Yavuz Bingöl: Ben manav Mehmet Efendi değilim, bilinçli bir seçmenim
Halk müziğinin en sevilen isimlerinden biriyken yaptığı siyasi açıklamalarla gündeme gelen Yavuz Bingöl, Posta'dan Oya Çınar'a konuştu. Bingöl, "Beni bu kadar yıpratmaya, uzaylı bir yaratıkmışım gibi davranmaya değer miydi?" dedi
Halk müziğinin en sevilen isimlerinden biriyken yaptığı siyasi açıklamalarla gündeme gelen Yavuz Bingöl, Posta'dan Oya Çınar'a konuştu. Bingöl, "Beni bu kadar yıpratmaya, uzaylı bir yaratıkmışım gibi davranmaya değer miydi?" dedi.
İşte Yavuz Bingöl'ün açıklamalarından satırbaşları:
* Aşkı kim tarif edebilmiş ki ben edeyim! Başka bir ruh hali. Metabolizma farklı çalışıyor. Çok yüksek yaşanan bir duygu ama tarifi zor. Aslında zamanın değiştirdiği şeylerden biri bu işte. Mesela 19 yaşındayken aşktan ve bir kadından beklentilerin, aradığın özellikler farklı oluyor. Şimdi benim yaşımda çok farklı. Artık ortak zamanı nasıl geçirdiğin daha büyük önem kazanıyor. Fiziksel beğeni ve anlık heyecandan öte sevgi ve saygı öne geçiyor.
* Uzun zamandır aşk yok hayatımda. O yüzden epeydir ağlamıyorum (Gülüyor). Doğanın kanunu bu. Geçmiş dönemde çok ciddi aşk acısı çektiğim olmuştur. Bu da insana ait bir duygu neticede. Zamanla o acıyla baş etmeyi de öğreniyorsun.
* Çok büyük bir aşk acısı çektiğim dönemde Şener Abi’nin ciddi desteğini görmüştüm. Sadece o da değil. Sezen’den (Aksu) de büyük fırça yedim. “Bir daha gitmeyeceksin o kapıya. Biraz rahat dur, yeter artık, kendine gel!” diyerek yumruğunu masaya vurmuştu (Gülüyor).
* Bu aralar duygusalım. 19 Ağustos’ta kızımı evlendiriyorum. Çok şükür tanıyan herkesin çok sevdiği, kıymetli bir çocuk yetiştirdik. Daha çok annesi tabii, sağ olsun. Onun dışında memleket gibiyim. Memleket nasılsa ben de öyleyim.
* Valla önümüzde yeni bir dönem başlıyor. Yeni sistem vatana millete hayırlı olsun. Bence iyi oldu. Her şey daha hızlı ilerleyecek. Bürokrasinin hantallığından kurtuldu ülke. Her sistemin zaafları vardır ama kervan yolda düzülür derler.
* Aslında eleştiriye açığım. İnsanları dinlemeyi severim. Bir insanı dinlemeli sonra da saçmaladığını düşünüyorsak şayet, “Saçmalıyorsun” demeliyiz. 30 yıldır bağlama çalıyorum, hâlâ müzikte kendimi bir yere koymam. Her gün yeni bir şey öğreniyorum. Ama haksız yere üzerime gelindiğinde üzülüyorum.
* “Bir kitap okudum, hayatım değişti” gibi değil mi? Bir röportaj verdim hayatım değişti (Gülüyor). Haksız da olsalar bu konuda bana öfkeli bir kesim var. Ama onlarla da zaman içinde yeniden ortak duygularda buluşacağımıza eminim.
* Ben de kaşıyorum doğru. Ben de üzerine gittim. Siyasetle ilgili konularda çok yıpratıldım. Ama gazeteci kalkıp da “Erdoğancı mısın?” diye sorunca benden de “Tillahına kadar!” deme güdüsü çıkıyor. Bu anlamda diyorsan kaşıyorum evet. Çünkü politik olamıyorum.
