Koronavirüsün hastada bıraktığı hasar kalıcı olabiliyor!
Bilimsel çalışmalar ışığında koronavirüs hastalığı daha ağır seyreden kişilerde nörolojik bulgular daha fazla görülüyor. BEYİNDER Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Dilcan Kotan Dündar, koronavirüste sinir sistemi bulgularının değerlendirilmesi, eğer varsa tutulumun erken tespiti ve tedavisinin hastalığın neden olabileceği kısıtlılık ve ölümü kontrol altına almada önemli olduğuna dikkat çekti. Habertürk'ten Demet Demirkır'ın haberi...
Koronavirüs tüm dünyayı etkilemeye devam ederken, her geçen gün virüsü anlamaya ve virüsün yol açtığı etkileri ortaya koymaya yönelik çalışmalar yapılıyor. Çinli bilim insanları, koronavirüsün (Covid-19) durumu ağır olan hastaların yaklaşık yarısında; tüm Covid-19 vakalarının ise 3'te birinde beyin ve sinir sistemine zarar verdiğini ortaya koydu.
Uzmanlar koronavirüs hastalığının şiddeti ve seyri arttıkça, sinir sistemi bulgularının görülme sıklığının da doğru orantılı bir şekilde arttığına dikkat çekti.
"HASARLAR KALICI OLABİLİR"
Koronavirüsün yol açtığı nörolojik hasarları Habertürk'e değerlendiren BEYİNDER Başkan Yardımcısı ve Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Dilcan Kotan Dündar, "Artan bilgi ve deneyimlerimiz, koronavirüs hastalığının her zaman solunum yolu ile sınırlı kalmadığını, nörolojik hastalıkları ortaya çıkarabileceğini ve bazen bu hasarların kalıcı olduğunu ortaya koydu. Korona hastalığındaki nörolojik bulguların bilinmesi, nörolojik hastalıkların erken saptanması ve tedavisi, toplum sağlığı açısından yol gösterici bir öneme sahiptir" açıklamasında bulundu.
NÖROLOJİK BULGULAR HASTALIĞIN ŞİDDETİYLE İLİŞKİLİ
Bilimsel çalışmalar ışığında korona hastalığı daha ağır seyreden kişilerde nörolojik bulguların daha fazla görüldüğünü söyleyen Doç. Dr. Dilcan Kotan Dündar, sözlerine şöyle devam etti: "Hastalığın şiddeti ve seyri arttıkça sinir sistemi bulgularının görülme sıklığında da artış olduğu saptanmıştır. Koronada sinir sistemi bulgularının değerlendirilmesi, eğer varsa tutulumun erken tespiti ve tedavisi hastalığın neden olabileceği kısıtlılık ve ölümü kontrol altına almada önemlidir.
KORONAVİRÜSÜN HEDEFİ ÇOĞU ZAMAN SİNİR SİSTEMİ
Koronavirüs; nöroinvazyon adı verilen yayılımla sinir sistemini tutar. 'Sitokin fırtınası’ hastalığın gidişatını etkileyen önemli bir faktördür. Sitokin fırtınası sonucunda beyin ve diğer organlarda ciddi hasarlar ortaya çıkmaktadır. Tüm dünyada milyonlarca kişiyi enfekte eden koronavirüsün solunum yollarının yanı sıra hem merkezi hem de periferik sinir sistemini ve kasları etkilediğini gösteren kanıtlar gün geçtikçe birikmektedir."
HER 3 KORONAVİRÜS HASTASININ BİRİNDE NÖROLOJİK BULGU VAR
Doç. Dr. Dündar, "Koronavirüs hastalığında görülen nörolojik bulguları; merkezi ve çevresel sinir sistemi ve kas iskelet sistemi bulguları olarak konumlandırabiliriz. Bazen bu bulguların birkaçını aynı hastada görebilmek de mümkün. Artan kanıtlar, hastaların yüzde 36’sında yani her 3 hastanın birinde nörolojik tutulum olduğunu ortaya koydu.
