Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Türkiye'de özel yetenekli çocuk olmak!

        Özel yetenekli çocuklar, yaşıtlarına göre daha hızlı öğreniyor. Yaratıcılık, sanat, liderliğe ilişkin kapasitede ön plana çıkıyorlar. Özel akademik yeteneğe sahip bu çocuklar, soyut fikirleri anlayabiliyor. İlgi alanlarında bağımsız hareket etmeyi, yüksek düzeyde performans göstermeyi seviyorlar.

        Milli Eğitim Bakanlığı’ndan alınan bilgiye göre, özel yetenekli çocuklarda erken konuşma, erken yürüme, erken okuma, araştırmaya ve öğrenmeye yönelik ilgi, yüksek enerji, merak, hızlı öğrenme, yetişkinlerle arkadaş olma, kritik düşünme ve analiz yeteneği, yaratıcılık, problem çözme becerisi, mizah yeteneği ve duyarlılık öncü belirtiler olarak sıralanıyor.

        130 IQ VE ÜSTÜ BİREYLERİN ÖZEL YETENEKLİ OLDUĞU KABUL EDİLİYOR

        130 ve üstü IQ'ya sahip bireylerin özel yetenekli olduğu kabul ediliyor. Ancak uygulanan zeka testine göre bu oran değişkenlik gösterebiliyor.Araştırmalara göre dünya çocuk nüfusunun yaklaşık yüzde 2-3'ü üstün zekalı... Ülkemizde de bu oran değişmiyor. Diğer taraftan 'deha'lara çok daha nadir rastlanıyor.

        Fakat her özel yetenekli ya da üstün zekalı çocuk, aynı belirtileri göstermediğinden fark edilemiyor ve ne yazık ki potansiyelini ortaya koyamadıkları için topluma kazandırılamıyor. Bunun yanında sosyal hayatlarında dışlanıyorlar, arkadaş edinmekte zorluk yaşıyorlar. Çevresel beklentiler nedeniyle baskılanıp stres altına giriyorlar.

        81 İLDE 378 BİLSEM BULUNUYOR

        Türkiye’de özel yeteneklilerin eğitimi Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açılmış olan bilim ve sanat merkezlerinde (BİLSEM) yapılıyor. 2022 yılı itibarıyla 81 ilde 378 BİLSEM bulunuyor. Sınıflarda 10 kişilik eğitim veriliyor.

        BİLSEM’lerde 18 branşta (fizik, kimya, biyoloji, fen bilimleri, ilköğretim matematik, lise matematik, felsefe, coğrafya, tarih, Türkçe, Türk dili ve edebiyatı, müzik, görsel sanatlar, İngilizce, sosyal bilimler, sınıf öğretmenliği, bilişim teknolojileri ve teknoloji tasarım) çerçeve öğretim programları uygulanıyor.

        Peki Türkiye’de özel yetenekli bir çocuk olmak ne demek? Özek yetenekli çocuklar nasıl fark ediliyor? Nasıl bir eğitimden geçiyorlar? Yaşadıkları sıkıntılar nedir? Aileler bu durumla nasıl başa çıkıyor?

        Üsküdar Ahmet Yüksel Özemre Bilim ve Sanat Merkezi Müdürü Hanımzer Aslan ile İstanbul Üniversitesi–Cerrahpaşa Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi Özel Yetenekliler Eğitimi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Marilena Zinovia Leana Taşcılar, Haberturk.com’dan Bilge Nur Akan Tunçer’e konuştu.

        "BAKIŞLARINDAN, VERDİĞİ TEPKİLERDEN ANLAŞILIYOR"

        Doç. Dr. Marilena Zinovia Leana Taşcılar

        Üstün zekalı çocuklar nasıl fark edilir?

        Zihinsel gelişim bebeklik döneminden itibaren değerlendirilir. Bebeğin anlamlı bakışları, uyaranlara verdiği tepkiler, oyuncaklara dikkatini vermesi bazı göstergelerdir. Yaşıtlarına göre daha erken yürüme, erken konuşma, erken ve kendi kendine okuma yazmayı öğrenme, soyut sorgulamalar yapabilme, sıra dışı bir merak, öğrenme açlığı, belirli konulara aşırı ilgi ve öğrenme isteği ilk göze çarpan özellikler ve erken belirtilerdir.

