Türkiye'de AIDS'li sayısında artış!
Vakaların yüzde 70'i erkek...
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Rezan Harman, AIDS’in, HIV etkeni nedeniyle insanlarda bağışıklık sisteminin çökmesine yol açan bulaşıcı bir hastalık olduğunu söyledi.
Dr. Harman, “1 Aralık Dünya AIDS Günü” dolayısıyla yaptığı açıklamada, “İlk olarak 1981 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde Haiti’den gelen göçmenlerde hastalık tablosu görülmüş ve Human Immunodeficiency Virus (HIV) 1985 yılında tanımlanmıştır” dedi.
AIDS’in, İngilizce Acquired Immune Deficiency Syndrome (Edinilmiş Bağışıklık Eksikliği Sendromu) kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltma olduğunu anımsatan Dr. Harman “HIV enfeksiyonunun patogenezi (bir hastalığın kaynağı ve gelişmesi sırasında organizmada meydana gelen değişiklikler bütünü) çok yönlü ve çok basamaklıdır. Hastalık ilk genç homoseksüel erkeklerde görülmüş daha sonra biseksüel erkekler ile kadınlara daha sonra bebeklere geçerek yayılmıştır” dedi.
TÜRKİYE’DE DURUM
Türkiye’de vaka sayısının en fazla 15-49 yaş arasında olduğunu ve vakaların yüzde 70’ine yakınını erkeklerin oluşturduğunu anlatan Dr. Harman, “Bu vakaların yaklaşık yüzde 50’si heteroseksüel cinsel temas, yüzde 10’u damar içi uyuşturucu kullanımı, yüzde 10’unu da homoseksüel cinsel temas oluşturmaktadır. Sağlık Bakanlığı 2013 verilerine göre, Türkiye’de toplam 6.802 HIV/AIDS hastası bulunduğu bilinmektedir” diye konuştu.
“Türkiye’de, kesin olmamakla birlikte genel izlenim HIV enfeksiyonuna tanı konmada gecikme olduğu yönündedir” diyen Dr. Harman, “Erken tanı ve buna bağlı olarak erken tedavinin, HIV enfeksiyonunun seyri üzerine olumlu etkileri olduğu bilinmektedir. Her ülkenin risk gruplarını, bulaş kaynaklarını ve HIV prevalansını (belirli bir nüfusta, belirli bir zaman dilimi içerisinde, çalışma kapsamında yer alan, belirli bir hastalık veya hastalıklara sahip tüm olguların oranı) gözeterek, ulusal bir tarama stratejisi belirlemesi gerekir. Hedefe yönelik sürveyans (hastalıklara ait verilerin düzenli olarak toplanması, bu verilerin analiz edilerek değerlendirilmesi ve ilgili birimlere dağıtılması işlemleri) çalışmaları ile doğru risk grupları belirlenip, taranarak enfekte olduğu halde henüz tanı konulamamış kişilere biran önce tanı konulması sağlanabilir. Gelişmiş ülkelerde daha önce riske dayalı tarama programları uygulanmaktayken, bu yöntemle enfekte kişilerin büyük bir bölümünün atlandığının gözlenmesi üzerine, hasta reddetmez ise sağlık merkezine başvuran herkese testin yapılması Amerika Birleşik Devletleri Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi tarafından önerilmektedir” şeklinde konuştu.
NE YAPILMALI?
Damar içi uyuşturucu bağımlıları ve eşleri, para karşılığı seks yapanlar, HIV ile enfekte kişilerin eşleri, homoseksüel erkekler, kendileri ya da eşleri son HIV testinden bu yana başka kişilerle cinsel ilişkiye girmiş olan heteroseksüeller gibi bazı risk gruplarında yer alan kişilerin, yıllık ya da daha sık aralıklarla test yaptırmalarının istenildiğine vurgu yapan Dr. Harman, “Hızlı HIV tarama testlerinin, özellikle HIV-1+2 antikor ve p24 antijenini içeren hızlı ’combo’ testlerinin, duyarlılık ve özgüllükleri; ELİSA testlerine yaklaşmaktadır. Ancak ülkemizde hızlı testlerin kullanımına ilişkin bir düzenleme yoktur” ifadelerini kullandı.
