Türkiye’nin ilk seri katili Hırisantos'un inanılmaz hikayesi
Birinci Dünya Savaşı yenilgiyle bitmiş ve İstanbul işgal edilmişti. 1918'de yaşanan İstanbul işgalinde acımasız bir seri katil türedi. Çoğunluğunu polis cinayetlerinin oluştuğu olaylarda katil zanlısı Hırisantos bir türlü yakalanamıyordu. Mustafa Kemal Paşa, bağımsızlık mücadelesi için ilk adımını Samsun'da atarken, İstanbul'da da bir seri katilin yakalanma hikayesi başlamıştı. İstanbul'a korku salan Hırisantos efsanesi, inanılmaz bir takiple son buldu. Genç komiser, 4 yıldır aranan seri katilin izini çatışmada düşürülen bir şapkadan yola çıkarak buldu. Komiser ve arkadaşlarının inanılmaz planı öldürülen Hisantos'un olayı, bağımsızlık mücadelesi verilen hikayede yer aldı. Mustafa Şekeroğlu'nun kaleminden…
Birinci Dünya Savaşı 1914 yılında başladı ve tam 4 yıl sürdü. Osmanlı İmparatorluğu’nun da yer aldığı İtilaf Devletleri savaşı kaybetmişti. 1918 yılında biten savaşla Osmanlı ordusu dağıtıldı.
Lağvedilen Yıldırım Grubu Orduları komutanı Mustafa Kemal Paşa 7 Kasım 1918 günü gönderilen telgrafla İstanbul’a çağrıldı. Ayrıca asayiş bakımından da ortalık karışıktı. İstanbul’da kapkaççılık, hırsızlık ve sögüşçülük olayları had safhaya çıkmıştı. Tam o günlerde Beyoğlu Boğazkesen’de işlenen bir cinayet, ülkenin bağımsızlığı için verilen mücadelenin içinde, önemli bir seri katilin yakalanma öyküsü olarak yer alacaktı.
YAKALANAN KATİL KAÇTI
Seri katil avına uzanacak hikayenin başlangıcı Boğazkesen Caddesi’nde başladı. Sütçü Recep Usta, sabah erken saatlerde dükkanında vahşice bıçaklanarak öldürüldü. Kısa bir süre sonra katil zanlısı olduğu tespit edilen 3 kişi yakalandı. Çetenin reisinin adı Hırisantos’tu. Henüz 20 yaşında olan Hırisantos, kapkaççılık ve hırsızlık gibi suçlardan 16 yaşındayken yakalanmış ve sabıka kayıtlarına adı geçilmişti. Azılı suç makinesi haline gelecek olan Hırisantos, kısa bir süre sonra cezaevinde kaçmayı başardı.
İSTANBUL İŞGAL EDİLDİ
Tarih yaprakları 13 Kasım 1918’i gösteriyordu. Hırisantos Beyoğlu’nun sokaklarında suç işlemeye devam ederken İngilizler Mondros Ateşkes Antlaşması’na dayanarak İstanbul’u fiilen işgal altına aldı. İstanbul bir yandan işgal altında bir yandan suçluların cirit attığı bir şehir haline gelmişti.
POLİS CİNAYETLERİ
Hırosantos’un ismi İstanbul’un dört bir yanında duyulmaya başlanmıştı. Gasp, soygun, tecavüz olayları gerçekleştiren Hırisantos, bir kadına tecavüz etmeye çalışırken, olaya müdahale etmeye çalışan Taksim Polis Merkezi'nde görevli polis memuru Mehmet Efendi’yi öldürdü. Bu Hırisantos’un ilk polis cinayetiydi. Hırisantos'u yakalamak için Komiser Fahri Efendi görevlendirildi. Ancak Hırisantos, Komiser Fahri Efendi'yi de pusuya düşürerek öldürdü. Ardından kendisini takip eden polislerin kim olduğunu kısa sürede öğrenen Hırisantos, sonraki takipçilerini de tek tek pusuya düşürdü.
