İş dünyasında kadın cinsiyetsizleşiyor
Aşk, çalışan kadının burnunun dibinde olsa da göremiyor, ardından hayalindeki adamı asla bulamayacağına inanıp yalnız kalmayı tercih ediyor. Araştırmalar da ortada... Hadi biraz kadın kadına konuşalım. Önce ben başlıyorum...
Ece USLUM - HABERTÜRK PAZAR
eulusum@htgazete.com.tr
Yaklaşık bir yıl önce yanıma bir adam heyecanla gelip “Sen Ece’sin değil mi? Sana bir şey göstereceğim” dedi, tasarladığı bir uygulamayı gösterip gururla “Ben yaptım, senin videon da burada sürekli izledim” deyip bir şey dememi bekledi. Ne desem beğenirsiniz? “Çok güzel, başarılar...” Birkaç ay boyunca bakışmalar, benim sürekli işimi anlattığım kısa sohbetler sonunda bir gün “Amma körmüşsün, seninle ilgilendiğimi artık nasıl gösterebilirim?” deyince jeton düştü ama her şey için çok geçti! Bunu kime anlatsam “İşin seni kör etmiş” dedi. Başta bu yoruma çok kızıyordum ama artık inadı bırakıyorum, kendi tezlerimi bizzat çürüttüm, buyurun başlayalım...
ABD Albrigh College Psikoloji Departmanı’ndan Dr. Gwendolyn Seidman, ele aldığı vakalardan yola çıkarak bir sonuca vardı ve Journal of Social and Personal Relationships’in 2006’daki sayısında yazdı: “İş dünyası, erkekleri olduğundan daha çok duygusallaştırıyor. Erkekler, dünyanın omuzlarına bıraktığı sorumluluklardan, hırslardan usanıp hayatını sorgulamaya başlıyor. Doğru sandığımız bir yanlışın altını çizeyim, kadınlar, erkeklerden daha romantik değil. Temkinli kadınlara karşın geç büyüyen erkekler, anı yaşamaya ve heyecana odaklı.” Yani plaza içine kapanmak, iki cinsiyeti de duygusal olarak etkiliyor. İşi daha da ileri götüren R.D. Clark, Journal of Psychology & Human Sexuality’de yayımladığı araştırmasında, 5 yıl boyunca çalışan kadın ve erkeklerin sekse bakış açısını incelenmiş. Sonuç: İşe verilen öncelik arttıkça cinselliğe bakış açısı ikiye bölünüyor; ihtiyaç ya da olmasa da olur... Ve bu da İstanbul’daki konferansında meşhur fütürist Marian Salzman’ın sözlerini aklıma düşürüyor: “Günümüzde kadınlar daha erkeksi, erkeklerse daha kadınsı. Fakat kadınlar güçlenmeleriyle beraber gelen özgüvenin tadını çıkaramayacak kadar yoğun ve stresli...”
İŞ DÜNYASINDA KADIN CİNSİYETSİZLEŞİYOR
Cinsiyetsiz evlilikler üzerine de araştırmalar yapan ABD’li psikoterapist Dr. Tina Tessina ve ekibiyse üst düzeydeki iş kadınlarının çoğunlukla yalnızlığa ya da mantık evliliğine sürüklendiğini savunuyor; “Çalışan kadın, erkeklerin avucundaki şirketlerde çalışırken cinsiyetsizleşmeye başlıyor. Mevki ve mesai saatleriyle doğru orantılı bir kimlik uzaklaşması da denebilir. Bu, ikili ilişkilerden uzaklaşmaya hatta kadının kendini unutmasına kadar varıyor. Psikolojik manada cinsiyetsizleşmeyle kadın, karşısında onunla flört eden adamın mesajlarını göremiyor, yorumlayamıyor.” Hanımlar, eğer yakın zamanda gözlerinizin içine bakıp “Bir kahve içelim mi?” diye soran bir adamın sadece iş konuşmak istediğini ya da onunla kahve içmenin vakit kaybı olduğunu düşünüyorsanız, fikrinizi tekrar gözden geçirin. Malum 34 milisaniyede birine karşı ilk izlenim oluşuyor, ona bu kadarını da çok görmeyin!
