Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Atatürk filminin yapımcısı Saner Ayar: Atatürk'ün insani tarafını da gösterdik ve Atatürk'ün özel hayatından da kesitler sunuldu - Magazin haberleri
        1

        Atatürk ile ilgili film çekmek, doğal olarak her sinemacının gerçekleşmesini arzuladığı rüyasıdır. Özellikle son 30 yılda birçok Atatürk filmi çekildi. Zaman zaman yabancı oyuncuların Atatürk’ü canlandıracağı filmler de gündeme geldi. Ne var ki ne çekilen filmler küresel pazarda yer bulabildi ne de küresel şöhrete sahip bir oyuncu Atatürk’ü canlandırdı.

        Küresel ölçekte izlenen bir Atatürk filmimizin olmaması içimizde ukde, sinemamızın yarası oldu.

        Lanistar Media yapımı ‘Atatürk 1881 - 1919’, içimizdeki ukdeyi söküp atacak, sinemamızın yarasına merhem olacak Atatürk ile ilgili bir yapım olarak 4 yıl önce gündeme geldiğinde büyük bir heyecan yarattı. Zira o yapım, küresel izlenme kapasitesine sahip Disney Plus'ta yayınlanacaktı. Ne var ki yaşanan o heyecan, yerini 2023'ün yaz aylarında hayal kırıklığına bıraktı. Çünkü Disney Plus, ‘Atatürk 1881 – 1919’u yayınlamaktan vazgeçti.

        Lanistar Media, bunun üzerine dizi olarak çekilen ‘Atatürk 1881 - 1919’u iki bölüm halinde sinema perdesine aktarmaya karar verdi.
        Saner Ayar ile Hakan Karamahmutoğlu’nun yapımcısı olduğu filmi Mehmet Ada Öztekin yönetti.

        Filmin ilk bölümü için yurt dışında gerçekleştirilecek olan galalar ve tanıtım çalışmaları terör örgütleri tarafından engellendi. Hatta film ekibi, ABD’nin Los Angeles şehrinde Yunus Emre Enstitüsü ile USC Annenberg İletişim ve Gazetecilik Okulu Kamu Diplomasisi Yüksek Lisans programına katıldıkları sırada 600 - 700 kişilik grubun saldırısına uğradı. Bunlardan dolayı bir hayli zor günler geçiren Saner Ayar'ın bir üzüntüsü ise filmin ilk bölümünün Türkiye'de beklenen ölçüde izlenmemesi.

        3 Kasım’da gösterime giren ilk bölüm; 1.611.591 kişi tarafından izlendi. En kapsamlı Atatürk filminin beklenen ölçüde izlenmemesinin nedenlerinden biri; pandemiyle başlayan süreçte gişelerde görülen genel düşüş olabilir. Bir diğer neden ise Disney Plus olayıyla birlikte filmin izleyicilerle buluşacağı alanla ilgili kafaların bir hayli karışması olabilir. Saner Ayar'a göre yine de bir Atatürk filmi daha çok izlenmeliydi / izlenmeli.

        İkinci bölüm ise izleyicilerle 5 Ocak’ta buluştu.
        Her iki bölüm, ayrıca 30 ülkede gösterime sunuldu / sunulacak.

        2

        ‘Atatürk 1881 - 1919’un ikinci bölümünde; 1915’ten başlayarak Çanakkale Savaşı’na ve 1919’a kadar süren süreçte yaşananlar yer alıyor.
        1915’te Gelibolu cephesinde büyük bir sınav veren Mustafa Kemal’in önünde başka savaşlar vardır. Doğu Cephesi’nde Ruslara, Suriye cephesinde ise İngilizlere karşı büyük bir mücadele verecek; sonunda I. Dünya Savaşı’nda savaş kaybetmeyen tek Osmanlı Subayı olarak tarihe geçecektir. Fakat tüm bu başarıların üstüne İstanbul’a döndüğünde kötü bir sürprizle karşılaşacaktır…

        3

        Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 100’üncü yılında projelendirilen, Cumhuriyet’in kuruluşunun 100’üncü yılında ise gösterime giren ‘Atatürk 1881 - 1919’un ortak yapımcılarından Saner Ayar, Habertürk’e verdiği röportajda ilk günden bugüne kadar olan süreçte yaşananlarla ilgili açıklamalarda bulundu.

        Saner Ayar, her sinemacının rüyasını gerçekleştirdiği için oldukça mutlu, ortaya çıkan filmle gururlu. Saldırıya uğradığı, ölüm tehditleri aldığı zor günleri geride bırakarak Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet'in kurulma dönemini de filme çekmeye hazırlanıyor.

