Başbakan Davutoğlu: Terör bitecek, demokratik Türkiye sonsuza dek sürecek
Başbakan Davutoğlu, AKPM'nin ilk Türkçe oturumunda etkileyici konuştu
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Fransa'nın Strasbourg şehrinde Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'ne seslendi. Başbakan Davutoğlu'na doğu ve güneydoğu illerinde süren operasyonlar hakkında İngilizce soru soran HDP milletvekili Ertuğrul Kürkçü'ye çok sert karşılık verdi. Öncelikle "Bu soruyu Türkçe sormanızı isterdim" diyen Başbakan Davutoğlu, "Kim yaparsa yapsın, yollara mayın döşerse, bomba yüklü arabalara vatandaşlarıma saldırırsa onu durdurmak benim asli görevimdir ve bu mücadele her Türkiye vatandaşı kendini güvende hissedene kadar sürecektir. Çözüm süreci ilan edildiğinde silahlar bırakılsaydı bugün başka şeyler konuşuyor olabilirdik. Terör örgütü eylemere devam edecek, siz dönüp bu operasyonların ne zaman biteceğini soracaksınız. Ama Türkiye'de her şey konuşulabilir. TBMM'de istediğiniz ifadede bulunuyorsunuz. Sorularınızın cevabı bu satırların arasındadır. Türkiye'yi dinlemeyi bilseydiniz, sorularınızın cevaplarını alırdınız" dedi.
AKPM bahar oturumu için Strasbourg'a gelen Başbakan Ahmet Davutoğlu Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'ne seslendi. Davutoğlu daha sonra Meclis'te soruları yanıtladı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Kızılay'da, Ankara'nın göbeğinde otobüs beklemekte olan ve akşam barış içinde ailesine kavuşmak isteyen gençleri, çocukları, torunlarına kavuşmak isteyen yaşlıları canlı bomba ihtiva eden bir arabayla kendisini patlatarak katledenleri, DEAŞ'ın teröründen ayırt edip, onları insancıl bir örgüt gibi gösterme çabalarına karşı insanlık adına buradan haykırıyorum, terör terördür ve kim yaparsa yapsın, hepimiz omuz omuza durmadıkça terörle başa çıkamayız." dedi.
Davutoğlu, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Genel Kurulu'na yaptığı Türkçe hitabında, Irak'ta devam eden iç çatışmalara değindi.
Irak'ta mezhepçiliğin tüm sorunların merkezinde yer aldığını belirten Davutoğlu, bölgedeki kaos ortamının Avrupa'ya yönelik terör riskini arttırdığını anlattı. Davutoğlu, bunların Avrupa'nın iç istikrarını, küresel istikrarını ve küresel barışını temelden zedelemekte olduğunu söyledi.
Davutoğlu, küresel risklerin arttığı bir dönemde, küresel perspektiflerle sorunlara yaklaştıklarına, bu yüzden Türkiye-Avrupa Birliği ilişkisini, bu riskleri minimalize etmek ve sorunları çözmek için akıllıca bir tercih veya seçenek olarak değil, adeta zorunluluk olarak gördüklerine dikkati çekti.
Terörle mücadelede ilkesel ve ortak bir tutum benimsenmedikçe, terör odaklarının amaçladığı, korku ve kaygı ortamına son verilmesinin mümkün olmadığını dile getiren Davutoğlu, "Türkiye için terörle mücadelede uluslararası iş birliği hiçbir zaman bir söylemden ya da akademik, teorik bir ilgiden ibaret olmamıştır. Türkiye PKK'dan DHKP-C'ye, El Kaide'den DEAŞ'a kadar terörizmin farklı biçimleriyle on yıllardır mücadele etmektedir. Bu tehdide karşı uzun yıllardır verdiğimiz mücadeleden çıkardığımız en temel derslerden biri uluslararası düzeyde somut işbirliği olmadan terörle mücadelede başarılı olunamayacağı gerçeğidir. Avrupa Konseyi mekanizmaları da bu platformların başında gelmektedir." ifadelerini kullandı.