Tessina, araştırmasına dahil olan 116 kadına ilişkiye başladıklarında ya da bir erkekten hoşlandıklarında akıllarından geçen soruları sormuş. Soruların bazısı kesinlikle işkolik kadınlar için geçerli. Beni ve mevkiimi kullanmak mı istiyor? O ne kadar yoğun? Beklentisi nedir? Zaman kaybı mı? Beni taşıyabilir mi? Özel günlerde çalışmamı sorun eder mi? Telefonlarına sürekli cevap vermeli miyim? İlgi delisi mi? Gece mesailerimi, iş gezilerimi dert eder mi? Haftada 1 gün ona yeter mi? Kadınların yüzde 35’i yanıtların olumsuz olacağını, yüzde 23’ü genellikle cevabını öğrenmeden vazgeçeceğini, yüzde 42’si yanıtları almak için ilişkiye şans vereceğini söyledi. Sadece erkeklere destek veren meşhur yaşam koçu Tori Ufondu, HT Pazar’a verdiği bir röportajda, “Erkeklerin gerçekten yardıma ihtiyacı var, iletişim kurmakta zorlanıyor ve harekete geçemiyorlar” demişti. Nasıl iletişim kursunlar ki zaten potansiyel beyaz yakalı sevgili adaylarının yüzde 58’i onlara hiç soru sormadan kendisini eledi!
HİÇ RAHATSIZ ETMEYEN ÂŞIK LAZIM
Biz kadınlar durumun farkındayız ama anlaşılan ne yapacağımızı bilmiyoruz. İpsos, aralarında Türkiye’nin de olduğu G20 ülkelerindeki 9500’den fazla kadına “İş hayatında karşılaştığınız en büyük 5 sorun nedir?” diye sordu. Yanıtlar derlendiğinde, iş-özel hayat dengesinin kadınları en çok endişelendiren konu olduğu ortaya çıktı. Aşk ve işi aynı anda yürütmek mümkün mü? Orta yolu bulanlar var ama kadın erkek gözetmeksizin çalışan modern insanın, ilişkiden beklentisi değişti. Bunu filozof Jean Claude Kaufmann diyor ve durumu da şöyle netleştiriyor: “Başkalarıyla olmak istiyoruz ama onların alanında, düşünceleri arasında kaybolmak istemiyoruz. İnsanlar kendi dünyalarından, alışkanlıklarından, yalnızlıklarından vazgeçmek istemiyor ama hayatlarında birinin olmasını istiyor. Yani hiç rahatsız edilmeden biriyle olmak...” Tam da hayalimdeki gibi!
BENDEN YOĞUN BİRİ OLSUN
Vaziyet bu da ne yapacak iş hayatının “cinsiyetsizleştirdiği” kadınlar? Onu aşk mı yoksa kariyer mi mutlu edecek? Aşk hakkında araştırmalarıyla bilinen antropolog Helen Fisher’a göre “Çoğunlukla bizimle aynı sosyo-ekonomik temelleri olan kişilere âşık oluyoruz, türdeşliğin peşindeyiz.” Çözüm kadının kendisi kadar yoğun bir adam bulması olabilir. Hatırlayın; Vehbi Koç ödüllü Prof. Dr. Kamil Uğurbil’in eşi evlilik teklifini Uğurbil en az kendisi kadar yoğun bir adam olduğu için kabul etmişti hatta çift balaylarını farklı şehirlerde çalışarak geçirmişti! Bizzat şahit olduğum bir diğer örnek daha; kadın ağırlıklı bir ekibin gece yarısı sohbetindeydim. İçimizden biri ortaya tehlikeli bir soru attı: “Erkek olsaydınız hangimizle çıkardın?” Herkes gerekçesiyle cevabını verdi, işkolik olansa şefini seçip nedenini bir yandan e-mail’ini kontrol ederken açıkladı: “Beni ancak benden daha yoğun bir kadın anlayabilir ve durumu kabul edebilir.” Kaufmann’ın dediklerini hatırlayın...