* Beni böyle yıpratıp atmaya değer miydi? Bu kadar kızmaya, üzerime gelmeye değer miydi? Benim gibi müzik yolunda insanların gönlüne girmiş bir adama, sanki uzaydan gelmişim, garip bir yaratıkmışım gibi davranmaya değer miydi? Herkesin bir siyasi görüşü var. Ben inandığım şeyi söyleyemeyecek miyim?
* Karşı taraf da kendi hatalarını kabul edecek mi ben bunu söylediğimde? Tabii ki bir toplum bilimcinin cevaplaması gereken bir soruyu bana sorduklarında o an saçmalamış olabilirim. Yanlış bir şeyler söylemiş olabilirim. İşte o zaman keşke benim siyasi ifadelerime değil de 30 yıldır dinledikleri bağlamamla anlattıklarıma kulak verselerdi.
* Kültür ve sanat konusundaki eksiklikleri en yetkili ağız, Cumhurbaşkanı söylüyor. “Bu alanda daha çok çalışmamız lazım” diyor. Güzel girişimler var. Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin kurulması şahane oldu. Atatürk Kültür Merkezi’nin yenilenmesi keza öyle. Biz Milli Eğitim Bakanı’mızla güzel bir çalışma yürütüyoruz. Sekiz bin okulun müzik odasına 20 bağlama ve bir piyano koymak istiyoruz. Bu hükümet, ekonomide, köprü ve yol yapımında devasal hizmetler yaptı. Aynısını kültür ve sanat alanında da bekliyorum.
* En başta bu ‘kariyerizm’den bıktım. Herkesin yeni bir şey söylemeden, üretmeden, aynı döngü içinde dolanmalarından bıktım. Ben solun, dünyada ciddi bir sorunu olduğunu düşünüyorum. Tüm sol liderlerin, sol adına politika yapan herkesin bir tartışma süreci, bir çalıştay başlatmaları gerekiyor. Dünyada hiçbir yerde yok artık solcular. İngiltere’de, Almanya’da, Hollanda’da, Amerika’da yoklar. Yoklar yoklar yoklar! Tüm dünyada sol hasta şu an. Hepsi hasta. O hastalıklı bölgenin oradan alınması gerekiyor. Niye yoklar?
* Valla çok tespitim var ama söylemek istemiyorum. Eleştiriye de gelemiyorlar, polemik oluyor sonra (Gülüyor). Kusura bakmasınlar. Ben manav Mehmet Efendi değilim. Bilinçli bir seçmenim. Artık bu yapmaya çalıştıkları şey insanlarda karşılık bulmuyor. Bir insanı kazanmak, ikna etmek, onu dönüştürmek kolay değil. Hepsinin sahip olduğu felsefeyi de eksiklerini de ortaya koyarak bir tartışma süreci başlatmaları gerekiyor. Bir köşede fark edilmeyi bekleyerek “Bir gün kıymetimizi anlayacaklar” diyerek de olmuyor. Bağırarak, küfrederek, birilerini aşağılayarak, başka yerlerde zaman geçirerek olmuyor.
* Moğollar’ın çok güzel bir şarkısı var: “Bir Şey Yapmalı”. İşte o şarkıdaki gibi bir şey yapmalı! Doğdum, büyüdüm, Allah daha ne kadar ömür verir bilmiyorum. Hâlâ aynı laflar. Bin yıldır “Motorları maviliklere süreceğiz” diye bekliyoruz. Hani? Ne zaman?
Dünyada hiçbir şey artık o büyük manifestolarla ilerlemiyor. Tek yapmaya çalıştıkları Erdoğan karşıtlığından beklenti ummak. Oradan bir şey çıkaramayacakları, 11 seçim kaybetmelerinden belli. Ortada her şey. Bence artık kimse ideolojinin peşinden gitmiyor. Yüzünü güldüren, elini uzatan, kalbine dokunan siyasetçinin ardından gidiyor.