        4
        5

        "CUMURİYET'İN 100'ÜNCÜ YILINA YAKIŞIR BİR ATATÜRK FİLMİ YAPALIM DEDİK"

        • 'Atatürk 1881 - 1919'un ikinci bölümü de gösterime girdi. Projenin ilk fikir olarak ortaya çıkmasından söz ederek başlayalım. Fikir nasıl oluştu? 
        Türkiye'de sektörümüzde olan herkesin hayali, bir Atatürk filmi yapmaktır; "Öyle bir Atatürk filmi yapalım ki bütün dünya bu filmi izlesin, dünya kalitesinde bir Atatürk filmi olsun"... Herkesin böyle bir hayali vardır. Ve bu birkaç defa da yapılmıştır, yapılmaya çalışılmıştır. Biz senarist arkadaşımla Atatürk'ün Samsun'a çıkışının 100'üncü yılında başka bir proje konuşurken; "Artık Atatürk filmini yapmak lâzım" dedim.  Senaristimiz; "Ama ben çok yoğunum" dedi. "Boş ver onları, gel bir ekip kuralım, sen Atatürk'ü yaz, Cumhuriyet'in 100'üncü yılına yakışacak bir Atatürk filmi yapalım" dedim. Derken hemen senaryolar yazıldı. Ve senaryo gerçekten harika çıktı. Senaryoyu HBO'ya gönderdik, incelediler. "Harika bir şey. Biz bunu yaparız ama siz bunu film olarak yazmışsınız, bunu bize 6 bölümlük dizi olarak verin. Çünkü biz filme bu bütçeleri veremeyiz" dediler. "Peki" dedik. Biz onu hemen 6 bölümlük diziye çevirdik. Tam görüşmeler devam ediyorken, dünyadaki strateji değişiklikleri nedeniyle HBO Türkiye'den ayrıldı. Biz o sırada 5 bin metrekare kapalı alanda bütün dekorları yapmışız. Örneğin sanat grubumuz; 3.500 tane şapka, bin adetin üzerinde ateş eden silah yapmış. Ve filmde kullanılacak diğer unsurlar... Bütçenin neredeyse % 65 - 70'ini harcamışız. Her şey hazır. O sırada Disney, "Biz bu projeyi kesinlikle istiyoruz" dedi.

        6

        "BU BOYUTTA BİR PRODÜKSİYON DAHA ÖNCE YAPILMADI"

        • Disney'e siz mi gittiniz yoksa onlar mı size geldi? 
        Zaten böyle bir proje yapılacağını biliyorlardı. Çok sık görüşüyorduk. Mehmet İçağasıoğlu ve Cenk Soner geldi; "Bu proje bizim" dediler. Ondan sonra hemen sözleşmeyi imzaladık ve sete çıktık. O süreçten sonra da bütün çekimler bitti. Çekimleri Makedonya ve Türkiye'de gerçekleştirdik. 11 şehirde, binlerce figürasyon kullanıldı. Gerçekten Türkiye'de bu boyutta bir prodüksiyon daha önce yapılmadı. Bu coğrafyada da çok az yapıldı. Ender yapılmış bir projedir. Aşağı yukarı başlangıç hikâyesi bu...

        7

        "FİLM İÇİN ÖZEL İPLİKLER ÜRETİLDİ"