Bu konuda çaba harcarken vazgeçilmez ilkeler olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Öncelikle terör uluslararası barış ve güvenliğe yönelik bir tehdit teşkil etmektedir ve gerekçesi ne olursa olsun, nerede, ne zaman ve kim tarafından işlenirse işlensin hiçbir terör faaliyeti meşru görülemez, meşru gösterilemez. İkinci olarak, teröristlerin barınmasının önlenmesi için 'iade et' veya 'yargıla' prensibi temelinde devletler arasındaki işbirliği artırılmalıdır. Son olarak, terörü herhangi bir din veya etnik grupla ilişkilendirmek tamamen yanlıştır ve bu tam aksine teröristlerin amaçlarına hizmet etmektedir. Özellikle de terörün İslam ile yan yana zikredilmesini şiddetle kınıyoruz."
"3 BİN 200'DEN FAZLA KİŞİ SINIR DIŞI EDİLDİ"
Başbakan Davutoğlu, bugün terör örgütlerinin küreselleştiğini, çok daha büyük ölçekte kayıplara yol açabilecek şiddet kapasitesine ulaştığını, gelişen sosyal medya imkanları sayesinde kendi söylemlerini yayma ve gençleri şiddete teşvik etme yeteneklerini artırdığını vurguladı.
Avrupa Konseyi bünyesinde son dönemde, bu alanda yürütülen çalışmaları takdirde karşıladığını ve aktif katkı vermeye devam ettiklerini belirten Davutoğlu, "Dünyanın herhangi bir bölgesinde sadece yanlış yerde ve yanlış zamanda bulunan insanları ayırt etmeksizin hedef alan bir terör saldırısının gerçekleşmediği bir gün neredeyse yok gibidir. Yabancı terörist savaşçılar olgusu bu endişe verici gerçeğin bir tezahürüdür." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin bu konuda da olağanüstü bir çaba sarf ettiğinin altını çizen Davutoğlu, küresel koalisyonun aktif bir üyesi olan Türkiye'nin koalisyon içerisindeki "Yabancı Terörist Savaşçılar Çalışma Grubuna Eş Başkanlık" ettiğini anımsattı.
Davutoğlu, "Bugüne kadar Suriye ve Irak'taki çatışma bölgelerine seyahat etme niyeti bulunduğu düşünülen, yani yabancı terörist savaşçı olabileceği düşünülen 3 bin 200'den fazla kişi sınır dışı edilmiştir. Risk analiz gruplarınca 2 binden fazla kişinin ülkemize girişi engellenmiştir." diye konuştu.
Letonya'nın başkenti Riga'da, 22 Kasım 2015 tarihinde imzaya açılan yabancı terörist savaşçılara ilişkin Avrupa Konseyi Terörizmin Engellenmesi Sözleşmesi Ek Protokolü'nün bir an önce yürürlüğe girmesine özel önem verdiklerini anlatan Davutoğlu, "Protokolü, imzaya açıldığı gün ilk imzalayan ülkeler arasında olduk. Onay sürecini de kısa süre içerisinde tamamlamayı öngörüyoruz. Ek protokolün tüm üye devletlerce onaylanması terörizmle mücadele konusundaki ortak kararlılığımızı sergilemek bakımından elzemdir." dedi.
Davutoğlu, terörün dini, kültürü, milliyeti ve kimliğinin olmadığının unutulmaması gerektiğini, ancak bu perspektifle yaklaşıldığında terör sorununa karşı tedbirlerin başarılı olabileceğini ifade etti.
