Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar 'Pınar Erbaş ile Söz Sende', bugün saat 23.00'te Habertürk'te başlayacak

        Pınar Erbaş, Habertürk Gazetesi'nin hafta sonu ekleri servisinde staj yapıyordu. Henüz öğrenciydi ama bundan fazlası olduğunu hissettiren bir hali vardı. Yaptığı röportajlarla daha önceden gazetecilik deneyimi olduğu algısı oluşturuyordu...

        Takdir ettiğim en belirgin özelliklerinden biri de sabah 9, akşam 18 mesaisinin dışına taşan bir çalışma zihniyetine sahip olmasıydı. Servise; ilk o gelir, en son o çıkardı.

        Hal böyle olunca kendini geliştirmesi uzun sürmedi. Günün sonunda SHOW TV Ana Haber Bülteni'nin sunucusu oldu. Haberleri; muhabirlik aşkı ve deneyimiyle sunmasının sonuçlarını alması da uzun sürmedi.

        Şimdi de Habertürk'te adını taşıyan programla SHOW TV Ana Haber sunuculuğunun yanına yeni bir pencere açtı; 'Pınar Erbaş ile Söz Sende'...

        Haberin güvenilir ismi Pınar Erbaş, gündeme dair, cesur ve samimi bir programla bundan böyle Habertürk ekranlarında da izleyicilerle buluşacak... 'Pınar Erbaş ile Söz Sende; pazar günleri, her hafta gündemde olan konuları ve gündem yaratan konukları ekrana taşıyacak. Pınar Erbaş, konuklarına; herkesin aklından geçenleri, merak edilenleri ve hiç konuşulmayanları soracak, hiçbir yerde duyulmamış, en samimi ve en net cevapları arayacak.

        Bunu da; sanat, spor, müzik, dünyasının ünlü isimleri, bilim insanları, popüler kültürün fenomenleri ya da herkesin ilgisini çeken gündem olaylarının hiç tanımadığımız karakterleriyle yapacak.

        'Pınar Erbaş ile Söz Sende'nin masasında bugünden itibaren her Pazar, saat 23.00’te Habertürk ekranlarında gündeme dair her konu konuşulacak...

        Farklı konular ve cesur konuklarıyla 'Pınar Erbaş ile Söz Sende'nin ilk hafta konukları;

        Kızılcık Şerbeti dizisinin başarılı oyuncusu Feyza Civelek

        İnternete yüklediği videolarla yıldızı parlayan Gökhan Ünver. Sosyal medya fenomeni mi yoksa komedyen mi?

        Türkiye’de astrolojinin önde gelen isimlerinden Öner Döşer’den 2024 tahminleri…

        Uzm. Psikolog Gökhan Çınar uyarıyor; aile içi iletişimsizlik çocukları nasıl etkiliyor?

        Z kuşağı şimdi de borsada! İş insanı Özlem Denizmen değerlendiriyor.

        Sadece şarkılarıyla değil, tarzıyla da çok konuşulan müzisyen Kalben

        REKLAM

        Pınar Erbaş, Habertürk HT Stüdyo'da konuğum olarak ‘Pınar Erbaş ile Söz Sende’ ve kendisiyle ilgili sorularımı cevapladı.

        "OLUR, BEN BU İŞİ YAPARIM DEDİM"

        • Bugün Habertürk’te yeni bir programa başlıyorsun, hayırlı olsun. ‘Pınar Erbaş ile Söz Sende’…

        Çok teşekkür ederim. Yeni bir program yeni bir heyecan… Açıkçası ben de çok çok heyecanlıyım. Bir yandan da çok mutluyum. Biliyorsun ki haber sunuyorum, şimdi bambaşka bir formatta bambaşka bir şekilde seyirci karşısına çıkacağım. Biz, ister istemez çok fazla haber odaklıyız. Tabii ki şartlar da bunu gerektiriyordu ama beri yandan da akıp giden başka bir gündem de var. Bu işin sporu da var kültür - sanatı da var. Ülkemizin pek çok dinamiği, o alanlarda da konuşulacak çok konu var. Evet, haber devam ediyor ama bir yandan da bu meseleleri bu konuları ele alacağımız bir program yapacağız. O yüzden çok mutluyum.