        • İlk bölüm ve ikinci bölümü izlediğimizde şunu fark ettik ki, Atatürk hakkında en detaylı film. Böyle olması için özellikle neleri göz önünde bulundurdunuz?
        Bir defa ön hazırlık çalışmaları çok detaylı yapıldı. Orhan Çekiç hoca ve diğer danışmanlarımız, kostüm danışmanlarımız, askeri danışmanlarımız, tarih danışmanlarımız, dini danışmanlarımızla birlikte muazzam bir çalışma yapıldı. Ekip tarafından bin adede yakın kitap elden geçirildi. Sanat grubumuz acayip çalıştı. Şu detayı söyleyeyim; bütün kostümler için özel iplik üretildi. O iplikler dokutulup kumaş haline getirildi. Çünkü o dönemin üniformalarının o iplikten olması gerekiyordu. 6 hafta süreyle 7 kişilik bir ekip, bütün o kostümleri eskitti. Her şey en ince detayına kadar çalışıldı ve düşünüldü. Hatamız yok mu? Mutlaka vardır ama o hatalar minimumda tutulmak suretiyle, bugüne kadar bir sinema filminde yapılabilecek her şey burada yapıldı. Dünya kalitesinde... Yönetmenimiz Mehmet Ada Öztekin ve yapım ekibimiz muazzam çalıştı. Sanat grubumuz Hakan Yarkın, makyaj ekibimiz de öyle... Sadece Aras'ın gözündeki mavi rengin Atatürk'ün gözünün mavisi halinde olması için bu işi dünyada en iyi yapan ekip Los Angeles'tan buraya getirildi. Oyuncularımız uzun dersler aldı. Çünkü o dönemin bir Osmanlı subayı; ata çok iyi biniyor, birkaç dil konuşuyor, iyi dans ediyor. Ki Atatürk bunların içinde en üst noktada olanlarından biriydi. O nedenle Aras; günlerce dans, İngilizce, Fransızca, Almanca ve at binme dersleri aldı. Mutlaka ileride, bizim yaptığımızdan daha iyileri de yapılacaktır ve yapılmalıdır da... Lakin bu noktaya kadar muazzam bir ön hazırlık yapıldı. Zaten o ön hazırlık yapılmasa gördüğünüz sonucun bu olması mümkün değil. Bugün Çanakkale Savaşı'nın olduğu bölge ağaçlık. Çünkü oraya havadan tohumlar atılmış ve orası acayip bir ormanlık haline getirilmiş. Biz; oraya yakın ağaç olmayan bir bölgede çektik. Yüz kilometrenin üzerinde fünyeler döşendi. Kilometrelerce siperler kazdırdık. O çekim alanını gördüğünüzde zaten tüyleriniz diken diken oluyor. Çünkü o güne gidiyorsunuz. Sanki gerçekten o gün savaştaymışsınız gibi oluyor. Mesela, o ruha girebilmek için setteki şoförlerimiz dâhil herkes senaryoya, Çanakkale Savaşları'nda neler olduğuna hâkimdi. Çünkü Çanakkale Savaşları'nda ne olduğunu tam olarak bilemezseniz; o ruh, o duygu, o kimya ekrana ya da beyazperdeye yansımazdı. Çünkü Çanakkale Savaşları, gerçekten bizim Kurtuluş Savaşımız. Dünyadaki en kutsal savaşlardan biri.

        8

        "23 - 24 MİLYON DOLAR HARCADIK"

        • Bu kadar kapsamlı ve geniş çalışma sonucunda bütçe ne kadar oldu?
        Sony Pictures'ın Los Angeles'taki stüdyolarında bir gala yaptık. Orada benim de çok yakın dostum, hatta bazı projelerde birlikte çalıştığımız Christina Wayne de filmi izledi. Christina, aynı zamanda 'Breaking Bad'in de yapımcısı. "Bu 50 - 75 milyon dolar arasında bir bütçeyle yapılır" dedi. "Doğru" dedim... Bunu gerçekten Hollywood'da yapsaydık, bütçesi bu olurdu. Biz bütün prodüksiyona toplam 15 milyon dolar civarında bir yatırım yaptık. Bu yatırımı tabii ki ilk dönemde Disney karşıladı ama daha sonra biz onlara belirli bir bedel ödeyerek tüm hakları geri aldık. Sonra onun üzerine 7 milyon dolar civarında da bir pazarlama ve tanıtım bütçesi harcadık. İki bölümle birlikte 23 - 24 milyon dolarlara geldik.

        9

        "ATATÜRK'ÜN İNSANİ TARAFINI DA GÖSTEREN BİR FİLM OLDU"

        • Disney, başta yayınlamayı kabul etti, bütçeyi üstlendi. Sonra yayınlamaktan vazgeçti. Siz haklarını almak için para ödediniz. Manevi olarak da büyük zarara uğradınız. Bu zararın bir karşılığı olmadı mı? 
        O sözleşmeyi imzalarken hak sahibi Disney'di. IP hakkı ve telif hakları Disney'deydi. Biz de o hakları geri almak durumundaydık. O noktada konu Atatürk olunca, rakamlar teferruat haline geliyor. Çünkü onu almamız lâzımdı. İki tarafın da gerçekten olağanüstü yapıcı bir tavrı vardı. Konuşmamız çok da uzun sürmedi, yarım saat içinde her şey bitmişti ve anlaşmıştık.
        Disney, sadece 'Atatürk'ten vazgeçmedi. ABD harici, dünyada birçok ülkede hatta tamamında bütün içerikleri durdurma ve kendi platformundan kaldırma kararı aldı. Türkiye'den diğer kaldırdığı dizilerin ve filmlerin hiçbiri haber olmadı ama 'Atatürk' büyük haber oldu. Neden? Çünkü Atatürk...  Ulusal ve milli değerimiz. Kurucu babamız... O anlamda bizim için çok önemliydi. Böyle olunca da şöyle bir durum ortaya çıktı. Ya diğer içerikler gibi rafta duracaktık ya da biz o hakkı onlardan geri alacaktık. Açıkçası ne Mehmet'in ne de Cenk'in gönlü buna razı gelmedi ve "Bu eser rafta durursa, biz bununla yaşayamayız. Ne olur gelin, bir anlaşma yapalım ve bu anlaşmada sizin için hayatı kolaylaştıralım. Bu filmin bütün dünyaya erişiminin önündeki tüm engelleri kaldıralım" dediler. Sonuçta da bunu yaptık. Onlar; birinci filmde 70 dakikalık özel bir bölüm gösterdiler. Sonra da biz bütün Avrupa'da, Ortadoğu'da, Türkiye'de, Avustralya'da, Azerbaycan'da ve Türkiye Cumhuriyeti'nde filmi girdik. Bizim için en önemli şey, filmin önündeki bütün engelleri kaldırmaktı. Şimdi de bildiğiniz gibi ikinci filmimizi girdik. İkinci filmimiz, birinci filmden tamamen ayrı ve gerçekten dünya standardında. Bence dünyanın en iyi savaş filmlerinden biri. Aynı zamanda Atatürk'ün insani tarafını da gösteren bir film oldu. Bu anlamda da çok mutluyuz. Çok heyecanlıyız.

