Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika Son dakika! Ankara'nın ABD yaptırımına karşı duruşu! Bülent Aydemir yazdı
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Birilerinin, "hafif geçecek-teğet geçecek-acıtmayacak-çok da önemli değil-eyvah biteriz" söylemlerine takılmadan ABD'nin uygulamaya soktuğu CAATSA yaptırımlarının Ankara'da bulduğu yankıyı aktarmak istiyorum. Bu yaptırımların Türkiye gibi NATO üyesi bir müttefike ABD tarafından uygulanması bile başlı başına çok radikal bir karardır. Haksız ve hukuksuz olduğunun da altını çizmek isterim. ABD istediklerini alamazsa ve Türkiye'yi beklediği çizgiye çekemezse devamının da geleceği kaçınılmaz görünüyor. Yapılan açıklama sadece S-400 alımına karşılık, Savunma Sanayi'nde kısıtlama ve blokaja yönelik. Türkiye'nin savunma kapasitesini sınırlama amaçlı ve S-400'lerden vazgeçmeye teşvik etmeyi amaçlıyor ama baskıyla, tehditle... ABD Başkanı'nın, 12 yaptırımdan en az 5'ini seçmesi ise daha karşımıza gelmedi. Bu sadece 1'i...

        REKLAM

        Tabloyu özetledikten sonra gelelim meselenin arka yüzüne...

        Israrla, "Türkiye, S-400'leri Rusya'dan satın almaya kalkışmasaydı, bu yaptırımlar olmazdı ve F-35, 5. nesil savaş uçağı projesinden çıkarılmazdı" diyenlere ısrar etmeden kibarca şunu sormak istiyorum: "Türkiye Rusya ile askeri ve siyasi işbirliği yapmasaydı, Suriye'nin kuzeyinde, sınırımızın hemen dibinde PKK terör devleti kurulmasını önleyebilecek miydi? Dağlık Karabağ'ın Ermeni işgalinden kurtarılmasında başarılı olabilecek miydi? İstediklerimizi elde edemememize rağmen Libya'da ve Doğu Akdeniz'de bazı adımları atabilecek miydi?"

        Unutmayalım, ABD'nin PKK sevdası S-400'den önce vardı. Biraz daha geri gidersek, Askeri Casusluk Davası, TSK'da Avrasyacı ekibe kumpas davaları, 15 Temmuz darbe girişimi, ABD'nin koruması-kollaması altındaki bir teröristin Türkiye'de besleyip büyüttüğü, kurumlara sızan FETÖ terör örgütü tarafından yapıldı. Komplo teorilerine girmek niyetinde değilim. ABD'nin tehditleri ya da iktidara hiza verme çabaları S-400'lerden çok önce başladı.

        REKLAM

        KAPIŞMANIN ORTASINDA

        Öncelikle bu bir kapışma ve maalesef Türkiye de tam orta noktasında yer alıyor. Daha önce birinci dalgasını savuşturduğumuz Amerikan dalgası şimdi Türkiye'nin etrafındaki yüksek askeri kapasitelerle donatılmış ülkelerden ve NATO üzerinden geliyor. NATO'nun 2030 Savunma Konsepti'nde ifade edildiği gibi verilecek yeni görevlerle daha aktif olarak kullanıldığı bir dönem olacak bu. ABD, Dedeağaç'a yerleştirdiği zırhlı mekanize tugaylarla, Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile yaptığı savunma anlaşmalarıyla, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır'la yaptığı anlaşmalarla ve NATO üyesi Avrupa ülkeleri ile girdiği angajmanlarla yeniden dünya liderliğine oynuyor. Hedef açık; Çin'i, Asya Pasifik'i baskılamak ve geriletmek istiyor. Aynı zamanda bölgede Rusya-Türkiye-İran'a uzanacak jeostratejik bir ittifakı ve işbirliğini engellemek istiyor. Bunun için de NATO'yu aktif olarak kullanacak. Fransa, Yunanistan gibi Avrupa Birliği ülkeleriyle de işbirliği yapıyor çünkü onların da Doğu Akdeniz'de bazı hedefleri ve amaçları var.