Kurbanlardan biri de Taksim Karakolu'nda görevli polis memuru İbrahim Efendi'ydi. Her geçen gün adıyla korku salan Hırisantos, bir çete elemanıyla dolaştığı sırada ayakkabısını boyatırken gördüğü polis memuru Abdurahman Efendi'yi de aynı şekilde öldürdü. İşgal altındaki İstanbul'da İngilizler'e gizli ajanlık yaptığı iddia edilen seri katil, daha sonra kumar oynattığı kahvehaneye baskın yapan 2 polis memuruyla çatıştı. Seri katil, çatışmada polis memuru Cemal Efendi'yi de öldürüp kaçmayı başardı.
HIRİSANTOS'UN YAKALANMASI İÇİN ANT İÇİLDİ
Azılı katilin yakalanması İstanbul Polisi için bir namus meselesi haline gelmişti. Onu ölü ya da diri yakalamak için yemin edildi. Bu polisler arasında Pehlivan lakaplı Komiser Mehmet Efendi ile Hacı Şükrü, Osman Efendi ve Beşiktaşlı Rüştü Efendi de yer aldı.
ASKER KILIĞINDA TAKİP
Hırisantos’un yakalanması çok önemliydi. Bu azılı katili yakalamak için görevlendirilen Pehlivan Komiser, amirinin yanına çıkarak “Amirim Hırisantos’un izini bulmak için rahat dolaşmamız lazım. Eğer asker kılığına girersek kimse bizden şüphelenmez” dedi. Asker kıyafeti giyerek takibini yapmak istediğini söyledi. Amirin bunu onaylaması üzerine, Komiser Pehlivan ve ekibinden oluşan 4 kişi asker kıyafetiyle sanki devriye geziyorlarmış gibi dolaşmaya başladılar. Amansız bir takip başlatılmıştı.
ÇATIŞMADA ADAMI ÖLDÜRÜLDÜ
Bu arada Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmış ve milli mücadelenin ilk adımını atmıştı. İşgal altındaki İstanbul’da Hırisantos ve çetesini arayan 4 kişilik ekip, çalışmasını hızlandırdı. Yaklaşık 3 hafta süren takibin sonunda ekip, Hırisantos ile Dolapdere'de karşılaştı. Çıkan çatışmada polis memuru Osman Efendi şehit düştü, Hırisantos ve çetesi bir kez daha kaçmayı başardı. Ancak bu çatışmada önemli bir adamı öldürüldü.
İKİNCİ ADAMI DA ÖLDÜRÜLDÜ
Hırisantos’u yakalamak için zaman zaman takip ekibi değişiyordu. Bunlardan biri de Faik beydi. Faik bey ve ekibi peşine düştüğü Hırisantos ile çatışmaya girdi. Çatışmada Faik bey yaralandı. Ancak Hırisantos’un ikinci önemli adamı bu çatışmada öldürüldü. Kaçmayı başaran Hırisantos artık tek başına kalmıştı.
“HIRİSANTOS’U YAKALAMAK İÇİN BENİ GÖREVLENDİRİN”
Hırisantos’un ismi İstanbul’da en güçlü kabadayılar arasında bile korku salan hale gelmişti. Hırisantos bir türlü yakalanamıyordu ve polis cinayetleri de devam ediyordu. Tüm bunlar yaşanırken, İstanbul Emniyeti Teftiş Reisi’nin kapısı çalındı. İçeri giren genç bir adam ‘Ben komiser Muharrem Alkor, efendim müsaade ederseniz beni Hırisantos olayına atayın. Ben onu yakalayacağım” dedi. Emniyet müdürü bu genç adamı boydan bir süzdü “Emin misin oğlum” dedi. Genç komiser “Evet efendim” dedi. Bu genç komiserin davranışı emniyet müdürünün hoşuna gitmişti. Hemen bir yazı yazdı ve genç komiser “Bu gizli yazıyı Beyoğlu müdürüne götür” dedi.
HIRİSANTOS DOKTOR KILIĞINA GİRDİ
Genç komiser sevinçle Beyoğlu müdürüne giderek yazıyı heyecanla verdi. Beyoğlu’nda sorumlu emniyet müdürü yazıyı okuyup, şaşkın bir şekilde Muharrem komiseri gözleriyle sözdü. Müdür genç komisere “Tamam oğlum, sen git ben sana haber veririm” dedi. Muharrem komiser Galata Karakolu’nda görevli komiser yardımcısıydı. Ancak kendisine bir daha haber gelmedi.