"TERÖR TERÖRDÜR"
Terör sorununa soğuk savaş savaş döneminden kalan reflekslerle yaklaşılmaması gerektiğini anlatan Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Tabiri caizse 'benim teröristim, senin teröristin' ayrımı yapılırsa, küresel siyasetin de hızla soğuk savaş ruhuna döneceğini unutmamak gerekir. Mesela Ankara'da şubat ve mart aylarında düzenlenen bombalı intihar saldırıları, Suriye'deki YPG kamplarında eğitim gören PKK'lılar tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu saldırılar ile İstanbul'da veya Paris'te ve Brüksel'de DEAŞ tarafından düzenlenen saldırılar arasında bir fark yoktur. Kızılay'da, Ankara'nın göbeğinde otobüs beklemekte olan ve akşam barış içinde ailesine kavuşmak isteyen gençleri, çocukları, torunlarına kavuşmak isteyen yaşlıları canlı bomba ihtiva eden bir arabayla kendisini patlatarak katledenleri, DEAŞ'ın teröründen ayırt edip, onları insancıl bir örgüt gibi gösterme çabalarına karşı insanlık adına buradan haykırıyorum, terör terördür ve kim yaparsa yapsın, hepimiz omuz omuza durmadıkça terörle başa çıkamayız.
Bu saldırıları yapanlar belliyken ve o belgeler bütün dünyaya ifşa edilmişken, PKK ya da PYD'yi meşrulaştırma çabaları DEAŞ'ı meşrulaştırma çabalarından farklı değildir. PKK veya YPG, PYD için Avrupa'nın ortasında para toplama kampanyaları ve propaganda toplantıları düzenlenirken ve bunlar silahla takviye edilirken, terörle mücadele konusundaki dayanışma mesajlarının anlamı kalmamaktadır. DEAŞ'ın Avrupa'daki faaliyetleri bizi ne kadar endişelendiriyorsa PKK'nın Avrupa'daki faaliyetleri de bizi ve sizleri o kadar endişelendirmelidir."
Başbakan Davutoğlu, Türkiye'de şehirlere çukurlar, hendekler kazarak, masum sivilleri ve güvenlik görevlilerini katleden PKK'nın Avrupa'nın birçok kentinde meşru bir aktör muamelesi gördüğünü söyledi.
Terör örgütlerine karşı seçici davranarak, bazılarına karşı tedbir alıp, bazılarına karşı müsamaha göstermenin, Avrupa'ya bir kazanç sağlamayacağını vurgulayan Davutoğlu, "Terörle mücadelede istisnalar, derecelendirmeler ve nitelendirmelere yer yoktur. Bir terör örgütünün başka bir terör örgütüne karşı mücadele veriyor olması o terör örgütünü meşru kılmaz. Terörü haklı göstermek hiçbir suretle kabul edilemez. Böyle bir anlayış, Avrupa'nın ve AB'nin üzerine inşa edildiği insan hakları, demokrasi ve hukuk üstünlüğü ilkelerine de aykırıdır. Bu çerçevede Avrupa Konseyi bünyesinde ırkçılık ve yabancı düşmanlığı ile mücadeleye yönelik bir platform kurulması fikrinin de tüm paydaşlarla birlikte özenle değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz." şeklinde konuştu.
KIRIM'IN İŞGALİ
Başbakan Davutoğlu, Kırım'da yaşananlara da değinerek, yarımadadaki insanların durumunun sürekli kötüye gittiğini söyledi.
Kırım'daki gayri meşru fiili yönetimin, başta Kırım Tatarları olmak üzere karşı çıkanlara baskı yaptığını anlatan Davutoğlu, Kırım Tatarlarının en temel haklarının yok sayıldığına dikkati çekti.
Kırım devlet liderlerinin Kırım'a girişlerine izin verilmediğini anımsatan Davutoğlu, baskılar nedeniyle 20 binden fazla Kırım Tatarı'nın anavatanını terk etmek zorunda kaldığını bildirdi.
Davutoğlu, Kırım Tatarlarının durumunun uluslararası gündemde tutulmaya devam edilmesi gerektiğini vurgulayarak, Avrupa Konseyinin Kırım Tatarları konusundaki hassas yaklaşımını takdir ettiklerini, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland'ın Kırım'a heyet gönderme girişimini de memnuniyetle karşıladıklarını ifade etti.