        • Çok iyi olmuş… Bu alanda büyük bir eksiklik tamamlanmış olacak. Teklif geldiği zaman ne hissettin ve nasıl bir hazırlık süreci geçirdin?

        Teklif geldiğinde ve programın konseptinden bahsettiklerinde hemen bir aşinalık hissettim. Çok uzun yıllar Habertürk Gazetesi’nin hafta sonu eklerinde çalışıyordum. Seninle beraber çalışıyorduk… Dolayısıyla bana orada yaptığım röportajları konu itibarıyla bu sefer sanki televizyonda yapacağım gibi geldi. O yüzden bir yakınlık duydum ve “Olur, ben bu işi yaparım” dedim.

        • Evet, hiç de yabancı olduğun bir konu değil…

        Yabancı değilim. Böyle de konuşuyorum ama inşallah programda da iyi olur. İyi yaparım demek istemedim, elimden geleni yaparım ama hiç bilmediğim bir alan da değil… Hiç bilmediğim konularda konuşuyor da değilim. Zaten öyle bir şey doğru da olmazdı. Daha önce pratiğini yaptığım, az çok bildiğim camialardaki isimlerin konuk olarak geleceği ya da benim de ilgimi çeken farklı farklı meseleleri de bu sefer gerçekten ana mesele olarak ele alabileceğim bir program olacak. O yüzden de çok mutlu oldum.

        REKLAM

        • Konukların her iş dalından kişiler olacak değil mi?

        Tabii… Sanat camiası, spor, bazen toplumsal meseleler… Aslında biz o hafta neyi konuştuysak neyi tartıştıysak, eşimizle dostumuzla neyi konuştuysak ‘Pınar Erbaş ile Söz Sende’de onu göreceğiz. Aslında haftanın bir panoraması gibi düşünebiliriz… Mesela şöyle düşünelim; bizim voleybolcu kızlarımız… Aslında sabah akşam onları konuşmamız gerekiyor. Haberlerde tabii ki veriyoruz, çok gururlanıyoruz çok mutlu oluyoruz. Keza sosyal medyada da duygumuzu dile getiriyoruz ama sanki daha çok konuşmak gerekiyor. Pek çok konu için de aynı şey geçerli.

        • Ve başka yönlerini de bilmek istiyoruz.

        Evet, gençlere rol model olarak göstermemiz gerekiyor değil mi? O zaman daha çok tanıtmamız gerekiyor. O zaman medyada daha çok yer almaları gerekiyor. Kesinlikle bunu düşünüyorum. Dolayısıyla bu program, yeni açılan bir mecra olacak.

        • Örneğin Melissa Vargas’ın en son hangi filmi izlediğini, hangi kitabı okuduğunu ya da hangi yemeği sevdiğini merak ediyorum.

        Evet, insani yönlerini bilelim ki daha da tanınır olsunlar. Daha da insanların aklında Melissa Vargas dendiğinde insanlar, tak diye kişiliğini de hissetsinler, duysunlar ya da akıllarına gelsin. Çok haklısın… Bunun için de sadece spor için konuşmuyorum. Kimi zaman bir şehir hayatı, ülkede aynı şekilde iyi gelişmeler de var ve bunları aslında bizim daha fazla konuşmamız ve dile getirmemiz lazım. Ya da kötü giden kangren olmuş bir meseleyi de masaya yatırmamız lazım. Haber dinamiğinin içerisinde çok iyi insan hikâyeleri de var. Onları da daha fazla açmamız ve ortaya çıkarmamız lazım. Bunun için ne yapabiliriz? Böyle bir format oluşturabiliriz. Burada amacımız salt net bir konuyu konuşalım, eli yüzü düzgün bir şekilde konuşalım, çok sapmadan, insanları çok sıkmadan konuşalım, dinamik olsun. Çünkü takdir edersin ki hakikaten günümüzde kimse kimseyi 15 dakika bile dinlemiyor. Baktığında videoların süresi 1 dakika zaten. Bu bir tesadüf değil ki. Yok, vakit yok ya da insanların konsantrasyonu zaten o kadar.

