Kızılcık Şerbeti hangi taşı yerinden oynattı?
Son dönemde reyting rekorları kıran kadın kimliği ve eşitliği konusundaki özgürlükçü bakış açısıyla ilgi ve tüm dikkatleri toplayan Kızılcık Şerbeti dizisine RTÜK "Kadına şiddeti özendirme ve cinsiyet ayrımcılığı" gerekçeleriyle 5 program durdurma cezası verildi. Son dönemde popüler olan ve beğeniyle izlenen dizi bazı çevrelerce hedef alınırken RTÜK'ün yayın durdurma kararının gerekçesi olarak dizinin 18'inci bölümünde ailesi tarafından istemediği erkekle zorla evlendirilen Nursema karakterinin, evlendiği erkek tarafından camdan aşağı atıldığı sahne gösterildi. Bu sahnenin kadına yönelik şiddeti ve cinsiyet ayrımcılığını teşvik ettiğini söyleyen karara kanalın avukatları itiraz ettiler. İtiraz neticesinde RTÜK cezasına ilişkin olarak yürütmeyi durdurma kararı verildi. Ancak daha sonra bu karar kaldırıldı ve dizinin yeni bölümü yayınlanırken yarıda kesilerek yerine RTÜK'ten gelen belgeseller yayınlandı. Yaşanan olaylar diziye dair yapılan hararetli tartışmalara yeni bir boyut ekledi. Peki Kızılcık Şerbeti bize görmek istemediğimiz neyi gösterdi ve hangi taşları yerinden oynattı? Bu soruları ve kararın gerekçelerini iletişim alanında uzmanlaşmış bilim insanları ile değerlendirdik. Didem Arvas'ın haberi
Show TV kanalında bu sezonda yayınlanmaya başlayan Kızılcık Şerbeti dizisi, muhafazakâr-seküler yaşam tarzı çatışmasını, bu çatışmanın iki ucunda bulunan ve evlilik yoluyla birbirine dünür olan iki aile üzerinden anlatıyor.
Reyting rekorları kıran kadın kimliği ve eşitliği konusundaki özgürlükçü bakış açısıyla ilgi ve tüm dikkatleri toplayan beğeniyle izlenen Kızılcık Şerbeti dizisi son dönemde ise bazı çevrelerce hedefe oturtuldu. Söz konusu kesimlerce dizinin ana temasına tamamen zıt biçimde eleştiriler getirilirken RTÜK diziye 5 program durdurma cezası verdi.
Kızılcık Şerbeti eril, muhafazakâr Ünal ailesi ile kadınlardan oluşan seküler Arslan ailesinin evlilik yoluyla akraba olmasının yol açtığı krizi işliyor. Bu yanıyla da gerçekçiliğini mevcut toplumsal bağlamın içerisinde temel çatışma ekseninden alıyor. İki ayrı mahallenin evlilikle iç içe geçmesi aradaki duvarları incelten ve ideolojik duruşların, yaşam tarzlarının çekilmez hale getirdiği hayatın gerçekliğini sızdıran eleştirel bir etkiye sahip. Ancak dizinin bu etkisi RTÜK’ün karar gerekçelerinde kadına yönelik şiddet sarmalı üretmek ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini teşvik etmek olarak değerlendirildi.
Bölge İdare Mahkemesi'nin yürütmeyi durdurma kararı verdiği ancak daha sonra Ankara 23. İdare Mahkemesi'nin, RTÜK’ün itirazı üzerine yürütmeyi durdurma kararını kaldırdığı sürece yakından bakalım.
RTÜK, yayın durdurma kararının gerekçesi olarak, 6112 sayılı Kanun'un 8'inci maddesindeki "Toplumsal cinsiyet eşitliğine ters düşen, kadınlara yönelik baskıları teşvik eden ve kadını istismar eden programlar içeremez" ilkesini gösterdi. İdari işleme konu olan son sahne “kadına yönelik şiddetin yanlışlığını seyircilere gösterebilmek için şiddetin hemen hemen bütün görünümlerine yer verildiği ve bu suretle şiddetin her türünün birbirini tetiklediğine dair mesajın izleyiciye verildiği” gerekçesiyle sakıncalı bulundu.