        10

        "MUAZZAM BİR SAVAŞ FİLMİ"

        • Film, masrafını çıkartabildi mi?
        Birinci bölümümüz, yaklaşık 1 milyon 700 bin kişi tarafından izlendi. Avrupa'da da pandemi döneminden sonra Türk filmleri arasında en çok izlenen film haline geldi. Açılışında da en çok izlenen filmdi, Hollywood filmleri dâhil... Maddi olarak karşıladı, orada bir sıkıntımız yok. Finansal olarak hiçbir sıkıntımız yok... Şöyle bir şey var. 80 milyon nüfuslu bir ülkede; "Atatürkçüyüm, Atatürk'ün ilkelerine, Kemalizm'e sahip çıkıyorum" diyen, bunu bir siyasi bayrak haline getiren ya da getirmeyen ama "Atatürk ortak değerimizdir!" diyen milyonlarca insan varken, bu kalitede bir Atatürk filminin bir milyon 700 bin kişi tarafından izlenmesi açıkçası bana üzüntü veriyor. Birinci bölümün 70 dakikası Fox TV'de gösterildi, bunu anlayabilirim ama ikinci bölümün performansı çok önemli. Bir de ikinci bölüm tamperaman olarak, dönem olarak muazzam bir savaş filmi. Muazzam bir Çanakkale anlatıyor. Bence her Türk vatandaşının, Atatürk'ü anlamak adına bu filmi izlemesi lâzım. 

        11

        "O YIL HİÇBİR LİSE MEZUN VEREMEDİ"

        • Filmde; Atatürk'ün şimdiye kadar hiçbir filminde görmediğimiz özel hayatından kesitler de var.
        İkinci bölümde Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım ile ilişkisini görüyoruz. Atatürk, gerçekten Zübeyde Hanım'a âşık. Öyle bir anne... Zübeyde Hanım ile birkaç yıl görüşmüyorlar. Zübeyde Hanım; İstanbul'dayken oğlunun öldüğü, haberlerini alıyor ve darmadağın oluyor. Onların ilk buluşmaları var, muazzam sahneler... Mesela, Çanakkale Savaşları'na giden 15'liler var. O sene Türkiye'deki hiçbir lise mezun veremedi. Çünkü lise mezunu olacak öğrencilerin tamamı orada şehit oldu. Ben bir Trabzonlu olarak Trabzon Lisesi'ni biliyorum. O dönemde bütün öğrencilerinin şehit olduğunu biliyorum. Onlar var. Rahmetli Atatürk'ün gerçekten ne büyük bir askeri deha olduğu var. Atatürk'ün ve onun arkadaşlarının ne büyük bir iş yaptıkları var.

