Nilüfer: Terör canımı acıtıyor
Usta sanatçı Nilüfer'den HT MAGAZİN'e samimi açıklamalar
Mehmet ÇALIŞKAN / HABERTURK MAGAZİN
Samimi açıklamalar yapan Nilüfer, en büyük başarısızlığının çocuk doğurmamak olduğunu söyledi
NİLÜFER mülteci dramının ve terör olaylarının canını çok yaktığını söyledi. HT MAGAZİN’e konuşan usta sanatçı, “Ülkemizde yaşanan terör olayları ve neticeleri canımı çok acıtıyor. Dünya artık aydınlanma dönemine girmeli” dedi.
‘Türkiye’ye bir şey olmaz’
ERTESİ gün okulu açılacak çocuk gibi, baharda açan ilk çiçekleri görür gibi, çiseleyen yağmur sonrası toprağın kokusunu duyar gibi, yorgunluk sonrası güzel bir uyku çeker gibi, fırından yeni çıkan ekmeği yer gibi... İşte Bursa yolculuğunda Nilüfer bana kendimi öyle hissettirdi. ‘Kentimizde Bir Yıldız’ adlı turnesinin Bursa ayağında Jolly Joker’da sahneye çıkan Nilüfer, kendisini dinlemeye gelenlere yine arasına nostalji serpiştirilmiş bir müzik ziyafeti çekti.
6 YIL SONRA 50’NCİ SANAT YILI
Nilüfer’in kariyerinin ve hayatının bu döneminde kendisini nasıl hissettiğini merak ediyordum. Bu merkezde başlayan röportajımız elbette dünyanın gündemi olan teröre, mültecilere geldi. Ve Nilüfer fikirlerini Atatürk’ün “Sanatçı, alnında ışığı ilk hisseden insandır” betimlemesine paralel olarak dile getirdi.
Kariyerinizin 44’üncü yılında kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Bu konserlere başlamaya karar verdiğimden beri kendimi özellikle bu işe yeni başlayan küçük bir kız gibi hissediyorum. İlk konserler Gaziantep ve Mersin’deydi. Günler öncesinden hazırlandım, bavulumu yaptım. Herkes bunun turne olduğunu söylüyor ama değil. Aslında mini turne. 1975’te Anadolu turnesi yaptığım 44 gün boyunca bütün Türkiye’yi dolaştım. Turne dediğin öyle olur. Ne yazık ki artık öyle turneler yapılamıyor.
Uzun zamandır neden konser düzenlemediniz?
Hayır, kendimi geri çekmedim. Olması gerektiği kadar ortadayım diye düşünüyorum. Mayısta ‘Kendi Cennetim’ adlı albümümü çıkardım. Sonrası malum. Kötü bir yaz dönemi geçirdik. Terör olayları nedeniyle birçok acı yaşadık. Birçok meslektaşım gibi o acı dolu günlerde benim de konser düzenlemem mümkün olamadı.
Böyle günlerde yaşama dair umutsuzluğa kapılıyor musunuz?
Gerçekten acı dolu günler yaşıyoruz. Bu nedenle umutsuzluğa düştüğüm çok zamanlar oluyor. Sonra kendimi toparlıyorum, bir olay daha oluyor ve yine umutsuzluk. İnsanlık adına fazlasıyla umutsuzluğa kapılıyorum. Bazen Türkiye için de umutsuzluğa kapılıyorum ama sonra ülkemizin ne kadar güçlü olduğunu hatırlıyorum. Türkiye çok büyük ve güçlü bir ülke. Türkiye’ye bir şey olmaz. Ama günümüzde yaşadığımız çatışmalar, askerlerimizin şehit olması, Suriyeli zavallı mültecilerin her gün çocuklarıyla birlikte ölmeleri... Aklım almıyor. Kim bilir ne kadar zor durumdalar ki belki de hayatlarında ilk kez gördükleri denizde ölümü göze alabiliyorlar. Kıyıda gezinti yapmak için bile endişe edebileceğimiz botlarla açık denize açılıyorlar. Üstelik yanlarına gelecekleri, bütün umutları, yaşama nedenleri olan çocuklarını da alarak.
