I.
Akşam teknede yiyebiliriz, tekneyi koya demirleyebiliriz. Ya da marinaya yanaşabiliriz, çünkü belki tekneden inmek isteyen olur. Koya yanaşıp zodiac’la da adaya gidebiliriz ve kaptan karaya çıkmak isteyeni bırakır. Adada bisiklete binmek isteyen olabilir belki. Ama bisiklet teknede olduğu için onu zodiac’la karaya taşımak kolay değil. O zaman koyda demir atmayalım, mutlaka marinaya yanaşalım. Marinaya yanaşırsak teknede yemek keyifli olmaz, sağımız solumuzda başka tekneler duracak. O zaman bir “taverna”da yer yapalım, kaptana söyleyelim. Her tavernada her an yer bulunmuyor ama bir aracı illaki bulunur. Rezervasyon kimin adına? Rezervasyon teknenin adına tabii ki.
Zenginler sizin bizim gibi değiller, daha fazla paraları var. Onu zaten biliyoruz. Ama zenginlerin aynı zamanda seçenekleri ve çok fazla seçenekten kaynaklanan dertleri de var. Zenginler yazın Yunan adalarına gitmek, bazen teknede bazen karada yemek isterler ama son ana kadar karar veremezler. Masa bazen iki kişilik olabilir ama çoğu zaman altı kişiye çıkabilir, her halükârda altı kişilik yer yapmak garantidir çünkü yan teknelerden tanıdıklar da eklenebilir. Altı kişilik masa her an 12 kişilik de olabilir. Son dakikada gidebilirler ya da gitmeyebilirler. Zenginlerin gittiği tavernalar Arif Susam veya Ümit Besen’in sahne aldığı Tarabya’dakiler değil. Leros’ta Taki, Symi’de Manos çok iyi tanır Türk zenginlerini, adlarıyla bilir. Sonuçta bu tavernaları ihya eden, küçücük bir adanın herhangi bir balıkçısından sermaye sınıfının yemekhanesine dönüştüren onlardır.
II.
Türkiye’de bir kuşak yıllarca Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkaracağı korkusuyla yetişti, bu ihtimalin doğuracağı sonuçlar her akşam televizyon haberleriyle ezberletildi. Oysa ondan daha büyük bir tehlike var karasuları dendiğinde: kara suyun kendisi.
Edward Kennedy çok iyi bilir kara suyun insanın başına açtığı belayı. İçkiyi biraz fazla kaçırıp, partide bulduğu genç kadınla kontrolsüzce kapkara suya uçan oydu. Joyce Carol Oates’un “Kara Su” romanında ölümsüzleştirdiği Chappaquiddick’te bu kazada Kennedy arkasına bakmadan, arabanın penceresinden çıkarak yüzüp kurtuldu. Arkasına bile bakmadan eşittir yolcu koltuğunda oturan genç kadını kurtarmaya çaba dahi göstermeden.
Soyadınız Kennedy ise kara sularından sapa sağlam çıkmanız kahramanlaştırılır ve boğulup ölen genç kadının ismini kimse anmaz. Zenginlerin sizde ve bizde olmayan soyadları vardır ve bu soyadları her zaman, hayatın her alanında, karada veya kara suda ayrıcalık taşır. Soyadı sahibi aileler birbirleriyle evlenir, birbirlerinden kız alıp verir ve zaman zaman da evlilik yıldönümlerini Leros’ta Taki’nin tavernası Mylos’ta kutlamak isteyebilirler.
Size bir sır vereyim: Bütün Yunan adalarındaki balıkçıların hemen hepsi aşağı yukarı aynı seviyede. Biri bir mezeyi daha iyi yapıyor, bir diğeri balığı belki daha iyi pişiriyor, bir tanesinin de makarnası daha iyi. Ama sundukları tabaklar, mönüdeki sıralamaya kadar, aşağı yukarı birbirinin aynısı. Hiçbiri insanın aklını başından almıyor ama suyun karşı tarafında, yani bizde, olmayan bir artıları var: istikrarlı, bütçeye uygun ve asgari düzeyde tatmin edici.