Standart uygulamada tarama için dördüncü kuşak ELİSA testlerinin tercih edilmesi gerektiğini, doğrulama için Western-blot (WB) testinin kullanıldığının altını çizen Dr. Harman, test sonuçları ile ilgili olarak şu bilgileri verdi:
“Test sonucu negatif olan kişi yakın zamanda riskli bir temas tanımlamıyorsa ve akut ya da ileri dönem HIV enfeksiyonu semptomu (hasta tarafından farkedilen, bir hastalık veya alışılmışın dışında bir durum nedeniyle vücut işlevlerinin veya hislerin normalden ayrılış hali) yoksa sonuç negatif değerlendirilir. Testin tekrarlanmasına ilişkin kararlar, risk durumu ya da karşılaşma/riskli ilişki öyküsüne göre verilir. Risk varsa ilk üç ay sonra testin tekrarlanması önerilir. Son derece nadir de olsa bazen antikor pozitifliği bir yıla kadar uzayabilmektedir. Semptomatik HIV/AIDS hastalarında ve primer HIV enfeksiyonu saptananlarda antiretroviral tedaviye hemen başlanması kabul edilmektedir.”
UYARI VE ÖNERİLER
“Cinsel temas sırasında en önemlisi prezervatif/kondom kullanımı olmadan cinsel ilişkiye girilmemesidir. Bulaş için HIV pozitif tek bir kişi ile temas yeterlidir” diyen Dr. Harman, cinsel temas sayısı arttıkça bulaş ihtimalinin arttığını kaydetti.
Birden fazla eşi olanlar, sık eş değiştirenler ve damar içi madde kullanımı olanlarla cinsel temasta bulunanlarda bulaş riskinin fazla olduğunu vurgulayan Dr. Harman, “Eğer korunmasız veya riskli cinsel temas oldu ise hemen bir sağlık merkezine gidip sadece HIV değil, diğer hastalıklar yönünden de test yaptırılmalı (Hepatit B ve C). Bunun nedeni, sizde öncesinde hastalık olup olmadığını anlamaktır” uyarısını yaptı.
Doktor, hemşire, ebe, hasta bakıcı, temizlik personeli ve benzeri sağlık personeline seslenen Dr. Harman, sözlerini şöyle sürdürdü:
“HIV pozitif hastanızın ya da evde bakım verdiğiniz ya da baktığınız HIV pozitif yakınınızın kanlı iğnesi elinize battı, kanı gözünüze sıçradı veya HIV pozitif olduğunu bildiğiniz biriyle riski cinsel temasınız olduysa, hemen kanın bulaştığı deri, su ve sabunla, ağız ve burun ise suyla yıkanmalıdır.
İğne batması ile bulaşma riski, iğnenin büyüklüğüne (lümen çapı), üzerinde kan olup olmamasına ve ne kadar derine battığı ile ilişkilidir. Ayrıca HIV pozitif kişinin hastalığın hangi döneminde olduğu ve vücudundaki virüs miktarı da önemlidir. İğne batması ile size geçiş riski yaklaşık yüzde 0.2 - 0.5, ağzınıza veya gözünüze kan sıçramasıyla ise bu oran yaklaşık olarak yüzde 0.1 olarak bildirilmektedir.”
TEMAS SONRASI TEDAVİ
Temas sonrasında uygulanan proflaktik (koruyucu) tedavi konusuna değinen Dr. Harman, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu durumda proflaktik tedavi dediğimiz yani virüsle bulaş olduktan sonra, virüsün sizde hastalık oluşturmasını önlemek amacıyla vücudunuza yayılmadan erken aşamada virüsü yok ederek, hiç bulaşmamış gibi olmasını sağlamak için uygulanan tedavi protokolü uygulanır. Bu durumda tedaviye mümkün olan en kısa sürede, önerilen 1 saat içinde, başlamak gerekir. Toplam tedavi süresi 28 gündür.
Tedavide ilaç seçimi hastanın durumuna ve temasın şekline (iğne batması, göze kan sıçraması vs) göre Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanının kararına göre planlanır. Sizin tek yapmanız gereken, en kısa sürede uzman doktorunuza ulaşmak olmalıdır. Tedavi sonrası 6. hafta, 3. ay ve 6. ayda Anti HIV baktırmanız gerekir. Negatif çıkarsa tedaviden yarar gördüğünüzü ve virüsün size bulaşmadığını söyleyebiliriz.”