Lerzan Mutlu'nun derin dekoltesi!
Lerzan Mutlu, önceki akşam Beşiktaş'taki bir mekanda sahne aldı. Ünlü şarkıcı, sahne performansı kadar iddialı kıyafet seçimiyle de adından söz ettirdi
Uzun süredir sahnelerden uzak kalan şarkıcı Lerzan Mutlu, dün akşam dinleyicileriyle buluştu.
45 yaşındaki Mutlu, konser için tercih ettiği elbiseyle, son dönemde sahne kıyafetleriyle adından söz ettiren sanatçılar arasında yerini aldı.
Göğüs ve derin sırt dekolteli bir kostüm giyen ünlü isim, sahnede çekilen görüntülerini sosyal medya üzerinden takipçileriyle paylaştı. Lerzan Mutlu, kıyafetiyle dikkatleri üzerine çekti.
NELER OLMUŞTU?
İzzet Yıldızhan, konserlerinde giydikleri iddialı kostümlerle konuşulan Gülşen ve Hadise gibi ünlü isimleri eleştirmişti.
Yıldızhan, "Her sanatçının yaşam biçimi var, saygı duyarım ama şu da bilinmeli ki; burası Türkiye! Herkes bu topluma göre yaşamalı. Külotla da çıkmasınlar bir zahmet! Ben demiyorum ki peçe ile çıksın ama 'sahne adabı' denilen bir şey var. Herkes ekranları başında çocuğuyla birlikte izliyor bu sahneleri. Ben ekranlarda böyle şeyler görmek istemiyorum. Biz nispeten de olsa örf ve adetlerimize dikkat ediyoruz, dikkat de etmeliyiz." demişti.
"EN ÇOK DA BUNLARA GÜLÜYORUM"
Ünlü türkücünün açıklamasının ardından Hande Yener de Instagram hesabından, "Ülkeye rezil olanlar ahkam kesiyor ya, bir de deneyip, deneyip bir şey olamayanlar... En çok da bunlara gülüyorum. B12 kullanın, Google'a geçmiş sildirin. Bir şey yapın bari kendiniz için kostüm otoritecikleri..." mesajını paylaşmıştı.
Oyuncu Gonca Vuslateri de sosyal medya hesabından, "Çok korkuyorum sahnede ne giyeceğimize İzzet Yıldızhan karar verecek diye..." ifadelerini yayınlayarak, türkücüyü ti'ye almıştı.
ELEŞTİRİLERE YANIT VERMİŞTİ
Öte yandan şarkıcı Gülşen, son dönemde tercih ettiği sahne kıyafetleriyle ilgili hem meslektaşları hem de bazı sosyal medya kullanıcıları tarafından eleştirilmişti. Son olarak eşi Ozan Çolakoğlu'ndan boşanacağına dair iddiaları yalanlayan Gülşen, kendisine gelen tepkilere de yanıt vermişti.
Gülşen'in sosyal medya hesabından eleştirileri cevapladığı o açıklama şu şekildeydi:
‘Bu kıyafet plajda giyilir ama sahnede giyilmez.’ ‘Bu kıyafeti sesi olmayan, şarkılarıyla gündeme gelemeyen giyer ama sanatkâr olan giymez.’ ‘Bu kıyafeti yabancılar giyer ama burası Türkiye.’ Giyemez.’ ‘Hadi giydi ama o dansı edemez.’ ‘Evliliği yolunda değilse, aldatılıyorsa, boşanıyorsa ve yeni bir erkek peşindeyse giyer ama her şeyi yolunda giden bir evliliği varsa giymez.’ ‘Şu ana kadar tamamdı ama bu sefer limiti aştı.’
