Güzel bir barış için her iki taraf diğerinin hakkına saygı duymalı
Kutlu Esendemir, politik psikiyatr Prof. Dr. Doğan Şahin'le barış sürecini ve toplumsal ruh sağlığımızı konuştu
GAZETE HABERTÜRK / Kutlu ESENDEMİR
TÜRKİYE, 30 yıldır pek çok canını, değerini yitirdiği Kürt sorununu aşmak için tarihi adımlar atıyor. Devlet ve hükümet, uzun bir süredir, “çözüm süreci” olarak nitelenen barış arayışlarında yoğun bir efor tüketiyor. PKK lideri Öcalan’ın “Silahlar sussun, siyaset konuşsun” mesajının ardından, barış umutları ilk kez bu kadar yeşermiş durumda. Kanlı süreçlere nokta koyup toplum barış sürecine hazırlanırken; örneğin İngiltere IRA sorununu çözerken, İspanya ETA ile müzakere ederken öne çıkan bilim dalı politik psikiyatriydi. Prof. Dr. Doğan Şahin, Türkiye’nin önde gelen politik psikiyatrlarından ve İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi. Prof. Dr. Şahin’le barış sürecini ve toplumsal ruh sağlığımızı konuştuk.
* Öcalan görüşmeleri ve bunun kamuoyuna yansımaları konusunda politik psikiyatristler sürece dahil oluyor mu?
- Bildiğim kadarıyla Başbakanlığa bağlı Türk Politik Psikoloji Merkezi konuyla ilişkili. Vamık Volkan’la bazı görüşmeler olmuş ama süreci doğrudan yönlendirdiği izlenimini almadım. Velhasıl bazı görüşmeler yapılmış olabilir ama sürecin yönetilmesiyle ilgili düzenli bir danışmanlık alınmadığı izlenimindeyim.
* Bu gibi durumlarda müzakerecilere ve belirleyici aktörlere öncelikle ne önerilir?
- Yürütülecek barış görüşmeleri ile ilgili olarak evrensel öneme sahip kimi özelliklerden bahsedebiliriz. Bunların en başında samimiyet ve karşılıklı güven verme gelir.
* Samimiyetten kastınız nedir?
- Barış için barışı isteme arzusunun varlığıdır. İnsanları öldürerek, düşmanlık yaratarak bir politika izlemenin yanlış olduğunu idrak etmektir. Yapılan şeylerden, insanları öldürmüş olmaktan dolayı duyulan üzüntüdür. Böyle bir bakışla değil de, başka hesapların bir gereği olarak barış isteniyorsa, kalıcı ve güzel bir barış elde edilemez. Mesela bir taraf başkanlık, diğer taraf da özgürlüğüne kavuşmak istediği için anlaşma yapılıyorsa; evet silahlar susabilir ama gerçek bir barış çıkmaz.
* “Güzel barış”tan ne anlaşılmalı?
- Adil, insanların içinde rahat ve huzurlu olacağı, mutluluk duyacağı bir ortamı sağlayacak barışa, “güzel barış” diyoruz. Bu konuda en önemli şey, niyet ve hem iki tarafın, hem de konuyla ilgili herkesin diğerlerine ve onların haklarına duyduğu samimi saygıdır. Diyelim ki devlet, “Uzayan bu savaş yıpratıcı oldu. Ciddi bir harcamaya yol açıyor. Ortadoğu’da savaş olasılığı artıyor. Suriye ile ilişkiler bozuldu. İran’a ABD müdahalesi gündemde. İç barışı sağlayalım” gibi rasyonel gerekçeler dolayısıyla değil de bunlardan daha çok, “Yıllarca inkâr ettiğimiz kimlik ve temel insan haklarını teslim edelim” diye barış istiyorsa gerçek ve güzel bir barış için iyi bir temel olabilir.
* Ya örgüt açısından?
- PKK açısından silahlı mücadeleyle bundan fazla sonuç alınamayacağı görüldüğü, mevcut koşullarda anlaşmanın daha kazançlı olacağı için değil de siyasi talepleri için insanları ölüme ve öldürmeye yollamanın insani ve etik yanlışlığı idrak edildiği için barış isteniyorsa kalıcı ve güzel bir barış için daha fazla umutlu olunabilir. Barış isteminde ne kadar çok insani gerekçe, ne kadar az politik kaygı varsa, o kadar çok umutlu olunabilir.
* Toplum, bu çalışmalarda nasıl rahatlatılabilir?
