Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Mehmet Ayan Yerinden Paris notları

        Aşıklar kenti Paris'in ağladığı günler...

        Hem gökler ağlıyor, hem yerdekiler....

        Bizim İlker Duralı'nın güzel lafı... "Macron ne uğursuz herif, yazın ortasında Olimpiyat açılışında 3 gün yağmur yağıyor!" Olan biten cumhurbaşkanına bağlanmalı mı bilemem ancak halkın mutsuzluğu tartışmasız.

        Perşembe günü öğleden sonra indik Paris'e. İş Bankası'nın destek verdiği sporcuların yanında olmak, onların heyecanlarının nefesinde olmak amacıyla bir grup basın mensubuyla geldiğimiz başkentte havalimanından Opera yakınlarındaki otelimize kadar 5 halka göremedik.

        Çok açık biçimde Paris, olimpiyatı yaşamıyordu. Had safhaya ulaşmış güvenlik, şehirde kalanları bunaltmış; bunu öngörenler ise evlerini 1 aylık kiraya vererek şehirden uzaklaşmışlardı. Asker, polis, özel güvenlik, muhtemelen bizim göremediğimiz istihbarat görevlileriyle epeyi kalabalık güvenlik unsuru şehirde kol geziyordu.

        100 metrede bir 4-5 polis/askere denk gelmeden yürümek söz konusu değildi. 30 saat kadar böyle geçtikten sonra geldiğimiz açılış töreninde de durum farklı değildi.

        Türklere mahsus "kaynak yaparak" kuyrukta bekleme süremizi 45 dakika kadar kısaltıp girdiğimiz SEiNE NEHRİ kenarında 2.5 saat yağmur altında ciddi şekilde ıslandık. Tunus ile karışan bayrağımızı neredeyse son anda fark edip tezahüratımızı yapıp SELAMSIZ BANDOSU misalı 10-15 saniyelik saygı duruşumuzu gösterdik.

        Tayfun Bayındır'ın deyimiyle DONUMUZA KADAR ıslandıktan sonra otele döndük.

        Açılış töreniyle ilgili siyasi, sosyolojik, teolojik, tarihi, kültürel, modaya dönük birçok şey söylenebilir. Sportif tarafından bakınca olumsuzluk yoka yakındı. Meşalenin boş stattan Eyfel'e taşınma hikayesi ilginç elbet... Zidane tartışmasız karizma, ona eşlik eden veletler harika...

        Bizim İlkin/Tuğba eksenli GS-FB itişmemiz kadar önemli bir tartışma da sporcularımızın kıyafetiydi. Dümdüz söyleyeyim; BEĞENMEDİM.

        Türkiye'nin en klas moda evlerinden birinden bu garabet nasıl çıktı? Hadi oradan bu fikir çıktı da bakanlık bu rezaleti nasıl onayladı? İnanmak mümkün değil! Kıyafetlerin etrafında döndürülen "geçmişe dönük hatırlatma çabaları" tartışmalarına ve bu estetik dışı tavrın kabulüne açıklık getirilmeli. Biteviye, acilen...

        Sporcularımız canla başla çalışıyor. Madalyalar, maçlar alınır kaybedilir... Hiç önemli değil. Olimpiyata katılmak onur, yarışmak şereftir... Hepsinin alnından öpüyoruz.