Uluslararası şirketlerden gıdada çifte standart
Uluslararası gıda firmalarının, Türkiye'de aynı marka ve logoyla Batı ülkelerinden daha düşük besin değerine sahip ürünler üretmesi son günlerde sosyal medyada büyük tepki çekmeye başladı. Avrupa Birliği'nde ise Doğu Avrupa ülkeleri 'çifte standartın' sonlandırılması için 10 yıl mücadele verdi ve mart sonunda bu uygulamanın sonlandırılmasına yönelik bir ön anlaşmaya varıldı. Avrupa Komisyonu geçen yıl aynı marka ve logoyla farklı ülkelerde satılan 64 ürünü incelemiş bunların 20'sinde ülkeden ülkeye farklılıklar olduğunu tespit etmişti. Selim Karahan'ın haberi...
Son günlerde sosyal medyanın en önemli tartışmalarından birisi gıda kalitesi oldu. Tartışma Twitter'da bazı kullanıcıların Algida'nın Twister dondurmasının İngiltere ve Türkiye versiyonlarının karşılaştırılmasıyla başladı. İngiltere'deki Twister'ın süt oranının yüzde 13, Türkiye'deki Twister'daki süt oranının ise sadece yüzde 1 olması büyük tepki topladı. Bunun yanında Türkiye'deki Twister'da meyve püresi oranı yüzde 0.4 iken bu oran İngiltere'de yüzde 11.Yani İngiltere'deki tüketiciler aynı markalı ürünü alsa da Türkiye'deki tüketicilere göre daha kaliteli ve besin değerleri yüksek birdondurma yiyor.
İNGİLİZLERİN 'GELECEĞİNİ' DAHA VİTAMİNLİ 'BESLİYOR'
Habertürk'ten Selim Karahan'ın haberine göre İngiltere ve Hollanda merkezli Unilever'in sahibi olduğu Algida, farklı isimlerle dünyanın çoğu ülkesinde bulunuyor. Ürünlerinin içeriği de ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor. Türkiye'de kullanıcılar Algida'ya büyük tepki gösterse de uluslararası gıda üreticilerinin hepsi aynı yönteme başvuruyor. Örneğin İsviçre merkezli düünyanın en büyük gıda üreticilerinden Nestle'nin Nesquik markalı buğday ve mısır gevreği gelişmiş ve gelişmekte olan bütün pazarlarda satılıyor.
Hedef kitlesi çocuklar olan bu ürün barındırdığı vitaminler sebebiyle 'geleceği besler' sloganıyla satılıyor. İngiltere ve Türkiye'deki Nesquik'leri karşılaştırdığımızda ise bazı farklılıklar göze çarptı. Türkiye'deki Nesquik'te B1, B2, B3, B6, Folik Asit, ve B5 vitaminleri bulunuyor. İngiltere'deki Nesquik'te ise fazladan D vitamini bulunuyor.
'TRANS YAĞ YOK' AMA ASLINDA VAR
PepsiCo'nun sahibi olduğu Frito Lay'in ürettiği Doritos markalı cipslerin içeriği ise ülkeden ülkeye çok az fark gösterse de bu fark aslında büyük önem arz ediyor. ABD'deki Doritos markalı cipslerle Türkiye'dekiler yağ, karbonhidrat, protein ve tuz miktarları karşılaştırıldığında kayda değer bir fark görünmüyor. Ancak toplam yağ oranı benzer olsa da Türkiye'deki Doritos'ta 100 gramlık pakette 0.17 gram trans yağ bulunuyor.Trans yağ miktarının toplam yağ miktarı içindeki oranı yüzde 1'i geçmediği için paketin üzerine yasal olarak 'Trans yağ içermez' ibaresini koyabiliyor. Aynı kuralın geçerli olduğu ABD'de Türkiye'deki gibi Doritos paketinin üzerinde 'Trans yağ içermez' yazıyor. Ancak farklı olarak besin değerleri tablosunda trans yağ miktarı gerçekten 0 gram olarak görünüyor. Türkiye'deki miktar çok yüksek olmasa da doktorların günde 2 gram trans yağ tüketiminin kalp krizi geçirme olasılığını yüzde 25 artırdığını söylediğini unutmamak gerekiyor.