        Ancak sağlıklı zeka değerlendirilmesinin yapılabilmesi için standart araçlara ihtiyaç duyulur. Çok küçük yaşlarda yapılan değerlendirmeler, çocukların hızla geliştiği döneme denk geldiği için sağlıksız sonuçlar verebilir. Zihinsel yetenek, zeka (IQ) testleri ile 3 yaşından itibaren güvenilir bir şekilde ölçülebilir. Ancak bu konuda ülkemizde kullanılan ölçme araçlarının yetersiz kaldığını söyleyebiliriz. Ülkemizde uygulanan en güncel, geçerli ve güvenilir araçlar en erken 4 ve 6 yaşından itibaren uygulanır. Erken tanılanma hangi yaş düzeyinde yapılırsa yapılsın, amacı çocukların gelişim düzeylerine uygun eğitimsel ihtiyaçlarını erken karşılamak olmalıdır.

        REKLAM

        Peki nasıl düşünürler?

        Bu konuda genelleme yapmak çok da kolay değil. Kimisi daha kapsamlı ve geniş perspektiften bakarak düşünür, kimisi ise çok daha detaycıdır ve dar ama derin bir bakış açısıyla olayları değerlendirir. Bazılarının düşünce yapıları daha esnekken, kimileri daha katı ve kuralcı olabilir.

        Hangi alanlarda öne çıkıyorlar?

        Entelektüel kapasite açısından ön plana çıktıklarını görebiliriz. Ayrıca ilgi alanları ne yönde ise o alanda da sivriliyorlar. Elbette özel yetenek alanları hangi alandaysa o alanda öne çıkabiliyorlar. Müzik, spor, liderlik gibi alanlarda ya da yaratıcılık konusunda kendilerini gösterebiliyorlar.

        "İKİ KERE FARKLI ÇOCUKLAR 3 AYRI KATEGORİDE ELE ALINIYOR"

        Öğrenme güçlüğü yaşıyorlar mı?

        Her üstün zekalı çocuk öğrenme güçlüğü yaşamıyor ancak ‘iki kere farklı çocuklar’ dediğimiz çocuklar bulunuyor. Bu çocuklar bir yandan üstün zeka tanısına sahip. Diğer yandan ise öğrenme güçlüğü, DEHB (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu), otizm spektrum bozukluğu, fiziksel engel gibi sorunlar yaşayabiliyorlar.

        REKLAM

        Hem üstün zekalı çocuklar hem de öğrenme güçlüğüne ya da DEHB’ye sahip çocuklar iki kere farklı çocuklar arasında en çok karşılaştığımız öğrenci tipleridir ve 3 ayrı kategoride ele alınabilir:

        İlkinde, her iki farklılık durumu, yani üstün zekaları da sorun yaşadıkları alan da (öğrenme güçlüğü, DEHB) fark edilmiyor. Bu çocukların ne üstün zekaları ne de okuma-yazma gibi süreçlerde yaşadıkları sorunlar anlaşılmıyor. Normal bir çocuk gibi akademik ve sosyal hayatlarına devam ediyorlar.

        İkinci kategoride,bireyin sorun alanı tanılanıyor. Üstün zekaları anlaşılmıyor ancak bununla birlikte yaşadıkları sorun alanları fark edilerek DEHB, öğrenme güçlüğü ya da diğer alanlardaki problemleri tanılanıyor.

        Üçüncü kategoride,üstün zekaları ayırt ediliyor ancak yaşadıkları DEHB, öğrenme güçlüğü gibi sorunlar fark edilmiyor. Bu çocuklar üstün yetenekleri sayesinde yaşadıkları sorunları örtbas edebildikleri için eğitimciler ya da uzmanlar tarafından kolay kolay fark edilmiyor.

        ‘İki kere farklı çocuklar’ belki de literatürde bizi en çok şaşırtan öğrenciler. Çünkü belirli alanlarda derin bilgi ve ilgiye sahip olmaları nedeniyle belirli konularda yaşadıkları problemler kolay kolay algılanmıyor.