        "O DA BÜYÜK BİR SORUMLULUK"

        REKLAM

        • Öyle ama belki içerik açısından o kadarı veriliyordur. Daha fazlası verilse belki daha fazlası izlenecektir… ‘Pınar Erbaş ile Söz Sende’yi biraz daha açabilir misin?

        Her hafta farklı konuklarımla çok farklı olacak. Farklı dallardan, farklı isimleri programda buluşturacağız. Gerçekten çok iyi bir ekiple çalışıyorum. Her hafta buna dikkat ederek bu şekilde yol alacağız. Ünlüler de olacak, akademisyenler de…

        • Örneğin; bir bakkal amcanın hikâyesi, çok değerli ve ilginç olabilir. O kişiler de konuğun olacak mı?

        Evet, ‘Yurdum insanı’ diyoruz ya, aslında esas hikâyeler o şekilde ortaya çıkıyor. Bu çok yakınlarda bir kızımız hastanede temizlik işçisi olarak çalışırken tıp bölümünü kazandı. Bence şahane... Dolayısıyla illa ünlü olacak diye kıstas asla yok. Aslında cevherleri bulmak, onları ortaya çıkarmak ya da tırnak içinde ‘bizim ünlü yapmamızı’ tercih ederim.

        REKLAM

        • Gerçekten başarıya ulaşmış insanların hayat hikâyeleri her zaman merak edilir…

        Biz hep içimizden birini seviyoruz. İçimizden biri olduğunda daha empati kuruyoruz, bize yakın geldiği zaman daha benimsiyoruz.

        • ‘Pınar Erbaş ile Söz Sende’nin kariyerine nasıl bir etkisi olmasını umuyorsun?

        11 senedir haber sunuyorum. Sen beni o kadar iyi tanıyorsun ki… Arkadaşlarım, eşim, dostum hep “Ne kadar samimisin. Hep güleçsin, eğlencelisin” gibi şeyler söylerler. Ben de hep, “Ekranda konuştuğumuz meseleleri şu an bu masada konuşsak ben yine ciddileşirim” derim. Ben orada rol yapmıyorum, konuştuğum ve anlattığım şeyler zaten buna müsait. Orada ben farklı biri olamam ki… Zaten psikolojiniz el vermez ama şimdi kariyerime ya da insanların belki bakış açısına şöyle bir etkisi olabilir. Program, belki beni daha tanımalarına vesile olur. Benden de bir şeyler belki katabilirim. Kariyerim açısından her zaman program yapmak çok önemli. Daha kendiniz olabildiğiniz alanlar oluyor. Çünkü ister istemez onun bir çerçevesi var ve olması da gerekiyor. Çok büyük bir ekiple çalışıyorsunuz ve aslında siz hep bir vesilesiniz. Sunuyorsunuz ama aslında “Aman hiçbir şeye zeval getirmeyeyim, aman bütün ekibin o gayreti o takdiri aynı şekilde ekrana geçsin” gibi bir isteğiniz ve çabanız oluyor. O da büyük bir sorumluluk. Şimdi sunacağım programdaysa belki daha kendimden bir şeyler katabilirim belki daha inisiyatif alabilirim. “Rezil olursam, ben rezil olurum” gibi bir durumla daha rahat edebileceğiniz belki daha rahat hissedebileceğiniz bir atmosfer oluyor. Bu da ister istemez insanların sizi daha çok tanımasını sağlıyor.

        REKLAM

        • Ana dalının yanına kariyerine yeni bir pencere daha açması da heyecan ve şevk vericidir zaten değil mi?

