Ömer Halisdemir davasında salon karıştı!
Astsubay Ömer Halisdemir'in şehit edilmesiyle ilgili 18 kişinin yargılandığı davada salon karıştı. Yaşanan olaylar sonrası salon boşaltıldı, duruşmaya ara verildi
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirmek isteyen cuntacı general Semih Terzi'yi vurarak darbe girişiminin seyrini değiştiren Astsubay Ömer Halisdemir'in şehit edilmesine ilişkin 18 sanığın yargılandığı davada İskenderun İleri Harekat Üssü'nde Birinci Özel Kuvvet Grup Komutanı olarak görev yapan Eyüp Coşkun "tanık" olarak dinlendi.
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu sanıklar ve avukatlarının yanı sıra şehit Halisdemir'in kardeşleri Soner ve Savaş Halisdemir, olayda yaralanan Başçavuş İsmail Oğuz ile karargahta öldürülen Astsubay Nedim Şahin'in eşi Ayşe Şahin, TBMM, Başbakanlık ve Milli Savunma Bakanlığının da arasında bulunduğu müştekilerin avukatları katıldı.
Duruşmada, başka cezaevlerinde bulunan 4 sanık ile telekonferans sistemiyle bağlantı kuruldu.
Mahkeme Başkanı Bayram Kantık, Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının bazı sanıklardan elde edilen dijital materyallerin inceleme raporlarını gönderdiğini, bazı sanıkların raporlarının ise henüz gönderilmediğini açıkladı.
Duruşmada maktul Nedim Şahin'in kızı Nesibe Tuğçe Şahin, "Babamı öldürenlerden şikayetçiyim." diyerek, davaya katılma isteminde bulundu.
Ardından olay tarihinde albay rütbesiyle İskenderun İleri Harekat Üssü'nde Birinci Özel Kuvvet Grup Komutanı olarak görev yapan Eyüp Coşkun "tanık" olarak dinlendi.
Coşkun, emrinde daha önce 11, 12, 13 ve 14. Özel Kuvvet Taburları bulunduğunu, bunlardan 11. Taburun kendi emrinden çıkartılarak Silopi'deki Özel Kuvvet Harekat Komutanlığına bağlandığını, sanıklardan Fatih Şahin'in başında bulunduğu 12. Tabur'un 13 Temmuz akşamı kendisinin emrinden alınarak Diyarbakır'daki albay Altan Bora'nın emrine verildiğini anlattı.
Coşkun, 13. ve 14. Taburların ise Ankara'da izinli olduğunu bildirerek, o esnada kendisinin yanında 13 Temmuz'da emrine verilen iki birlik bulunduğunu, bazı taburların ise Hatay'da kendi emrine girecek şekilde hazır olduğunu ifade etti.
DARBECİ SEMİH TERZİ GÖRÜŞMEK İSTEMİŞ
Darbe girişimi akşamı saat 21.00-21.30 arasında İskenderun'da sahilde eşi ve çocuklarıyla yürürken, sanıklardan Semih Terzi'nin emir astsubayı Ahmet Kara'dan telefon aldığını belirten Coşkun, Kara'nın, Terzi'nin kendisiyle askeri hattan görüşmek istediğini söylediğini aktardı.
Yakındaki orduevine giderek, 5-10 dakika sonra Terzi'yi aradığını bildiren Coşkun, şöyle konuştu:
"Semih Terzi bana, 32. ve 34. Özel Kuvvet Taburlarının Ankara'ya gideceğini, bunun için Hatay'a uçak geleceğini söyledi. Nezaketen Zekai Aksakallı'yı kastederek, 'Komutanı aramama gerek var mı?' diye sordum. 'Yok, zaten haberi var. Gidince de görüşürüz' dedi. Yine 'Komutanım, emir gelecek mi?' dedim, 'Gelecek. Zaten Ümit Bak'ın da haberi var' dedi. Bak, o gün Özel Kuvvetler Kurmay Başkan vekiliydi. Onların emirleri göndereceğini söyledi. Ben, 'Hayrola komutanım, nedir?' diye sorunca, çıkışarak, 'Eyüp, uzatma, emri yap, sonra öğrenirsin' dedi. Bu beni rahatsız etti. Zaten bir yıldır kavgalıydık, limoniydik. Orduevinde de bir sürü insan vardı, tartışmak istemedim. Bana, 'Sen kışlaya git' dedi. Kışlaya doğru yola çıktım.
Beni eşim bıraktı. Burada 32. Tabur Komutanı Nevzat yarbay, 34. Tabur Komutanı Ruhi yarbay, karargah astsubayları Şaban ve Durdu başçavuşlar beni karşıladı. Şaban başçavuş, 'Ümit Bak, siz yokken üç kere aradı' dedi. Ben de Semih Terzi'nin aradığını söyledim. Herhalde onunla ilgili olduğundan bahsettik. Akabinde Fatih Şahin aradı, 'Komutanım, Ankara'ya intikal emri aldık. Bilginiz var mı?' dedi. 'Vallahi bilmiyorum. Bizimkilere de Ankara'ya intikal emri verdiler. Öğrenirsem sana dönerim' dedim."