Ayrıca söz konusu RTÜK işleminde “Medya hizmet sağlayıcıları kadın temsillerine yer verirken kadına yönelik her türlü aşağılamayı duyarsızlaştırıcı, sıradanlaştırıcı, meşrulaştırıcı olmaktan uzak; kamusal sorumluluk anlayışına uygun sunmalıdır. Medyanın kadına ve kız çocuklarına yönelik toplumsal cinsiyet kalıp yargılarını destekleyici öyküler yerine bu davranış kalıplarını ortadan kaldıracak dizi senaryolarına yer vermesinin kadına yönelik şiddet konusunda toplumsal bir farkındalık oluşturmaya ve olumlu ve önemli katkılar sağlayacağı ise kuşku duyulmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır” denildi.
Dizi konusunda uzman ya da bilirkişi olarak mütalaa ile görüş bildiren akademisyenler bu karara iki eleştirel noktadan karşı çıkıyorlar. İlki, Kızılcık Şerbeti’nin kadına yönelik şiddeti ve cinsiyetçi kalıpları destekleyerek bunları yerleşikleştiren değil bunları bozan ve eleştirel bir biçimde ele alan bir yapım olması. İkincisi ise iletişim sistematiği içerisinde kodlanan bir mesajın bağlamından ayrı değerlendirilmeyecek olması. Pek tabii, akademisyenlerin dikkat çektiği noktalara ilaveten hukuki bir şerh düşülmesi de elzem. RTÜK bir dizinin etkisinden bahsettiğinde bunun kanıtlarını da gerekçeye eklemesi gerekiyor.
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Murat Vural, kadına RTÜK’ün öne sürdüğü ilk gerekçenin bakış açısındaki temel yanlışlığı şu sözlerle gözler önüne seriyor: “Hayatın içinde yaşanan-yaşanagelen her davranışı bir şablon olarak kadına şiddet kategorisinde değerlendirmek de esasen şiddete dair var olan algıyı yeniden inşa etmektir.” Ankara Üniversitesi İletişim Araştırmaları ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Nuran Yıldız ve Dr. Öğr. Üyesi Beris Artan Özoran da bu konuda Ali Murat Vural ile hemfikir. Dizi hakkında karar verirken gerçeklikle kurgu arasında böyle doğrudan bir ilişki kurulamayacağının altını net bir şekilde çiziyorlar: “Ceza gerekçesindeki ifadelerin neredeyse tamamı, toplumsal sorun ve tanımlamalara değinmekte, toplumsal gerçekliklerle kurgusal bir dizi arasında organik bağ kurulması gibi medya analizleri ve çalışmaları açısından kabul edilmesi imkânsız bir ilişki kurmaktadır. Toplumsal gerçeklikler tarihsel, sosyal, kültürel koşulların sonucu olarak oluşur ve tamamen kurgusal olan bir televizyon dizisinin bir sahnesiyle gerekçelendirilemez.”
Öte yandan Vural, temsil sanatlarının katarsis etkisinden dolayı temsili şiddetin sergilenmesinin onarıcı ve iyileştirici etkisini hatırlatarak “toplumsal hastalıklar, asıl kültürel sorunlar gündeme getirilmez, konuşulmaz ve görünür kılınmazsa bu sorunlar nesilden nesle aktarılmaya devam eder” diyor. Bu argüman, RTÜK’ün kararını Ankara 23. İdare Mahkemesinde alınan kararın hukuka uygun olup olmadığı konusunda verilen uzman mütalaasıyla paralel. Mütalaada kadına yönelik şiddetin olumsuzluğunu topluma gösterebilmek adına temsili şiddet görüntülerine yer verilmesi gerektiği fikri dillendiriliyor. “Kızılcık Şerbeti adlı dizinin kesitinde de bu amaçla şiddet sahnesine yer verilme zorunluluğun ortaya çıkmıştır. Ayrıca söz konusu düşme anında oyuncak bir bebeğe yer verilmesi ve olayın metaforla anlatılması bu konudaki hassasiyete örnek gösterilir. Kadına şiddet anlayış ve yaklaşım da böyledir.” Buradan hareketle mesajın açık değil iletişim sistematiğindeki kodlamayla verildiği ve bu sahne için de örtük bir kodlamanın geçerli olduğu düşünülebilir. Vural bu kodlamayı şöyle açıklıyor: “Şiddet olarak iddia edilen sahnelerde senarist ve yönetmen, söz konusu sahne ile bir kodlama yapmıştır. Burada kadına yönelik bir şiddet içeriği ve niyeti oluşmamış, oluşturulmamıştır. Pencereden itme davranışı kadına yönelik bir şiddeti değil, aileler ve usuller arasına sıkışmışlığa karşı öfke patlamasının anlatımıdır. Bir toplumsal anlayışa, davranış modeli ve usullerinin oluşturduğu baskıcı yapıya karşı çarpıcı bir anlatımdır, burada asıl şiddetin arka tarafında olan ailelerin usul ve anlayışları adreslenmiştir. Pencereye çıkarak kendi yaşamına son vermekle tehdit eden kadın ile aynı köşeye sıkışmışlığı yaşayan ancak ailevi ve toplumsal kimlik nedeniyle üstünde büyük bir baskı hisseden erkek kahramanın, karşılıklı kontrol dışına çıkan öfke patlaması yaşanmıştır.”
