Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        ANLATISINA göre bilgisayarında oynadığı PUBG’un etkisinde kalmış…

        Sadece bilgisayar oyunlarında değil, uzaya yönelik bazı filmlerde de aşına olduğumuz çenesinden ileri doğru uzayan dalgıç başlığını andıran bir başlık…

        Eline bıçak ve balta alıp, üzerine geçirdiği çelik yeleğin göğsüne de cep telefonunu bağlayıp canlı yayına geçmiş.

        Eskişehir Tepebaşı Camii önünde oturanlar ile Uluönder tramvay durağında beklemekte olanlara saldırmış; 5 kişiyi yaralamış.

        Sabah haberlerinde görevine gitmekte olan bir polisin son anda durumu fark edip 18 yaşındaki A.K. isimli saldırganı yakaladığından söz ediliyordu.

        Akşam saatlerindeki haberlerde de A.K.’nın İfadesinde PUBG adlı bilgisayar oyunundan etkilendiğini söylediğinden bahsediliyor, çıkarıldığı mahkemede de tutuklandığından söz ediliyordu.

        Bu yaşa gelmiş bir genç bilgisayar oyunundan bu denli etkilenir mi?

        Yani sorun bilgisayar oyununu oynamış olması mıdır?

        O zaman bu oyunu oynayan bütün çocuklardan aynı davranışta bulunmaları beklenmez mi?

        Eğer aynı oyunu oynayan diğer çocuklarda böyle bir etki yaratmadıysa o zaman gerisinde başka bir neden aramak gerekmiyor mu?

        KİMLİK KAYNAŞMASI SORUNU

        Sorularımı kişilik özellikleri ve değerlendirmesi ile çocuk psikolojisi dallarında uzmanlaşmış Türkiye’nin önde gelen iki bilim insanına Prof. Dr. Ferhunde Öktem ve Prof. Dr. Nebi Sümer’e yönelttim.

        Her ikisi de haberlerde olayı izlemiş, yazılanları okumuş…

        Teşhisi ikisinin de aynı oldu:

        “Yine meselenin patolojik yönüne bakılmıyor. Oysa bu genç kimlik kaynaşmasında sorun yaşıyor…”

        Aktardıklarına göre ergenlik veya erken dönemlerinde ortaya çıkarmış.

        Bazılarında ise hastalıklı bir hal alırmış…

        Prof. Dr. Ferhunde Öktem söze “olaya körün fili tarif etmesi gibi yaklaşılıyor” diye girip devamını getirdi:

        “Olay çok boyutlu. Geçmişte haftada bir sinemaya gidilir, onların içinde de rastgele en çok bir kez şiddet içerikli filme rastlanırdı. Şimdi ise günde 3-4 dizi izliyor; hepsi de şiddet içerikli. Çünkü şiddet ve cinsellik en güçlü duygu aracı, ikisi konulunca başka duygu inşa etmeye uğraş kalmıyor. Şiddet de bu yaştaki gençleri etkiliyor. Kimlik kaynaşmasına yol açıyor.”

        DELİ FİŞEK ÇİZGİLİ KUMAŞI PATLATTI…

        Merhum Cüneyt Arkın’ın başrolde olduğu 40 yıl önce çekilen Deli Fişek filmi üzerinde çalışması olmuş.

        Prof. Dr. Öktem, Deli Fişek filminin kahramanının çizgili bir takımı vardı; o tarihte çizgili kumaş satışında patlama oldu” örneğini verdi.

        Ergenlik çağındaki gençlerin kimliğin temel nesnesi için gereksinim ihtiyacı duyduklarına da vurgu yaptı, soruna tek başına bilgisayar oyununun nedeni olarak bakmamak gerektiğini belirtip ekledi:

        “Gençlerin bir oyun alanı, toplanıp enerjilerini doğru yöne sevk edecekleri spor sahaları yok. Var olanlar da yasaklanıyor. Böyle olunca evde bilgisayarın başında şiddet içeren filmlere başvuruyor; şiddet şiddeti doğuruyor.”

        RUH HASTASI ROL MODELLER

        Maske takıp, çelik yelek giydikten sonra elinde bıçak ve balta ile önüne gelen A.K de eyleme geçmeden önce yayınladığı “manifesto” adını verdiği yazıda rol modellerini seçerken, saldırgan olanlara olan hayranlığını gizlememiş…

        “Günümüzün azizleri” diye söz ettiği, hayranlığını sergilediği Anders Behring Breivik, Brenton Yarrant, Stephen Paddock, Timothy McVeigh birçok insanın ölümüne neden olmuş ruh sağlığı bozuk kimlikler…

        Hatırlanırsa Breivik, Norveç’in II. Dünya Savaşı sonrası gördüğü en büyük katliamında Başkent Oslo’da bomba patlatıp 8 kişiyi öldürdükten sonra, Utoya Adası’ndaki İşçi Partisi gençlik kampını basıp, aralarında bir Türk kızının da olduğu 77 kişiyi silahla tarayıp öldürmüştü.