Coşkun, Fatih Şahin'in, "Semih Terzi aradı, intikal emrini söyledi." dediğini bildirdi.
Ardından sanıklardan Ümit Bak'ın arayarak, Terzi'nin söylediklerinin aşağı yukarı aynısını söylediğini aktaran Coşkun, emri sorduğu Bak'ın "Tamam" diye yanıt verdiğini söyledi.
Bu sırada beraberindeki personelle DEAŞ'ın olası saldırısı, Suriye'deki hedeflere yönelik olası bir operasyon veya Musul Başkonsolosluğu personelinin rehin alınması gibi olayların akıllarına geldiğini anlatan Coşkun, sonrasında Harekat Merkezine girdiklerini, burada açık olan televizyondan Boğaziçi Köprüsü'nün kapatıldığını gördüklerini bildirdi.
Duruma anlam veremediği için Ankara'daki Harekat Merkezini aradığını kaydeden Coşkun, "Agah yüzbaşı telefona çıktı. 'Hayırdır, durum ne?' dedim. 'Gayet sakin. Herhangi bir şey yok' dedi. Komutanın yerini sordum, düğünde olduğunu söyledi. Sorunca Harekat Merkezi Vardiya Amirinin Mehmet Ali Çelik yarbay olduğunu söyledi. Onun da ya kendisinin veya Ümit Bak'ın odasında olduğunu söyledi. Çelik'in odasını 5-10 defa aradım, cevap vermedi. Bak'ın odasıysa sürekli meşguldü." diye konuştu.
Coşkun, televizyonda izledikleri görüntülerden duydukları rahatsızlığın ve meraklarının arttığını dile getirerek, Ankara'daki Harekat Merkezini yine aradığını, telefona bu defa astsubay Cevdet Sarıçiçek'in çıktığını, ona da Ankara'daki durumu sorduğunu, "Sakin" yanıtı aldığını ifade etti.
Sarıçiçek'in, yerini sorması üzerine Korgeneral Zekai Aksakallı'nın evinde olduğunu söylediğini bildiren Coşkun, Sarıçiçek'ten onu bağlamasını istediğini, telefonun epeyce çaldığını ancak cevaplanmadığını anlattı.
"ŞÜPHELERİM ARTTI"
Coşkun, Ankara'daki Harekat Merkezinde görüştüğü kişilerden birinin Aksakallı'nın düğünde, diğeri ise evinde olduğunu söylediğini, yine konuştukları kişilerin Ankara'da durumun sakinliğinden bahsettiklerini, oysa televizyonda "ilginç" görüntüler bulunduğunu anlatarak, şöyle devam etti:
"Personeli topladım, 'Arkadaşlar neyin ne olduğunu anlamadım. Şüpheli bir durum var. Şu an için sizi bir yere göndermiyorum' dedim. Biraz daha televizyon izleyince şüphelerim arttı. 23.00-23.15 arasında tabur komutanlarını, personeli topladım, 'Arkadaşlar, durum gayet şüpheli, ne olduğunu anlamıyorum. Komutana ulaşamıyorum. Komutana bir şekilde ulaşacağım, sizi bilgilendireceğim. Sizi hiçbir yere göndermiyorum' dedim. O sırada Sayın Başbakan televizyona bağlandı, ordu içinde kıpırdanmalar var tarzı cümle kurdu. Bu durum bende daha net ışıklar yaktı. Personeli yeniden topladım, 'Kimseyi bir yere göndermiyorum, herkes kalıyor. Aksakallı generale ulaşacağım, durumu öğreneceğim' dedim."
Coşkun, saat 23.32'de Harekat Merkezi nöbetçisinin bir emir getirdiğini belirterek, üç sayfalık emrin ikinci sayfasında üç madde bulunduğunu, birincisinde "Silahlı kuvvetler ülkede oluşan durum nedeniyle gerekli tedbirleri alacaktır.", ikincisinde "ÖKK ve Çakırsöğüt Jandarma Komando Tugayı birlikleri Ankara'ya derhal intikal edeceklerdir.", üçüncüsünde "Birlikler arasında koordinasyon yetkisi verilmiştir." yazdığını anlattı.
Emrin "Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezi Amiri" sıfatıyla albay Osman Kartal tarafından imzalandığını söyleyen Coşkun, "Evrakı okuyunca durum netleşmeye başladı. Darbe girişimi benzeri bir şey olduğunu anladım. Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezi amiri sıfatıyla bir albay imzalamıştı. Albayın emir komutayı değiştirdiğini, tuğgeneralin imzası olması gereken yere doğrudan kendisinin amir sıfatı olduğunu gördüm. Bunu Sayın Başbakan'ın açıklamalarıyla, komutanın yerini sorduğum ifadelerle vesaire birleştirdim. Bu tarzda bir algım oldu." diye konuştu.
