Antibiyotik direnciyle savaştayız
Bir dönem hayat kurtaran antibiyotikler, günümüzde hızla değişen mikroplara karşı sadece kısa vadeli zaferler elde edebiliyor. Araştırmacılar, bakteriler direnç kazandığından yeni antibiyotikler geliştirmek için zamanla yarışırken bir yandan da bakterileri öldürmek için alternatif stratejiler arıyor
2017’nin ocak ayında bacağı kırılan 70 yaşında bir kadın, 26 değişik antibiyotiğe dirençli bir bakterinin kemiği enfekte etmesi yüzünden hayatını kaybetti. Bir dönem hayat kurtaran antibiyotikler, günümüzde hızla değişen mikroplara karşı sadece kısa vadeli zaferler elde edebiliyor.
1940’tan önce bakterilerin sebep olduğu hastalıklar, zatürre veya açık yaraların enfeksiyon kapması, en büyük ölüm sebeplerinden biriydi. Alexander Fleming’in penisilin’i, yani ilk antibiyotiği keşfetmesi ve penisilin kullanımının yaygınlaşmasıyla önceden ölümcül olan hastalıklar bu mucizevi ilaç sayesinde iyileştirildi. Ancak penisilinin zaferi kısa sürdü, 1947’ye gelindiğinde ilaca direnç geliştirmiş mikroplar çıkmıştı bile. Bu ne yazık ki penisilin’e has bir durum değil. Her yeni antibiyotik piyasaya sürüldükten yaklaşık 5 sene sonra bakteriler direnç geliştiriyor. Antibiyotiklere direnç geliştiren bakterilere “süper-mikrop” ismi veriliyor. Korkutucu bir şekilde, 2050’de süper-mikropların 300 milyon insan ölümüne yol açacağı tahmin ediliyor.
ANTİBİYOTİK DİRENCİ NASIL GELİŞİR?
Antibiyotikler doğada bulunan veya kimyasal olarak laboratuvarda sentezlenen moleküllerdir. Bakterileri öldürür veya çoğalmasını önlerler. Farklı antibiyotikler, bakterileri değişik yöntemlerle öldürür. Örneğin bazı antibiyotikler bakterinin hücre duvarı inşa etmesini engellerken, bazıları DNA’yı kopyalayan aletleri etkisiz hale getirir, bazıları ise protein üretimini durdurur. Antibiyotiğin hücrede nereye saldırdığı fark etmez, bakteriler her antibiyotiğe karşı direnç geliştirme potansiyeline sahiptir. Bakteriler direnç geliştirmek için 3 farklı yöntem kullanabilir:
1) Antibiyotiği hücreden dışarı pompalamak.
2) Antibiyotiği hücredeki enzimlerle parçalamak.
3) Antibiyotiğin etkisiz hale getirdiği hücresel makinenin işini görecek başka bir makine bulmak.
Direnç kazanmak için DNA’larında rastgele oluşacak bir veya birkaç değişikliğin onlara bu 3 kabiliyetten birini kazandırmasını beklerler. 1 milyon bakteriden sadece bir tanesinde bu faydalı değişiklik gerçekleşse bile bu özellik hızla yayılır ve antibiyotik o bakteri topluluğu üzerinde işe yaramaz.
ANTİBİYOTİK DİRENCİYLE SAVAŞMAK İÇİN NELER YAPILIYOR?
Yeni antibiyotikler geliştirmek tabii ki bir çözüm ama geliştirmek için o kadar uğraştan sonra 5 sene içinde işlevsiz hale gelecek olması büyük bir sorun. Bu yüzden alternatifler gözden geçiriliyor.
➡ Bakterilerin kazandığı direnci ortadan kaldırmak için çalışmalar yapılıyor.