        Evet, heyecan veriyor… Daha çok çalışıyor olmak da heyecan veriyor. Hatta benim artık sadece haftada bir gün iznim var. O da izin sayılmaz, programa hazırlık oluyor. İnan ki daha çok çalışmak da bana heyecan veriyor.

        • Ben seni eskiden beri tanıdığım için izin düşünmeyeceğini biliyorum. Sen oldum olası çok çalışkan bir kızdın...

        Çok teşekkür ederim. Bazen ben de şaşırıyorum, “Acaba neden?” diye… Bazen bu kadar çok çalıştığın zaman derler ya “Kendi içindeki o hezeyanları dinlememek için bir şeyden mi kaçıyorsun?” diye… Hayır, ben çalışırken kendimi çok mutlu hissediyorum.

        "İŞİN SIRRI; NEREDE OLDUĞUNU BİLMEK VE ÇALIŞMAK"

        • Gazete döneminde görüyordum, hep çalışıyordun...

        Orada bir tane tip vardı… Sürekli bir şeyler yapıyor. Herkes çıkmış; ben orada duruyordum ama çok zevk alıyordum. Hâlâ da öyle…

        • Bazı insanların ayakta durma, hayata tutunma nedeni çalışmaktır.

        Çok haklısın… Bende de öyle. O yüzden artık iznim tek güne indi.

        REKLAM

        • Bir anekdot anlatayım; çok ünlü bir iş adamını bir gün kendisine ait alışveriş merkezinde gördüm. Orda çalışanları kontrol ediyordu. Çağırıp “Burası neden ıslak? Burası neden böyle?” diye soruyordu. Tanışıyorduk, gittim yanına, “Ağabey, şu yaşına kadar çok çalıştın, çok da paran var. Nedir bu çalışma aşkı?” dedim. “Yok, ben çalışmazsam ertesi gün ölürüm” dedi.

        Motivasyonunu o şekilde sağlıyor. Bir de şu da oluyor tabii. Bu biraz hassas bir denge. Orada herkese karışıyor ya, o da ister istemez oluyordur. Onun oradaki elemanları toplayacak bir müdürü elbet de vardır ama ona bırakmıyor, kendisi yapıyor. O çok sıkıntılı bir durum. Onu bazen ben de kendimde hissediyorum ve hemen frenlemeye çalışıyorum. “Bunlar senin işin değil” ya da “İnsanların işine burnunu sokma be kızım” durumu oluyor ama duramıyor demek ki insan.

        • Bence o aslında işine burnunu sokma durumu değil, yapılan işin mükemmel olma arzusu…

        Ya da belki şöyle de olabilir; bazen bu konuda kendime çok kızıyorum ama bazen de diyorum ki “Mesleğe nasıl başladım? Kaset çözüp, onu yapıp bunu yapıp, her aşamasında en az 6 - 7 ay geçirdiğim için bana bu sektördeki herhangi bir iş, her ne yaparsam yapayım yabancı gelmiyor.” Dolayısıyla onun en başlangıç aşamasından en bitiş aşamasına kadar yolu da bildiği için o yoldaki her alana karışma hakkını insan sanki kendinde buluyor. Ben de duramıyorum. Bazen de “Acaba çok mu kontrolcüyüm” diyorum…

        • Kaset deşifre etmekten ana haber bülteni sunuculuğuna ve adına yapılan bir programa. Bu başarının sırrı nedir?

        Beni başarılı bulduğun için çok teşekkür ediyorum.

        REKLAM

        • Senin kariyerinin bütün gelişimini gördüğüm için biliyorum. Okuyucularımız, İzleyicilerimiz de bilsin...

