'Bizden bir tip olmam insanlara sıcak geliyor'
Show TV'nin kahkaha garantili programı 'Güldür Güldür'ün yeteneği ve sempatikliğiyle dikkat çeken oyuncusu Onur Buldu'dan samimi itiraflar
ECE SARUHAN-HT MAGAZİN
SHOW TV'nin ilgiyle izlenen mizah programı 'Güldür Güldür', bugünden itibaren çarşamba akşamları saat 23.15'te seyirciyle buluşacak. Yapımcılığını BKM'nin, uygulayıcı yapımcılığını Elif Yakarçelik'in, yönetmenliğini Meltem Bozoflu'nun üstlendiği program, her hafta farklı skeçlerle hem ekran başındaki izleyicileri hem de bilet alıp programın BKM'deki çekimlerine katılan seyircileri kahkahalara boğuyor. Tiyatroyu ekrana taşıyan programda 'Bilal Koçyiğit' karakterini canlandıran Onur Buldu'nun yıldızı sempatikliği ve yeteneği sayesinde her geçen gün biraz daha parlıyor. Sizi bilmem ben Onur'u ne zaman ekranda ya da sahnede görsem, içimde kendiliğinden bir gülme isteği oluşuyor. Bir yanım onun dramadaki performansını da görebilmek için sabırsızlanıyor. Daha yakından tanıyalım istedim Onur'u. Buluştuk ve bakın neler konuştuk...
'ARKADAŞLARIM İTEKLEDİ'
Oyunculuk aşkı içine çocuk yaşta düşenlerden misin?
Ben aslen Tunceliliyim ama Bergama'da doğdum. Sonra Menemen'e geçtik. Annem ebe hemşire, babam öğretmen. 20 haneli bir köyde büyüdüm. Herkesin kapısı açıktı, ilişkiler çok içli dışlıydı. Başrolde samimiyetin olduğu bir ortamda büyümenin ne büyük şans olduğunu, büyüdükçe hem hayatın içinde hem de kariyerimde daha iyi anladım, çok yararını gördüm. Çocukken oyuncu olmak aklımın ucunda bile yoktu. Çevremin iteklemesiyle oyuncu olmaya karar verdim. Önce lisedeki edebiyat öğretmeninim zorlamasıyla tiyatro koluna girdim. Okulda oynadığım ilk oyun 'Hababam Sınıfı'ydı ve ben 'Badi Ekrem'i canlandırmıştım. Dershaneye başladığımda millet ders çalışırken ben kahvede oyun oynardı. O dönemde çok yakın 3 arkadaşım belediye tiyatrosuna girmem için bana baskı yaptı. Kolumdan tutup beni zorla tiyatroya götürdüler. Maceram böyle başladı, kendi seçtiğim bir şey değildi yani. Orada Taylan Ertuğrul ile tanıştım. O da konservatuvar sınavına girmem için baskı yaptı, beni hazırladı. Sınava girdim, 9 Eylül Üniversitesi Tiyatro Bölümü'nü kazandım.
Bu kadar itekleme olduğuna göre insanlar sende senin farkında olmadığın özel bir yetenek görmüş olmalı...
İnan bilmiyorum. Ben çok yazardım o dönemde, yazdığım şeyler de daha çok depresif şeylerdi. Şiir yazardım, kızların arkasından hikayeler yazardım.
Çapkınlığa erken başladın yani...
Çapkınlıktan değil, çapkın olamadığımdan yazardım ama sonra geçti o dönem. Dediğim gibi yazdıklarım hep depresif şeylerdi. Sanırım içimi yazıya döküp rahatlıyordum. Çünkü yazdıklarımın aksine hayatta her zaman şen şakrak biriyimdir.
'İZMİR ÇETESİ GİBİYİZ'
9 Eylül mezunu olduğunu söyledin. Rıza Kocaoğlu, Şebnem Bozoklu, Aylin Kontente Kul, Sarp Apak, Mert Öner, Serhat Teoman... Bu liste böyle uzayıp gider. Şu anda piyasadaki genç yeteneklerin çoğu oradan mezun. Siz mi çok parlaktınız, aldığınız eğitim mi çok iyiydi?
