YÜKSEKOVA’dan çıkıp güneye doğru yöneldiğimizde yol tabelaları hafızamda 1990’lı yıllarda bu yolda yaşadıklarımızı çağrıştırdı.
Kamışlı, Karlı, Gürdere, Dağlıca…
O dönem her 10 kilometrede bir kontrol noktası vardı…
Önünüzü kesen bazen jandarma, bazen de polis olurdu.
Kimi zaman da kim olduğunu bilmediğimiz kişiler…
Bazen de terör örgütü PKK’nın militanları…
Çoğu zaman şoförümüz veya bize destek için yanımızda gelen bölge muhabiri arkadaşımız tereddüt içinde kalır, biz ayrıldıktan sonra başlarına bir iş gelme kaygısından söz ederdi.
Bazen bu durum bıkkınlık verir önümüzü kesenlerle söz dalaşına girer, ceza olarak saatlerce bekletilirdik.
Telefonla ulaştığımız kişilerin devreye girmesi sonucu yola devam ederdik…
O gün yaşardıklarımızı düşünerek yol alırken, Cilo dağının en güzel noktalarından biri olan Sat Gölleri yol ayrımında kendimi buldum.
BURAYA GİRMEK CESARET İSTERDİ
Buraya girmek veya gitmeye cesaret etmek yürek isterdi.
Bir keresinde o cesareti bulmuş, ama yarı yolda özel harekatın uyarısı sonucu dönmek zorunda kalmıştık.
Bu kez Cilo Festivali’nin güvenliği dolayısıyla yol kavşağında görev yapan jandarma şöyle bir baktı ve devam etmemizi istedi.
Yol sürprizini de ardı sıra önümüze sergiledi; hep tersi olur sanırdım, ancak coğrafya yükseldikçe güzelleşti.
Önce ağaçlar bodurlaştı, yerlerini dağ çiçeklerine bıraktı.
Muhteşem bir sarısı olan Dağ Nergisinin bu denli güzel koktuğunu bilmezdim…
Cilo Sat Gölü ve Cilo buzullarıKısa sürede Cilo dağlarının buzulları görüldü, onu çağlayan ve her bir yarından aşağı doğru güçlü şekilde akan dereler izledi.
Buzulların görüntüsünün muhteşemliği , altından akan derenin coşkusuyla bütünleşmişti.
İkiyaka bölgesinin en güzel noktasına ulaştığımızda ise karşımda muhteşem bir manzara duruyordu.
“HİÇ GELMEDİ Kİ ÇAY İÇMEYİ ÖZLESİN”
Festival için gelen ve yakın köylerden olduğunu belirten yaşı 70’i aşkın iki köylü, “Gelmediği yeri nasıl özler, buraya hiç gelmedi ki! Dağa ne zaman çıkmış? Hep Suriye’de yaşadı…” dese de terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın “Çay içmeyi özlediği” ileri sürülen o göl karşımdaydı…
Sahada da on bini aşkın insan ve yine binlerce otomobil…
Bu kadar kişiyi buraya getirmek bir yana, getirebilmiş olmak da büyük bir başarı.
Çünkü tam bir saat 15 dakika süreyle araçlar dağa tırmanıyor.
HAKKARİ VALİLİĞİ BU İŞİ BAŞARIYOR
Şurası açık ki Hakkari Valiliği ve kentin bürokrasisi bu işi çok iyi biliyor ve başarıyor…
Bir tek aksilik yaşanmadığı gibi, gelenler uzak noktalardaki parklara araçlarını bırakıyor ve en çok 10 dakika bekledikten sonra servis araçlarıyla festival alanına ulaşıyordu.
Daha önce de kar festivalinde benzer başarıya tanıklık etmiştim…
Vali Ali Çelik’in başında bulunduğu genç ve yönetim biliminin tüm inceliklerine hakim kadrosu yana başarmış; bu kez işi bir adım da ileri götürmüş, bölgenin halaylarının hepsini de öğrenmiş…
Biz saat 9:30 gibi sahaya girdik…
Alanda toplanan ve %85-90’ı 20-30’lu yaşlarda olan binlerce genç ayrıldığımız saat 18:00’e kadar durmazsınız dans etti, halay çekti.
O denli ki davula birisi tokmak vursa el ele tutuşup hala çekmeye başlıyorlar…
HALAYA KATILINCA
Bir ara halaya beni de kattılar, bir genç anında küçük parmağımı kapıp yanına çekti ve ayak hareketlerimi nasıl yapmam gerektiğini bir çırpıda anlatıp öğretti.