        12

        "SAATLERCE ALKIŞLARDIM"

        • Samsun'a gidiş hikâyesini çoğu kişi belki de tam olarak bilmiyordur. Benim için ikinci bölümün en çarpıcı noktası orasıydı.
        Samsun'a gidişini zaten bütün arkadaşlarıyla hazırlıyor. Önceden herkesi doğru yerlere yerleştiriyor. Bunların hepsi birlikte alınmış kararlar. O emir yazısını alıyor ve sonrasında da o büyük operasyon başlıyor. Yani gerçekten birbirini çok seven, birbirini çok sayan, vatan sevgisiyle yanıp tutuşan muazzam bir ekibin hikâyesi... Mesela, Nuri Conker, Bitlis'te tuttuğu tepeyi bırakmayı reddedince - ki Atatürk geri çekilme emri vermiş - onu görevden alıyor. Ki Nuri Conker, rahmetli Atatürk'ün kardeşi gibi... Beraber 5 - 6 yaşlarından itibaren Selanik'te kaçıp denize gidiyorlar. Bütün Harbiye boyunca arkadaşı, Çanakkale'de hep yanında, Suriye'de, Trablusgarp'ta yanında ama görevden alıyor. Görevden aldıktan sonraki ilk buluşmalarında Nuri Conker Lahey'e, İkinci Katip Askeri Ataşe olarak giderken, "Ailen, çoluğun çocuğun, hepsi bana emanet" diyor. Gidip bizzat kendi uğurluyor. O dostluğu da orada görüyoruz. Muazzam bir askeri dehâ, Muazzam bir askeri erk var. Karar veriyor, emir veriyor, kim olursa olsun, emrine karşı gelene asla taviz vermiyor. Öteki taraftan o, onun dostu, arkadaşı; arkadaşlık ve dostluğun özel hayatta gerektirdiği her şeyi yapıyor. "Bize nasip oldu, biz yaptık" diye söylemiyorum ama bu filmi, özellikle de bu ikinci bölüm, Türkiye'de hangi yapım şirketi yapıyor olursa olsun, ben gidip en önden izler, izlediğimi de ayakta saatlerce alkışlardım.

        13

        "BUNUN İZLENMESİ LÂZIM"

        • Pandemiden sonra sinema gişelerinde yüksek ölçüde azalma oldu. Belki 2019'dan önce vizyona girseydi çok daha fazla izlenecekti. Pandemi sonrasındaki gişelerin genel durumuyla da ilgili olabilir. 
        Mutlaka... Bugün 4 kişilik bir aile sinemaya gittiğinde bin liranın altında eve dönemez. Bu bir ailenin bütçesi için oldukça önemli bir rakam ama ne olursa olsun, bu Atatürk... Ve gerçekten bu; sinemada, o büyük perdede izlenmesi gereken bir Atatürk... Bunun izlenmesi lâzım. Bunun 5 milyon, 7 milyon gibi gişeler yapması lâzımdı ama biz ne yapıp edip bu filmi; bütün dünyaya, bütün herkese izlettireceğiz.

        14

        "EN UFAK BİR KARIŞIKLIĞA MAHAL YOK"

        • Disney olayının izleyicinin üzerinde olumsuz bir etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?
        "Televizyonda mı yayınlanacak, öyle mi olacak, böyle mi olacak?" diye ilk filmle ilgili haklı olarak izleyicilerin kafası karıştı ama ikinci filmle ilgili en ufak bir karışıklığa mahal yok. İkinci film, sadece sinemalarda ve sadece sinemalarda kalacak. Birkaç yıldan önce de dijital platformlarda olmayacak.

        15

        "ÇÜNKÜ BUNLARI ANLATMAMIZ GEREKİYORDU"