Kendinizi hiç mültecilerin yerine koydunuz mu?
Elbette. Zaten kim kendini onların yerine koymaz ki? Empati kurarken akıl duruyor. Çünkü o insanların neden bu kadar eziyet çekip öldüklerine bir anlam veremiyorum. Anlamlandıramadıklarım bizi üzüyor, öfkelendiriyor. Sonuçta yıpratıyor. Artık insan insana bunları yapmamalı. Artık herkes dünyanın ve diğer insanların kıymetini bilmeli. Artık herkes elindekilere şükretmesini öğrenmeli. İnsanoğlu geçmişte çok acı çekti. Aynı acıları yaşıyorsak insanlığın ilerlemesinden nasıl söz edebiliriz? Artık aydınlanma dönemine girip bize verilen hayatı en huzurlu ve mutlu şekilde yaşamamız gerek.
‘AYNI GEMİNİN İÇİNDEYİZ’
İnsanlık neyi paylaşamıyor?
Neyi paylaşamadığımızı bilmiyorum. Zaman zaman sosyal medya hesaplarımda takipçilerime bu soruyu soruyorum. Sonuçta dünyadaki insanlar aynı havayı soluyoruz, aynı toprağı paylaşıyoruz. Aslında hepimizin aynı geminin içindeki yolcular olduğumuz uçaktan aşağıya bakınca daha iyi anlaşılıyor. Çünkü o zaman ülkeler arasında bir sınır olmadığını görüyoruz. Yazık gerçekten. Herhalde dünyanın sonu geliyor. Oysa ne iş yapıyorsak yapalım, kim olursak olalım, ne kadar paramız olursa olsun hepimiz birer küçük insancığız. Etten, kemikten oluşmuş, zamanı gelip öteki dünyaya göç ettiğimizde toprak olacak insancıklarız. Geriye sadece kemiklerimiz kalacak. İşte bu kadar basit. Hal böyleyken bu kavga, bu zulüm, bu zamansız ölümler neden? Allah’ın verdiği canı almak kimin haddine? Kimse ‘Daha önümde uzun bir ömür var’ diye de düşünmesin. Yarın kimin ne olacağı belli değil. Ayrıca terörden, hastalıktan, kazadan, cinayetten ölmesek bile ortalama ömür altı üstü 80 yıl.
Hayatınızın bu döneminde kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Az önce sözünü ettiğim konuların dışında kendimle ilgili olarak hayatımda hiç bu kadar huzurlu, kafama bir şey takmadan yaşadığım bir dönem olmamıştı. Hayatımın en huzurlu ve mutlu dönemini yaşıyorum.
Özellikle neden bu dönem?
Gerçekten bilmiyorum. Birdenbire üstüme böyle bir şey geldi. Bir huzur doldum. Açıklamasını yapmak çok zor. n İlerleyen yıllar size neler öğretmiştir? Şimdiki aklım 30-40 yıl önce olsaydı canımı sıkan beni üzen olayları hiç yaşamazdım. İnsan yaşı çok genç olduğu zaman ‘Daha önümde çok vakit var’ diyerek canını sıkan, üzüldüğü olayları engellemeye uğraşmıyor. İşte ilerleyen yıllar bana beni üzecek olayları engellemeyi öğretti.
Sizi üzen olaylar nelerdi?
Boş verin şimdi onları. Aradan kaç yıl geçti. Söylesem bir sürü yanlış anlaşılmalara neden olacaktır.
Zor bir anınızda imdat deseniz meslektaşlarınızdan ilk kim gelir?
Birçok kişi gelir. Sezen (Aksu) gelir, Ajda (Pekkan) gelir, Şehrazat gelir, diğerleri de gelir. Rahatsızlandığımda birçok sanatçı arkadaşım gelmişti. O dönem rahmetli Kayahan ile pek görüşmüyorduk ama ona rağmen eşi İpek ile birlikte geldi.
