Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Siyasal Toplumsallaşma Nedir?

        Genel olarak; bir toplumun, siyasete dair değer yargılarını ve davranış kurallarını öğrenme sürecini ifade eder. Bu sebeple "siyasal toplumsallaşma", siyaset bilimciler tarafından "siyasal öğrenme" olarak da adlandırılır. Böyle bir öğrenme edimi, genel olarak bir toplumun üyesi olmayı ifade eden "toplumsallaşma" (sosyalizasyon) sürecinden bağımsız değildir.

        Verili bir kültür içinde gömülü olarak bir toplumun üyesi haline geldiğimiz çocuklukta başlayan sürece genel olarak toplumsallaşma denmektedir. Toplumsallaşma, her şeyden önce, toplum kurallarının davranış üzerine empoze edilmesini ifade eder. Çocuğun toplum tarafından biçimlendirildiği doğrudur ama bu madalyonun sadece bir yüzüdür. Çocuk sürecin pasif bir kurbanı olarak görülemez. Çocuk sürece "katılabilir" ama "direnebilir" de. Bu bakımdan süreç iki yönde oluşur: Çocuk sadece süreç tarafından etkilenmez, süreç de çocuk tarafından -en azından belli bir aşamadan sonra- yönlendirilebilir.

        Siyasal topluma üye olma sürecini anlatan siyasal toplumsallaşma terimi (Bazen kısaca "siyasallaşma" denecektir.) 20. yüzyılın ikinci yarısında kullanılmaya başladı. Terim, ilk kez sosyolog Seymour Martin Lipset (ö. 2006) tarafından 1954 yılında yayınlanan bir sosyal psikoloji el kitabında kullanıldı fakat yaygınlık kazanması 1959'da Herbert H. Hyman'ın (ö. 1985) Siyasal Toplumsallaşma kitabı aracılığıyla oldu. Hyman'ın kullandığı anlamda terim, genellikle siyasal inanç, değer ve bilgilerin öğrenilmesi ve benimsenmesi sürecini ifade eder. Bu sürecin başlarında bireyin edilgen (pasif) bir konumda olduğu varsayılmıştır. Fakat daha sonra yapılan görgül çalışmalar bireyin etken (aktif) konumda olduğunu kanıtlamıştır. Dolayısıyla, siyasal toplumsallaşmanın, toplumsal-siyasal çevre ile birey arasında hayat boyu süren dolaylı ve dolaysız etkileşim olarak anlaşılması daha uygun olur. Söz konusu etkileşimin, çocukluktan yetişkinliğe siyasal benliğimizin oluşumunu sağlayan aile, okul, arkadaş grubu, medya ve siyasal olaylar gibi mimarları vardır.

        Aile, en önemli siyasallaşma aracıdır. Çünkü aile sosyolojik olarak birincil grup kategorisine dahil, yani üyeleri arasında derin duygusal ve şahsi bağlar olan, küçük informel bir yapılanmadır. Aile içinde, örneğin anne-babamız bize itaat etmeyi, sorumlu davranmayı aşılayabilir. Bunlar aynı zamanda bizim hayatımızın bir döneminde maruz kalacağımız siyasal olaylar karşısında takınacağımız tavrı da önceden belirleme etkisine sahip olabilir. Örneğin siyasal otoritenin emirlerine sorgusuz-sualsiz itaat etmeye daha yatkın olabilir; sorumluluk duygumuz yüksek olduğu için çevremizdekileri de aynı tavrı takınmaya zorlayabiliriz. 

        Okul, aileden sonra gelen ikinci büyük faktördür. Özellikle eğitimde devlet kontrolü, okulu siyasal düzenin istediği vasıfta yurttaş yetiştirmenin ideal ortamı yapmaktadır. Bununla beraber okulu yekpare bir faktör olarak görmek de doğru olmaz. Müfredat programı, öğretmen, sınıf içi ortam, müfredat dışı faaliyet ve bilgilenmeler, sınıf arkadaşları siyasal toplumsallaşmayı farklı yönlerde etkileyebilir. 

        Arkadaş grubu, esasen siyasal toplumsallaşmanın hayat boyu sürmesini sağlayan çok önemli bir faktördür. Okulda, mahallede, işyerinde, mensubu olduğumuz spor kulübünde, askerlikte, hatta yaşlılar evinde hayatımızın çeşitli dönemlerinde edindiğimiz arkadaşlarımız olabilir. Bunların bir kısmı komutan, patron, amir gibi otorite figürü olarak etkileşime girdiğimiz insanlardır. Bunların her biri siyasallaşmamıza farklı yönde etkide bulunabilir. 

        Medya, dolaylı nitelikte bir siyasallaşma aracıdır. Özellikle günümüz toplumlarında medya her tür siyasal akımın mesajını devamlı ileten önemli bir kaynaktır. Medyanın dünyayı küçültülmüş duruma sokması, dünyanın her yerinde olup biten siyasal olaylardan haberdar olmamıza yaramaktadır. Fakat medyadan aldığımız bilgiler son tahlilde seçilmiş ve yorumlanmış bilgiler olduğundan, siyasallaşmamızda kendi rolümüzü pasifleştiren bir işleve de sahiptir.

        Aslında bu sayılanlar siyasallaşmanın daha çok ikincil kaynaklarına işaret etmektedir fakat siyasallaşma doğrudan, birincil kaynaklarla temasa gelme sonucu da ortaya çıkabilir: Çocukluktan başlayarak hayatımızın herhangi bir döneminde siyasal bir olaya doğrudan maruz kalmış olabiliriz. Bu olay bir savaş, terör, ulusal liderin ölümü, ülkeyi sarsan bir huzursuzluk olabilir. Bu tür olayların bireyin üzerinde dolaysız etki yapabileceğini araştırmalar göstermiştir. Maruz kalınan siyasal olaylar, mensubu olduğumuz siyasal sisteme olan bağımızı güçlendirebilir veya zayıflatabilir; dolayısıyla daha ilerde vuku bulacak olaylar karşısındaki tutumumuzu belirleyebilir. Ama şu husus özellikle belirtilmelidir: Siyasallaşma süreci çapraz etkilere açık bir süreçtir. Hangi faktörün bu süreci yönlendirmede daha etkili konuma geleceği, koşullara ve duruma göre değişiklik gösterebilir.

        YAZAR

        Ali Yaşar Sarıbay