DANİMARKA YASAKLADI
Trans yağ konusunda benzer bir farklılık İtalya merkezli Ferrero'nun ürettiği Nutella'da da göze çarpıyor. Türkiye'de şu anda satılan Nutellaların üzerinde iki farklı ve görünür yerinde 'Trans yağ içermez' yazıyor. Besin öğeleri tablosunda ise trans yağ miktarı '<0.1' gram yani '0.1 gramdan az' şeklinde yazılmış. ABD ve Batı Avrupa'daki Nutellalarda ise trans yağ miktarı 0 gram olarak görünüyor. Yüzde 1'in altındaki trans yağ oranınıiçin 'trans yağ içermez' ibaresinin kullanılabilmesi son yıllarda ABD ve Avrupa'da sık sık tartışılıyor. Danimarka, bunu özellikle yaşlıları aldattığı gerekçesiyle yasaklayan ilk ülkelerden birisi oldu. Danimarka Sağlık Bakanlığı söz konusu değişikliğin ardından kalp hastalıklarında düşüş gözlemlendiğini açıkladı.
SLOVAKYA BAŞBAKANI İSYAN ETTİ
Uluslararası gıda firmalarının farklı ülkelerde aynı ürünü farklı içeriklerle üretmesi Türkiye'de son günlerde gündeme gelse de Avrupa'da bu durum son 10 yıldır önemli gündem maddeleri arasında yer alıyor. Özellikle geliri batıya göre düşük olan Doğu Avrupa ülkeleri firmaların kendi ülkelerinde tüketicilere daha sağlıksız ürünler sunmasından sık sık şikayetçi oluyor.2017 yılında katıldığı bir konferansta konuyla ilgili açıklamalarda bulunan dönemin Slovakya Başbakanı Robert Fico "Avusturya'da içinde şeker bulunan bir ürün alıyorsunuz ama Slovakya'da aynı üründe yapay tatlandırıcı kullanılıyor. Hem de ürün, Slovakya'da daha pahalıya satılıyor. Belki de ürünlerinin üzerine 'pislik' olduğunu yazmaları gerekiyor" sözleriyle bu çifte standarta isyan etmişti.Fico 2016 yılında ise "Aynı ürün, aynı marka, aynı logo ama Slovakya'daki ürün daha az et, daha fazla yağ, koruyucu ve yapay tatlandırıcı içeriyor. Ekonomide otururken bize 'business class' uçuyorsunuz diyemezsiniz" dedi
AYNI İSİMLE HEM DOMUZ HEM TAVUK SATIYOR
Yapılan bazı testler sonucu Slovakya'da satılan bazı et ve balık ürünlerinde, Avusturya'da aynı markayla satılan ürünlere göre daha az 'et' olduğu tespit edildi. Bunun yanında bu çifte standartın tepki çektiği bir başka ülke olan Çekya'da yapılan testler sonucunda bu ülkedeki Nesquick mısır gevreklerinin Almanya'dakilere göre daha az vitamin ve kakao barındırdığı tespit edildi. Nutella, Jacobs kahve ve Nestea buzlu çaylarda da Almanya'ya göre farklılıklar tespit edildi.En ilginç farklılık ise Danimarkalı Tulip'in konserve kıymasında tespit edildi. Tamamen aynı isimle satılan ürünün Almanya'da domuz eti, Çekya'da ise daha ucuz olan tavuk eti barındırdığı ortaya çıktı.