İki önemli adamı öldürülen Hırisantos kendini toparlamak için Osmanbey’de bir doktor kılığına girdi. Yanında sevgilisi ve aşık olduğu Eftimya adlı bir genç kız bulunuyordu. Hırisantos gündüz doktor gece soygun ve gasp olaylarına devam ediyordu. Ancak tüm çalışmalara rağmen Hırisantos'un nerede olduğu tespit edilemiyordu.
OTELDEKİ TAKİP
Bu kez kendine Fantoma Mehmet ve Makarnacı Niko adında iki elemanla çete kuran Hırisantos'un doktor kimliği Şişli’de işlediği bir cinayet sonrası deşifre oldu. Bu kez Hırisantos’un peşinde komiser Fahri bey vardı. Ortalardan kaybolan Hırisantos’un Tarabya’daki meşhur otelde gizlendiği istihbaratını alan Fahri bey, ekibiyle o bölgeye gitti. Geçekten de Hırisantos zengin bir kadın sevgilisiyle farklı bir kılıkla otele yerleşmiş ve odadan çıkmıyordu. Fahri bey, bu azılı suç makinesini yakalamak için bir plan yaptı.
KOMİSER OYUNA DÜŞTÜ
Plana göre, Fahri bey bir müşteri gibi otele girecek ve ‘Konya’dan tüccar Ahmet” adlı arkadaşıyla buluşacağını söyleyecekti. Ve bir bahaneyle otelde kimlerin kaldığına dair bilgiler almaya çalışacaktı. Ekip de dışarıda gözlücülük yapacaktı. Bu plan uygulandı ancak incelenen defterde Hırisantos'un adı yoktu. Lobide müşteri gibi sözde arkadaşını bekleyen Fahri bey kendisine oynanacak oyundan habersizdi. Tam üç gün aynı oyuna devam etti ancak bir türlü Hırisantos’u göremiyordu. Komiserin varlığından haberdar olan Hırisantos, bir elemanı komisere yollatarak “Emniyet müdürü sizden telefon bekliyor” dedi. Önemli bir durum olduğunu sanan Fahri bey emniyet müdürünü aramak için otelden ayrılınca, Hırisantos’ta otelden kaçmayı başardı.
YUNANISTAN’A KAÇTI
Hırisantos bir kez daha kaçmıştı. Bu kez ise sevgilisi Eftimya ile Yunanistan’a kaçtı. Polisin de aldığı istihbaratlar bu yöndeydi. O zamana kadar 13 polis olmak üzere 21 cinayet Hırisantos tarafından işlenmişti. Bu tüyler ürperten bir rakamdı.
GENÇ KOMİSERİN TAYİNİ ÇIKTI
Tarih yaprakları 16 Mart 1920’yi gösteriyordu. İstanbul İtilâf Devletleri'nce resmen işgal edilmişti. İngiliz, Fransız ve İtalyan askerleri İstanbul’daydı. Ve İstanbul’daki bölgeler bu üç ülkenin kolluk görevlilerine paylaşım yapılmıştı. Dolapdere ve Tatalva'dan Fransızlar sorumluydu. Yaşanan olaylarda yakalananlar işgal kuvvetlerinin nezarethanesine götürülüyordu. Tam o dönemde Hırisantos’u yakalamak isteyen genç komiser Muharrem Alkor’un tayini Dolapdere Polis Merkezi’ne çıktı.
30 POLİS TUTUKLANMIŞTI
Hırisantos’u yakalama ekibinde yer almak isteyen ancak kendisine dönüş yapılmayan bu genç komiser tam da Hırisantos’un dehşet saçtığı bölgedeydi. Karakola giden komiser büyük bir şok yaşadı. Karakolda rütbeli kimse yoktu ve polis sayısı azdı. Bunun nedenini kısa bir süre sonra öğrendi. O bölgede iki Fransız askeri öldürülmüştü. Olay çözülmeyince de Fransızlar karakolda bulunan rütbelilerin yer aldığı 30 kişiyi tutuklayarak nezaretlerine atmıştı. Ve tüm bu şartlar altından genç komiser Muharrem görevine başladı.