Bir diğer çözümse, mesleki doyuma ulaştığında işkadını kimliğini geri planda bırakmak ve ilişkiye başlamak. Çünkü ABD’li araştırma firması Barna Group’un 2005-2010 yılları arasında yaptığı ankete katılan 1400 kadının yüzde 75’i, “Hayatımda istediğim noktaya geldiğimde bir ilişkim olsun, bir aile kurayım isterim” diyor. Dahası kimi kadın da bu süreçte yalnızlığa alışıyor, hayatında biri olmadan da yoluna devam edebileceğine inanıyor. Belki de yalnızlaşan dünyada yalnızlığın giderek bir tercihe dönüştüğünü görüyor. Eğer sizin tercihiniz de buysa, Seyfi Dursunoğlu’nun bana söylediklerini sizinle de paylaşmak istiyorum: “Başarı ve para... Bunlar, olmadığında kıymetli şeyler, elde ettikten sonra önemi yok. Yalnız kalınca daha da iyi anlıyorsun. Şimdi anlıyorum...” Bana gelirsek, hâlâ ne yapmam gerektiğine karar veremedim ama umudumu da kesmedim!
3 VAKA
Şebnem, 36 - Tasarımcı
“Yıllar sonra anladığım ya da adamların usanıp itiraf ettiği çok tek taraflı flörtleşmeler oldu. Mesela bir erkek, “Ne kadar güzel bir anne, harika bir eş olursun” dedi, gözlerimin içine baktı, elimi tuttu. Birden “Yeğenlerimi seviyorum ama bir çocuk yapıp ona vakit ayıramam. Evlilik nedir ki şu yoğun dünyamda?” dedim. Yetmezmiş gibi bir de elini bırakıp omzuna eyvallah dercesine iki kere vurdum. Şimdi düşünüyorum da bunu nasıl yapmışım!”
Zeynep, 33 – Halkla ilişkiler uzmanı
“Romantik bir anda kesinlikle ne yapmam gerektiğini bilemiyorum. İşyerindeki kriz anında her şeyi sırtlayabilirim ama mum ışığında bir yemekte bana hiçbir şey sormayın. Yıllar sonra bir adamla yakınlaştım, evine yemeğe gittim. Aynı filmlerdeki gibi bir masa ve aşk şarkıları... Sinirlendim, nereden çıkarmıştı ki benim bunlardan etkilenen biri olduğumu? Yemekte hiç konuşmayınca bana “Benim hakkımda bir şey merak etmiyor musun?” diye sordu. Mum ışığına gözüm takılmıştı ve birden ağzımdan hayatta sormayacağım bir soru çıktı “Biseksüel misin?” Derin bir sessizlik... Başta komik geliyor ama durum benim için vahim gibi görünüyor. Yalnızlığımı sadece zorunlu izin günlerimde hatırlıyorum.”
Metin, 38 – Yazılımcı
“Kafa dengim olduğunu düşündüğüm kadınlar hep işlerine ilişkimizden daha çok önem verdi. Hatta biraz ileri gidip şunu da söylemek istiyorum; kariyer peşinde koşan kadınlar yüzünden evde kalıyordum! En sonunda da mutluluğu, işinden eve beni görmek için koşa koşa gelen, sürprizlerimi anlayan, annelik hayalleri olan bir kadında buldum.”
Time’ın Personal Relationship Dergisi’ni kaynak göstererek yaptığı bir habere göreyse evli ya da sevgilisi olan kadınlar, işkolikleşmeye başladıklarında, duygusal olarak değişim yaşıyorlar. İş hayatında kendilerini yavaşlattığını hatta kimi zaman da güçsüzleştirdiğini düşündükleri için de ilişkilere negatif bakmaya başlıyorlar.