        "YÜKSEK BEKLENTİLER UYUM PROBLEMLERİNE YOL AÇABİLİYOR"

        Üstün zekalı çocuklar hangi sorunlarla karşılaşıyor?

        ‘Etiketlenme’ olumlu da olumsuz da olsa çocukların hayatlarını etkiliyor. Söz konusu üstün zekalı çocuklar olduğunda, genellikle bazı alanlarda yaşıtlarından daha ilerde olduklarının bilincinde olduklarını görüyoruz. Bu noktada ailenin ve çocuğun eğitim aldığı okulun bu durumu nasıl yönettiği çok önemli. Doğru destek ve yönlendirme ile çocukta görülebilecek uyum sorunları en aza indirilebilir. Özellikle çevrenin de bu çocuklar ve özellikleri hakkında bilinçlendirilmesi gerekiyor.

        Araştırmalar uyum problemlerinin bir kısmının ailenin ya da öğretmenin yüksek beklentilerinden de kaynaklandığını gösteriyor. Dolayısıyla ailenin kendi çocuğundan sağlıklı ve gerçekçi beklentilere sahip olmasında fayda var. Tüm bunlara ek olarak çocukların akran zorbalığına uğradıkları ya da okuldaki öğretmen ve yönetim tarafından da çok da kabul görmeyen çocuklar olduklarını da ne yazık ki görüyoruz.

        Eğitim ile ilgili yaşanan sıkıntılar neler?

        REKLAM

        Ülkemizde ne yazık ki 2002’de Prof. Dr. Ümit Davaslıgil tarafından İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi’nde bu çocuklara öğretmen yetiştirmeyi amaçlayarak kurulan Özel Eğitim Bölümü/Üstün Zekalılar Öğretmenliği Anabilim Dalı, 2016-2017 eğitim öğretim döneminden itibaren YÖK kararı ile tek bir program altında, yani Özel Eğitim Öğretmenliği Programı adı altında birleştirildi.

        Şu anda bu alanda okuyan öğretmen adaylarından her özel eğitim alt alanına hakim olmaları bekleniyor. Ayrıca daha çok ilgi duydukları alanlarda dersler seçmelerine imkan sunuluyor. Ancak pratikte pek çok öğretmen adayının zihin engelliler eğitimi alanını tercih ettiğini ve üstün zekalıların eğitimine yönelik alabilecekleri seçmeli derslerin de çok sınırlı olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla var olan koşullarda Özel Eğitim Öğretmenliği bölümünden mezun olacak öğretmen adaylarının üstün zekalı çocuklara öğretmenlik yapma konusunda yeterli donanımla mezun olamayacakları düşünülüyor.

        Tüm bunların yanı sıra diğer öğretmenlik dallarında okuyan öğretmen adaylarının da (sınıf öğretmenliği, fen bilgisi öğretmenliği, psikolojik danışmanlık ve rehberlik, okul öncesi öğretmenliği gibi) lisans programlarında üstün zekalı çocukların eğitimlerine yönelik dersleri olmaması büyük bir eksiklik.

        Şu an halihazırda görev yapan ve üstün zekalı çocukların eğitimine ilgi duyan öğretmenlerin katılabileceği hizmet içi eğitimlerin ya da sertifika programlarının yaygınlaştırılması, bu çocukların eğitiminin sağlıklı bir şekilde ele alınabilmesi için çok önemli. Okullarda tanılanmış öğrenciler için destek eğitim odalarının açılması öngörülüyor ama orada eğitim verebilecek öğretmenlerin hem sayıca yeterli olmadığı hem de yeterli donanıma sahip olmadıkları gözleniyor.

        "NE YAZIK Kİ POTANSİYELLERİNİ ORTAYA KOYAMIYORLAR"

        Türkiye'de pek çok üstün zekalı öğrenci var fakat okul yetersizliğinden dolayı normal okullarda eğitim almak zorundalar. Bu durum onların gelişimini nasıl etkiliyor?

