Rekor sıcaklık dayanılmaz hale geldi: İngiltere neden alarma geçti?
İngiltere'de 19 Temmuz günü termometrelerin 40 dereceyi aşmasıyla ülke tarihinin en yüksek sıcaklığı kaydedildi. Hükümet günler öncesinden sıcak hava dalgası nedeniyle 'kırmızı alarm' vermiş, ulusal çapta acil durum ilan etmişti. Dünyanın pek çok noktasında rekor sıcaklıklar kaydedilirken, İngiltere'deki sıcaklığın 'dayanılmaz' olması ve ülkeyi bu denli endişelendiren neydi? Habertürk'ten Merve Elmacı'nın haberi...
Avrupa genelinde yüksek sıcaklıklar ve orman yangınlarıyla mücadele sürerken, İngiltere'de 19 Temmuz günü termometrelerin 40.2 santigrat dereceyi göstermesiyle ülke tarihinin en yüksek sıcaklığına ulaşıldı. Yetkililer günler öncesinden uyarılara başlarken; ülkede ilk kez sıcak hava dalgası nedeniyle 'kırmızı alarm' verildi, ulusal çapta acil durum ilan edildi.
Dünyanın pek çok bölgesinde yüksek sıcaklıklar yaşanırken İngiltere'yi bu denli alarma geçiren neydi?
Birleşik Krallık Meteoroloji Kurumu (Met Office) Ulusal İklim Bilgi Merkezi Başkanı Dr. Mark McCarthy, ülkedeki rekor sıcaklığı şu sözlerle yorumladı: "Bu hafta İngiltere'nin iklimi için dikkate değer bir hafta oldu. Birleşik Krallık'ta sıcaklık rekoru kırılması nadir görülen bir olay."
Met Office, İngiltere'deki sıcak havanın neden dayanılmaz olduğuna ilişkin açıklamalarda bulundu.
Açıklamaya göre bunun birinci sebebi nem. İngiltere'de nem seviyesinin Avrupa kıtasındakinden daha yüksek olabildiği belirtilirken, yüksek nem ile birlikte vücudun serin kalması zorlaşıyor. Geceleri de sıcaklığın 20 derecenin altına düşmeyen, 'tropik geceler' yaşandığı için durumun daha da kötüleşiyor.
Bir diğer sebep ise İngiltere'de binaların buna göre tasarlanmamasıyla ilgili. İngiltere'de binalar sıcak ülkelere kıyasla ısıyı içeride tutmak üzerine bir tasarıma sahip ve binalarda klimaya sahip olma olasılığı da düşük.
Diğer yandan, Met Office açıklamasında ülkenin bu denli alarma geçmesinin psikolojik bir sebebi olduğunu da aktardı. Açıklamada, İngilizlerin aşırı sıcak havalara psikolojik olarak da hazırlıklı olmadığı öne sürüldü ve "Tatildeyken, sıcak havayı bekleriz ve buna göre hazırlanırız." denildi.
Avrupa'da İspanya, Fransa ve Portekiz ile başlayan sıcak hava dalgası bilim insanlarını da harekete geçirdi. Uzmanlar, İngiltere'deki binaların iklim kriziyle mücadele edebilecek şekilde inşa edilmediğini, aşırı sıcaklıklara uyum sağlaması için acil tedbirler alınması gerektiğini söyledi ve "Acilen aşırı ısınmaya karşı kamusal soğutma alanları oluşturulmalı." uyarısında bulunuldu.
Met Office Baş Bilim İnsanı Prof. Stephen Belcher, "Birleşik Krallık'ta yaşadığımız aşırı sıcaklıklar tarihte eşi görülmemiş bir olaydı. İklim değişikliği üzerinde insanın etkisi olmadığı bir durumda böyle bir şey yaşanması imkansız. Bundan böyle İngiltere'de her üç yılda bir 40 dereceyi aşan sıcaklar görebiliriz. İklim krizine karşı önlem almak, karbon emisyonlarını azaltmak bu konuda yardımcı olabilir. Ancak Birleşik Krallık'ın bu aşırılıklar uyum sağlaması gerekecek." değerlendirmesinde bulundu.