        Teşekkür ederim. “Stajyer olarak girdiğim yerde şu an ana haber sunuyorum ama bu şöyle bir şey; buraya geldiğimde - sen en büyük şahitsin - buraya girmedim, aslında yapıştım. Stajyerken kimse de “Gel” demiyordu, ben geliyordum. Staj dönemim bitiyordu, hiç önemli değil, ben devam ediyordum. “Aaa, bu geliyor bir şekilde”, Aaa, toplantıya da girdi. Hayırdır” derken hakikaten başından beri hangi sektörde çalışmak istediğimi hangi sektörde iyi olabileceğimi, bana uygun olan iş dallarının hangileri olabileceğini keşfetmiştim. Bence bu önemli. Gençlerimiz kendilerini tanıyıp, nerede başarılı olabileceklerini bilirlerse daha ön plana çıkabilir. Çalışmayı da seviyorum ya, üniversiteye kapak attığım gibi Habertürk’e hemen mail göndermiştim. Gazete henüz yeni kurulmuştu; “Merhaba, gazeteniz yeni kuruldu, bence yeni kurulan gazetedeki en büyük ihtiyaç stajyerdir” yazmıştım. Buraya girişim aynen bu şekildeydi.. Ondan sonra gayret göstere göstere devam ettim. Bilirsin bu sektörde başlarda işin maddiyatı çok azdır, çok geriden gelir. Böyle bir atmosferde motivasyonunuzu yerinde tutmak da zor ama yola devam etmek için o gayreti göstermek gerekiyor. İşin sırrı; galiba nerede olmak istediğini bilmek, çalışmak ve gerçekten çalışmak, çalışmak…

        "İNSANLAR, GENELDE BANA BİR ŞEYLER ANLATIR"

        • Stajyer arkadaşlarıma hep söylerim; “Sebat edeceksiniz, çalışkan olacaksınız, kendinizi geliştireceksiniz sonra bir dönem gelecek ki sıçrarsınız. İşin doğası budur.”

        Evet, işin doğası bu zaten ama artısı da şu olabilir belki… O zamanlar da öyle düşünüyordum. Sonuçta iş hayatında pek çok insanla çalışıyorsun, iyisi de var, kötüsü de... Seni arka plana almak isteyen de var, senin önünü açmak isteyen de var. Her zaman oldu, her sektörde var ama bence bizim sektörün şöyle bir avantajı var; haberi yapıyorsun, editör kontrolünden geçiyor ama ne kadar kırparsa kırpsın, senin iyiliğine, kötülüğüne fark etmez, onu sen yapıyorsun, senin isminle çıkıyor. O zaman, eğer iyi bir iş çıkarıyorsan çok da gölgede kalmıyor. Senin ayağına çelme takmak isteyenler olabilir ama bu sektörde sana ait bir alan var. Haberse senin isminle çıkıyor, ekrandaysan zaten sen çıkıyorsun. İşte o zaman sanki kendi işinin patronuymuş gibi hissediyorsun. En azından yaptığım işler bana öyle bir hissiyat verdi. O yüzden eğer iyiysen, yolun açık olabiliyor.

        REKLAM

        • Uzun yıllardır bu işi yapıyorsun, çekirdekten yetiştin, edindiğin bilgilerin ve deneyimlerin mutlaka ‘Pınar Erbaş ile Söz Sende’ye etkisi olacaktır. En çok hangi bilgilerin ve deneyimlerin yansıyacağını düşünüyorsun?

        Röportajlar yaparken şunu çok hissediyordum; bir kere ben röportaj yapmaya öylesine “Haydi gideyim röportaj yapayım” diye gitmiyordum. “Acaba ne söyleteyim? Acaba ne çıksın? Acaba nereden yol alayım?” düşünceleriyle gidiyordum. Baştan kafamda kurgusunu yapıyor, sonra gidip röportajımı yapıyordum. Tabii gazete röportajı olduğu için aralara geçiş soruları sorup karşı tarafı sakinleştirip sonra ‘dan’ diye esas sorunuzu açığa çıkarabiliyorsunuz. Televizyonda çok öyle bir şey olmayacak biliyorum. Avantajım şu olabilir, ben kendimde hep onu hissederim. İnsanlar genelde bana bir şeyler anlatır. Bu, benim hayatımda da çok var.

        • İnsanlar sana bir şey anlatır değil, sen insanlara anlattırıyorsun.