Nilüfer, siyasi ve toplumsal olaylar hakkında “Türkiye çok büyük ve güçlü bir ülke. Türkiye’ye bir şey olmaz” yorumunu yaptı. Sanatçı ayrıca dünyanın barış içinde yaşayıp artık aydınlanma dönemine girmesi gerektiğini dile getirdi ve “Allah’ın verdiği canı almak kimsenin haddine değil. Hepimiz küçük insancıklarız” dedi.
‘Yan gelip yatacak değilim’
Kariyerinize baktığınızda ne hissediyorsunuz? Hayıflandığınız neler vardır?
Samimiyetle söyleyebilirim ki Türkiye’deki müzik piyasasının koşulları içinde yapabileceklerimin en iyisini yaptığımı düşünüyorum. Öyle olmasa yıllar önce söylediğim şarkılar hâlâ hatırlanıyor olmazdı. Konserlerimde görüyorum, 40 yıl önce söylediğim bir şarkı hâlâ ilgi görüyor ve tek bir ağızdan seslendiriliyor. Şükürler olsun çok kalıcı işler yapmışım. Böyle olması benim için çok değerli. Bundan sonra hiçbir şey yapmasam yine bu şarkılarla şarkı söylemeye ve konser yapmaya devam edebilirim ama yan gelip yatacak değilim. O heyecanı kaybetmedim, hâlâ müzik ve şarkılar beni heyecanlandırıyor. Ayrıca insan ürettiği sürece ayakta kalır. Ne var ki artık yeni şarkılardan 10 şarkının olduğu albümler yapmayacağım.
Neden?
Müzik zevkinin değişmesi bir neden olabilir. Çok iyi şarkılar söylediğim için birçok yeni şarkı beni tatmin etmiyor. Fiziksel satışların düşmesi de bir neden olabilir. Aslında her iki nedenden dolayı böyle bir karar aldım. Örneğin ‘Kendi Cennetim’i hazırlarken birçok şarkı geldi. Hepsini dinledim. Bazılarının sözlerinin beni taşıyabileceğini düşünmedim, bazılarını ise melodik olarak yapısını beğenmedim.
‘2-3 çocuk doğurmamak başarısızlığımdır’
Hayatınızın en büyük başarısı nedir?
Tek başına bir kadın olarak kimsenin dediğini dinlemeden, kimseden başka şekilde bir destek de almadan bugünlere gelmiş olmak.
En büyük başarısızlığınız ne olmuştur?
Her kadın gibi genç yaşta evlenip 2-3 çocuk doğurmamış, düzenli ve uzun süren aile hayatını yaşayamamış olmak hayatımın en büyük başarısızlığıdır.
Evliliği hâlâ gereksiz mi görüyorsunuz?
Şu an evlilik olamaz da ileride ne olur ne bileyim? Hayat bu belli olmaz.
‘50 yılını dolduran fazla sanatçı yok’
6 yıl sonra kariyerinizin altın yılını kutlayacaksınız. Sizin için özel bir organizasyon yapılmasını ister misiniz?
O zamana kadar dayanabilirsem isterim. Ama o zamana kadar dayanır mıyım bilemiyorum.
Neden dayanamayasınız?
Dediğim gibi yarın ne olacağımız belli mi? Sağlığım yerinde olursa isterim tabii ki. Hem de çok isterim. Öyle özel bir gecede sevenlerimle birlikte olmak pek keyifli olur.
Bizde neden öyle etkinliklere önem verilmiyor?
Bizde 50 yılını dolduran da çok fazla sanatçı yoktur. Ajda Hanım (Pekkan) var, Alpay var. Ajda Hanım öyle bir etkinlik istemez ama. Çünkü nedense mesleğe nokta koymak gibi algılanıyor. Ajda Hanım için öyle bir gece düzenlenmiş olsaydı birçok kişi şarkıcılığı bıraktığına yoracaktı. Benim için 50’nci yıl etkinliği yapılırsa, kimse şarkıcılığı bıraktığımı düşünmesin.