Vural, bunun gibi kilit noktaları es geçen RTÜK kararındaki en önemli sorunun dizinin bağlamından kopartılarak incelenmesi olduğunu dile getirerek RTÜK’ün kararına şu eleştiriyi getiriyor: “Yapımdan küçük bir sahneyi söküp alarak ve bütünü görmeden, ortaya çıkan anlamı önemsemeden ceza yoluyla bir yaptırıma yönelmek, hem olmayan bir şiddeti varmış gibi kabul etme hatasına düşülmesine neden olmaktadır hem de toplumda ihtiyaç duyulan birbiri ile yakınlaşma arzu ve ihtiyacının etkili, zarif ve ötekileştirmekten uzak bir dile ile anlatımının engellenmesi niteliğini taşımaktadır.”
Hukuk uzmanı mütalaası da bu argümanı teyit eder. “Dizinin izleyiciye vermek istediği mesaj dikkate alındığında İbrahim’in Nursema’nın “kocası” değil “zorla evlendirildiği” kişi olduğu, senaryo gereği kendisiyle baskıyla evlendirilen İbrahim’in uyguladığı şiddetin, baskı ve zorlama olan nedensel ilişkisinin izleyiciye bütün yönleriyle gösterildiği ve bu suretle olumsuzlandığı” belirtilir. Nursema’nın evliliğini tasvip etmeyen aile üyelerinin nikahta alkışlamamaları, konu hakkında belirtilen fikirler, çiftin hiç göz göze gelmemesi, duygusal ilişkisi olan diğer erkekle nikah sırasında bakışmaları Nursema’nın ailesinin baskısı altında bir evlilik yaptığını düşündürmektedir. Bu sahneyle ilgili olarak görünür gerçeklik ile asıl gerçeklik arasındaki fark anlaşılamadığı için kadına yönelik baskıların teşvikinin değil, tam tersine bu baskıların yanlışlığının vurgulandığı söylenebilir.” Mütalaa şu sözlerle sona eriyor: “Şiddete ve istismara teşvikin nerede olduğunun RTÜK tarafından açıklanamadığı ve kararda belirtilenin aksine şiddet ve istismarın teşvik, sıradanlaştırmak, olumlamak, göz yummak ve kanıksamak amaçlarının tam tersine bir amacın güdüldüğü ve yansıtıldığı sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır”.
Prof. Dr. Nuran Yıldız ve Dr. Öğr. Üyesi Beris Artan Özoran ayrıca sözlerine gerekçe metninde yer alan “gerçek hayatta çok daha örtük olan şiddet, kurgusal dünyada apaçık bir şekilde temsil edilebilmekte” ifadelerini takip eden sebeple son derece sorunlu bulduklarını dile getiriyor: “Şiddetin gerçek hayatta örtük olarak yaşanması, kurgusal dünyada yer almasından çok daha tehlikelidir. Kaldı ki bu ifadede yer alan “apaçık bir şekilde” ibaresi açık olmadığı sürece kabul edilebilir anlamı taşımaktadır. Bu bakış açısı şiddetin önlenmesinin önünde bir engel oluşturmaktadır.”
Kızılcık Şerbeti dizisine verilen ceza ile ilgili görüşü alınan tüm akademisyenlerin üstünde durduğu en önemli noktalardan biri RTÜK’ün “kadınlara karşı tepkiyi güçlendiren ve eril bir dille (…) kadınları daha savunmasız bir hale getirmekte ve uygulanan istismarın kanıksanmasına sebep olmaktadır” tespiti... uzman isimler bu tespitin aksine dizide eril dili yanlışlayan bir bakış açısının tercih edildiğine dikkat çekiyor. . Bu bağlamda dizi karakterlerinin birbirlerine taban tabana zıt yaşam biçimleri ve dünya görüşlerine karşın, baskı ve şiddete karşı çıkmanın doğru olduğu noktasında birleşen bir bağlam içinde yer aldıkları, dizinin de izleyicilere bu mesajı dayatan güçlü karakterlerden oluştuğu belirtiliyor.