        Üstün zekalı çocukların eğitimi konusu hem dünyada hem de ülkemizde çeşitli modellere dayandırılarak yapılıyor. Bununla birlikte bu çocukların eğitimi söz konusu olduğunda alınması gereken bazı eğitimsel önlemler var. Bunları kısaca zenginleştirme, hızlandırma ve gruplandırma olarak tanımlayabiliriz.

        Zenginleştirme;hali hazırdaki eğitim programının daha derin ve ayrıntılı bir şekilde işlenmesine deniyor.

        Hızlandırma; öğrencilerindaha erken yaşta okula başlama, sınıf atlama ya da üst sınıflardan ders almalarını sağlayan bir sistem. Böylelikle eğitimleri kronolojik yaşlarına göre değil zihinsel yaşlarına göre şekilleniyor.

        Gruplandırma; benzer zihinsel kapasitedeki çocukların birlikte özel gruplar şeklinde eğitim almalarını sağlamak anlamını taşıyor.

        Hangi eğitimsel önlem alınırsa alınsın, bu çocukların eğitiminde üst düzey düşünme becerilerinin göz önünde bulundurulması şart. Üst düzey düşünme becerilerinden kasıt; yaratıcılığın önemsendiği, eleştirel düşünmenin öğretildiği, gerektiğinde otonom bir şekilde çocukların kendi eğitimsel hedeflerini belirleyebildikleri bir sistemin olması... Ancak bunlar uygulandığı zaman üstün zekalı çocukların eğitimsel ihtiyaçları karşılanmış olur.

        REKLAM

        Ülkemizde az da olsa bazı öğretmenler kendi çabalarıyla eğitimi zenginleştirmeye çalışıyorlar. Ancak pek çok okulda sınıf mevcudunun çok olması, bu konudaki en büyük engellerden bir tanesi. Bu nedenle bu tarz uygulamalar ya özel okulların özel sınıflarında ya da destek eğitim odalarında yapılıyor. BİLSEM’ler bu çocukların eğitimsel ihtiyaçlarını bir nebze karşılıyor ancak kalite ve içerik açısından bir standardın yakalanması ve bu kalitenin yaygınlaşması gerekiyor diye düşünüyorum.

        Eğitimsel ve psikolojik ihtiyaçları karşılanmayan üstün zekalı çocukların uyum sorunları, psikolojik sorunlar, davranış problemleri, yalnızlık, içe kapanma gibi sorunlar yaşaması mümkün. Bu nedenle ne yazık ki potansiyelini ortaya koyamayan çocuk ve yetişkinler karşımıza çıkıyorlar.

        "AİLELER EN ÇOK YETERSİZLİK VE ÇARESİZLİK HİSSEDİYOR"

        Aileler hangi sorunlarla başa çıkıyor?

        Bu, apayrı bir haber konusu olabilir. Aileler en çok yetersizlik ve bazen de çaresizlik hissediyor. Bazen uygun okul bulamamaktan, bazen uygun öğretmen bulamamaktan yakınıyorlar. Ayrıca özel eğitim kapsamına giren bu çocuklar için ayrılan herhangi bir ödenek de yok maalesef. Oysa onlar da özel eğitime dahil olan tüm grupların yaşadıkları zorlukları yaşıyorlar.

        Ailelerin çocukları için yapmaları gereken en önemli şey, her şeyden önce çocuklarını olduğu gibi kabul etmek ve objektif bir şekilde onlara yaklaşabilmek. Bazı ebeveynlerin bu tanıyı aldıktan sonra çocuklarına çok yüklendiklerini ya da beklentilerini çok yükselttiklerini görüyoruz. Bu da çocukta kaygıya neden olabiliyor. Her çocuğun kuvvetli ve zayıf yönleri var. Üstün zekalı çocukların da elbette yapamadıkları ya da yapmakta zorlandıkları alanlar olabilir ancak bu çoğu zaman ebeveynlerin gözünden kaçabiliyor maalesef. Unutmamak gerekir ki koşulsuz sevgi her zaman için en önemlisi…

        REKLAM

        Üstün çocuklar yaşıtlarından çok önce üniversitelerin kapılarını çalabiliyor. Türkiye'de veya dünyada bu durumun örnekleri var mı?

