Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Pandemi ile birlikte dijital hayata çok mu hızlı geçiş yaptık?

        Kişisel teknolojinin hayatımızı pek çok açıdan daha kolay ve elverişli kıldığı şüphesiz. Hele ki şu pandemi günlerinde büyükannelerimiz bile dijitalle buluştu. Görüntülü telefonlarla birbirimizin hatırını sorar olduk. Fakat bu gelişmenin bir bedeli var: hiçbir zaman tamamen fişten çekilmeyen kablolu bir dünyada yaşamak bize nelere mal oluyor kendimize bir soralım. Bu sırf 7 gün 24 saat cep telefonları, mesajlar ve e-postalar sayesinde ulaşılabilir olma meselesi değil ki bu bile tek başına yeterli.

        Yaklaşık 2 ay ev-ofis çalıştık ve sabahtan akşama kadar bilgisayarların karşısında zaman geçirdik. İşte iken en azından bir kahve molası, bir yemek molası derken kendimizi teknolojiden az da olsa ayırabiliyorduk. Ama evde nerdeyse bu da imkansız hale geldi. Sürekli olarak bu aletlerin ışığına maruz kalmak beyin faaliyetlerinizi uyarır: yatmadan evvel cep telefonlarınızı kontrol etmenin uykuya dalmayı zorlaştırmasının da nedeni budur. Elektronik bir aletin mavi ışığı uyku hormonu melatoninin salınmasını önler. Bunun yanında sürekli cep telefonu gibi aletlerden gelen çalma, mesaj mail geldi sesleri yine zararlı. 2011 yılında yapılan uluslararası bir çalışmaya göre cep telefonlarının yakınında uyuyan kişilerin %20’sinin haftada en az birkaç gece telefonunun çalması, gelen mesaj veya e-postalar yüzünden sık uyanıyor.

        Şimdi fiziksel izolasyon kurallarına biraz da olsa esneklik getirildi. Öncesinde evde ofis havasında çalışırken şimdi güzel havanın tadını çıkarmak için bilgisayarınızı kaptığınız gibi bir açık alanda oturup çalışmak daha zevkli gelecek. Ama burada bir tehlike daha var. Bilgisayar gibi ağır bir aleti taşımak veya düzgün pozisyonda olmadan saatlerce bilgisayar başında çalışmak boyun ağrıları, baş ağrıları ve ciddi halsizliğe yol açabilir. Nerdeyse her 5-6 dakikada bir cep telefonumuzu kontrol ettiğimizi biliyor muydunuz? Ya masa başında çalıştığımız saatlerin yaklaşık üçte birini maillerimizi kontrol ederek geçirdiğimizi? Aslında şu bir gerçek; elektronik posta kutumuza mesaj geldiğini bildiren sesler dikkat dağıtıcı olduğu kadar strese de yol açıyor. Beynimizin, zihnimizin bu teknoloji stresinden uzaklaşması ve biraz mola vermesi gerekiyor. Bunun için de en ideali her 2 saatte bir yarım saat de olsa bilgisayar ve cep telefonunuzu kapatmanız, ha tabii televizyonunuzu da… Daha kolayını da söyleyebilirim. Benim önerim işten sonra en az birkaç saat cep telefonunuzdaki elektronik posta hesabınızı dondurabilir veya devre dışı bırakabilirsiniz. Dijital zehirlenmeden korunmak için telefon ve bilgisayarınızdan kurtulup kendinizi doğaya atın ve stres atan yürüyüş reçetesine başlayın. Attığınız adımların zihinsel ve fiziksel olarak karşılığını alacaksınız.

        STRES ATAN DOĞA YÜRÜYÜŞ REÇETESİ

        Biliyorum kışın rehavetinden yeni kurtuldunuz, evde oturmaktan yorgunsunuz ve hareket edecek gücünüz yok gibi. Kendinizi yorgun hissettiğiniz zaman büyük ihtimalle en son yapmak isteyeceğiniz şey egzersizdir. Çoğu insan bitkinlik hissettiği zaman kendini fiziksel olarak zorlamamakla kendine iyilik yaptığını düşünür. Fakat aslında egzersiz kısa vadede enerjinizi kamçılamanıza yardım eder. Evet, egzersiz yaparak enerji harcamanın enerjinizi arttırabileceği düşüncesi mantıksız görünebilir ama bu fizyolojik açıdan gayet anlamlıdır.

        Egzersiz yapmadığınız ve saatlerce masa başında hareketsiz kaldığınızda solunum, kalp hızınız ve kan dolaşımınız yavaşlar. Beyne ve vücuda daha az oksijen ve besin maddesi taşınır, metabolizma yavaşlar. Hızlıca esnemeye ve uyuklama dürtüsüyle savaşmaya başlarsınız. Egzersiz ile birlikte kalp ve solunum hızınız artar, vücut ısınız yükselir ve kanınız daha hızlı akarak bedeninizdeki hücrelere hayati önemdeki oksijeni ve besin maddelerini taşır. Metabolizmanız da hızlanır, bu da kan dolaşımınızı daha da hızlandırarak beyninize ve kaslarınıza daha fazla oksijenin ulaşmasını böylece enerji seviyenizin yükselmesini sağlar. Ne kadar çok egzersiz yaparsanız vücudunuz o kadar enerji üreten hücreleri yani mitokondrilerin üretimini artırır, bu da egzersiz sırasında ve sonrasında daha çok enerji üretilmesini sağlar.

        En azından haftada 4 defa 20 dakikalık yürüyüşlerle başlayın. Yürüyüş oldukça düşük yoğunlukta bir egzersizdir. Güneşten D vitamini almak ve doğada zaman geçirme hissi için bir parkta veya yeşil bir alanda yürümeniz en iyisidir. Yoğun spor yapmamak şartı ile mümkünse sabahları yürüyüş egzersizi öneriyorum, çünkü sabah egzersiz yapanların bu aktiviteyi iptal etme ihtimali daha az oluyor. Formunuz daha iyi hale geldikçe akciğerlerinizin kapasitesi ve kalp damar sağlığınız daha iyi hale gelir oksijen beyninize ve kan dolaşımınıza daha iyi ulaşacak, bu da kendinizi daha uyanık, enerjik ve yola çıkmaya hazır hissetmenize yardım edecektir.

        Üstelik egzersiz beyin fonksiyonlarınız ve ruh haliniz için de faydalıdır. Beyne giden kan akışını, oksijeni ve besin maddelerini arttırır ve Alzheimer ve diğer bunama risklerini azaltır.

        Daha kısa vadede dikkatinizi, odaklanmanızı, öğrenme yetinizi ve belleğinizi daha iyi hale getirerek verimliliğinizi de arttırabilir. Düzenli aerobik egzersizi yapmak kaygıyı ve depresyonu da hafifletir.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