        REKLAM

        ANKARA NE YAPAR?

        Gelelim Ankara'nın ne yapacağına ya da ne yapması gerektiğine... Ankara'nın bu hamleye karşı duracağına dair sinyaller, verilen tepkide ve yapılan açıklamalarda var. Şunu söylemek yanlış olmaz: "Kurt, kuzuyu yemeye karar vermiş, niye suyumu bulandırıyorsun" diye. S-400 olmazsa başka bahane bulurlar...

        Öncelikle savunma sanayinde atılan adımların ve hamlelerin devam ettirilmesi gerekiyor. Geri adımın başka tavizler doğurması kaçınılmaz; geçmişte bunun örneklerini gördük. "Yaptırım hafif geldi" diyenlere karşı şunu söyleyebiliriz; "Sevinecek bir durum yok. Ne üzüleceğiz, ne duygusal olacağız; gerçekçi olacağız ve ne yapacağımıza karar vereceğiz."

        Bugüne kadar birçok hata yapıldı bu hataları tekrar etmemek gerekiyor. Türkiye'nin Atlantik İttifakı ile Avrasya yapısı arasında bir denge politikası izlemesi artık zor görünüyor. Bir tercih yapmak gerekebilir; en akılcı tercihe yönelmek gerekir.

        REKLAM

        TEHDİT NEREDEN GELİYOR?

        Yeni bir dünya düzeni kuruluyor ve Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle bu mücadelenin tam merkezinde yer alıyor. Türkiye'ye tehdit, doğudan ya da kuzeyden gelmiyor. Batıdan, güneyden geliyor. Şu anki konumuyla ve tercihleriyle Türkiye ne tam manasıyla ne Atlantik yapısının içinde ne de dışında. Önümüzdeki süreçte bu konumlanmayı net şekilde yapması gerekiyor çünkü; İttifak, Türkiye'den bazı taleplerde bulunacak. Bunları karşılaması, başka köprülerin atılması anlamına gelebilir. Türkiye, jeopolitik kimliğini yeniden tanımlayacak. Yaşadığımız sıkıntı bu... Karşı karşıya kaldığımız tehditlere karşı çare ararken, S-400 alıyoruz ve bu durum, yeni bir tehdit doğuruyor. Bir müddet böyle gideceği belli...

        HAZIRLIKLI OLACAK

        Türkiye, bu süreçteki gelişmelere hazırlıklı olacak... Çünkü artık eski dünya ve ittifak düzeni yok. Gevşek ve dönemsel ittifaklar var. Bir NATO ülkesi olan Almanya'nın da Rusya ile farklı alanlarda işbirlikleri var. ABD, gidip terör örgütüyle işbirliği yapabiliyor. Hibrit savaşın en acımasız unsurları kullanılabiliyor. Bu yeni dünya düzeni kurulana kadar Türkiye'nin de zaman zaman tehditlerle karşı karşıya kalması kaçınılmaz. Bu noktada önemli bir konu var ki o da iç cephe. Türkiye'nin dikkatli davranması ve iç cepheyi mutlaka sağlam tutması gerekiyor. Bu da bu tür ulusal meselelerde birlik ve beraberliği artırmasından, siyasi söylemlerin yumuşatılmasından daha hoşgörülü bir siyasi iklimin oluşturulmasından; iç barışı ve huzuru artırmasından geçiyor. Meclis'te bulunan bütün partilerin istisnasız, gözünü Biden'a ya da ABD'ye dikmesinden değil, Türkiye'nin kendi demokratik süreçlerine ve dinamiklerine çevirmesinden geçiyor. Bazı etki ajanları zaman zaman dönüp dışarıya ve oradan gelecek etkilere bakıyor. Bu süreçlerin yönetimi de iktidarın söylem ve uygulamalarından geçiyor. Son söz: Bu zor süreç ancak milli ve yerli reflekslerle, iç cepheyi sağlamlaştırarak; birlik ve beraberlikle aşılır. O zaman kurt kuzuyu yiyemez...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