- Hem görüşen iki tarafın birbirine güven duyması, hem de toplumun süreçle ilgili kaygılarının olmaması ve sürece aktif olarak katılımlarının sağlanmasının olmazsa olmaz koşullarından biri şeffaflık. Barış olacaksa hepimiz birbirimizle ve kendi içimizde öteki gördüklerimizle barışırsak olacak. Dolayısıyla barış sürecine olabildiğinde daha geniş kesimlerin etkili olarak katılımlarını sağlayacak kanalların yaratılması gerekir. Bu bağlamda temsilcileri hükümet tarafından değil de çeşitli toplumsal yapılar, sivil toplum örgütleri tarafından seçilmiş, bir sürü uzmanlık komisyonu olan, bir “Barış Meclisi” yararlı olabilir
*“Çözüm süreci” olarak nitelenen ve kalıcı barışı arayan adımların toplumsal yansımasında sorunlar görüyor musunuz?
- Evet, önemli sıkıntılar var ve halledilmesi de çok kolay görünmüyor. Yıllarca birbirlerine düşman edilmeye çalışılmış iki topluluk bir çırpıda sarmaş dolaş olamayacaklardır. Güvensizlik sadece örgütler ve yetkililer arasında değil, halklar arasında da vardır.
* Bu nasıl aşılacak?
- Güvensizliği özenle ve sabırla çözmek için, bu güvensizliklere de anlayışla yaklaşmak ve olabilirliğini kabul etmek gerekir. Bizim kültürümüzdeki acelecilik, isteklerimizin hemen olmasını istemek ve zorluklarla, engellerle karşılaştığımızda hemen köprüleri atmak, birilerini suçlamak, reddedici olmak gibi özelliklere karşı bu süreçte çok dikkatli olmak gerekir. Anlayışlılığın, süreçle ilgili kaygıları olan vatandaşlardan da esirgenmemesi ve onlara anlaşıldıklarının hissettirilmesi gerekir.
* Ne yapılması gerekiyor?
- Süreçle ilgili kaygıları olan kesimlerin rahatsızlıklarını dile getirmelerinden rahatsız olmamak, tam tersine herkesin kendilerini ifade etmeleri için yüreklendirilmeleri zorunlu. Bugün toplumsal barış içinde yaşamıyorsak, bunun en önemli nedenlerinden biri de iktidarda olanların, zayıfları bağırıp çağırıp susturmuş olmalarıdır.
* Bu süreçte liderlerin çok sert söylemleri olduğunu görüyoruz.
- Maalesef sadece bu konuda değil, ayrı düşünülen her durumda böyle. Bizim kültürümüzde farklılıklar, düşmanlık nedeni olarak sunuluyor. Bir düşünce tarzının hatalı olduğunu göstermenin tek yolu, o tarzda düşünenlerin, “vatan haini”, “düşman” olduğunu anlatmakmış gibi davranılıyor. Bu sadece siyasi parti liderleri arasında böyle değil. Farklı düşünmeler düşmanlıkla karşılandığı için de farklılıklar gelişmiyor, düşünce iklimimiz son derece kıt ayrışmalar biçiminde şekilleniyor.
‘Bireyin kendine güveni azalınca bunu giderecek bir şeyin peşine düşer’
* Barışın önüne engel olarak çıkan milliyetçilik kavramı, psikiyatride nasıl karşılığını buluyor?
- Kendi ulusunun, kendi etnik grubunun diğerlerinden daha üstün olduğunu ve aynı zamanda diğerlerinin aşağılık olduğunu iddia etmek ve buna inanmak pek sağlıklı bir ruh hali değildir. İnsanların da toplulukların da kendileriyle, olduklarını düşündükleri şeylerle ilgili gurur duymaya ve beğenilmeye ihtiyaçları vardır. Bireyler için de, topluluklar için de narsisistik gereksinimler evrenseldir. Ancak birey kendine güveni azaldıkça dışarıda bu güvensizliği giderecek o kadar çok büyük bir şey yaratmak durumunda kalır.
* Neden?
- Çünkü bir kişi kendini ne kadar az beğeniyorsa bu beğeni için o kadar çok grup narsisizmine gereksinim duyar. Bir toplum narsisistik olarak ne kadar yaralı, kaygılı ve güvensizse narsisistik büyüklenme ihtiyacı o kadar çok artar. Grup narsisizmi grubun yaralı, yetersiz saygınlığı için kendi değerlerini yüceltme ve ötekilerini aşağılama ihtiyacı ile hareket eder.