Yeni antibiyotik üretmek çok uğraştırıcı ve süreç yeterince hızlı işlemiyor, bildiğimiz antibiyotikleri biraz değiştirip denesek bile yine hemen direnç oluşuyor. Bu yüzden “Elimizde var olan antibiyotikleri tekrar kullanabilsek, gelişen direnci bakterilerden silebilsek ne güzel olurdu” diye düşünen araştırmacılar, yeni bir ilaç geliştirmiş. Bu ilaç, antibiyotikleri yok eden bir bakteri enzimini etkisiz hale getiriyor. Geliştirilen yeni ilaç enzimi etkisiz hale getirince bakteriler antibiyotiği parçalayamıyor, direnç yok oluyor ve antibiyotik bakterileri öldürebiliyor. Bu ilaç, direnç yüzünden işlevini kaybetmiş antibiyotiklerle birlikte alındığında güzel bir çözüm olabilir. Yalnız bu yöntem sadece beta-laktam tipi antibiyotiklerde işe yarayacak. Önümüzdeki 3 yıl içinde bu ilaç için klinik çalışmalar yapılması planlanıyor.
➡ Bir grup araştırmacı, ANTİK-biyotiklere dönmemizi öneriyor.
ANTİK-biyotik, Orta Çağ’da kullanılan ve antibiyotik özelliği gösteren tedavilere değinen bir kelime oyunu. Fikir, Ango- Saksonlar’ın 1000 yıl önce göz enfeksiyonlarını tedavi etmek için kullandıkları bir tarifin güçlü antibiyotik etkisi göstermesinden çıktı. 10. yüzyıldan kalma bir kitaptan bulunan tarif, ezilmiş sarımsak, bir soğan türü, inek safrası gibi malzemelerin şarapla karıştırılıp soğukta 9 gün bekletilmesi gibi ilginç unsurlar içeriyor. Şaşırtıcı bir şekilde bu karışım, MRSA adı verilen ve hastanelerde sorun yaratan bir süper-mikrop üzerinde bile etkili! (Lütfen evde kendiniz hazırlamayı denemeyin.)
Orta Çağ Avrupası’nda geliştirilmiş çoğu tıbbi yöntem bilimsellikten yoksun diye düşünülür, böyle düşünmemiz için geçerli sebepler sayıca çok. Ama bu tarif gösteriyor ki, metodik olarak, işe yarayan kokteyller geliştirmeye çalışan insanlar da varmış. Çünkü bu kokteylin işe yaraması için kitapta anlatılan her adım harfiyen uygulanmalı. Mesela karışımı kullanmadan soğukta 9 gün bekletmek gibi. Bu da birinin bu tarifi geliştirmek için deneme yanılma yoluyla uğraşmış olduğuna işaret. Kendilerini “antik-biyotikçiler” olarak nitelendiren bir grup mikrobiyoloji, tarih ve eczacılık kökenli araştırmacı, antibiyotik direnci sorununa çözümü bu şekilde bulabileceğimize inanıyor. Öncelikle eski kaynaklardan böyle tedavileri içeren bir veritabanı toplamaya çalışıyorlar. Sonra bu tedavileri bakteriler üzerinde test edecekler. ve böylece bakteriyi öldürmek. Bu yöntemde bakterinin kendi bağışıklık sistemi kullanıldığı için tedaviye karşı direnç gelişmeyeceği düşünülüyor. Önümüzdeki sene birkaç
şirket klinik çalışmalara başlamayı hedefliyor.
➡ Kendi geliştireceğimiz virüslerle bakterileri öldürmek için uğraşılıyor.
Virüsler, bakteri hücrelerine sızarak bakterileri öldürür. Bu mantıkla, sadece bakterileri öldüren bir virüs türünü, insanları hasta eden bakterileri öldürmek için kullanabiliriz. Virüsleri bu amaca hizmet etmeleri için istediğimiz şekilde değiştirebiliriz.