        Ne yazık ki ülkemizde örnekleri yok. Hatta çok ileri düzeyde olan çocuklar için üniversiteden o alanda uzmanlaşmış bir mentor bulmak bile çok zor. Oysa yakın geçmişte Belçika’da yaşayan bir öğrencinin 9 yaşında üniversiteye başladığı 12 yaşında da doktora yapacağı dünya medyasında yankı bulmuştu. Ne yazık ki ülkemizdeki yasal düzenlemeler an itibariyle buna olanak tanımıyor.

        Öte yandan erken yaşta daha büyük sınıflardan ders almak ya da üniversiteye gidebilmek elbette sosyal duygusal açıdan doğru yönetilmezse sorunlara yol açabilir. Burada bulunulan ortamdaki öğretmenlerin bakış açıları çok önemli. Gerekirse bu süreçte psikolojik danışmanlık ve rehberlik de yapılabilir.

        "DÜNYADA HIZLARINA UYGUN ŞEKİLDE EĞİTİM ALIYORLAR"

        Dünyada üstün zekalı çocuklarla ilgili durum nasıl?

        Pek çok ülkede bu durumdaki çocuklar, özelliklerinden ötürü dışlanmadan geleceğe hazırlanıyorlar ki bu, duygusal gelişimleri için çok ama çok önemli. Öte yandan hak ettikleri eğitimi alabildikleri için zaman kaybına uğramıyorlar. Kendi hızlarına uygun ve en önemlisi de bu çocukların özelliklerini bilen öğretmenlerden eğitim alıyorlar.

        Üsküdar Ahmet Yüksel Özemre Bilim ve Sanat Merkezi (BİLSEM) Müdürü Hanımzer Aslan

        "DESTEKLENMEYEN ÖZEL YETENEK KÖRELİYOR"

        Özel yetenekli olmak bir avantaj mı yoksa dezavantaj mı?

        Elbette avantaj ama bu süreçte eğitim ve öğretim süreci devreye giriyor. Eğer bu çocuklar için özel programlar bağlamında eğitim-öğretim faaliyetleri sürdürülmezse, bu durum dezavantaja dönüşebilir. Neden derseniz özel yetenekli çocukların kişilik itibariyle yoğun duygular yaşayan kişiler olduğunu görüyoruz. Plansız bir eğitim süreci bu çocukların sınıf içinde kaybolmasına ve topluma kazandırılamamasına kadar gidebiliyor.Ya da desteklenmeyen özel yeteneklilik köreliyor.

        Yine Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan bir kılavuza göre özel yetenekli bireylere kendilerini gerçekleştirme ve yeteneklerini geliştirme imkânı verilmediğinde, bu kişiler potansiyel enerjilerini gayrimeşru ve illegal zeminlerde tüketme riski taşıyor. Kendilerine uygun eğitim programları düzenlenmediği takdirde çabuk sıkılma, kolay öğrenmenin verdiği rehavete kapılma ve bir müddet sonra başarısızlığa düşme tehlikeleriyle karşı karşıya kaldıkları belirtiliyor.

        "ZENGİNLEŞTİRİLMİŞ EĞİTİM ORTAMI YARATILMALI"

        Özel yetenekli çocuğun eğitimi nasıl olmalıdır?

        “Zenginleştirilmiş bir eğitim olmalıdır” diyebiliriz. Öğrencilerin eğitimleri, alanında uzman öğretmenler tarafından, bireysel farklılıkların göz önünde bulundurulması kaydıyla, her bir öğrencinin ilgi, yetenek ve ihtiyaçlarını gözeterek, zenginleştirilmiş eğitim ortamlarında yürütülmelidir. Bilim ve sanat merkezleri bu aşamada bakanlık tarafından devreye alınmış ve belli kriterlere göre seçilen uzman öğretmenler eşliğinde bireyselleştirilmiş ve zenginleştirilmiş müfredata uygun eğitim programları yürütüyor.

        BİLSEM’e kayıt yaptıran öğrencilere öncelikle kurum vizyon ve misyonunu aktararak kurum kültürünü aşılama adına bir uyum süreci eğitimi veriliyor.

