Virüs bulaştırma riski taşıyanların oranı daha yüksek de olabilir
Toplumda pek çok kişi Covid-19 pandemisi ile ilgili vaka sayısının her akşam duyurulan günlük vaka kadar olduğunu düşünüyor . Oysa Sağlık Bakanlığı'nın TÜİK ile gerçekleştirdiği saha taramasında 1000 kişinin 2.4'ünde virüs varlığı tespit edildi. 83 milyonluk nüfusa uyarlandığında ortaya çıkan sonuç şu; Türkiye'de şu an en az 200 bin kişi virüs taşıyor ve bu kişilerin virüsü bulaştırma riski bulunuyor. Ceyda Erenoğlu'nun özel haberi
Covid-19 Pandemisi’nde ülke olarak geldiğimiz noktada bazı konularda kafa karışıklığı içindeyiz. En çok karıştırılan ve yanlış - eksik yorumlanan konulardan birinin de “vaka sayısı” ile ilgili olduğu belirtiliyor. Toplumun önemli bir kısmı vaka sayısının, akşam saatlerinde Sağlık Bakanı tarafından açıklanan ve son 24 saatte tespit edilen yeni pozitif vakalar kadar olduğunu zannederken bir diğer kısmı toplam vaka sayısından iyileşenleri ve ölenleri çıkardıktan sonra geri kalan aktif vakalar kadar vakamız olduğunu düşünüyor. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektör Yardımcısı - Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Kemalettin Aydın, “Bu noktada asıl dikkate alınması gereken Sağlık Bakanlığı’nın TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) ile birlikte yaptığı saha taramasında 1000 kişinin 2.4’ünde virüs varlığı tespit edilmesidir. Bu randomize çalışmadan yola çıkılıp 83 milyonluk nüfusa uyarlama yapıldığında Türkiye’de şu an en az 200 bin kişinin virüs taşıyıp bulaştırma riskine sahip olduğunun bilinmesi gerekir” diyor.
VİRÜS BULAŞTIRMA RİSKİ TAŞIYANLARIN ORANI DAHA YÜKSEK OLABİLİR
Aydın’a göre bu noktada mikrobiyolojik tespit yetersizlikleri de dikkate alındığında virüs taşıyan ve bulaştırma riski bulunan kişi sayısının 200 bin - 500 bin civarında olabileceği öngörüsünde bulunmak mümkün. Bu bilgi doğrultusunda sünnet, nişan, düğün, doğum günü vb etkinliklere dikkat edilmesi ve herkesin pozitif olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Kişilerin öncelikle kendilerini pozitif varsaymaları ve virüs tehlikesinin öncelikle kendilerinden kaynaklı olabileceğini düşünmeleri hastalığın yayılımını engellemede atılabilecek en önemli adım olarak görülüyor.
YENİ KISITLAMALARLA KARŞI KARŞIYA KALABİLİRİZ
Bu nedenle güz dönemine kadar olan sürede, virüs taşıyıcısı olan ve bulaştırma riski bulunan kişi sayısının azaltılması hedefi büyük önem taşıyor. Bunun başarılamaması halinde şu an ki durumun üzerine dünyanın beklediği ikinci dalganın da eklenmesiyle istenmeyen tablolarla karşılaşılabileceğine dikkat çekiliyor. Prof. Dr. Kemalettin Aydın; “Bunlara daha kalabalık ortamların olacağı, havaların soğuyup havalandırmaların yetersiz kalacağı ve diğer kış gribi virüslerinin de aktifleşip hayatımızda yer alacağı günler eklendiğinde, Ekim ve Kasım aylarından itibaren beklediğimizden çok daha fazla vakayla karşılaşacağımız endişesi taşıyorum. Bunun sonucu yeni kısıtlamalarla karşı karşıya kalmamız anlamına gelebilir” diyor.
VİRÜS İLE GEÇİCİ ATEŞKES HALİMİZ BOZULABİLİR
Bu riski azaltmak adına bugünden itibaren toplum olarak tedbirlerimize daha fazla dikkat etme zorunluluğumuz bulunuyor. Özellikle; Maske, sosyal mesafe ve temizliğin “yeni normal” olarak tanımlanan bu dönemin vazgeçilmezleri arasında olması ve ihmal edilmemesi gerektiği hatırlatılıyor. Önümüzdeki 40 günün toplum için öneminin farkında olunmasının pandeminin gidişatını belirlemede çok büyük rol oynadığına dikkat çeken Prof. Dr. Kemalettin Aydın’ın “Virüs ile geçici ateşkes halindeyiz. Eğer bu sürede gevşeme gösterirsek (-ki gösteriyoruz) virüs tarafından ateşkesin bozulacağı endişesi taşıyorum” sözleri ciddi bir kaygının dile getirilişi olarak değerlendiriliyor.