Mylos öyle değil ama; Mylos çok iddialı. Manos’un paradan gözü döndü, Türk zenginlerini keşfedince / Türk zenginleri onu keşfedince sıradan bir taverna olarak kalmasına rağmen fiyatları katladı. Marathi’deki lokantanın sahibi adam ya da kadın öldü, çocukları bir daha yanı kaliteyi tutturamadılar. Şimdi dört saatlik öğle yemeğinde ouzo ve sekiz ıstakoz ısmarlayan Türk sermayesi şikayet ediyor, ama adada başka yer olmadığı için gidiyor. Leros’taki Mylos ise Yunanistan’ın en iyi ikinci balık lokantası seçildi—hiç kimsenin bilmediği ve hiçbir önemi olmayan bir liste tarafından.
Mylos’a gitmek için ya marinaya yanaşmak ya da koydan zodiac’la gitmek gerekiyor. Ama koy hep karanlıktır ve sadece yıldızlarla aydınlanır. En güvenli zodiac ve en tecrübeli kaptan için dahi kara su karanlık bir senaryodur her zaman. Kaptan Ahab hepimizden iyi bilir, suyla oyun olmadığını.
III.
Mudo guletini Agia Marina’ya değil, adanın öbür tarafına çekiyor o yüzden Salih Memecan ya da Hasan Cemal’i Yunan adaları turuna götürdüğünde Mylos’ta yemiyorlar. Mustafa Oğuz artık yazları Leros’ta ev kiralıyor. Serenay Sarıkaya hiç kimselere haber vermeden bu adada tatile geliyor.
Bir de Mylos’ta masa beğenmediği için birbirine silah çeken Türkler var ama zengin olmak illaki burada masa bulmak anlamına gelmiyor. Mylos’a Marie Helen üzerinden rezervasyon yapmak en iyisi. Çünkü hem Taki’nin oğulları Yorgos ve Marios’u tanıyor, hem de Türkleri. Ve hangi Türklere masa açılması gerektiğini çok iyi biliyor.
Marie Helen’in sahibi olduğu Villa Clara’nın bahçesinde tanıştığım İtalyan çift niyetlerinin Milos adasında ev almak olduğunu ama farkında olmadan ta Leros’ta “Mylos sahiline” yerleştiklerini söylüyor.
Taki’nin oğulları cacık / tzatziki satmıyor, cacık istediğinizde ters ters suratınıza bakıyorlar hatta. Oysa Milos adasında “Cacık var mı?” diye sorduğum bir lokanta sahibi “Tzatziki olmayan Yunan lokantası mı olur?” demişti. Mylos’un derdi Ege’ye doğranıp cacık olmak değil, Maça Kızı olmak. İki mekanın da mönüsündeki kalamar makarnayı—kalamarlı makarna değil—önce kimin mönüye koyduğunu bir türlü bulamıyoruz. Kalamarların makarna gibi kesildiği tabak için iki taraf da “Benden gördü,” diyor. Nobu Matsuhisa ise anılarında bu yemeği nasıl icat ettiğini yazıyor.
Taki’nin oğulları dünyanın balık lokantası olmakla yetinmeyen bütün balık lokantası sahipleri gibi ‘sashimi’ yapmak istiyor, sahip olmadıkları bıçak becerileriyle. Dümdüz pürüzsüz kesilmesi gereken balık parçaları amatör bir sünnetçinin ucunda fazladan sarkan et parçası bıraktığı başarısız bir operasyondan çıkmış gibi duruyor.
Buna rağmen Türk kıyılarındaki bütün balıkçılardan fersah fersah ilerdeler. Mylos’u farklı kılan bu arayışları aslında ama parıldadıkları yer klasikler. Bir orfoz ızgara getirdiler masaya, balık pişirme dersi gibiydi. Sonra meşhur arpa şehriyesi (orzo) makarnaları var ama her zaman bulunmuyor; büyük ihtimalle de Türk müşteriler önceden sipariş veriyor. Istakozlar, kerevitler vs. diye uçup kişi başı 200 Euro’ya çıkıp canı yananlar var ama bu hesap Bodrum’dan daha ucuz olabiliyor.
Pastırma, orkinos, tartar gibi denemelere girdiklerinde hayal kırıklığına uğratmıyorlar ama her ne kadar müşteriler yenilik için Mylos’a gitseler de asıl başarılı oldukları yer burası değil. İyi güzel hoş, ama hiçbir Yunan adasındaki hiçbir taverna için ölümü göze almaya değmez.
★★
Yıldız tablosu
★★★★ Olağanüstü
★★★ Mükemmel
★★ Çok iyi
★ İyi