"Kaybet-Kaybet" dönemi…
AVRUPA’nın yeni güvenlik tehdidinde iki ciddi unsur bulunuyor:
“Sahel ve Rusya; bir de yapay zeka ile daha güçlü hale gelen dezenformasyon…”
Sahel, cümle karşılığında sahil kuşağı için kullanılır; ancak buradaki karşılığı yüzlerce kilometre genişliğindeki Afrika çöllerinin bulunduğu kuşak…
Batıda Atlantik Okyanusu’ndan, doğuda Kızıl Deniz’e kadar Afrika’yı kemer gibi saran 3 bin 862 km uzunluğunda, bazı yerleri 100, bazı yerleri de bin kilometre genişliğinde coğrafya…
Senegal’den başlayıp, Moritanya, Burkina Faso, Mali, Nijer, Çad ve Sudan sınırlarına kadar uzanan kuşak…
Global Terörizm İndeksine göre dünyada son 15 yıldaki terör saldırılarının neredeyse yarısı bu kuşakta gerçekleşmiş…
El Kaide ve DAEŞ benzeri terör örgütlerinin yerleşim alanı olarak değerlendirilen kuşakta 2007’de terör saldırı kurbanlarının sayısı %1'i oluşturuyordu.
Bugün ise %40’lara ulaşmış…
TERÖRÜN YENİ MEKANI
Fransa’nın bu kuşakta yer alan eski sömürgelerinden çekilmesiyle hareketlenen ve 2010’da da Tunus’ta başlayan Arap Baharı ile de yükselen terör yuvalanması bugün yeni bir tehdidin adresi olarak gösteriliyor.
Bu endişeyi dile getirenler de 2012’den bu yana bu bölgede sayısız operasyon gerçekleştiren, hatta güç birlikleri oluşturan AB ülkeleri…
Soruna bir çözüm üretemedikleri gibi, sıkıntılı hale dönüşmesine aracı olduklarını da reddedemiyorlar.
Bugün ortak çözüm üretmek için yeniden kolları sıvamış görünüyorlar…
YENİ TEHDİT: SAHEL’DEN GÖÇ…
Nitekim önceki gün başlayan, yarın sonlanacak Münih Güvenlik Konferansı’nın (MSC) ilk gündem maddeleri arasına almış bulunmalarının nedeni de buna dayanıyor.
ABD Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı, Ukrayna Devlet Başkanı’nın yanı sıra Türkiye’den de Dışişleri Bakanı ve MİT Başkanı’nın katıldığı Konferans’ta gelecek güvenlik tehdidi açısından üzerinde iki önemli unsur var.
Birincisi her zaman olduğu gibi Rusya; ki ona daha sonra geleceğim…
Diğeri de iklim krizi sonrası gelmesi olası özellikle Afrika’nın Sahel bölgesinden gelecek göç…
MSC’NİN 2024 ÖNGÖRÜSÜ…
MSC için hazırlanan Güvenlik Raporu’nun önsözünde yer alan şu cümle de 2024 için yapılan öngörü:
“Jeopolitik gerilimlerdeki artış ve ekonomik belirsizliklerin tetiklediği küresel siyasetteki düşüş eğilimi, bu yıla damga vuracak!..”
“İklim değişikliğine bağlı göçün” çok daha büyük tehdit oluşturduğunun da altı çiziliyor...
Şu cümle durumu özetlemek için yeterli:
“Savaş ve iklim değişikliği kaynaklı göçün sonuçları, artık saldırgan bir Rusya tehdidinden bile daha önemli görülüyor...”
Rekabet ve artan güvenlik ihtiyacının çok daha öne çıktığı bugünün dünyasında Çin’in durumu da ele alınıyor.
Çin’e küresel sermaye akışında azalma gözlemlenmesine karşın, Alman şirketlerinin tersi hareketine de vurgu yapılıyor.
Rapora göre Alman şirketleri, Berlin hükümetinin aksi yöndeki çağrılarına meydan okuyarak Çin'e yoğun yatırım yapmaya devam ediyor.
HERKESİN TOPTAN KAYBETTİĞİ OYUN
Bu tutumun yaratacağı sıkıntı ise “Kaybet-Kaybet” başlığı altında tanımlanıyor.
Küreselliğin geri vitese taktığı mevcut gergin durumda, “herkesin nasıl toptan kaybettiği” anlatılıyor…
Rekabet ve artan güvenlik tehdidinin ülkeler üzerinde yarattığı duruma dikkat çekilirken, özgüveni giderek artan Çin’in, gelişmiş ülkeler üzerindeki endişesine vurgu yapılıyor…
Şu tespit dikkat çekiyor:
“G-7 ülkelerinde nüfusun büyük bölümü, on yıl içinde ülkelerinin daha az güvenli ve müreffeh olacağına inanıyor…”
Ülkelerdeki endişe bununla da kalmıyor…
Seçim yılına giren ABD’nin Orta Doğu’dan çekilme eğilimi ve Ukrayna’ya yardım konusundaki isteksizliğe eklenen NATO’ya yönelik tutumu Rusya konusundaki endişeleri de arttırıyor…
“RUSYA 3- 8 AY İÇİNDE BİR NATO ÜLKESİNE SALDIRIR”
Aktarıldığına göre Konferans’ta yapılan konuşmalarda, ABD’nin çekilmesinin, Rusya’nın saldırgan tutumunu arttıracağına yönelik öngörülerin sayısı fazla oldu…
Hatta o denli bir noktaya gelmiş ki Alman ve Estonyalı yetkililer 5 ile 8 ay içinde Rusya’nın bir NATO üyesi ülkeye saldırma olasılığından söz etmiş.
