Minik Öykü Arin'in nakil sonrası ilk görüntüleri
Minik Öykü'nün nakil işleminin üzerinden 4 gün geçti. Öykü'nün genel durumu hakkında bilgi veren anne Eylem Şen Yazıcı, "Yarı uyumlu nakil olmasından kaynaklı bir ateş oluyormuş. 39 buçuk derce ateşi oldu. Tüm bunlardan kaynaklı biraz halsizliği var. Önümüzdeki 20 gün kritik bir süreç olacak" dedi
Löseminin nadir bir türüne yakalanan 4 yaşındaki minik Öykü, 18 Nisan'da annesinden yarı uyumlu ilik nakli oldu.
İHA'nın haberine göre; aile şimdi kızlarının iyileşmesi umuduyla naklin sonucunu bekliyor. Naklin üzerinden 4 gün geçti, anne kızın nakil sonrası ilk görüntüleri görenlerin içini ısıttı. Öykü'nün genel durumu hakkında değerlendirme yapan anne Yazıcı, Öykü'nün dün kemoterapi aldığını söyledi.
İlaçların kusma ve ağrı gibi ağır yan etkilerinin olduğunu belirten anne Yazıcı, "Birkaç gündür çok ciddi karın ağrısı oldu, bunlar tabii onu olumsuz etkiliyor ama yine de dirençli. Dün gece ateşi oldu. Yarı uyumlu nakil olmasından kaynaklı bir ateş oluyormuş. 39 buçuk derce ateşi oldu. Tüm bunlardan kaynaklı biraz halsizliği var. Önümüzdeki 20 gün kritik bir süreç olacak, sonraki süreçte ise önümüzdeki 2 yılda sürekli kontrolleri olacak" şeklinde konuştu.
"TEKRAR ETMEYECEĞİ KONUSUNDA ÜMİTLİYİZ"
Minik Öykü'nün steril ortamda olmasının önemli olduğu iki yıl geçireceğini aktaran Yazıcı, 5 yıl içinde hastalığın tekrar etme potansiyeli olduğunu belirterek, tekrar etmeyeceği konusunda ümitli olduklarını kaydetti.
Kampanyanın önemini koruduğunun altını çizen Yazıcı, Öykü'nün yine nakil ihtiyacı olabileceğini duyurdu, yüzde 100 uyumlu donör arayışlarının sürdüğünü söyledi. Şuana kadar kampanya vesilesiyle 150 bini aşkın kişiye ulaşıldığı bilgisini veren Yazıcı, "Kan örneklerinin ne kadarının işlendiği konusunu takip ediyoruz. Sağlık Bakanlığı ile temas halindeyiz" diye konuştu.
"ÖYKÜ ARİN'LE SEK SEK OYNAYACAK KADAR KENDİMİ İYİ HİSSETTİM"
Yaşamış biri olarak donör olmanın zor bir şey olmadığı mesajını veren Yazıcı, kendisinden yarı uyumlu nakil olduğu için kemik iliği alındığını belirterek, "Eğer yüzde 100 uyumlu donör olmuş olsaydı damar yolundan kan alacaklardı ve bu alınan kandan fazla kök hücreleri toplanacaktı, aşı olacaklardı. Ben aşıda hiçbir şey hissetmedim, hiçbir ağrı sızı hissetmedim. Genel anestezi aldım, ilikten kök hücre toplanmış olmasına rağmen uyandıktan iki saat sonra çok da sağlıklıydım. Öykü Arin’le sek sek oynayacak kadar kendimi iyi hissediyordum. Korkacak hiçbir şey yok, donör açısından hiçbir sıkıntı yok. Bütün risk hasta ile ilgili. Donör olmayı kabul eden ve sonradan vazgeçenler oluyormuş. Bu sanırım birinin kafasına silah dayayıp onu vurmakla aynı şey. O yüzden hem donör olun hem de vazgeçmeyin. Başkalarını da teşvik edin" dedi.
"VERDİĞİNİZ KAN NUMUNELERİNİN TAKİPÇİSİ OLUN, SAĞLIK BAKANLIĞINA DİLEKÇE VERİN"
Bağışçılara seslenen Yazıcı, "Verdiğiniz kan numunesinin de takipçisi olun, ulaşıp ulaşmadığını kontrol edin, 168’i arayıp Kızılay veya 184’ü arayarak Sağlık Bakanlığı’na sorun. Sonuç alamıyorsanız yaşadığınız şehirdeki il sağlık müdürlüğüne veya yine Sağlık Bakanlığına dilekçe verin. Biz bu süreçte çok sayıda insana lösemi tanısı konulduğunu gördük. Artık yaşadığımız dünyada çok fazla kanserojen etki var, kirli havai gıdalar dolayısıyla lösemi çok yaygın. Kampanya süresince kan örneği vermek için giden ve o sırada lösemi tanısı konulan çok sayıda insan gördük. Hafife almayın yarın sizin veya sevdiğinizin de başınıza gelebilir" ifadelerini kullandı.
Türkiye gibi bir ülkede donör sayısının en az 4-5 milyon olması gerektiğinin altını çizen Yazıcı, bugün nakil bekleyen 4 bin hasta olduğunu aktardı.
"Her insan bir dünya demek, her çocuk biricik, onların bekleyecek zamanı yok" diyen Yazıcı, Sağlık Bakanlığına kan örneklerinin en hızlı şekilde işlenmesini sağlayacak bir sistemin oturtulması ve 4 bin nakil bekleyen hastaların bir an önce sağlığına kavuşmasının sağlanması çağrısında bulundu.
"ONUNLA HASTANEDE TEK BİR ODADA OLMAKTAN HİÇ SIKILMIYORUM"
Hastanede geçirdikleri zaman içinde mümkün olduğunca oyunlar oynamaya, neşeli çıkartmalar yapmaya, kendi aralarında tiyatro yapmaya çalıştıklarını anlatan Yazıcı, Öykü'nün çok dirayetli, güçlü, zeki ve eğlenceli bir çocuk olduğunu dile getirdi.
Hastanede Öykü ile tek bir odada olmaktan hiç sıkılmadığını ifade eden Yazıcı, dünyada yapmayı en çok sevdiği şeyin Öykü ile oyun oynamak olduğunu paylaştı.
Anne Yazıcı minik Öykü'ye "Kreşe mi gitmek istersin, burada hastanede benimle mi kalmak istersin?" diye sorduğunu ve "Sen kreşe çok gelmiyorsun, birazcık geliyorsun, hastanede birlikte kalalım" yanıtını verdiğini söyledi.
Birlikte güzel zaman geçirdiklerini ifade eden Yazıcı, "Bunun da ona iyi etkisi olduğunu düşünüyorum. O bütün bunların üstesinden gelebilecek ve biz başarıyla hoplaya zıplaya hastaneden çıkacağız diye düşünüyorum. Tabi ki zor zamanlarımız da oluyor ama aşacağız, tüm kalbimle inanıyorum" temennisinde bulundu.
Kampanya vesilesiyle Türkiye’nin her yerinden hala mesajlar aldığını kaydeden Yazıcı, herkese teşekkür ederek, "Şunu gördüm ki Türkiye’nin her yerinden, her dinden, her mezhepten, her kesimden, birbiriyle hiçbir bağlantısı olmayan herkes insanlar bu kampanyada ellerini birleştirdi. Çocukları yaşatmak, insanları yaşatmak önemli dediler ve kalpleri bizimle attı. Ellerini birbirinden bırakmasınlar ve çocukları yaşatmak için el ele tutuşmaya devam edelim. Bundan daha kıymetli bir şey olamaz" ifadelerini kullandı.