Ermenistan tarafından Azerbaycan'a yapılan geniş çaplı saldırıları ve ateşkes ihlallerini de endişe ile karşıladıklarını dile getiren Davutoğlu, "Söz konusu saldırılar ve ihlaller hem sivil hem de askeri kayıplara neden olmuştur. Şiddetin tırmanması ve siviller de dahil çok sayıda kayıp verilmesi, Yukarı Karabağ ihtilafında statükonun artık sürdürülemez olduğunu bir kez daha göstermiştir. Ermenistan'ın ateşkes ihlallerinin, Nahçıvan Özerk Cumhuriyet sınırına da yayılması ayrıca endişe kaynağıdır." dedi.
Uluslararası toplumun ve AGİT Minsk Grubu eşbaşkanlarının Ermenistan'ı, silahlı provokasyonlarına ve ateşkes ihlallerine son vermesi konusunda uyarmasını isteyen Davutoğlu, AGİT Minsk Grubu'nun üyesi olarak Türkiye'nin söz konusu grubun barışa yönelik çabalarına destek verdiğini, Azerbaycan'ın topraklarındaki işgalin bir an önce son bulması için de ülkeye desteklerinin süreceğini vurguladı.
SORU-CEVAP BÖLÜMÜNÜN SATIR BAŞLARI
"Tek bir kadının mağdur edildiği bilgisi size ulaşırsa buyrun o kadını getirin başımızın tacı yaparız. Türkiye Başbakanı olarak değil vatandaş olarak söylüyorum bizim yönetimimizde hiçbir mazlum zalimlere teslim edilmemiştir, hiçbir kadının onuruna dokunulmasına izin verilmemiştir. Türkiye bütün mültecilere açık kapı, açık ülke politikasını uygulmaya devam edecektir.
12 Eylül 1980'de Türkiye'de bir darbe yapıldı ve beş general siyasi partileri kapattı, Bütün siyasiler hapisanelere gönderildi. Avrupa Konseyi'nde Türkyie'nin üyeliği askıya alındığında daimi temsilcinin yaptığı konuşmayı hatırlıyorum. "Bizi yalnız bırakmayın" diye çağrıda bulunmuştur Şimdi 36 yıl sonra bu makamda her lşeyi ile özgür, Avrupsa standartlarında demokratik bir ülkenin Başbakanı olmaktan gurur duyuyorum. Darbecilere karşı olduğum o dönemde Anayasa için hayır oyumu kullandım. 12 Eylül darbe rejiminin anayasasına hayır demiş biri olarak ülkemin darbe hukukunu ayaklar altına alması benim en büyük idealimdir ve mutlaka gerçekleşecektir. Anasya reformumuz partinin çıkarıları içni dğeildir, Türkiye'de bir daha darbe olmasın, hiçbir vesayet ülke üzerinde karabulutlar gibi dolaşmasın diye sivil özgülrükçü bir anasya yapıyoruz. İnsan onurunu hiçe sayan anaysa kalıcı olamaz, 12 Eylül anayasası da kalıcı olmayacaktır. Avrupa İnsan Halkarı Sözleşmesi temel olacak, evrensel dmeokratik değerlere aykırı tek bir madde bulunmayacak. Parlamenter sistem de başkanlık sistemi de ruh ayakta duruyorsa işe yarar. 12 Eylül anayasasından kaynaklanan asker kökenli Cumhurbaşkanı anlayışına dayanan, kontrol dengesi açısından bu dengesiz yasayı değiştirmemiz gerek. Yetki kimdeyse sorumluluk onda olmalı. Bizim için başkanlık sistemi daha uygundur ama her şeyi tartışmaya açığız."
KÜRKÇÜ'YE SERT YANIT
Davutoğlu, PKK'lı teröristlerden 'gerilla' diye bahsedip Güneydoğu'da devam eden operasyonların ne zaman sonlandırılacağını soran HDP milletvekili Ertuğrul Kürkçü'ye sert cevap verdi.