        • Atatürk'ün siyasi başarılarının yanı sıra bir de özel hayatından kesitler sundunuz. "Atatürk'ün özel hayatını nasıl filme alırsınız" diye tepki  veya "Atatürk de bir insandı ve özel hayatı vardı. Sonunda bazı kesitlerine bir filmde yer verildi" diye övgü aldınız mı? 
        İlk defa böyle bir Atatürk gördüler. Çünkü bize öğretilen; Atatürk deyince hep oradaki heykeldi. Bizim için bugün Atatürk olan Atatürk, zaman ve mekân ilişkisinde, yani o dönemi düşündüğümüzde, annesi için oğlu Mustafa, kardeşi için ağabey, Nuri için kardeş. Sürekli itişiyorlar. Bir de Atatürk çok nüktedan... Çanakkale'de mektupları var; "Şöyle yapıyoruz, böyle yapıyoruz, Nuri de fasulye ayıklıyor" diyor. Çok naif ve çok yakışıklı bir adam. Kadınlarla ilişkisi iyi. Gerçek insan bunlar... Annesi için gerçek bir insan. Nuri Conker için gerçek bir insan. Ali Fuat için gerçek bir insan. Fethi için gerçek bir insan. O günlerde Atatürk değil ki... Sonradan biz ona Atatürk demişiz. Dolu dolu, tüm kalbimizle demişiz. Biz şununla büyüdük: "Atatürk, başını eğmezdi" Böyle bir şey yok. O bir çocuktu. Koşup denize kaçıyorlardı. Sopalar ellerinde tüfek oynuyorlardı. Atatürk, yetim bir çocuk ve Zübeyde Hanım ağabeyi Hüseyin'e "Yetimden ne olur?" diyor. Küçük Mustafa'nın da "Gör bak, neler olur!" cevabı var. Aslında tam da bunu anlatmak istiyorduk. Bu, yetim bir çocuğun bütün bir ulusun babası olma hikâyesi. Bu, çok özel... O nedenle gerçekten küçük - büyük hepimizin rahmetli Mustafa Kemal Atatürk'ün ve onun silah arkadaşlarının hayatlarından çıkaracağımız, öğreneceğimiz çok şey var. Muazzam dersler var... Açıkçası bunu anlatmak, bunu göstermek istedik. Burada bir insan sadece asker, sadece iş insanı, sadece sporcu olamaz. Peşinden 50 bin kişinin tezahürat yaptığı bir futbolcu da eve gidip çocuğunu seviyor. O evinde bir insan. Birinin evladı, birinin eşi, birinin arkadaşı. Bizim şirketlerimiz var, bir sürü çalışma arkadaşımız var, bütün hayatımda burada olduğum gibi olamam ki. Rahmetli Atatürk'ün Alp adında bir köpeği var. Yavruyken Bulgaristan'da alıyor, adını Alp koyuyor. Hangi cepheye gitse Alp peşinde, ona bayılıyor. Çocukları çok seviyor. Hep bizim konuştuğumuz; "Neden evlenmedi? Evlendi ama neden kısa sürdü?" meselesinde o kadar net ki...  Kendi kendine; "Askerden koca olmaz" diyor. Filme bunları koyduk. Çünkü bunları da anlatmamız gerekiyordu.

        16

        "BU VATAN İÇİN ÖLÜME KOŞTULAR"

        • İzleyicilerin salondan hangi düşüncelerle çıkmasını istediğinizi/ umduğunuzu söylediniz. Sizce yeterli oldu mu? Yeterince ulaşabildiğini düşünüyor musunuz?
        Biz '7. Koğuştaki Mucize' filmini yaptık. O filmi yaparken, yazarken ve çalışırken yine Mehmet Ada Öztekin ile beraberdik. Ben hep şunu söylüyordum; "7. Koğuştaki Mucize'yi izleyenler sinemadan çıktıktan sonra 'Bir yemek yiyelim de eve öyle gidelim' diyemesin. 'Hemen eve koşalım, çocuklarımıza bir sarılalım" desinler". Yani iyi ebeveyn olma hikâyesi... Bu duyguyu yaratmamız lâzımdı. Bu filme gelince; vatanımız bu günlerine hiç de kolay gelmedi. Bu vatan için 15 yaşında çoluk - çocuk bile bile ölüme koştu. O bambaşka bir duygu. Yokuş aşağı binlerce insan ölüme koşuyor. Ve aslında koştukları şey şahadet. Bu gerçekten, bu memleketin bugün her karış toprağı için ödenmiş bedellerin, verilmiş canların, ne olduğunu, o günden bugüne nasıl gelindiğini, bunu anlayabilmek için önemli. Bugünkü kazanımlarımız bize kolay geliyor. Bugün en azından gidip sandığa oy atmaya bile bazen üşeniyoruz. Onun ne büyük bir nimet olduğunu ne büyük bir kazanım olduğunu anlamak için bu filmi izlemek lâzım. O sandığa o oyun atılabilmesi için binlerce insan şehit oldu.

        17

        "ÇOK BÜYÜK BİR SORUMLULUKTU"