Coşkun, emrine iki gün önce evrilen 32. Taburu henüz yeterince tanımadığını, yanındaki kişilerden tereddüt duyduğunu dile getirerek, "Başbakan'ın dediği gibi kalkışma gibi bir şey olduğu belliydi. Personeli topladım. 'Biz cumhuriyetin, milletin, devletin yanındayız. Kimseyi bir yere göndermiyorum. Komutana ulaşacağız, emirlerini alacağız. Şu an için emniyet tedbirlerini artırın' dedim." bilgisini verdi.
Sonradan Genelkurmay Başkanlığının yazışma programı Haberci'den Aksakallı'ya, "Komutanım, İskenderun'da her şey kontrolüm altında. Birlikler teyakkuzda. Emirleriniz doğrultusunda hareket etmeye hazırız." mesajı yolladığını, ancak mesajın yaklaşık yarım saat sonra ulaştığını ifade eden Coşkun, karargah astsubayına da Silopi'deki ÖKK personelinin durumunu öğrenmesi emrini verdiğini anlattı.
"SEMİH TERZİ HAİNLİK YAPIYOR"
Silopi'dekilerin Semih Terzi'nin helikopterle intikal ettiğini söylediklerini belirten Coşkun, emrindeki bir yarbayın kendisine, Ankara'da izinli bulunan personelinin kışlaya hareket halinde olduğunu bildirdiğini, bu personele kızarak, Ankara'daki personelin geri dönmelerini sağlamasını emrettiğini anlattı.
Yine izinde olan 33. Tabur Komutanı Yıldıray Yılmaz'ın kendisini arayarak, Semih Terzi'nin kendisine "Güvenilir adamlarınla birlikte Ankara'ya intikal et, kışlada toplan" diye mesaj attığını söylediğini ifade eden Coşkun, ona, "Yıldıray bana güveniyor musun?" diye sorduğunu, onun güvendiğini söyleyince, "Semih Terzi sistemin dışında. Hainlik yapıyor. Normal, ayın 16'sında Hatay'a dönüyorsunuz" dediğini, onun da "Tamam" diyerek, direkt otobüs olmadığı için Ankara'da aktarmayla Hatay'a geleceğini söylediğini ifade etti.
Coşkun, kendisi gibi bazı birliklerden sorumlu olan Albay Yılmaz Sayar ve yanındaki Albay Ömer Faruk Bozdemir ile görüştüğünü, onlarla "devletin yanında yer alacaklarını" konuştuklarını kaydetti.
Bir yandan da sanıklardan Fatih Şahin'in taburundaki bütün numaraları aradıklarını, ancak o ekibe ulaşamadıklarını anlatan Coşkun, İl Jandarma Komutanı ve MİT Bölge Müdürü ile görüştüklerini, bu kişilerin gelen uçaktan bahsettiğini, onlara "hainlerle iş birliği yapmayacaklarını" söylediğini ve uçaktakilerin gözaltına alınmasını istediğini ifade etti.
TERZİ'NİN VURULDUĞUNU ÖĞRENDİĞİ TELEFON
AA'nın haberine göre; Coşkun, saat 03.40'ta Fatih Şahin'den telefon aldığını söyleyerek, "Bana Semih Terzi'nin göğsünden iki mermiyle vurulduğunu söyledi. Dört kişinin GATA'ya getirdiklerini söyledi. Bunları konuşurken, 'Benim iki kızım var. Böyle olmayacaktı. Ben devletin yanındayım, cumhuriyetin yanındayım' tarzı bir şeyler söyledi. 'Fatih ne yaptığını bilmiyorum ama kötü bir şey yapmışsın. Adalete teslim ol' dedim. O sırada 'Erkan yarbayı gördüm' dedi, telefonu kapattı." beyanında bulundu.
Coşkun, gece boyunca Aksakallı ile altı defa konuştuklarını, ÖKK'da çatışmaların bir süre daha sürdüğünü, ancak sonradan kurtarıldığını anlattı.
Soru üzerine kendisinin de tutuklandığını, mesleğinden ihraç edildiğini, ancak savcılık aşamasında hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini ifade eden Coşkun, mesleğine dönmeye çalıştığını bildirdi.
Sanıklardan Ahmet Kara söz alarak, "Biz uçağa bindik, Semih Terzi'nin kurbanları olarak. Bir Allah'ın kulu uyarmadı. Yaptıkları tek şey, Fatih Şahin'e bir tane WhatsApp'tan mesaj. Ya Fatih Şahin bu işlerin içindeyse ne olacak?" diye konuştu.
ARBEDE NEDENİYLE ARA VERİLDİ
Aynı sıralarda bulunduğu yerden bazı sözler söyleyen bir izleyiciye, bazı sanık avukatları tepki gösterdi.
Kısa süre içinde diğer sanık avukatları ile 15 Temmuz gazileri olduğunu söyleyen kişiler de tartışmaya karıştı.
Avukatlar tehdit edildiklerini, gaziler ise kendilerine sövüldüğünü söyledi. Tarafların karşı karşıya gelmelerine güvenlik güçleri engel olurken, arbedenin devam etmesi üzerine Mahkeme Başkanı Kantık, duruşmaya ara verdi.