        Diğerleri de benzer eylemde bulunanlardı.

        MESELE OYUNDA DEĞİL

        Bu kadar insanı katleden katil kişilere özenmesine neden olan tek başına bilgisayar oyunu olabilir mi?

        Prof. Dr. Nebi Sümer, “Elbette ki olamaz; patolojiye bakılmıyor” diye söze girdi.

        Bu kişinin bilgisayar oyunu oynamayıp, bir romandan, filmden, veya herhangi kitaptan da etkilenip aynı eylemi yapabileceğini belirtip devamını getirdi:

        “Ergenlik veya erken dönem kontrol becerisinin en düşük olduğu dönemlerdir. Bu çağda kendisine model arar. Bilgisayar oyunu olmasa bir başka yerde kendisine model bulurdu. Burada bir kimlik kaynaşması sorununun olduğu görülüyor. Bu sorunda, bireysel kimlik ile sosyal veya siyasal kimlik iç içe geçiyor. Aidiyet, kimlik kaynaşmasında sorun yaşıyor. Maskeyi takıp benzemek istediği kimlikle özdeş hale geliyor. Asıl mesele oyunda değil, bu kişinin sorunlu olduğunu görmekte…”

        YÜKLEME HATASI TEKRARI

        Suçu hemen bilgisayar oyununa yüklemenin, bir başka benzer soruna çözüm üretmeyeceğini de belirtip devam etti:

        “Burada da yükleme hatası var. Genelde bunu yapıyoruz, bir kaza oluyor anında suçu şoföre yüklüyoruz. Oysa kazaya tekerin iyi sıkılmayan vidaları veya yanlış takılan tekeri de yol açmış olabilir. Oysa burada patolojik bir durum var. Bireysel kimliği sorunlu şekilde bir kalıbı alıp kullanmaya başlamış.”

        Son dönem sosyal medya araçlarında şiddet görsellerinin öne çıktığını da anımsattı.

        Bunun şiddeti, öfkeyi arttırdığını da belirtip şu önemli veriyi paylaştı:

        “Yaptığımız son araştırma bize önemli bir veri sundu. Pandemi döneminde aynı araştırmayı yapmıştık. O zaman en üst gelir seviyesinde olanla, en alt gelir seviyesinde olanlar arasında saldırganlık farkı çok düşüktü. Ama bugün iki kattan fazla artış olmuş. Kutuplaşma etkisi azalmış, depresyona ve şiddete dönüşmüş…”

        GÖRELİ YOKSULLUK ETKİSİ

        Aktardığına göre Nisan 2021’de %25 dilimdeki alt gelir grubu ile en üst gelir grubundaki saldırganlık oranları arasında fark %5 iken, bugün %13’e yükselmiş.

        “Buna tek başına bilgisayar oyunlarının neden olduğunu kimse söyleyemez” anımsatmasında bulunurken, “Göreli yoksulluğun payının yüksek olduğunu” belirtti.

        Buna göre geçmişte alamayacak durumdaydı ama görmediği için özenmiyor veya canı çekmiyordu.

        Bugün ise gördüğünü alamamış olmanın getirdiği “haksızlığa uğradığını düşünme, öfke, kıskançlık ve düşmanlık” yaşanıyor…

        BİR KİŞİ KONUŞMUŞ OLSAYDI…

        Benzer olayların önüne geçmek için bilgisayar oyunlarını yasaklamadan önce yapılması gereken daha önemli işler olduğunun da altını çizen Prof. Dr. Sümer, şu öneride bulundu:

        “Aktarıldığına göre bir kahveye gidip bir kenarda bıçakla oynuyormuş. Kahvecinin veya o kahveye gidenlerin bunu fark edip, arkadaşlık kapsamında konuşması bir engel getirebilirdi. Okulda öğretmen, evde de aile olumsuzluğunu görmeli ve ön almalı. Komşuluk, arkadaşlık, dostluk olmazsa saldırgan toplum ortaya çıkar. Öyle bir hale geldi ki apartmanda dahi kimse kimseyle selamlaşmıyor.”

        Yaşanan olaya benzer yüzlerce vakayla karşılaşmış, çözüm üretmiş iki bilim insanının yaklaşımı net.

        Sorun bilgisayarda değil, onu yasaklamak sorunu çözmenin çaresi değil, tam tersine tetikleyicisi…

        Sorun patolojide, yani tanı koymakta...

        Doğru tanı konulmayınca da tedavi yerine, sorunu tetikliyor.

        Bu hastalık da şiddeti bulaştırıyor…