Şimdi tüm o ‘ama’ların sonrasındaki cümlelerinize cevaben:
Ben bir kadın bedeninde dünyaya gelmiş bir insanım. İsmim Gülşen. 26 yıldır tek başıma ayaklarımın üzerinde duruyor ve arı gibi çalışıyorum. Hiç kimseye muhtaç değilim. Pop müziğe değer ve yenilik katabilmek adına sayısız şarkı yazdım. Tabii bu uzun yolculukta hiçbir şey bana altın tabakta sunulmadı. Düştüğüm, kalktığım, mücadelesini verdiğim, çok da yaralandığım oldu elbet. Ama bugün geldiğim noktada ve her zaman, ihtiyacım olan gücü hep kendi içimde buldum. Taştan duvardan olmadığımı, sadece bir insan olduğumu hep hatırlattım kendime.
"HİÇBİR SIFATIN KÖLESİ DEĞİLİM, KİMSEYE AİT DEĞİLİM"
Mesleki hayatım boyunca hep zamanın ruhunu okumaya inandım. Müziğimin, bedenimin, zihnimin hep özgür ve bağımsız kalabilmesine gayret ettim. Var olanla yetinmeyip yenilenmeye, değişime açık kalmanın mesleğimi en doğru biçimde icra edebilmek için en önemli unsur olduğunu hep bildim.
Meğer insan performansına gösterdiği özeni giyimine de gösterince sanatkârlığı yok oluyormuş. Vazgeçmem istenen şey, daha az göze batmak ya da daha çok onay görmek için kendimi, bedenimi, vizyonumu yok etmem mi? Yoksa asla inanmadığım belirli yaftalara itaat etmem mi? Ben de bu satırları tam da o yüzden yazıyorum.
Kıyafet üzerinden farklı farklı ‘ama’larla sırf beni ya da sizden olmayanları nasıl alaşağı ederiz diye düşünerek çıktığınız bu yolda aslında kendi ayaklarınıza, hemcinslerinizin ve evlatlarınızın ayaklarına takmaya çalıştığınız prangaların farkında mısınız? Bir gün gelip kadını ya da kendinden olmayanı yok saymaya, baskılamaya ve gerektiğinde yok etmeye hevesli bu ataerkil sistemin sizin gibi düşünenlerden de aldığı güçle gelip sizi de boğabileceğini, hatta boğmakta olduğunu görmüyor musunuz?
Evet, ben bir anne babanın kızı, evet bir erkeğin eşi ve bir yavrunun annesiyim. Babasının kızı, bir erkeğin karısı, bir çocuğun annesi olmaktan öte ben aklı ve düşünme yeteneği olan, özgür iradeye sahip bir insanım. Bu sıfatlardan fazlasıyım. Hiçbir sıfatın kölesi değilim. Kimseye ait değilim. Ben kendimim. Kendime aitim.
"BİR İNSAN DİĞERİNDEN ÜSTÜN OLAMAZ"
Kadınlara ‘anne’ olma, ‘evlat’ olma, ‘eş’ olma; erkeklere ‘erkek olma’, ‘hükmetme zorunluluğunda olma, aksi takdirde eksik olacağı’ üzerinden uygulanan tüm tahakkümün nasıl bir cehennem olduğunu ve bu tahakkümün en sonunda erk’lik taşımayanın ya da onun yasalarına uymayanın yaşamdan silinmesini meşrulaştırmaya hizmet etmekte olduğunu ne olur görelim artık hep birlikte. Bir insanın yaşam hakkı, yaşam tercihleri bir başkası tarafından belirlenemez. Bir cins ya da insan bir diğerinden üstün olamaz.
"YAŞAM BU ZİHNİYETLER KADAR KÜÇÜK DEĞİL"
Bana kıyafetim, yaşım, anneliğim, cinsiyetim, eşliğim ya da sanatkarlığım üzerinden kurulmaya çalışılan tüm baskılar gibi eğer çeşitli baskıların içine hapsedilmiş, nefessiz, umutsuz, çaresiz bırakılmaya çalışılmış tek bir kişi dahi varsa okuyup nefes bulsun, küçük sandığı dünyada aslında yalnız olmadığını, kabul görüldüğünü ve çok sevildiğini bilsin istedim. Çünkü yaşam, bu zihniyetler kadar küçük değil. Yaşam kocaman ve yaşamak çok güzel.