Reading Üniversitesi Doğal Afetler Araştırmacısı Prof. Hannah Cloke da, İngiltere'de yaşanan hava sıcaklıklarının doğal olmadığını söyleyerek, Londra'nın altyapısının ve insanların yaşam şeklinin bu hava şartlara uygun olmadığını söyledi.
Aşırı sıcaklar yaşam şartlarını zorlarken, Avrupalılar için çok alışkın olmadıkları klimalar çekici hale geldi. İngiliz perakendeci Sainsbury's pazartesi günü yaptığı açıklamada, taşınabilir klima ünitelerinin satışlarının bir haftada yüzde 2.420 arttığını söyledi. Taleplerdeki artış sebebiyle, bazı kurumların sonbahar sonuna kadar yeni talep alamayacağını açıkladı. Peki Avrupa'daki evlerde neden klima kullanımı pek yaygın değil?
Klima, 1902 yılında WillisCarrier tarafından icat edildi. Avrupa'da yıllar boyunca liderler ve bilim insanları ABD'deki aşırı klima kullanımını eleştirdi. 1992'de Cambridge ekonomisti Gwyn Prins, "Amerikalıların klimaya fiziksel bağımlılığı en yaygın ve en az fark edilen salgın" sözleriyle uyarıda bulunmuştu.
ABD Nüfus Sayımı verilerine göre, ABD'de evlerin neredeyse yüzde 90'ında klima bulunuyor. Avrupa'da ise ofislerde klima kullanımı yaygın, ancak evlerde aynı durum söz konusu değil. Araştırmalara göre, Almanya'daki evlerin yüzde 3'ü, İngiltere ve Fransa'daki evlerin yüzde 5'inden azında klima var.
2018 tarihli Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) raporuna göre, İtalya, İspanya, Yunanistan ve Güney Fransa'da evlerde klima kullanımı son on yılda hızla arttı. IEA, Avrupa Birliği'ndeki klima ünitelerinin sayısının 2019'da 100 milyona çıktığını, 2050'de ise 275 milyona çıkacağını tahmin ediyor.
Fransa'da 2003 yılında yaşanan sıcak hava dalgasında 15 binden fazla kişi hayatını kaybetti, bu olayın ardından bazı bakım evleri yaşlıları korumak için klima kullanmaya başladı.
İngiltere'deki evler ise yaşlarına rağmen genellikle merkezi klima sistemine sahip. Bina, koruma listesine alınmışsa veya bir apartman bloğundaysa gerekli izinler alınmadıkça klima taktırmak mümkün değil. Bununla birlikte Avrupa kıtasında klima kullanımındaki artış, sürdürülebilirlik hakkında büyük sorunları gündeme getiriyor. Örneğin, Hindistan'da yüksek sıcaklıklar yaşansa da nüfusun büyük çoğunluğu klimaya sahip değil.
IEA, klima talebinin elektrik şebekelerini ve enerji kaynaklarında sorun ortaya çıkarması nedeniyle potansiyel bir "soğuk kriz" konusunda uyarıda bulundu.
Uzmanlara göre, daha verimli "ısı pompaları" gibi yeni teknolojilerden, daha küçük odaların kullanımı ve daha iyi yalıtım gibi alternatifler mümkün. Klimalar sıcak hava dalgaları sırasında önemli bir kurtarıcı. Ancak bunlar çoğunlukla iklim değişikliği sebebiyle yaşanıyor ve kullanım arttıkça bunun yaşanmasının sürekli hale gelmesinden endişe ediliyor.
Ayrıca, aşırı kullanım sıcak havaya yeterince alışmamızı da engelliyor, bu da bizi fiziksel ve psikolojik olarak ısıya karşı daha savunmasız hale getiriyor.