‘İngiltere ve İspanya önce güven ilişkisi kurdu’
* İngiltere’nin IRA, İspanya’nın ETA ile yürüttüğü müzakere ve barış arayışlarında politik psikiyatrinin katkısı nasıl açıklanabilir?
- Yürütülen çalışmalarda başta güven ilişkisinin kurulması, sağlamlaştırılması ve bunun toplumsal olarak yayılması sağlandı. Bunu uzun yıllar süren çatışmalar ve kayıplar dolayısıyla gelişen düşmanlık duygusunun zayıflatılması ve olumlu duyguların geliştirilmesi izledi. Daha sonra sıra çatışmalar dolayısıyla birbirlerine kötü duygular besleyen karşıt grupların barıştırılması ve her bireyin kendi içinde diğeriyle barışabilmesi için yapılacak işlerin belirlenmesine geldi. Yaşanan travmalara bağlı yaraların sarılması, bu çatışmalara bağlı, ruhsal ve bedensel hasar görmüş kişilerin tedavi edilmesi, huzura ve topluma yeniden kazandırılması yine politik psikiyatrinin öncelikli başlıklarıydı.
* İngiltere ve İspanya’da yürütülen psikiyatri politikalarında farklılıklar nelerdi?
- İspanya, İngiltere’nin tecrübesinden ve görüşmeleri yürüten kişilerden de bizzat çok yararlandığı için daha az hata yaptı. Özellikle güven ilişkisinin kurulmasında İngiltere’deki hatalara düşülmedi.
* Bu iki ülkede toplum, barış sürecine adapte olurken ne tür sıkıntılar yaşadı?
- İrlanda’da yaşanan olayların yol açtığı travmalar ve kayıpların boyutu bizimle kıyaslandığında çok çok az. Hayatını kaybeden insan sayısı cumhuriyetin ilk yıllarındaki ayaklanmalardaki kayıpları hariç tuttuğumuzda bile on katından daha az. İrlanda’da yaşanan zorlukların bizimle uyuşmayan yanları var.
* Ne gibi?
- Mesela önemli meselelerden biri İngiltere’den adaya getirilip yerleştirilmiş İskoçyalılarla ilgili. Diğer mesele İngiltere ile İrlandalıların çoğunluğu arasındaki mezhep farklılığı ve İrlandalıların kendi aralarındaki mezhep çatışmaları. Bizde en önemli sorunlardan biri kimlik inkârıydı ama orada hiçbir zaman yaşanmadı. İngiltere İrlandalılara hiçbir zaman, “Siz aslında Katolik değilsiniz, kendinizi öyle sanıyorsunuz” demedi. Dolayısıyla orada yaşanan sorunlarla bizde yaşanacak sorunlar aynı değil.
* İspanya ile daha çok benzeyen yanımız var gibi.
- Evet. Orada da askeri diktatörlükten sonra, Basklıların kimliklerinin inkârı ve Basklılara yapılan baskıların artmasıyla şiddetlenen bir ayrılıkçı hareket var. Ve onlar da bizdeki gibi daha barış sürecinin başında sayılırlar.
‘Bölgede milyonlarca travma mağduru insan var’
* Türkiye’de bölgedeki çatışma ortamından etkilenen postravmatik stres bozukluğu yaşayan 4 milyonu aşkın kişi olduğunu belirtmiştiniz.
- Maalesef bu konuda da bir çalışma yok. Bu insanlar yıllardır kaderleriyle baş başa bırakılmış durumdalar. Kendi inisiyatifleriyle tedavi arayışına girerlerse başka ama onun dışında sistematik bir çözüm arayışı söz konusu değil.
* 40 yıldır süren çatışma ortamının ardından, ruhları yaralı milyonlar, nasıl tedavi edilebilir?
- Türkiye’de rahatsız olduğunu bilmeyen, bilse bile tedaviye gitmeyen, tedavi için başvursa da tedavi edilemeyen, milyonlarca travma mağduru insan var. Çatışma bölgesinde doğmuş büyümüş, milyonlar yanında, milyonlarca sivil ve resmi görevli bölgede çatışma ortamında yaşamış. Tüm kişilerin sağaltılması çok büyük bir ekibi ve yatırımı gerektirir. Bunun için büyük illerde ücretsiz hizmet verecek tedavi merkezlerinin açılması gerekiyor.
* Kandil Dağı’ndaki militanlar, mektup götüren heyetten LeMan Dergisi istemiş. Bu sizce nasıl bir ruh halinin yansıması?
- Nasıl bir ruh hali ile istemiş olduklarını bilemem ama orada da bir rahatlama olduğunu gösteriyor olabilir.