        Daha sonra destek eğitim programıyla etkili iletişim kurabilen, veri toplayan, çözüm bulabilen, grup çalışmasına yatkın ve farklı öğrenme yöntemlerini kullanan öğrenciler yetiştirilmeye çalıştırılıyor.

        Destek eğitimini tamamlayan öğrenciler Bireysel Yetenekleri Fark Etme programına dâhil oluyor. Bu programda öğrencinin bireysel yeteneklerini fark etmesini sağlamak amaçlanıyor. Bu aşamayı da başarıyla tamamlayan öğrenciler Özel Yetenekleri Geliştirme programına dâhil oluyor ve burada belirlenen özel yeteneklerini ileri düzeyde bilgi, beceri ve davranışa dönüştürmeleri hedefleniyor.

        Son programımız ise Proje Üretimi programı. Bu aşama ise öğrenciler ilgi, yetenek ve tercihlerine göre proje gruplarına ayrılıyor. Öğrenciler disiplinlerarası çalışma ve farklı becerilerin sentezini gerçekleştirmeye yönelik projeler hazırlıyorlar.

        Her bir öğrencimizin mezun olmadan ulusal veya uluslararası arenada proje geliştirmeleri ve sunmaları hedefleniyor.Öğrencilerimizin hobi geliştirmesi sürecine doğrudan ziyade dolaylı bir katkımız bulunuyor. BİLSEM eğitimi sürecinde öğrencilerimizin deneyimledikleri atölye ve branşlar, projeler onların aynı zamanda sosyal ortamlarındaki eğilimlerini de yönlendiriyor. Bilinmeyen bir husus da özel yetenekli çocukların sadece akademik alanda olduğu konusu…

        BİLSEM’ler bu konuda hem genel zihinsel yetenek hem de resim ve müzik alanında eğitimler veren kurumlar. Yani bir öğrenci üç farklı alandan da özel yetenekli olarak tanılanabiliyor ve BİLSEM’lerden eğitim almaya hak kazanabiliyor.

        Sınıflar kaç kişi?

        Öncelikle belirtmek isterim ki BİLSEM’lerde sınıftan ziyade atölye bazlı eğitim ortamları mevcut. Burada da amaç bireyselleştirilmiş ve zenginleştirilmiş bir eğitim doğrultusunda öğrencilerin bu atölyelerden faydalanmaları sağlanmak. Destek eğitim aşamasında sınıflarımız 10-12 kişilik gruplar şeklinde devam ediyor. Özel yetenek alanlarında sınıflar 5-6 kişiye kadar düşüyor. Öyle ki projeyi hazırlayan öğrenci grubuna göre değişmekle birlikte tek kişilik mevcutlar bile olduğunu belirtmek isterim.

        Derslere nasıl odaklanmalarını sağlıyorsunuz?

        Özel yetenekli öğrencilerin genel olarak hazırbulunuşlukları (Kişinin yeni bir şey öğrenmesi için hazır olması) yüksek bireyler olduğu görülüyor. Atölye bazlı derslikler ve zenginleştirilmiş programlar bu öğrenciler için biçilmiş kaftan. Ders saatlerimiz 80 dakika ders ve 15 dakika ara şeklinde ilerliyor. Bizim öğrencilerimizin hepsi örgün eğitimlerine okullarında devam ediyor. BİLSEM’ler öğrencilere daha çok destek eğitim veriyor. Her öğrenci haftada bir gün BİLSEM’lere gelerek 4 ders alıyor. Yaklaşık 2.5-3 saat bizimle zaman geçiriyor. Öğrenci eğer seçmeli atölyelere de gelirse bu süre artıyor.

        "ÇOK KONUŞAN ÖĞRENCİ OLARAK NİTELENDİRİLİYORLAR"

        Türkiye’de özel yetenekli çocuklar ne gibi sorunlarla karşılaşıyor?

        Özel yetenekli bireylerin hem okulda hem de sosyal hayatta bilişsel, psikolojik, iletişim ve duygusal problemlerle karşılaştığını gözlemliyoruz. Okullarda genelde bu öğrencilerden yüksek başarı bekleniyor. Sadece akademik anlamda beklentiler olduğunda bu öğrencilerin diğer ihtiyaçları göz ardı ediliyor.