        Çok iyi tanımasam da birini, gelir ve çok özel bir sırrını bile bazen bana söyler ve ben, “Bunu benimle neden paylaştı?” diye düşünürüm. Sonra da “Galiba söylettiriyorum, galiba anlattırıyorum ya da öyle hissediyor karşımdaki gibi hissederim” diye düşünürüm. Röportaj yaparken öyle hissediyordum, en azından öyle bir çıkarımım vardı. Burada da sanki her ne konuşmak istiyorsam orada karşı tarafa kaçamak cevaplar verdirtmeden ya da kaçamak cevaplar vermesine müsaade etmeden ana konuya, ana hissiyatında açığa çıkararak ortaya eli yüzü düzgün bir sohbet çıkacak diye umut ediyorum.

        • Kariyerinde bugüne kadar edindiğin en önemli öğreti ne oldu?

        Bu yaşımda şunu söyleyebilirim; kariyerime ilk başladığımda asla böyle düşünmüyordum. Benim çalışmakla ilgili bir takıntım var, çalışmayı çok seviyorum. Hayat enerjim gibi ama aileniz, arkadaşlarınız, akıp giden bir hayat var ve esas hayat da orası. Dolayısıyla edindiğim en önemli çıkarım; “Evet, çalışmanız çok iyi olsun, elinizden gelen her şeyi yapın ama hiçbir zaman o eşinizi, dostunuzu bırakmayın. Bazı günler vardır ya bizim için gecesi gündüzü yok, bazı düğünleri kaçırabilirsiniz. Kaçırmayacaksınız işte, orada olacaksınız. Çünkü esas doğru yer orası.

        REKLAM

        • Zamanla bir denge kuruyorsun. O beceriye sahip olmak için de belli bir zamanın geçmesi gerekiyor.

        Çok keskin bir çizgiyle, “Hayır, orada olacağım, orada olmam gerekiyor” deyip işi hiçbir zaman aksatmadım.

        • İkisini dengeliyorsun, işi de orayı da aksatmıyorsun. Onun dengesini kurmayı öğrendikten sonra zaten her şey yolunda gidiyor.

        Dolayısıyla şimdi ben baktığımda etrafıma yine herkes çok çalışıyor. Ne zaman ki bir arkadaşımla bir buçuk senedir görüşmemişiz. Hep çok çalışıyor. O zaman; "Önemli değil, yarım saat buraya vakit ayırman lazım, o zaman senin performansın da artacak, buna da güven" diye onu uyarasım geliyor.

        • Özel hayatı aksatmak işe olumsuz yansır…

        Yansır. Beslenemezsiniz ki... Vardır ya öyle, kitap okumaya, film izlemeye vakti yok. Eee nereden besleniyorsunuz o zaman? Bu sefer teker hep aynı dönüyor.

        "FİLENİN SULTANLARI EVİME GELSİN"

        • Mutlaka sana gelen bütün konuklar çok özel olacaktır ama biliyoruz ki hepimizin gönlünde bir aslan yatıyor. Senin ille de konuğum olsun dediğin biri var mı? Örneğin, Filenin Sultanları…

        Filenin Sultanları… Hepsi evime de gelsinler. Başımla berber, her yerde onları ağırlamak isterim. Nerede isterlerse orada ağırlamak isterim. Sabah kahvaltıya, akşam da akşam yemeğine gelsinler.

        REKLAM

        • Sana gelirlerse beni de çağır.

        Orada zaten bayağı bir karşılama yaparız. Benim de o kadar çok etrafımda görüşmek isteyenler, tanışmak isteyenler var ki.

        • Umarım yeterince değer vermişizdir, veriyoruzdur. Bazen düşünüyorum; “Acaba Filenin Sultanları’na gerçekten hak ettikleri değeri yeterince veriyor muyuz?” diye. “Çok alkışlıyoruz ama takdir etmekte eksik kalıyor muyuz?” diye hep düşünüyorum. Zira çok büyük bir başarı elde ettiler.

