HT Gastro
Seyahat

Yürüyerek Kapadokya

Pırıltılı ve rengarenk bir palet, dev bir halı gibi seriliyor gözünüzün önüne. İşte günbatımının ışığı ile renk değiştiren baş döndürücü vadilerin krallığı Kapadokya.

Giriş: 12.03.2023 - 12:49 Güncelleme: 13.12.2023 - 01:33
Haberler Gastro Seyahat Yürüyerek Kapadokya

Türkiye’nin en gözde turistik bölgelerinden biri Kapadokya. Yerel halkın söylemlerine göre, tüm bu görkemi gerçek anlamda deneyimlemenin en iyi yolu yürümek. Ama siz gene de bununla yetinmeyin, balona da binin ata da...

Harita
1

Kapadokya bölgesi 60 milyon yıl önce; 3 volkanik dağın, Erciyes, Hasan Dağı ve Güllü Dağı'ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkmış.

2

Pırıltılı ve rengarenk bir renk paleti, dev bir halı gibi seriliyor gözünüzün önüne.

3

Burası Kapadokya. Türkiye’nin masallardan çıkmış gibi görünen peribacalarıyla ünlü merkezi.

4

Kapadokya hem peri bacaları ile hem de taştan kiliseler ve manastırlara dolu. Bölgede taştan oyulmuş yapılarda yaşayan eski tarım topluluklarının kalıntıları karşılıyor ziyaretçilerini.

5

Volkanik kül soğuduğunda, arkasında tüf adında yumuşak, gözenekli taşlar bırakmış. Bu tüfler, bin yıllar içinde su ve rüzgârın etkisiyle aşınıp şekillenmiş.

6

Bunları oymak kolay; ancak havaya maruz kaldıklarında sertleşiyorlar.

7

Nüfusun büyük çoğunluğu, 1950li yıllara dek, yüzyıllar önceden gelen geleneklerine uygun bir şekilde bu gerçeküstü kaya oluşumlarında yaşamış.

8

Günümüzde peribacaları Türkiye’nin en gözde turistik bölgelerinden biri. Bölgedeki olağanüstü ve çarpıcı manzara genelde gökyüzünü dolduran sıcak hava balonlarıyla seyrediliyor.

9

Ancak yerel halkın söylemlerine göre, tüm bu görkemi gerçek anlamda deneyimlemenin en iyi yolu yürümek.

...ve Kapadokya’nın yürüyerek keşfe açık en iyi seçeneklerini şöyle sıralayabiliriz...

10

Zelve Açık Hava Müzesi

Bu arkeolojik hazine, ziyaretçilerini tipik bir kırsal yerleşim yerine götürüyor. Peri bacalarına ve taştan duvarlara oyulmuş antik evlere, ahırlara, mutfaklara, kiliselere ve manastır odalarına bakma fırsatı da dahil olmak üzere.

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesinden Sanat Tarihi bölümünde Doç. Dr. Tolga Uyar Zelve Kapadokya'nın 6.yy’dan 20.yy’a dek kalıcı bir şekilde yerleşim yeri olarak kullanıldığını ve bunun inanılmaz bir şey olduğunu söylüyor. Yani 1.400 yıldan fazlası demek bu.

Bölgede kullanılmış olan mağaraların çoğunda olduğu gibi, mekanlar tekrar tekrar kullanılmış, tekrar oyulmuş ve dönüştürülmüş. Günümüzde ise Zelve, erken Hristiyan dönemden modern Türkiye'ye dek korunmuş bir taş uygarlığı olarak tarihi bir örnek teşkil ediyor.

Kent boyunca stratejik bir şekilde işaretlenmiş yollar, gezinti yapmayı kolaylaştırıyor ve karşınıza çıkacak olan vadilerde nelerle karşılaşacağınıza dair bir fikir edinmenizi sağlıyor.

11

Ihlara Vadisi

Kapadokya, yaz mevsiminin büyük bölümünde kurak ve çorak görünür. Ihlara Vadisi de kurak görünür; ta ki yamaçtan aşağı bakana ve Melendiz nehrini çevreleyen yemyeşil ağaçların tepelerini görene dek.

Ihlara Vadisi nehir boyunca uzanır ve Ihlara köyünden başlayıp Selime manastırında biten yaklaşık 13 kilometrelik hoş bir yürüyüş deneyimi sunar.

Baharın ilk zamanlarında, vadi bülbüllerin aşk şarkılarıyla doluyor, çiçekler ibibik kuşlarının ezgileriyle dans ediyor, suyun şıpırtısı ise insanı derin düşüncelere daldıran bir sessizliğe sürüklüyor.

Kapadokya'nın her yerinde olduğu gibi, burası da yüzyıllardır ayakta duran, fresklerle bezenmiş kiliselere ev sahipliği yapıyor.

Nehir kıyısı birçok piknik bölgesi ve küçük restoran işletmeleriyle dolu.

Vadinin açılmaya başladığı noktada, MÖ 8 ya da 9. yüzyılda yapıldığına inanılan Selime manastırı göze çarpmaya başlıyor. Manastırın içini incelemek, 300 basamaklı merdiveni tırmanmaya değer.

