Parkinson belirtileri ve tedavisi!
Parkinsonun belirtileri arasında koku kaybı, koku almada azalma, uyku bozuklukları, özellikle canlı rüyalar ve kabızlık bulunuyor
Dr. Serkan Saka, Parkinson hastalığının erken teşhisi için çalışmalar yapıldığını belirterek, "Koku kaybı, koku almada azalma, uyku bozuklukları, özellikle canlı rüyalar ve kabızlık çok önemli. Hastayı bu evrede yakalayabilirsek eğer, en azından hareket bozuklukları aşamasına geçmeden önce hastaya erken dönemde tedaviye başlayabiliriz" dedi.
Parkinson hastalığının tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu söyleyen Manisa Devlet Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Serkan Saka, hastalığının farkında olmayanların bilinçlenmesi gerektiğini vurguladı.
İKİNCİ SIKLIKTA GÖRÜLÜYOR
Parkinson hastalığının beyinde nöron kaybıyla başladığına dikkat çeken Dr. Saka, "Nörodejeneretif hastalıklar içerisinde ikinci sıklıkta görülüyor. En sık görülen hastalık Alzheimer hastalığı. Alzheimer hastalığından sonra ikinci sıklıkta görülüyor. Fakat Alzheimer hastalığına göre daha iyi bir hastalık. Alzheimer'da tedavi şansı yok. Sadece yavaşlatabiliyoruz. Parkinson hastalığını tedavi edebiliyoruz. İyi tedavi ediyoruz. Sonuçları yüz güldürücü. Parkinson nedeniyle hasta ölmez. Tedavisi iyi yapılırsa 20, 30, 40 yıl yaşayabilir. Genellikle 55-60 yaş üzerinde başlıyor bu hastalık. 85 yaş üzerinde daha da artıyor. Yapılan çalışmalarda ülkemizde 100 bin ila 150 bin civarında Parkinson hastası olduğu tahmin ediliyor. Yalnız bu çalışmada çıkan sonuç, hastaların hemen hemen yarısı tedavi almıyor. Bu 200. yılında da farkındalığı arttırmak istiyoruz. Parkinson hastalığının ne olduğunu, bunun tedavi edilebilir olduğunu, tedaviyle iyi sonuçlar alındığını topluma duyurmak istiyoruz. Hastalar yanlış yerlerde dolaşabiliyor. Yanlış doktorlara gidebiliyor. Omuz ağrısı, sırt ağrısı, hareketlerde yavaşlama, bunun gibi belirtilerle başka hekimlere gidebiliyor" dedi.
KOKU KAYBI, UYKU BOZUKLUĞU VE KABIZLIK PARKİNSON HABERCİSİ
Parkinson hastalığının belirtileri hakkında bilgi veren Dr. Saka, dünya çapında da hastalığın erken teşhisi için çalışmalar yapıldığını belirterek, "En sık bulguları toplumun bildiği şekliyle elde titreme. Tek taraflı başlıyor. Daha sonra ilerleyen dönemlerde öbür tarafına geçebiliyor. Tüm vücudunda olabiliyor. Yine hareketlerinde yavaşlama, daha önce yapabildiği ince işleri yapamama, yazı yazamama, düğme ilikleyememe, düğmesini açamama, yatağından kalkamama, yatak içerisinde hareket edememe bunun gibi bulgularla hasta bize gelebiliyor. Hastalığın başlayabilmesi için beyindeki nöron kaybının yüzde 70-80'lere ulaşması gerekiyor. Ama bu seviyeye ulaşmadan önce de bulgular var. Son çalışmalar da bu erken dönemde yakalamaya yönelik. Koku kaybı, koku almada azalma, uyku bozuklukları, özellikle canlı rüyalar ve kabızlık çok önemli. Hastayı bu evrede yakalayabilirsek eğer, en azından hareket bozuklukları aşamasına geçmeden önce hastaya erken dönemde tedavi başlayabiliriz" diye konuştu.
55 YAŞINDAN SONRA DAHA ÇOK GÖRÜLÜYOR
Hastalığın genetik sebeplere bağlı olarak 55 yaşın altında da görülebildiğini söyleyen Saka, "Daha çok 55 yaşından sonra başlıyor. Ama 55 yaşın altında da başlayabiliyor. Yüzde 5 civarında 55 yaşın altında başlıyor. Bu erken başlangıçlar daha çok ailevi Parkinsonlar. Anne, baba, kardeşlerinde parkinson hastalığı varsa erken başlangıç olabilir. Bir de çok az bir formu var o da 20 yaşın altında başlıyor. O çok az görülüyor. Onda genetik bozukluklar ön planda" dedi.
PARKİNSON'UN TEDAVİSİ MÜMKÜN!
Hastalığın tedavisi için hasta uyumluluğunun önemli olduğunu vurgulayan Saka, "Dopamin diye bir madde var beynimizde. Hareketlerimizi sağlıyor bizim. Nöronlar öldüğü için bu madde yok bu hastalıkta. Biz tedaviyle bu dopamini koymaya çalışıyoruz. Bizim normalde beynimizde olan olayı biz ilaçlarla yapmaya çalışıyoruz. Tedavide hasta uyumu gerekiyor. Saatlik yapıyoruz bu tedaviyi. 08.00, 12.00, 16.00, 20.00, gece dozları oluyor. Çoklu bir tedavi. Başlangıçtan az başlayıp, sonra hastalık ilerleyince dozlarını arttırıyoruz, sıklaştırıyoruz" şeklinde konuştu.
Parkinson hastalığının mesleklerle bağlantısı olmadığını ancak boksörlerin risk grubu içerisinde yer aldığını kaydeden Saka, "Meslekle bağlayamayız. Boksörlerde risk var. Kafa travmasına bağlı boksörlerde Parkinson riski biraz fazla" ifadelerini kullandı.