AZILI BİR SUÇ MAKİNESİYLE ÇATIŞMA
O bölgede yeni türeyen azılı bir suç makinesi daha ortaya çıkmıştı. Adı Nobar’dı. Aylar geçmişti Hırisantos’tan bir haber alınamamıştı. Yunanistan’da olduğu düşünülüyordu. Komiser Muharrem, o bölgenin yeni suç makinesi Nobar’ı yakalamak için çalışma başlattı. Bir gece tespit edilen Nobar ile çatışmaya girdi. Nobar ile bir kişi gasp olayı gerçekleştirmişti. Takip sonucu çatışma yaşandı. Çıkan çatışmada bir ‘Ah’ sesi duyuldu ancak kimin vurulduğu bilinmedi.
OLAY YERİNDE DÜŞÜRÜLEN ŞAPKADAKİ ŞOK İSİM
Nobar ve arkadaşı çatışmadan kaçarak kurtuldu. İki şüpheliden biri kaçarken şapkasını düşürdü. Muharrem komiser, o şapkayı alarak karakola götürdü. Şapka yeni pahalı bir mağazadan alınmıştı. Şapka kimindi? Mağazaya gitse acaba bu şapkayı satın alan kişiyi tespit edebilecek miydi? Tüm bu sorular kafasında geçiyordu. Şapkayı biraz daha inceledi. Şapkanın iç kısmında rülo haline getirilmiş küçük bir bez parçasını gördü. O parçayı açtığında şok bir isimle karşılaştı. Küçük bez parçasının üzerinde “Eftimya” yazılıyordu.
HIRİSANTOS DÖNMÜŞTÜ
Eftimya, Hırisantos’un sevgilisiydi. Yunanistan’a birlikte kaçmışlardı. Muharrem Komiser, birçok ihtimal düşünmeye başladı. Hırisantos geri mi dönmüştü? Ya da Nobar’ın yanında bulunan kişi sanki Hırisantos buradaymış gibi bir oyun mu oynuyordu? Ama bir gerçek vardı. Artık Hırisantos’un kokusunu alıyordu. Eftimya’nın burada olup olmadığını araştırmaya başladı.
“KIZIM VE BEN TEHLİKEDEYİZ”
Genç komiser araştırmaya başlamıştı. Eylül ayının ilk günleriydi. Genç komiser Tatalva Karakolu’nda bulunduğu sırada yaşlı bir adam kapıyı çalarak içeri girdi ve “Serkomiser ile görüşmek istiyorum” dedi. Serkomiser o dönem başkomiserdi. Muharrem komiser “Şu an yok bir şey varsa bana söyleyebilirsiniz” dedi. Yaşlı adam ısrarla Serkomiserle görüşmek istediğini söyledi. Kısa bir süre sonra Serkomiser Tahsin Bey içeri girdi. Adamı dinlediğinde şok eden bilgiyle karşılaştılar. Yaşlı adam Eftimya”nın babasıydı ve Hırisantos’n yaralı olarak kaldığı evi ihbar ediyordu. Hırisantos tarafından kızı ve kendisinin öldürüleceği korkusu yüzünden ihbarda bulunmuştu.
BİLGİLER DOĞRU ÇIKTI
Genç komiser Muharrem Alkor hayalini gerçekleştirmek için büyük bir fırsat yakaladığını düşündü. Serkomiser Tahsin bey görevi ona vermişti. Komiser önce Hırisantos’un kaldığı evi tespit etti ve ev sahibini gizlice sorguya aldı. Ev sahibi Agaton gizlice sorgulandı. Agaton Hırisantos’un kendi evinde ve yaralı olduğunu doğruladı. Agaton evin planları ile ilgili tüm bilgileri genç komiserle paylaştı. Böylece hem şapka sahibi bulunmuştu hem de o yaralanan kişinin kim olduğu ortaya çıkmıştı.