Danimarka’nın Savunma Şefi ise tehlike penceresini daha da daraltmış bunun, 3-5 ay içinde olabileceğini söylemiş.
Münih Güvenlik Konferansı (MSC) Başkanı Christoph Heusgen de aynı öngörüde, hatta Rusya’nın saldırma olasılığı bulunan bölgeyi de işaretledi:
“Putin savaşı kaybetmez ise pençelerini Moldova'ya ya da Baltık ülkelerine doğru uzatabileceğini hesaba katmalıyız…”
Bu yaklaşımı NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in ve Almanya Genel Kurmay Başkanı Carsten Breuer’in sözlerinde de bulmak olası…
AVRUPA- RUSYA SAVAŞI
Genel Sekreter Stoltenberg’in önerisi, “Avrupa’daki silah sanayinin daha hızlı üretime geçmesi gerektiği” noktasında…
NATO’nun başında bulunan kişi olması nedeniyle şu cümlesi de oldukça önemli:
“Avrupa'nın, Rusya ile ‘muhtemelen on yıllarca sürecek’ bir çatışmaya hazır olması faydalı olacak…”
Bu amaçla NATO üyesi ülkelerin hükümetlerinin, ivedilikle silah sanayi ile sözleşmelerini daha fazla üretim için yenilemeleri tavsiyesinde de bulunan Genel Sekreter bu noktada kalmadı:
“Barış döneminin yavaş üretiminden, çatışma dönemlerinde gerekli olan hızlı üretime” geçmenin zamanı olduğunu savundu.
Rusya’nın silah üretimindeki artışına dikkat çekmeden de geçmedi…
AFRİKA GÖÇÜ KORKUTUYOR
Avrupa’nın endişesi bununla da sınırlı değil, Irak ile başlayan Suriye ile zirveye çıkan ve Afganistan ile devam eden göç hareketi konusunda da endişeleri var.
Beklentileri de yukarıda da sözünü ettiğim Afrika’daki Sahel kuşağından…
Şunu belirtmeliyim ki yönetimlerini değiştiremedikleri için ülkelerini değiştiren mültecilerin yarattığı göç bu dönemin en büyük ve yenilikçi devrimci hareketi.
Yenilikçi çünkü bir öndere veya lidere ihtiyaç duymuyor, gittiği topraklarda da karşı devrime yol açıyor.
Avrupa’da son dönem aşırı sağcıların gittikçe güçlenen durumları da bunun örneği.
Bu göç hareketine bir yenisinin bu kez Afrika’dan eklenmesi de kaçınılmaz görünüyor…
Zaten Sahel bölgesinde uzun yıllardır devam eden çatışmalar dolayısıyla toplu olmasa da parçalı göç hareketi gerçekleşiyordu.
Nijer’de son örneği yaşandığı gibi Fransa’nın bölgede on yıllardır var olan sömürge güç etkinin kırılmasını fırsat bilen Rusya, etkinliğini arttırdı…
ABD ve AB etkisini 5 bin kilometrekarelik bu bölgede kırmaya başladı…
İçerdeki çatışmaların da yükselmesini ve göçün artışını da beraberinde getirdi.
“DEMOKRATİK İLERLEME ŞANSLARINI KAYBETTİ…”
MCS Raporu da buna vurgu yapıyor:
“2020'den bu yana her darbe, Sahel bölgesine daha fazla şiddet getirdiği için, bölge halkı barış ve demokratik ilerleme şansını kaybediyor…”
Münih Güvenlik Endeksi'ne göre, yoğunlaşan siber saldırılar ve yaygınlaşan yapay zekâ kullanımı da artan güvensizlikte etkin rol üstleniyor…
Yakın gelecek, geçen 10 yıldan daha büyük sorunlarla karşılaşacağımızı gösteriyor…
Güvenlik açısından da hiç umut vermiyor…
Umarım önüne geçecek bir çözüm üretilir…
- Suriye'yi kim yönetecek?8 dakika önce
- Sadece 4'ünün adı rüşvete karışmadı...42 dakika önce
- Kim, kiminle ne pazarlığında?…1 gün önce
- Değiş tokuş oyunu…5 gün önce
- Suriye tahterevallisi…6 gün önce
- Sevgi mi, biat mı?1 hafta önce
- İliç'te 2. Bilirkişi Raporu: Tesiste, ÇED ihlali yok…1 hafta önce
- "Şok ve Dehşet" savaşının sonu…1 hafta önce
- Uzun menzilli füzeler yakındakileri etkiledi...1 hafta önce
- İktidar kapışması…2 hafta önce