırların dışına çıkıldığında ortaya nasıl bir tablo çıkıyor sizce?
Lalin Akalan: Bilinmiyor, bunu İstanbul gibi düşünebiliriz. Bir sokağa dönüyorsun ve önüne ne çıkacağını bilmiyorsun. Hiçbir çizginin ötesinde ne olduğunu bilmiyoruz.
Barış Mutlu: Aksi takdirde çizgi çekilmezdi.
Lalin Akalan: Evet, çizgi olmazdı. Bu arada AltCity projesi kapsamında bazı başka etkinliklerimiz de var, konuşmalarımız olacak. İlk defa burada Sonar’da aktive etmiş olduğumuz kocaman led ekranımız var. Onu görsel işitsel eserleri göstermek için kullanıyoruz. Mix Festival kapsamında da bazı sanatçılarımızın eserlerini çok daha büyük bir kitleyle buluşturacağız.
Neden ve nasıl bir beklenti ile gelelim AltCity İstanbul’a?
Lalin Akalan: Deneyim sunuyor sergimiz. Ses ve ışık etkileşimlerine, değişik teknolojik altyapı meraklılarına özellikle önerebileceğimiz, ilham alabilecekleri bir sergi.
Cansu Ataman: Kişiselleştirilmiş bir deneyim bu. Işıkların içinde dans eden de oluyor, gökyüzünü izler gibi saatlerce durup eserlere bakan da. Tamamen kişisel.