ŞİFRE ÖKSÜRÜK SESİ
Karşılarında azılı bir katil vardı. Her çatışma sonrasında kurtulmuş ve girdiği cezaevinden bile kaçmış biriydi. O yüzden çok iyi plan yapmaları gerekti. Hırisantos’un yattığı oda pencereye yakındı. Plana göre, operasyon Hırisantos uyuduktan sonra gerçekleşecekti. Ve Hırisantos’un uyuduğunu da Agaton öksürerek polise bildirecekti. Planın şifresine göre ilk öksürük Hırisantos’un uyumaya geçtiği ikinci öksürük ise tamamen kendinden geçtiği şifresi olacaktı.
GECE ÇATIŞMASI BAŞLADI
Hisantos’un iki silahı vardı. Tarih yaprakları 7 Eylül 1920’yi gösteriyordu. Gece Agaton’un evi sarıldı. Hırisantos’un kaldığı odanın penceresine doğru komiser Muharrem ve polis memuru Cafer bey sürünerek yaklaştılar. Gece yarısı ilk öksürük sesi geldi. Ardından ikinci öksürük sesi duyuldu. Ses yapmamak için ayakkabılarını çıkaran Muharrem komiser ve Cafer bey pencereye geldikleri sırada gece karanlıkta bir kedinin kuyruğuna bastı. Kedinin cıyaklamasıyla uykusu hafif olan Hırisantos uyanarak pencereye doğru ateş etmeye başladı. Muharrem komiser ve Cafer bey de gece karanlıkta pencereyi kırarak karşılık vermeye başladı.
BOĞUŞMA YAŞANDI
Karanlıkta içeri görülmeyince, Muharrem komiser el feneriyle içeri bakıp Hırisantos’un yerini tespit ederek bir kez daha ateş etti. Bu sırada bu ikiliye, polis memuru Ethem efendi de katıldı. Vurulan Hırisantos’u yakalamak için Muharrem Komiser, Cafer Bey ve ardından Ethem efendi pencereden içeri girdi. Komiser Muharrem, Hırisantos’un üzerine atıldı. Silah tutan elini etkisiz hale getirmeye çalışırken, Hırisantos bir kez daha ateş etti.
CAFER BEY VURULDU AMA YIKILMADI
Filmleri aratmayan bir takiple başlanan olayın sonuna geliniyordu. Hırisantos’un ateş ettiği kurşun Cafer beyin karnına isabet etti. Yaralanarak yere düşen Cafer bey yerinden kalkarak Hırisantos’un üstüne atladı. Muharrem Komiserle birlikte yaşanan boğuşmada Hırisantos’a peş peşe ateş edildi. İçeride 3 polis memuru 4 yıldır yakalanamayan azılı katili etkisiz hale getirmişlerdi.
HEPSİ TERFİ ETTİRİLDİ
Diğer ekipler içeri girdiğinde de iş bitmişti. Hırisantos öldürülmüştü. Bu olay büyük ses getirdi. Artık Hırisantos efsanesi son bulmuştu. Daha sonra Muharrem komiser, polis memuru Cafer bey ve Ethem Efendi, terfi ettirilerek ödüllendirildi.
KAYITLARDA “POLİS KATİLİ” DİYE GEÇİYOR
Hırisantos'un polis arşivindeki dosyasında Muharrem Alkor, operasyonda görev alan Merkez Memurvekili Ethem Bey ile Polis Memuru Cafer Tayyar Efendi'nin fotoğrafları da yer alıyor. 26 Eylül 1914 tarihli ve 4741 sayılı ilk sabıka kaydının sahibi olan Hırisantos'un, 13'ü polis toplam 21 kişiyi öldürdüğü cinayetlerde kullandığı tabancasının fotoğrafı da dosyada, "Hırisantos'un tabancası" şekline kayıtlı.
HAYALİNİ GERÇEKLEŞTİRDİ
Bir genç komiserken emniyet müdürünün karşısına çıkarak “Hırisantos’u yakalamak için beni görevlendirin” diyen komiser Muharrem Alkor, bu hayalini gerçekleştirdi. Alkor 59 yaşında hayatını kaybetti. Muharrem Alkor, ünlü sinema oyuncusu Selda Alkor’un babasıdır.