        İçimiz titredi. Benim o kadar gözlerim doldu ki… Bizi o kadar uzun süre o kadar motive ettiler ki… Dolayısıyla, onlara çok şey borçluyuz. Şimdi konuşurken bile çok heyecanlanıyorum, çok iyi cümle kuramayabilirim. Bir de; “Allah’ım hak ettikleri şeyleri söylüyor muyum acaba?” hissiyatı var. Sanki bir eksiklik var gibi… Biraz da yıpratmaya çalışanlar da oldu ya, belki onunla da alakalı olabilir. “İnşallah görmüyorlardır, inşallah okumuyorlardır” dedik… Başkası adına utanmak vardır ya, onu da hissettik. Alkıştan ellerimiz kopacak kadar büyük bir başarı sundular…

        REKLAM

        • Japonya maçında bir set verdiler, “Nasıl verirler?” dedim. Sonra kendi kendime “Yuh Mehmet, kızlar zaten hep kazanıyor, bir set de versinler. Ne olacak?” dedim.

        O da nazarlık olsun. Beli de taktiktir. Kızlar, işini biliyordur. Kızlar her türlü ne yapmaları gerektiğini biliyordur.

        • Gerçekten heykelleri dikilecek kızlar… Eda’nınki dikiliyor.

        Evet, hepsi ayrı ayrı muhteşemler.

        • Başka söylemek istediğin neler vardır?

        Çok teşekkür ediyorum çok keyifli bir sohbet oldu. İnşallah benim programımda da böyle keyifli sohbetler olacak.

        • Olur tabii... Çalışkanlığın ve deneyiminle üstesinden gelirsin. Tekrar hayırlı olsun…

        Şunu söylemek isterim; bir seçimi atlattık ve önümüzde bir seçim daha var. Çok da uzun zamandır ben bunu kendimde de hissediyorum. Eşimle, dostumla sohbetimde her yerde doğal olarak bu konular var. Yurt dışına gidersiniz bazen belediye başkanlarını bile tanımazlar, tanımaları da gerekmiyor belki onu da bilemiyorum. Yaşadığımız ülkeye de bağlı. Bazen başbakanlarını bilmezler gerçekten… Dolayısıyla biz ister istemez ülke olarak siyasete ağırlık veriyoruz. Çünkü aileler toplandığında da o masada mutlaka bir ülke kurtarılır ya. Öyleyiz, bizim yapımız bu ama şunu unutuyoruz bazen; az önce dedim ya çok çalışmak lazım evet, önemli ama asıl olan hayat gibi bir şeyden de bahsettim. Akıp giden düzen içerisinde bizim sevinmeye de ihtiyacımız var ve bu ayıp da değil. Gerçekten kendimizi iyi hissetmek ayıp değil. O hale geldik. Çünkü öyle oluyor. Bir şey yazıyorsunuz, bir mutluluktan bahsediyorsunuz, “Ülkede bu kadar şey olurken…” diyorlar. “Tamam var, farkındayım, anlıyorum, hak veriyorum ama bu bir hayat ya biraz da nefes alabilirim gibi.” Bu alanların açılması adına, sadece siyasi olarak konuştuğumuz konuları, ele aldığımız konuların arka planında bazen o kadar şu sosyal dinamiği konuşsak, oraya da bir yansıması olacak ve orası da düzelecek gibi bir denklem var. Bizim belki esas sokaktaki konuları ele almamız ve o gündelik hayatın içerisinde belki de basit gibi gözüken anlaşmazlıkları ortaya çıkarıp temelden başlamamız, işe temeli kazıyarak başlamamız önemli. Bu yüzden çok heyecanlıyım. Bunları konuşabileceğim. Hayatın farklı yönleri, klişe bir şeydir ama aslında esas yönlerini de durumları da konuşabileceğimiz yine böyle bize birazcık daha enerji verebilecek, motivasyon verebilecek, kimi zaman oturup o konuyu da düşündürtecek bir alanın içerisinde olmak, alanı yönetecek olmak bana çok heyecan veriyor.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