DÖRT FARKLI KALİTE KATEGORİSİ
Avrupa'da konuyu ilk gündeme taşıyan ülke ise Romanya olmuştu. 2009 yılında Romanya milletvekili Rareş-Lucian Niculescu Avrupa Komsiyonu'na "Farklı ülkelerde aynı isimle 4 farklı kalite kategorisinde ürünler satıldığı iddia ediliyor. Bu konuda herhangi bir çalışma yürütülüyor mu" sorusunu yöneltti. Komisyon ise o dönem herhangi bir yasa delinmediği için sorunun üzerinde durmadı. Avrupa Birliği ortak pazar olsa da markalar için bir kalite standartı bulunmuyor. Yani paketin üzerinde içerik doğru bir şekilde yazıldığı sürece bir ürün aynı isimle farklı maddelerle üretilebiliyor.
'AVRUPA'NIN ÇÖPLÜĞÜ OLARAK GÖRÜYORLAR'
Avrupa Birliği içindeki görece yoksul Doğu Avrupa ülkeleri, gıdalardaki çifte standartın ikinci sınıf ülke muamelesi gördüklerinin kanıtı olarak görüyor. Bu farklılığa Slovakya Başbakanı'na benzer bir şekilde isyan edenlerden birisi de Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov oldu. Borisov uluslararası firmaların söz konusu uygulamasının "Ayrımcılığın kalıntısı" olduğunu ifade etti. Geçtiğimiz yıl Bulgaristan Sağlık Bakanlığı da bir takım aynı isimli ürünlerin Bulgaristan'da Batı Avrupa'ya göre daha düşük kaliteli malzemelerle üretildiğini tespi ettiğini açıkladı.
Doğu Avrupa ülkeleri uzun süredir Avrupa Birliği içinde 'ikinci sınıf ülke' muamelesi gördüklerini dile getiriyor. Bu şikayetin birçok nedeni olsa da gıda konusunun siyasi bir karşılığı olduğu için daha çok öne çıkarılıyor. 2017'de Çekya'da Usvit Partisi'nin lideri Marek Cernoch bu sebeple ülkedeki seçim öncesi yaptığı açıklamada "Batılı şirketler Çek Cumhuriyeti'ne (o zaman adı daha değişmemişti) ikinci sınıf ülke muamelesi yapıyor. Bizi Avrupa'nın çöplüğü olarak görüyorlar" diyerek aynı isimle düşük kaliteli ürünlerin ülkesinde satılmasına sert tepki göstermişti.
64 ÜRÜNÜN 20'SİNDE FARKLILIK TESPİT EDİLDİ
Gıdadaki çifte standarta tepki gösteren bir başka ülke de Macaristan. Macaristan'ın resmi gıda ağlığı kuruluşu Nebih, 2017 yılında Almanya, İngiltere gibi ülkelerde aynı isimle satılan 68 ürünü test etti. Macaristan'daki 18 ürünün daha düşük kaliteli malzemelere sdahip olduğunu açıkladı. Bu konuda Avrupa Birliği'nin büyük ekonomileri İngiltere, İspanya, Fransa, İtalya ve Almanya sessiz kalmayı tercih ederken Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri uzun yıllar süren bir mücadele verdi. Bu mücadelenin sonucu olarak Avrupa Komisyonu da geçen yıl 64 üründe incelemelerde bulundu ve bunların 20'sinde ülkeden ülkeye kalite farkı olduğunu tespit etti. Bunun üzerine yapılan çalışmalar sonucu bu yılın nisan ayında Avrupa Komisyonu ve Parlamentosu nisan ayında sorunu çözüme kavuşturacak bir ön anlaşmaya vardı.