12

Çavuşin’den Kızılçukur’a

Bir zamanlar Türkiye Müslümanları ve Ortodoks Hıristiyan Rumlarından oluşan bir nüfusa ev sahipliği yapmış Çavuşin köyünden birçok yürüyüş rotası başlıyor.

13

5. yüzyılda inşa edildiği düşünülen Vaftizci Yahya Kilisesi, bölgedeki en büyük mağara kilisesi olarak biliniyor.

14

Köyün içinden geçip mezarlığa doğru gidildiğinde, Kızılçukur yolu çıkıyor karşınıza. Yol, elma ve kayısı ağaçları ile üzüm bağlarının içinden kıvrılarak geçiyor.

15

Yol boyunca birkaç ünlü kilise var: bunların en meşhuru Üzümlü Kilise. Kızılçukur vadisindeki peri bacaları ise gün içinde pembe renge bürünüp gün batımında tüfteki demir sebebiyle muhteşem bir kırmızı ton alıyor.

Rotayı kendi kendinize takip etmeniz mümkün; ancak kiliselerin çoğu ya kapalı ya da bulması güç noktalarda. Bu yüzden en tatmin edici deneyim için bölgeyi bir rehber eşliğinde gezmeniz...

16

Kapadokya'da yeni günü havada karşılamak isterseniz Paşabağı mevkisinden kalkan sıcak hava balonları, peribacalarıyla kaplı Kılıçlar, Güllüdere, Aşıklar, Zemi vadileri ile kayadan oyma tarihi Çavuşin ve Uçhisar kalelerinin çevresinde süzülüyor.

17

Rehberli yürüyüşler

Bu rehberlerden biri de Mehmet Güngör; kendisi kısmen kayadan oyulmuş bir mağarada yaşıyor ve 1998 yılından beri Göreme’de rehberlik yapıyor.

Şans eseri başlamış bu işe. “Bir gün bir turist çiftle karşılaştım ve köpeğimle birlikte birkaç saat boyunca dolandık,” diyor Mehmet Bey. “Ayrılırken tutuşturdular elime bahşişi. Sonrasında rehber olmaya karar verdim ben de.”

Mehmet Bey, o günden beri en sevdiği yerlerin bilgisini paylaşıyor ziyaretçileriyle.

Son 25 yıl içinde, yerel halkın tarımdan turizme geçişine şahit olmuş. Toprak tarımsal kimyasallardan temizlenmeye başlayınca, uzun zaman önce yok olduğu düşünülen bitki ve hayvan türleri yeniden ortaya çıkmaya başlamış.

Mehmet Güngör gece turları da yapıyor. Özellikle de vadi fotoğrafçılığında en ideal ışığın bu gece saatlerinde toprağa düştüğünü söylüyor.

18

Binicilik turları

Yürümek istemeyenler için ise şöyle bir seçenek var: At biniciliği. Kapadokya, yılkı adı verilen özgür atlara atfen "yaban atların diyarı" olarak tanınıyor.

Tarımın mekanize hale gelmesinden önceki zamanlarda, çiftliklerde çalıştırılan atlar hasat bitip de kış mevsimi geldiğinde doğaya salınırmış. Bahar mevsiminde toparlanır, tekrar işe sürülürlermiş; ancak traktörler yerlerini aldı alalı, doğada kendi kaderlerine terk edilmişler.

Fakat Cemal çiftliğindeki atlar, yabani olmaktan çok uzaklar; yıl boyunca son derece iyi bakılıyor, hiçbir şeyleri eksik edilmiyor.

Doğma büyüme Ortahisarlı olan Cemal Köksal, 15 yıl önce kardeşi ve at yetiştiricisi babası ile birlikte kurduğu işi konusunda son derece tutkulu.

"İnsanın aklını alan böyle bir manzaraya karşı, en sevdiğim atımın üzerinde huzurun keyfine varmak, doğaya ve ailemin at yetiştiriciliği kökenine daha yakın kalmamı sağlıyor," diyor Cemal Bey.

Cemal Çiftliği küçük gruplar halinde (maksimum 14 kişi), her düzeye uygun, çocuk seviyesinden uzman seviyesine, binicilik turları düzenliyor. Tura katılan herkesin aktivite başlamadan önce kısa bir eğitim seansından geçmesi gerekiyor. Tur boyunca kask takmak zorunlu.

Daha uzun turlara katılan kişiler, Cemal Bey’in annesi tarafından pişirilen yemeklerin tadına bakma fırsatı da buluyor.

"Günbatımının ışığı ile renk değiştiren bu baş döndürücü vadilere yukarıdan bakmak, gerçekten büyülü bir deneyim," diyor Cemal Bey.

"En çok atımın üzerinde mutluyum; Kapadokya’nın muhteşem vadilerinde at sürerken mutluyum. Benim nihai özgürlüğüm ve huzurum bu."

19

Nevşehir'de beden eğitimi öğretmeni Ebubekir Sınmaz da okuldan arta kalan vakitlerinde gönüllü olarak bölgedeki atların bakımını yapıyor, peribacaları arasında dört nala at koşturuyor. Atlara yem veren, tımarlayan, manej temizliği yapan Sınmaz, daha sonra at sırtında doğada gezintiye çıkıyor.

Bu içeriği paylaş
İLGİLİ İÇERİKLER