Başbakan Davutoğlu, "Sayın Kürkçü Cizre'de, Silopi'de yaşıyor olsaydı, 'gerilla' diyerek kendince meşruiyet kazandırmaya çalıştığı PKK teröristlerin, onların kazdıkları çukurların yanlarından geçerek, mayın döşedikleri barikatların arasından geçerek okula gitmek zorunda olan bir çocuğu olsaydı, ya da bir yakını bir günde 10 terörist roketin atıldığı Silopi, Cizre hastanesinde tedavi görüyor olsaydı, ya da Kızılay'da otobüs bekleyen sıradan insanların üzerine yürüyen o canlı bombanın katlettiği kişilerden birinin akrabası olsaydı herhalde PKK'ya 'gerilla' gibi bir tabir değil, 'alçak bir terör örgütü' derdi." ifadelerini kullandı.
Ahmet Davutoğlu sözlerine şu şekilde devam etti, "Ben burada son seçimde halkından yüzde 49,5 oy almış bir başbakanım. Halkıma verdiğim söz şudur. Türkiye'nin her köşesinde güvenlik olacak. Türkiye'nin her vatandaşı özgür olacak. Kim yaparsa yapsın ister DAEŞ ister PKK ister DHKP-C, kim yaparsa yapsın eğer sokaklara mayın döşerse, eğer damlara keskin nişancılar yerleştirirse, eğer bomba yüklü araçlarla vatandaşların üzerine saldırırsa onu durdurmak benim asli görevimdir. Bu mücadele siz isteseniz de istemesiniz de her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kendini güvende hissedene kadar sürecektir."
"SİLAHLAR TERK EDİLSEYDİ, BUGÜN BAŞKA ŞEYLER KONUŞUYOR OLABİLİRDİK"
Başbakan Davutoğlu, 2013 nevruzundan sonra silahlar denildiği gibi terk edilseydi bugün başka şeyler konuşuyor olunabileceğine de vurgu yaparak, ''Ama silahları terör örgütü terk etmeyecek, terör örgütü mayın döşemeye devam edecek, terör örgütü canlı bombalarla benim vatandaşlar ımı katledecek, siz dönüp desteğini ve meşruiyetini halktan almış bir Başbakana bu operasyonlar ne zaman bitecek diyeceksiniz. Her vatandaşım güvende ve özgür olana kadar ve kamu düzeni Türkiye'nin her köşesinde ikame ediline kadar bu mücadelemiz sürecek." dedi.
TÜRKÇE ANLAMAYI BİLSEYDİNİZ, CEVABIN BU SATIRLARDA OLDUĞUNU GÖRÜRDÜNÜZ
Ahmet Davutoğlu, HDP milletvekili Kürkçü'nün sorusunu İngilizce sormasını de eleştirerek, "Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni temsilen Avrupa Konseyi'nde bulunan bir milletvekili olarak bulunan sayın Kürkçü'nün her şeyden önce oy aldığı Türk ve Kürt vatandaşlarına saygı gereği en azından burada özel günde ilk defa çalışma dilinin Türkçe olarak ilan eden Avrupa Konseyi'nde Türk Başbakanı'na Türkçe hitap etmesini tercih ederdim." ifadelerini kullandı.
Türkiye'de her şeyin konuşulabildiğine de dikkat çeken Davutoğlu, sorusuna cevap alamadığını söyleyen Kürkçü'ye hitaben, "Sorularınızın gerçek cevabı bu satırlar arasındadır. Türkçe düşünüp Türkçe dinleyip anlamayı bilseydiniz sorularınıza cevabın bu satırlarda olduğunu görürdünüz." dedi.
Suriyeli mültecilerin Türkiye'ye al bayrağın altında huzur bulmak için geldiklerini de ifade eden Ahmet Davutoğlu, "Türkiye'yi kimse Suriye'ye döndüremeyecek. Türkiye kendi demokratik yolunda, çizgisinde kararlı bir şekilde devam edecek. Bu terör bitecek ama Türkiye'deki demokratik hukuk devleti geleneği ebediyete kadar sürecek." şeklinde konuştu.
TOPLANTIDA DİKKAT ÇEKEN KARE
Başbakan Ahmet Davutoğlu, bir dizi temaslar için geldiği Strazburg’da Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Genel Kurulu’na hitap etti. Başbakan Davutoğlu, toplantıya katılan CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile bir süre sohbet etti.