Türkünün ortasına geldiğimizde ben de onlarla aynı ayak hareketini yapıyor ve koreografide bir aksaklığa yol açmıyordum; benim için müthiş bir keyifti…
Halaydan bir adım geriye çıktığımda orta yaşı biraz geçmiş bir kişinin kaşları çatık izlediğini fark ettim.
Oysa kötü de oynamamıştım.
Yanına yaklaşıp çok öfkeli baktığını söylediğimde “Haklısın bunlara kızıyorum” diyerek gençleri gösterdi.
“İŞLERİ GÜÇLERİ HALAY ÇEKMEK”
Bu arada adının Musa Karaman olduğunu, Hakkari’nin Ördekli Köyü’nde çiftçilikle geçindiğini de belirtip ekledi:
“O kadar arazi var çalıştıracak adam yok, bunlar daha önce de birilerinin peşinde halay çekiyordu, bugün de burada yine halaydılar. Eğelenip, gezelim derdindeler. Paranın havadan yağdığını sanıyorlar…”
Yanımızda duran iki genç bu tepkiye kahkaha atarken, Van’dan geldiklerini belirtti.
“KÜRTÇE DESEN KÜRTÇE DEĞİL”
Biraz ilerde adının Salih olduğunu belirten bir başka orta yaş üstündeki kişinin de yüzü asıktı; nedenini sorduğumda sahnede tanınmış bir Kürtçe şarkı söyleyen sanatçıyı gösterdi:
“Bu hangi dilde söylüyor? Kürtçe desen Kürtçe değil, Türkçe desen Türkçe değil; Arapça, Farsça her birini içine karıştırmış; ne dediğini Vallah anlamıyorum…”
Çevresinde birkaç kişi de kendisini desteklerken, orta bölümde oynamamakta olan gençlerin böyle bir derdi yoktu, onlar şevk içinde halaylarını çekiyordu…
POŞULU GENÇ İLE POLİS MEMURU KADIN KOL KOLA
Halay çekerken yanındakinin kim olduğunun da onlar için bir önemi yoktu; önemli olan birlikte kol kola girip eğlenmekten öte dertleri yoktu.
Biri boynuna poşusunu sarmış, diğeri yerel kıyafetini giymiş, ikisinin arasında da polis kıyafetiyle bir kadın polis memuru el ele tutuşmuş müziğin ritminde halayda eksiksiz aynı ayağı atıyordu…
Sanki asırlardır bekledikleri bir özlemin hıncını çıkarıyorlardı…
BAKAN VE VALİ DE HALAYDA
O sırada ileride bir hareketlilik oldu İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya doğrudan alana geldi…
Daha sahaya girdiğinde de gençlerle el ele tutuşup halaya başladı…
Bakan, Vali, siyasetçi, belediye başkanı aklınıza kim gelirse halay çekiyor, birbirlerine mutluluk içinde bakıyordu…
Bakan Yerlikaya ile halaydan çıkınca karşı karşıya kaldık, elimden tutup kendisine ayrılan çadıra davet etti.
Karşılaştığı tablodan çok mutluydu…
Terörün bölgede çok büyük gerileme içinde olduğuna vurgu yaptı.
Yakında bazı yeni adımların atılacağını da bu aşamada kayda geçirdi.
Anladığım kadarıyla daha toplum odaklı bir proje başlatacaklar.
Bakan Yerlikaya, Hakkari Valisi Ali Çelik’e dışarıda karşılaştığı tablonun güzelliğinden söz ederken, Cilo Festin tamamen bölgedeki insanların katkısı ve Valiliğin koordinesinde yapıldığını öğrendiğinde de şaşırdı…
Benzer programların artması gerektiğine vurgu yaparken Kültür ve Turizm Bakanlığı ile de koordine içinde bu tür etkinliklerin yapılması gerektiğinin altını çizdi…
Gençlerin çok sayıda bulunması, onlardan ilgi görmesi, birlikte halay çekmiş olması oldukça mutlu etmişti.
Hatta o denli ki Cilo Festivalinin açılış konuşmasını yaptıktan sonra da eşi ile gençlerin arasına girip halay çekti.
PÜSKÜLLÜ BELA
Cilo’da Sat Gölü çevresinde dün herkes eğleniyordu.
İki gün devam eden Festivalde kar kütleleri arasında gündüz 34 dereceyi gece ise 10 derecenin altını gören dağ havasında çadırda kalmanın da büyük bölümü keyfini çıkarıyordu.
Festivalde sahne alan sanatçı Buray’ın sahnedeki şarkısı da geçmişin durum özeti gibiydi:
“Sen sevda mısın yoksa yalan dolan/ Püsküllü belam olup derde salan/ Var bir yaşanmamışlık sanki özünde/ Benim içimde uhde kalan…”