Kabin canavarı liftback: Skoda Rapid!
Skoda'nın VW ve Seat modeli kardeşlerin çarpmadan piyasaya çıkan modeli şaşırtan bir iç kabin hacmine sahip!
Otomobil endüstrisi özellikle büyükşehirlerde giderek artan yaşam tarzı, artan trafik, sürekli yükselen benzin fiyatları nedeniyle gün geçmiyor ki otomobiseverleri cezbedecek yeni hamleler yapmasın. Kompakt otomobillerin çıkışı, ilk çıktığında hızla yükselen SUV modellerin giderek şehir trafiklerinde otomobilseverler için eziyete dönüşmeye başlaması sonrasında SUV’ların daha kompakt modellerinin piyasaya sürülmesi derken şimdi de B ve C segmenti sedan otomobiller için sunulan yeni çözüm iki sınıfın arasında bir sedan ya da güncel ismiyle litfback tarzı otomobillerin ortaya çıkması.
Biz de Skoda’nın bu segmentte aslında oldukça ses getiren modeli Rapid 1.6 TDI 7 iler DSG modelini test ettik.
Aslında geçmişi 1935 yılına yani II. Dünya Savaşı’nın bile önceki dayanan Skoda Rapid’in yüzünde en büyük değişim 2012’de gerçekleşti. Daha sert ve güçlü hatların hakim olmaya başladığı
Skoda’nın yeni tasarım yüzünü gösterdiği ilk model de zaten Rapid diyebiliriz.
Skoda, kardeş modeli Volkswagen Jetta’ya ve bir üst segmenti Octavia’ya rakip çıkarmadan küçük bir liftback ile pazara çıktı.
Öncelikle bu otomobili ilk gördüğünde bende oluşan izlenim sert ve güçlü hatlar oldu. Hatta ön ızgaraya ve far kombinasyonlarını çok beğendiğimi söyleyebilirim.
Fakat bence Rapid’in en ilgi çekici özelliği dışarıdan daha küçük bir sedan görüntüsü veren bu otomobilin kapısını açtığınız ve sürücü koltuğuna oturduğunuz anda yarattığı şaşkınlık.
Otomotiv pazarının çok teknik terimlerine girmeden konuşmak gerekirse, Rapid tam bir kabin canavarı. İçine girer girmez dışarıdan fark edilmesi imkansız derecede ferahlayan bir kabin hacmi, arka tamponda son buluyor. 530 litrelik bagaj hacmi ile segmentinde rakipsiz hatta bir üst segmentte bile yarışabilecek otomobil sayısı çok az.
Tüm iç dizayn fonksiyonellik, kullanışlı olmak ve sadelik üzerine kurulmuş.
Bu nedenle malzeme kalitesinin ne olduğuna bakmadan açık renkte dizayn edilmiş konsol ve tüm saklama çözümlerinin maksimal düzeyde tutulmasından anlıyoruz ki Skoda’nın Rapid’teki amacı ön manzaradan sürücüyü tavlayıp içeri oturduğunda kendini evinde hissetmesini sağlamak.
Zaten Skoda’nın piyasaya ekonomik ve kullanışlı otomobil seçeneği sunma felsefesi de düşünülünce bu otomobilin Türkiye’nin ve ortalama bir Türk otomobilseverin karakterine çok uygun bir otomobil olduğunu söyleyebilirim.
Konsolda hiçbir gösteriş yok. Ama açık renk döşemeye gömülmüş bir sürü saklama çözümü, yine içeride de fonksiyonel olma sloganına tamı tamına uygun.
Sürüşe başladığınızda 1.6 dizel 7 ileri DSG şanzıman ilk kalkışta bir “acaba” dedirtmiyor mu, evet dedirtiyor. Fakat otomatik şanzıman ikinci vitese hiç çaktırmadan geçmesinden itibaren 1.6 motora daha küçük bir gövdenin avantajlarını ortaya koyuyor.
Yalıtım tatmin edici. 1.6 motor içeriye ses geçirmeyecek şekilde çalışıyor.
Fakat kasislerde yine de biraz sarsılabilirsiniz.
90 beygir ve 230 newtonmetre torka sahip bu otomobilin 0’dan 100’e hızlanması 12 saniyede gerçekleşiyor. Bu rakamın 11 seviyelerine düşmemesinin sebebi ise bence ilk kalkıştaki handikapı.
Bu sıralar çok sıkça duyduğumuz Skoda’nın yakıt dostu üretimine bir örnek de Rapi’de ortaya çıkıyor.
1.6 dizel benzinli motor şehir içinde 8 litrelik bir tüketime sahip. Ortalama tüketimi ise 6.3 litre. Ben 6.8 litrelik bir tüketim değerini gördüm. Aslında şehir içi tüketim bu konseptte bir Skoda için çok gibi görünüyor. Fakat dizel bir motor ve daha az trafiğin olduğu yollarda yakıt tüketimi tatmin edici.
Bu arada direksiyon üzerinden kontrol edilebilen dijital donanım da bugün piyasada bulunan ve daha üst segmentteki bir çok otomobilden daha kullanışlı ve fonksiyonel diyebilirim.
Dönüşlerde ESP müdahalesi birçok otomobile göre daha geç başlıyor ama bence zamanlaması çok daha erken müdahalelerde bulunan modellerin sürüş zevkini biraz azaltan otoritesinden de sürücüyü uzaklaştırıyor.