Piyasadan çok uzak olduğu için çok bakir bir yerde, çok iyi eğitim aldık. Okuldan, oyunculuktan, sanattan başka bir şeye kafa yoracak mecalimiz yoktu çünkü her gün ya provamız ya da ödevimiz olurdu. Sağlam yetiştik. İzmir rahatlığı denen şey okulda da mevcuttu. Biz çok özgürdük, doğaçlamaya çok önem veren bir okulda okuduk. Bugün 'Güldür Güldür'de sergilediğim performansın yarısı da doğaçlama. Okuldan alışık olduğum için sahnede hiç zorlanmıyorum. Bir de çok kuvvetli arkadaşlıklar kurduk.
İzmir'den İstanbul'a gelişin nasıl oldu?
Aslında Ben İstanbul'a gelmeyi hiç düşünmüyordum. Doğu'da devlet tiyatrosunda çalışmayı hayal ediyordum. Konservatuvara girdiğim andan itibaren hayalim buydu. Ama İzmir Devlet Tiyatrosu'nda bir sezon 'Keşanlı Ali Destanı'nda oynadıktan sonra bir kurum tiyatrosunda çalışmanın bana göre olmadığını anladım ve İstanbul'a geldim. Bu arada konservatuvardan bir dönem üstüm ve çok yakın arkadaşım olan Sarp Apak İstanbul'daydı. Beni o karşıladı. 1 sene Sarp, ben, Cem Aksakal ve Erkan Tunç birlikte yaşadık. O dönem başta Sarp, konservatuvardan tüm arkadaşlarım bana çok yardımcı oldular.
Sarp'ın tanınmaya başladığı dönem miydi?
'Avrupa Yakası'nın ilk sezonuydu. O dönemde Sarp maddi-manevi bize çok baktı. Hep yanımızdaydı, hala da öyledir.
Şöhret Sarp'ı değiştiremedi yani...
Hiç, asla da değiştiremez! Biz kendi aramızda İzmir Çetesi gibiyiz biraz.'Organize İşler'de küçük bir rolüm vardı, o rolü de Rıza (Kocaoğlu) sayesinde aldım. Birbirimize hep sahip çıkarız. Destek oluruz.
Seni tanımaya başladığımız dizi 'Papatyam'dı. O dizide Metin Akpınar ile karşılıklı oynamak sana ne kattı?
Ben dizi başlayana kadar inanmadım birlikte oynayacağımıza. İlk okuma provasında da nasıl selam vereceğimi şaşırdım, "Abi mi?" desem "Hocam mı?" bilemedim. Ansikolpedi gibi bir adam, sözleriyle ateş eder, insan delik deşik olur. Çok şey öğrendim ondan. 'Papatyam'dan sonra 'Aşağı Yukarı Yemişler'de rol aldım. O dizi kısa sürdü, 1.5 yıllık aradan sonra da 'Güldür Güldür' başladı.
'Güldür Güldür'ün uygulayıcısı yapımcısı Elif Yakarçelik'in benim çok takdir ettiğim bir özelliği var. Tiyatro tiyatro geziyor, oyun izliyor ve genç yeteneklere ekranda kendilerini gösterebilecekleri bir platform sunuyor. Seni nasıl keşfetti?
'En Son Babalar Duyar'dan Erdem Başyakın arkadaşım, bu vasıtayla sete gitmiştim. Orada tanışmıştık ama Elif Hanım bunu hatırlamıyor. Sonra 'Benim Annem Bir Melek'te iki bölüm oynadım. Oradan aklında kalmışım. 'Güldür Güldür'de rol teklif etmeden önce hakkımda araştırma yapmış. Güzel şeyler duyunca da beni aramış.
‘GÜLDÜR GÜLDÜR ZOR BİR İŞ’
‘Güldür Güldür’ oyunculuk adına ciddi bir antrenman sahası öyle değil mi?
Yaptığımız çok zor bir iş. Her hafta 6 yeni skeç var. Tekrara düşmemek için kullandığın her tipin değişik enerjilerini keşfetmeye çalışıyorsun. Bu noktada canlı olması büyük avantaj. Seyircinin tepkisine göre yürüye biliyoruz. Bir de birbiri ne alan açan oyuncular bir aradayız. Seyirci ye çok sıcak geliyorsun. Mesela benim sana bakınca kendiliğinden gülesim geliyor. Doğuştan şeytan tüyüne sahip olanlardan mısın? Benim tipim çok bizden. Sadece kendi çevremde bana çok benzeyen bir sürü adam var. Bence bu durum insanlara sıcak geliyor. Herkesin benim tipimle bağdaştırdığı bir tanıdığı vardır. Bu yüzden beni yakın ve samimi bulduklarını düşünüyorum.