        Bu da öğrenci üzerinde bir ağırlık oluşturuyor ve öğrenci bu ağırlıkla mücadele etmek zorunda kalıyor.Yine bu öğrenciler iletişim konusunda bazen ‘sivrilmek’ tabiriyle karşı karşıya kalabiliyor. Bazen de derslerde çabuk sıkıldıkları için ‘çok konuşan öğrenci’ olarak nitelendiriliyor.

        Özel yetenekli öğrenciler aynı zamanda yoğun duygular yaşadıkları için acıları da üzüntüleri de sevinçleri de yoğun yaşıyor. Bu durumun da sosyal ilişkilerde ve iletişimde duygusal sorunlara sebep olduğu gözlemleniyor.

        Özellikle normal bir okulda eğitim alan özel yetenekli öğrencinin yaşadığı sorunlar nelerdir?

        Genel olarak özel yetenekli çocukların her şeyi bilmesi, uyumlu olması, kurallara uyması, okullarda ‘örnek öğrenci’ olarak tabir edilen çocuklar olması bekleniyor. Fakat bu çocuklar genelde akranlarına göre kolay ve hızlı öğrendiklerinden, hazırbulunuşlukları yüksek olduğundan sınıf içinde kolay sıkılma sonucunda problemler yaşıyorlar. Bir de genel olarak öğretmenlerin bu çocuklardan beklentileri yüksek olduğu için bir karşılaştırma durumu söz konusu olabiliyor.

        "TÜM SORULARINA ELDEN GELDİĞİNCE YANIT VERİLMELİDİR"

        Aileler bu süreçte çocukları için ne yapmalıdır? Ailelerin çocuklarıyla iletişimi nasıl olmalıdır?

        Biz kurum olarak rehberlik servisimiz, aile eğitim programları ve seminerlerle velilerimizi bilgilendirmeye çalışıyoruz.Genel olarak ilk yıllarda aileler, çocuklarındaki farklılığı keyifle yaşıyor. Fakat ilerleyen yıllarda çocuğun farklı gelişimi karşısında aile sıkıntıya düşebiliyor. Çünkü yeteneklerinin geliştirilmesi adına çocuklara sürekli ilgi gösterilmesi gerekiyor.

        Bu noktada koşulsuz kabul ile çocuklara sevgi göstermekte, disiplinli bir ilgi vermekte, sorumluluk alma duygusu yaşatmakta, duyarlılıklarına karşı destekte bulunmakta fayda var. Ayrıca çocukların dergi, kitap gibi kaynaklara ulaşımı sağlanmalı, müzelere, tarihi bölgelere, sanat galerilerine götürülmeli…

        En önemlisi tüm sorularına, elden geldiğince yanıt verilmelidir. Bunun yanında anne-babalar çocuğun ilgi ve üstünlük gösterdiği dallarda, olanakları el verdiğince çocuklarını etkinliklere yönlendirmelidir. Tüm bu önerilerin yetersiz kaldığı noktalarda ise özel yetenekli öğrencilerle çalışan, onları tanıyan profesyonellerden destek alınmalıdır.

        Veliler arasında rekabet yaşanıyor mu? Yaşanıyorsa bu durum çocukları nasıl etkiliyor?

        Özel yeteneklilerde pek şahit olmuyoruz. Fakat genel olarak ülkemizde veliler arasında böyle bir rekabet var. BİLSEM tanılama süreçlerinde bu rekabetin çok arttığını gözlemliyoruz. Ancak kayıt hakkı kazandıktan sonra bu sürecin değiştiğini gözlemliyoruz.

        "ÖZEL YETENEKLİ ÇOCUKLAR SAATLİ BOMBA GİBİ"

        Özel yetenekli çocuklar topluma nasıl kazandırılır?

        Özel yetenekli çocuklar duygusal anlamda çok daha hassas olmaları, konu ve olaylara eleştirel bakmaları nedeniyle rutin işleyişin aksine davranabiliyorlar. Eğer potansiyelleri doğrultusunda yeterli ve doğru yönlendirme olmazsa saatli bombaya dönüşerek topluma kazandırılamıyorlar. Bu sebeple bu çocuklarımızın kapsayıcı ve zenginleştirilmiş programlarla donanımlanması önemli.