Prof. Dr. Nuran Yıldız ve Dr. Öğr. Üyesi Beris Artan Özoran Kızılcık Şerbeti diğer akademisyenler, Ankara 23. İdare Mahkemesine sunulan uzman mütalaasındakine paralel olarak dizinin “yapıcı eleştiri”ye katkıda bulunduğu görüşünde.... Özellikle karara konu olan sahnenin öncesi ve sonrası bir bağlam içinde değerlendirdiğinde Kızılcık Şerbetini kadının büyüme anlatısı olarak okuyan Yıldız ve Özoran şu görüşleri savunuyor:
“Kızılcık Şerbeti”nde söz konusu sahnede şiddete maruz kalan Nursema karakteri ise, pasif/duygusal karakterden, güçlü/gerçekçi bir karaktere dönüşmesini anlatmaktadır. Bu bağlamda çok nadir görülen bir “gelişen, kendi kimliğine sahip çıkan kadın” modeli gerçekleştirilmektedir. Çoğunlukla dizilerdeki olay örgüsü, bir kadının gelişmesini ve değişmesi, bulunduğu konumu terk etmesi olarak gerçekleşmektedir. Oysa bu dizide Nursema karakteri, bulunduğu konumu terk etmeksizin, kendi muhafazakâr değerlerine sahip çıkarak gelişmekte, o değerler çerçevesinde kalarak şiddete meydan okumaktadır. Bu yönüyle övgüyü hal etmektedir.”
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman İrvan da Kızılcık Şerbeti’nin şiddeti sarmal haline getiren değil, şiddet gören kadınları, bununla mücadele konusunda cesaretlendiren bir dizi olduğunu belirtiyor ve konuya ilişkin çarpıcı bir yorum getiriyor: “Dizinin 20. Bölümünde Nursema karakterinin zorla evlendirilmesi ve evlendirildiği kocası tarafından pencereden itilmesine isyan ederek her iki aileye meydan okuduğu sahne bunun örneğidir. Bir iletişimci olarak bu sahnenin çok iyi kurgulanmış olduğunu ve verilen mesajın çok güçlü olduğunu belirtmeliyim. RTÜK eğer dizilerde kadına şiddetle mücadele edilsin istiyorsa bu gibi sahneler örnek olarak verilebilir.”
Bu görüşle aynı çizgide yer alan uzman mütalaasında “kadına yönelik baskıları teşvik eden ve kadını istismar eden anlatıların bariz biçimde eleştirildiği ve olumsuzlandığı anılan dizi kesitinin kadına yönelik olumsuz tutum ve davranışların artmasına ve bunların içselleşmesine sebep olmayacağı, tam tersine şiddet sarmalından çıkmak üzere yol gösterici olacağı” ifadelerine yer veriliyor.
Kızılcık Şerbeti ile ilgili RTÜK kararında belirtilen “kadınlara karşı tepkiyi güçlendiren eril dil kullanımı”, “toplumsal cinsiyet kalıp yargılarını destekleyici öyküler” ve “şiddetin neredeyse her görünümüne yer veren sahneler” gerekçeleri akademisyen görüşleri ve uzman mütalaası eşliğinde anlattık.
İletişim ve hukuk uzmanları dizinin bağlamını dikkate alarak kadına yönelik şiddet ve cinsiyetçiliğe karşı tavrını net bir şekilde açıkladılar.
Bu görüşleri de dikkate alarak Kızılcık Şerbeti’nin aslında eril dili eleştirdiğini hatta, toplumsal cinsiyet kalıplarının altını oyan eril şiddetine karşı ortak doğrularda birleştiğini; dahası buna karşı bir direniş başlattığı iddia edilebilir... Yani kadınlara toplumsal şiddet sarmalından çıkış yolunu gösterdiği bile iddia edilebilir. Bu tespitler ışığında başlangıçtaki soruyu tekrar ederek bitirelim: “Kızılcık Şerbeti sizce hangi taşı oynatmış olabilir.”