Korona hastalarında koku ve tat bozuklukları, yorgunluk ve kas ağrısı, baş ağrısı, bulantı, kusma, bilinç bozukluğu, el ve ayaklarda uyuşma gibi nörolojik belirtilerle sıkça karşılaşıyoruz. Daha az olarakta baş dönmesi, beyin zarı iltihapları, sinir dokusunda miyelin kaybı, kas iltihabı, ağır kas yıkımı gibi nörolojik handikaplara rastlıyoruz" diye konuştu.
KOKU KAYBI KALICI OLABİLİYOR
Koronavirüs hastalığının sık görülen belirtilerinden birinin ani gelişen koku ve tat kaybı olduğunu dile getiren Doç. Dr. Dündar, sözlerini şöyle sürdürdü: Koku ve tat kaybı görülen korona hastalarında; her dört olgudan birinin semptomsuz, dört olgudan birinin erken evrede, dörtte birinin hafif bulgulu, dörtte birinin ise ağır bulgulu olduğunu söyleyebiliriz.
Hatta hastalık başka şikayet olmaksızın tek başına koku ve tat kaybı ile devam edebilir. Bu hastalığın kontrolü için erken tanı önemli olduğundan koku ve/veya tat kaybı gibi erken bulguların tanınması, korona tanısında ve hastaların izolasyonunda çok yararlı olabilir. Bu bulguları gösteren kişiler korona testi yaptırmak için 184 telefon hattına veya en yakın pandemi birimine mutlaka başvurmalıdır. Korona enfeksiyonu ile daha ilk karşılaşıldığında görülen ani başlayan koku ve tat kaybı, virüsün burundan girip kribriform plaka komşuluğundaki koku sinirine ulaşması sonucu ortaya çıkmaktadır. Bazen hastalık bulguları düzelmesine rağmen koku kaybı haftalarca devam eden vakalara rastlıyoruz."
DAHA ÖNCE HİÇ YAŞANMAMIŞ ŞİDDETTE BAŞ AĞRILARI YAŞIYORSANIZ...
Doç. Dr. Dilcan Kotan Dündar, baş ağrısının koronavirüs hastalığında kimi zaman alarm semptom olabileceğine vurgu yaparak, şöyle konuştu: "Daha önce hiç yaşanmamış şiddette baş ağrıları salgın hastalık sürecinde korona tanısında yol gösterici olabilir. Virüsün burunda koku algılayan reseptörler aracılığıyla geçişi veya beyin sapında yer alan yüz sinirini direkt etkilemesiyle virüsün beyne girişi ve baş ağrısı oluşumunda etkili olabileceğini öngörüyoruz. Farklı bilimsel çalışmalar yüzde 12-19 oranında yani neredeyse her 5 hastadan birinde ya ilk bulgu ya da eşlik eden bulgu olarak baş ağrısı olduğunu ortaya koymuştur."
KORONAVİRÜS KAS SİSTEMİNİ DE ETKİLİYOR
Ağır seyreden koronavirüs hastalarında yorgunluk, kas ağrısı ve kas enzim yüksekliğinin daha fazla olduğuna dair bilimsel veriler ve hasta gözlemlerine sahip olduklarını söyleyen Doç. Dr. Dündar, "Bu durumu yüksek sitokinlerin iskelet kaslarına hasarıyla açıklıyoruz" dedi.
NÖROLOJİK BULGULARIN BİR KISMI KALICI
Korona salgınında kronik hastalığı olanlarda daha fazla olmak üzere; tüm yaş gruplarında inmeyi sıkça gördüklerini belirten Doç. Dr. Dündar, "Ülkemizde, hasta ölümlerinin önüne geçmek için titiz ve gayretli çalışmalar devam ediyor. Türkiye başarısıyla bu konuda tüm dünyaya örnek gösteriliyor. Çin ve Avrupa verilerinde korona salgınında daha yüksek görülen inme ve inmeye bağlı ölümlere karşın bizde Sağlık Bakanlığımızın rehberlerinde yer alan kan sulandırıcı tedavi uygulamasının mevcut iyi tabloya ve ölüm hızının az olmasına ciddi katkısı olduğunu düşünmekteyiz.
Korona hastalığına eşlik eden sinir sistemi hastalıklarının bir kısmı tam veya kısmi sekelle (bir hastalıktan sonra yerleşip kalan işlev veya doku bozukluğu) iyileşiyor ve kalıcı fonksiyon kaybına neden olabiliyor" diye konuştu.