YILLAR SÜREN MÜCADELE ZAFER GETİRDİ
Mart sonundaAvrupa Komisyonu'ndan bu varılan anlaşmayla ilgili yapılan yazılı açıklamada "Yeni kurallar üye ülkelerde, farklı içerik veya karaktere sahip ürünlerin aynıymış gibi pazarlanmasının yanıltıcı bir uygulama olduğunu açıkça belirtecektir" ifadeleri yer aldı. Yani Avrupa Birliği içerisinde tek isimle ürün satmak isteyen gıda firmaları her ülkede üretimi aynı malzemeler ve yöntemlerle yapmak zorunda kalacak. Eğer ülkeden ülkeye farklılık gösteren bir malzeme varsa bu konuda tüketiciyi açık bir şekilde bilgilendirmek zorunda kalacak. Söz konusu anlaşma, bir yasa teklifi olarak Avrupa Parlementosu'na gönderildi ve 17 Nisan'da 474'e karşı 163 oyla kabul edildi. Avrupa Komisyonu'nunda onayından sonra üye ülkelerin yeni kuralları uygulaması için 24 ayı bulunuyor.
'DAMAK TADINA GÖRE DE DEĞİŞEBİLİYOR'
Avrupa Birliği içerisinde bu çifte standartla yıllarca mücadele eden Doğu Avrupa ülkelerinin durumu aslında Türkiye'ye çok benziyor. Çünkü, uluslararası şirketler Türkiye'deki herhangi bir farklı yasadan yararlanarak, farklı malzemelerle üretim yapmıyor. Gıda Güvenliği Derneği Başkanı Samim Saner Türkiye'de gıda kodeksinin Avrupa Birliği'yle aynı olduğunu ifade etti. Uluslararası şirketlerin bu mevzuat kapsamında sürekli denetlendiğini belirten Saner "Türkiye'deki tüm ürünler mevzuata uygun olarak üretilmelidir. Farklı ülkelerde farklı formüller kullanılmasının nedeni maliyet olabiliyor. Bunun yanında bazı ülkelerde tüketicinin damak tadına uygun olarak da değişiklikler yapılabiliyor. Bu Avrupa'da da çok tartışılan bir konu" dedi.
'MERDİVEN ALTINA DİKKAT EDİLMELİ'
Gıda Güvenliği Derneği eski Başkan Yardımcısı Nerma Gökçe de benzer bir şekilde söz konusu uluslararası firmaların ürünlerinin Türkiye'de sürekli denetimden geçtiğini söyledi. Şirketlerin Türkiye'de Avrupa standartına uygun üretim yaptığını belirten Gökçe "Dolayısıyla şirketler herhangi bir yasayı delmiyor. Aksi takdirde zaten üretim izni alamaz. Türkiye'de öncelikli olarak merdiven altı üretim yapan şirketlerin denetlenmesi gerekiyor" dedi. Gökçe, asıl sağlık riski yaratan gıda ürünlerinin bu merdiven altı şirketlerden geldiğini ifade etti.
KAÇAKÇILIĞIN ARTMASINA YOL AÇTI
Yani Türkiye'ye uluslararası şirketler bir çifte standart uyguluyor olsalar da sağlık açısından risk teşkil edecek bir ürünleri bulunmuyor.Diğer bir deyişle büyük firmaların ürünlerini yediğinizde sokaktan aldığınız markasız ürünlere göre sağlık açısından daha az risk alıyorsunuz.Bu konuda karar tüketiciye kalıyor. Avrupa örneğine bakıldığında ise tüketicinin bilinçlenmesinde siyasiler baş rolü oynuyor. Avrupa Birliği'nin doğusundaki ülkeler ve Sırbistan, Makedonya gibi ülkelerde siyasetçilerin bu konuun ısrarla üzerine gitmesi toplumda önemli bir farkındalık yarattı. Hatta bu farkındalık beklenmedik bir olumsuz sonucun doğmasına da sebep oldu. Bahsi geçen ülkelerde son yıllarda kaçakçılığı en fazla yapılanmallar, aslında ülkede bulunan ancak Avrupa'daki muadili daha kaliteli olan gıda ürünleri oldu. Avrupa Komsiyonu'nun uzun yıllardan sonra, 'Batı Avrupa' ürünlerine talebin ve bu ürünlerin kaçakçılığın hızlı bir şekilde artması sonucunda konunun üzerine ciddi bir şekilde gitmeye karar verdi.