Birkaç sene önce, bakterilerin virüslere karşı bir savunma mekanizmasına sahip olduğu keşfedildi. Bakterideki bir makas, hücreye sızan virüs DNA’sını keserek yok ediyor. Araştırmacıların bir amacı, bu makası kendi emellerine alet etmek: virüs yerine bakterinin kendi DNA’sını kestirmek
➡ Direnç gelişimini yavaşlatmak için antibiyotik kombinasyonları kullanılabilir.
Bazı ilaçları aynı anda kullandığımızda birbirleriyle yarışırlar ve birbirlerinin etkilerini azaltırlar. Yani tek başınayken ilaçtan 1 gram kullandığımızda bakteri ölüyorsa, başka bir ilaçla birlikteyken dozajı artırıp 10 gram kullanmamız gerekebilir. Bu kulağa hiç cazip gelmiyor, bu yüzden bu özelliği gösteren ilaçlar birlikte kullanılmıyor. Ancak bazı araştırmacılar, birbirinin etkisini azaltan ilaçları birlikte kullandığımızda direnç gelişiminin çok daha yavaş olduğunu düşünüyor. Yani birbirini engelleyen iki ilacı aynı anda kullanmak mantığa ters gelse de direnç gelişimini yavaşlatması olumlu bir yön. Tek dezavantaj, kullanılan ilaç dozajının daha yüksek olması. Ama bu şekilde antibiyotikler 5 seneden daha uzun süre kullanılabilirse uzun vadede daha avantajlı olabilir. Bu stratejinin işe yaraması için hangi antibiyotiklerin birbirinin etkisini azalttığının bulunması ve daha kapsamlı çalışmalar yapılması gerekiyor.
➡ En önemlisi, gereksiz antibiyotik kullanımını azaltmak için insanlar bilinçlendiriliyor.
Antibiyotik direnci her zaman vardı, ancak günümüzde bu kadar büyük bir problem haline gelmiş olmasının sebebi gereğinden fazla antibiyotik kullanımı. Virüslerin sebep olduğu hastalıklar için antibiyotik kullanmak gereksizdir, sadece bakterilerin sebep olduğu hastalıklarda kullanılmalıdır. Eğer viral bir enfeksiyon için gereksiz yere antibiyotik alırsanız, size bir faydası olmadığı gibi herkese zararı olacak. Sebebini felaket tellallığı yaparak detaylı olarak paylaşmak istiyorum: Antibiyotikler virüslere karşı etkisiz. Ama vücudunuzda bulunan zararsız bakterilere saldıracak ve direnç geliştirmelerine sebep olacak. Zararsız bakteriler, kazandıkları bu direnci karşılaştıkları diğer bakterilerle paylaşacak. hastalığa sebep olanlar dahil. Bu sefer bir bakteri yüzünden hasta olduğunuzda antibiyotik alacaksınız ve ilaç işe yaramayacak. Çünkü gizli silahınız olan antibiyotiği bir virüs üzerinde harcadınız ve artık bakteriler silahınızı nasıl alt edeceklerini biliyor. Sonra bu dirençli mikrop sizden başkalarına bulaşacak... Neyse ki bu sorunun farkına varıldı ve artık çok dikkat ediliyor. Gereksiz antibiyotik kullanılmamasına özen gösteriliyor ve antibiyotikler doktor reçetesiyle satılıyor.
- Işık saçan moleküler etiketler6 yıl önce
- Tesadüfen keşfedilen kemoterapi ilacı6 yıl önce
- İlaçları bırakıp doğal tedavilere mi geçmeliyiz?6 yıl önce
- Genleri susturan ilaçlar6 yıl önce
- İnsanlığın genetik haritasını kaplıcadaki bakteriler mi çıkardı?6 yıl önce
- Köklü kurumlar zamana ayak uydurmalı6 yıl önce
- Neden şempanzelerden daha zekiyiz?6 yıl önce
- Kadınlar neden mozaiktir?6 yıl önce
- Mars'a bir adım daha yaklaştık!6 yıl önce
- Gen terapisinin altın çağı6 yıl önce