        • Atatürk filmi çekmek mutlaka büyük bir sorumluluktur. Bu sorumluluk size neler hissettirdi? Çektiniz, gösterime çıkardınız, çok da dayak yediniz. Dayak olayını tırnak içinde söylemiyorum. Çünkü gerçekten dayak yediniz. O dönemde neler yaşadınız? Psikolojiniz nasıl etkilendi?
        Çok büyük bir sorumluluktu... Aslında her bir tepki insanda bir ışık yakıyor. "Az biliyorlar", diyorsunuz. Ben çok sosyal biri değilimdir. Bir yerde oturup gözlemlemeyi çok severim. Gözlemlerim insanları... Bazı insanlar vardır, birinci dakika gider 20 kişiyle tanışır. Ben onlardan biri değilim ama şunu söylerim; "Beni tanısan seversin. Gel tanışalım, biraz vakit geçirelim, bir tanı beni." İnsanın birini sevebilmesi, anlayabilmesi için onu tanıması gerekiyor. Şunu anladım bu dönemde; biz Türkleri, Türkiye'yi ve Atatürk'ü tanımıyorlar. Gerçekten ne kadar hümanist ne kadar yapıcı ne kadar candan, içten olduğumuzu dünya bilmiyor. Samimiyetle söylüyorum... Hiç tanınmıyoruz. Rahmetli Atatürk de tanınmıyorlar. O yüzden de dünyanın Atatürk ile olan savaşı henüz bitmemiş. Tanısalar, sevecekler. Ben bu dönemde en çok bunu algıladım. Bu filmi yapmak çok büyük sorumluluk, bütün ekip arkadaşlarım, hepimiz için... En ufak bir hata yapmamamız gerekiyordu. Diğer yaptığımız filmlerde yine hata yapmamaya çalışırız ama buradaki hatanın telafisi yok. Burada konu Atatürk... O nedenle en ufak bir hata yapmamak, bütün dünyaya doğru bir perspektiften anlatmak gerekiyordu. Biz bunu yönetmenimiz Mehmet Ada Öztekin'in perspektifinden anlatmayı seçtik ve öyle anlattık. İnsan olan Atatürk'ü de anlattık. Bir diğeri; evet, bir asker anlatıyoruz, bir insan anlatıyoruz ama bu asker; kendi toprağında, binlerce kilometre öteden gelmiş, bu toprağı işgal etmek isteyen insanlara karşı savaşmış ve bu savaşların sonunda da hiçbirine saygısızlık yapmamış. Anzak ayininde, Yeni Zelandalı Anzak annelerine bir konuşması, bir mektubu var; "Evlatlarınız burada bize emanettir. Artık bizim çocuklarımız olmuştur" diye... Bunu dahi bütün dünyaya anlatmak lâzım. Biz onu filme koyduk. 

        18

        "TÜRK OLDUĞUMUZ İÇİN SALDIRIYA UĞRADIK"

        • Ölüm tehditleri de aldınız. Tehditler devam ediyor mu?
        ABD'de saldırıya uğradık. Orada Atatürk'ten öte Türk olduğumuz için saldırıya uğradık. Gencecik çocuklardı. İnsan üzülüyor... Oturup konuşsak, birbirimizi anlamaya çalışsak, çözsek. Yazık… Gencecik çocuklar. Şunu da anlıyorum; onlar öyle biliyorlar, öyle bildikleri için de muazzam tepkililer ama artık bunların açık açık konuşulup gerçekten çözülmesi lâzım. Ne bu yüzyıla yakışıyor ne bugünün, bu kadar erişimi yüksek aydın fikirli gençlerine yakışıyor. Bunu her milletten her orijinden genç için söylüyorum. Geleceği daha aydınlık daha yaşanabilir kılmak bizlerin elinde değil artık; ben 50'li yaşlara geldim. Gelecek, o genç çocukların elinde. Ne yaşanmış olursa olsun, onları bir kenarda bırakıp gerçekten oturup yeniden tartışmaya yeniden konuşmaya yeniden birbirlerinin elini tutmaya davet etmek lâzım. Bunu çok önemsiyorum.

        19

        "SEVENLERİM ÇOK ENDİŞELENDİ"

        • Tehditler, saldırılar... Bütün bunlardan aileniz nasıl etkilendi?
        Bunu övünç olarak söylemiyorum. Hatta biraz da genç kardeşlerimin uzak durması için söylüyorum ama ben Trabzon'da büyüdüm ve sokakta çok oynardım. Kafamda yarılmadık yer yoktu. O yüzden eve sağlam döndüğüm her gün ailem için çok özel bir gündü. O yüzden ailem buna çok alışık. Onlar hiçbir şeyi yadırgamadılar. Sadece dostlarım, arkadaşlarım, sevenlerim çok endişelendiler.

        20

        "GENÇLERİ O DURUMA DÜŞÜRMEK KÖTÜ"

        • Tehdit ve saldırıları uzun süre saklamanızın nedeni bu muydu? 
        Çünkü bunlarla öne çıkmak doğru değil. Orada gencecik çocuklar, tekmelerle sopalarla bize vurdular. Gençleri o duruma düşürmek kötü. Rahmetli Atatürk muazzam bir adam tabii ki... Atatürk'ün gençliğe hitabesini gerçekten bir daha okumak lâzım, bir daha okumak lâzım... Gelecek gençlere kötü miras bırakmamamız lâzım...  Mesela Japonlar Hiroşima'yı hiç unutuyorlar mı? Unutmuyorlar. Her yıl anıyorlar ama Hiroşima ile de yaşamıyorlar. Çünkü Hiroşima ile yaşarsanız bütün hayatınız nefretle dolu olur. Bu doğru değil... Bizlerin de gerçekten geleceğe dair umutla, mutlulukla, yepyeni hayallerle yaşamamız lâzım. Gençleri de öyle büyütmemiz lâzım.