        Topluma kazandırılan özel yetenekli öğrencilerinizden örnekler verir misiniz?

        Dünya çapında ya da ulusal yarışmalarda dereceler elde eden, çok sayıda öğrencilerimiz mevcut.

        TÜBİTAK şampiyonlarımız, ABD'de düzenlenen ve öğrenci yarışmalarının 'Oscar'ı olarak kabul edilen dünyanın en büyüğü ve en prestijlisi olarak nitelenen Uluslararası Bilim ve Mühendislik Fuarı'nda ülkemizi gururla temsil etti.

        78 ülkeden 22 kategori ve yaklaşık 1800 öğrencinin katıldığı Uluslararası Bilim ve Mühendislik Fuarı ISEF'te, TÜBİTAK tarafından ülkemizi temsil eden 4 projemiz 4 alanda 4 dünya derecesi elde etti.

        Kocaeli İzmit BİLSEM öğrencimiz Kerem Bayhan ve danışman öğretmenimiz Nefize Tunalı'nın Mühendislik Mekaniği projesi, alanında dünya dördüncüsü olarak hem büyük ödülü hem de IEEE Foundation Presidents' Scholarship ISEF Özel Ödülü'nü almaya hak kazandı.

        Erzurum Remzi Sakaoğlu BİLSEM öğrencimiz İdil Büyükgölcigezli ve danışman öğretmenlerimiz Dr. Okan Tarık Kömesli ve Şengül Tuğba Özeken Berber'in Çevre Mühendisliği projesi alanında büyük ödülü almaya hak kazanarak dünya dördüncüsü oldu.

        Antalya BİLSEM öğrencilerimiz Hüseyin Kaan Küçükturan, Eren Ekrem Kallıkçı ile danışman öğretmenimiz Hatice Küpeli'nin hazırladığı Sistem Yazılımı projesi, ISEF Özel Ödülü'nü almaya hak kazandı.

        Malatya BİLSEM öğrencimiz Feridun Balaban ve danışman öğretmenimiz Savaş Zafer Güler'in Enerji: Sürdürülebilir Malzemeler ve Tasarımı projesi alanında ödül almaya hak kazandı.

        Özel yetenekli çocuklar nasıl sosyalleşiyor? İletişim problemleri varsa nasıl aşmalılar?

        BİLSEM’lerde kendi akranları ile bir araya gelmeleri bu çocuklar için bir avantaj oluyor. Okullarında da kendi yaş gruplarıyla birlikte eğitim alıyorlar fakat burada kendi gibi düşünen, ilgili, birbirine benzer öğrencilerin bir arada olması onların rahat ve eğlenceli bir ortamda bulunmalarına imkan tanıyor. Genel olarak velilerimizin ve öğrencilerimizin geri dönüşleri bu yönde oluyor. Öğrencilerimizin birbirlerine örnek olduklarını da gözlemleyebiliyoruz.

        "ÇOCUKLARA FIRSAT EŞİTLİĞİ SAĞLANMALI"

        Özel yetenekli çocukların eğitim şartlarıyla ilgili sıkıntılarınız neler?

        Daha çok bu çocukların okullarında desteklenmesi ve çocuklara fırsat eşitliği sağlanması gerektiğini düşünüyorum. BİLSEM’ler bu çocukların eğitim imkanları için bulunmaz bir nimet fakat sınırlı ders saatleri bu çocuklar için yeterli değil.

        Genellikle de velilerimiz bu çocukları farklı kurum ve kuruluşların verdiği eğitimlerle de desteklemeye gayret ediyorlar. Diğer tarafta BİLSEM’li olmayan ancak farklı kurumlar tarafından özel yetenek tanısı alan öğrencilerimiz de mevcut. Okullarda yasal olarak destek eğitim odalarından faydalanma hakları olmakla birlikte potansiyellerine uygun eğitim ve eğitim materyaline ulaşmada dezavantaj yaşayabiliyorlar. Bu süreçte onların da desteklenmesi çok önemli.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