        21

        "ARAS; MUAZZAM BİR OYUNCU, MUAZZAM BİR KİŞİLİK"

        • Filmin en önemli olgularından biri de oyuncu kadrosu... Özellikle hangi kriterlere dikkat ettiniz?
        Aras; muazzam bir oyuncu, muazzam bir kimlik ve kişilik. Öncelikle şunu söyleyeyim; bizim oyuncu seçimlerimize yapımcı olarak ben karışamam. O, yönetmenimizin tercihidir. Bir itirazım varsa, onu saygı çerçevesi içinde, bir yapımcı - yönetmen ilişkisi içinde yönetmenimizle paylaşırım ve konuşurum. Ama Aras'a en çok inanan Mehmet Ada Öztekin'dir. Bu eserde sadece Aras da değil, Songül Öden bir Zübeyde Hanım oynadı ki, muazzamdı. Mehmet Günsür bir Ali Rıza Efendi oynadı. Ali Rıza Efendi'yi ilk defa bir filmde bu şekilde gördük. Ali Rıza Efendi ilk defa ete kemiğe büründü. Esra Bilgiç muazzam oynadı. Bütün diğer arkadaşlarımız olağanüstü oynadı. Bundan daha da önemlisi, başrolden dublöre kadar herkes, 'Atatürk' filminde oynamanın ağırlığını da taşıdı. Ona halel getirecek, zarar verecek en ufak bir harekette bulunmadı. Özellikle Çanakkale seçimlerini görmeniz lâzımdı. O yüzden diyorum ki ikinci filmi mutlaka izlemeleri lâzım. Özellikle Çanakkale çekimlerinde 3 bin tane figürasyonumuz vardı. O figüran çocuklar gerçekten o kağnıları ileri itiyorlar, tekrar geri çekiyorlar, tekrar ileri itiyorlar ve bütün gün devam ediyor. "Yoruldunuz mu?" deniliyor. "Yorulmak artık söz konusu bile değil. Çünkü biz o gün burada, bizim dedelerimizin ne yaşadığını, bugün burada anlıyoruz. Lütfen bize yoruldunuz mu diye sormayın" diyorlar. O ruha girdiler. Başka türlü zaten olmazdı. Perde, televizyon ekranı çok geçirgen bir şeydir. Kameranın önünde kavga varsa, insanlar birbiriyle küsse, siz ne çekerseniz çekin, o izleyiciye geçer. İzleyiciler seyrederken o lezzeti almaz. 'Atatürk' filminin çekimlerinde o ruh oluşmasaydı, o milli bilinç oluşmasaydı, Atatürk sevdası, şehitlerimize olan saygı oluşmasaydı, izleyicilere zaten geçerdi.

        22

        "İNŞALLAH DİYELİM"

        • Devamı gelecek mi? Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet kurulduktan sonraki dönemleri de film haline getirecek misiniz? 
        Mutlaka devamı gelmeli... Çünkü muazzam bir dönem var. Bundan sonra Kurtuluş Savaşı, Büyük Taarruz, Amasya Genelgesi, Sivas Kongresi, Erzurum Kongresi, TBMM'nin açılması var. Bunlar çok büyük olaylar... Ve daha sonrasında da devrimler var. Açıkçası Cumhuriyet'in ilanına kadar olan kısmı bir film, sonrasını da bir film olarak yapmak gibi bir düşüncemiz var. Şu anda onun çalışmaları da sürüyor. Fikri çalışmalarını devam ettiriyoruz. İnşallah diyelim. Bu arada şunu biliyorum ki, içinde bulunduğumuz Türk sinema ve dizi sektörü bunu zaten yapacaktır. İnşallah biz yaparız ama bu yapılacaktır.

        23

        "BUGÜNLERE NASIL GELDİĞİMİZİ GÖSTEREN BİR FİLM"

        • Başka söylemek istediğiniz neler var?
        Bir arkadaşınıza, bir gence, bir çocuğa iyi bir şey yapmak istiyorsanız, elinden tutun ve bu filme götürün. Çünkü gerçekten bugün bizim için çok kolay, sıradan diye algıladığımız kazanımlarımızın nelere mal olduğunu, bugünlere nasıl geldiğimizi gösteren bir film var. Ve iddia ediyorum; bütün Türk vatandaşlarının gurur duyacağı uluslararası kalitede bir yapım var. Bunun keyfini çıkarmalarını isterim.

         'Atatürk II'nin galası yapıldı
        'Atatürk II'nin galası yapıldı Haberi Görüntüle
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