Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Dünyada en çok oynanan sporların başında tenis sporu geliyor. Bunun en önemli nedeni, tenisin ömür yettiğince oynanıyor olması. İstanbul Cup turnuvası ile 2005 yılından itibaren bu kervana katılan ülkelerden biri olabildik. Bizde de tenis oynayanların sayısı kat ve kat arttı. 2005 yılında federasyonun düzenlediği 10 yaş turnuvasına katılan çocuk sayısı sadece 75 idi. Bugün bu rakam 12 bin çocuğa doğru gidiyor. Tenis yayınları keza aynı şekilde kat ve kat artmış durumda. Son 15 yıl içinde Atatürk havalimanına inmeyen ünlü isim kalmadı. Federer, Sharapova, Cilic, Serena, dünyanın en iyilerini canlı canlı izleyebildik. Milli tenisçilerimizde aynı şekilde kat ve kat yükselerek dünya sıralamalarında ilk yüz tenisçiler arasına girebildi. Şimdi duruma bu açıdan bakınca, her şey mükemmel görünüyor. Oysa ne Türk tenisi ne de dünya tenisi göründüğü gibi değil. Tam anlamıyla denizin bittiği yeri veya denizin dibini görmeye başladık.

Önce dünya tenisine bir bakalım. Dünyada tenisi yönetenler iki elin parmakları kadar bir avuç insan. ATP ve WTA, para kazanma sistemi içinde finansçılara teslim olmuş, kredi ile yasayan bir hovarda iş adamı gibi. ITF denen, Uluslararası Tenis Federasyonu ise dinozorlar tarafından yönetilen eski Amerikan otomobiline benziyor. Türk tenisi ise tam bir ezberci öğrenci gibi. Dünya ne yapıyorsa kopyala yapıştır metodu ile bizimkiler de onu yapıyor. Yapılanlar bize uygun mudur?..Değil midir? Farkında değiliz. Aslında hepsinin ortak büyük bir problemi var. O da kalabalıklaşan profesyonel tenisçi sayısı. 100 yıl önceki tenisçi sayısına bakarak yapılmış turnuva ve organizasyon sistemleri şu anda tenisin gelişmesine bırakın katkı sağlamayı tamamen engeller duruma geldi.

Nasıl mı?.. Önce dünyaya bakalım. Erkeklerde dünya 1 numarası Djokovic yılın yarısını sakatlıklarla geçiriyor. İkinci yarısında toparlanabiliyor. Dünya 2 numarası Nadal neredeyse son 3 yıldır yılın yarısını dinlenerek geçiriyor. Dünya 3 numarası Federer, 37 yaşının handikaplarıyla uğraştığı için, yılın yarısındaki turnuvalara katılmıyor. Dünyanın 4’üncüsü Zverev henüz 21 yaşında. Yani çarkın içine yeni giriyor. Dünya 5 numara Del Potro, sezonu kapattı. Belki de tenis hayatı bitti. Sıralamadaki tüm tenisçiler benzer durumda. Kadınlarda ise çok farklı bir durum yok. Benzer sorunlar oraya da hakim. Bu problemin ana nedeni, tenisçilerin PR ve reklam gelirlerini kullanarak global finans/reklam sektöründe paraya para katmak. Tur sahiplerinin hedefi bu olunca, canım yetenekler turnuva turnuva koşturularak telef ediliyorlar. Üstelik iş paraya gelince tenisçiye düşen pay, en küçük pay oluyor. Federer’in reklam değeri olarak kaşesi günlüğü 10 milyon dolar. Ama bu adam 15 gün turnuvaya çalışıyor aldığı para ortada. Bunu Federer’e daha fazla vermeli manasına yazmıyorum. Feferer’e bu kadar maç yaptırmak yerine daha az daha rekabetçi bir sistemde enerjisini verimli kullanmak olmalı amaç. Ve kasaya giren parayı sıralamada daha aşağıda bulunanlara adaletli bir şekilde dağıtmak önemli.

Şimdi durum böyle ise ne yapmalı? Çözüm bu sporun doğasında var. Federer “Laver Cup” turnuvasını boşu boşuna tenis dünyasına sunmadı. Ilk 50 Tenisçinin yarışacağı bir platform yaratarak dünyanın en iyi tenisçilerini burada yarıştırabilirsiniz. Üstelik bu yarış tek maçlık da olmaz. Yani tenisin basketboldaki gibi bir NBA’i olabilir. Laver Cup bunun en güzel örneği. Geriye kalan 50 ve sonrası tenisin gelişimi için o kadar önemli ki, size bu konuda sayfalarca yazabilirim. Kısaca belirtmek gerekirse şöyle özetleyebilirim. Dünya tenisinde eliminasyon sistemi uygulandığı için tüm tenisçilerin emeği tek maçlık sonuçlara kalıyor. Bu tam anlamıyla büyük bir kumar. Oysa dünya sıralamasında uluslar ligi gibi bir kategoride ulusların şampiyonlarının yarışacağı organizasyonlar yapılabilir. Hem bu sayede tenisin üzerindeki bireysel spor yaftalamasından da kurtulunmuş olur. Ayrıca kıtaların şampiyonu gibi ayrı bir eliminasyon sistemini de denenebilir. Dünya tenisinde şu anda her turnuvada bir dünya şampiyonu çıkıyor. Bir kere 4 tane Grand Slam var. Bunlar zaten birer dünya şampiyonası. Master turnuvalar da benzer şampiyonalar. Teniste yılın yarısı master turnuvalarla , yani birer dünya şampiyonaları ile geçiyor. Bu turnuvalarda tüm tenisçiler yoğun ve zorlu maçlarla adeta telef oluyorlar. İşin daha kötüsü; profesyonel tenisçi olma çabası yüzbinleri bulmuş durumda iken, oradaki enerjiyi de doğru organizasyonlara sevk ederek adaletli bir katılım sistemi işletilemiyor. Bu durum bizim tenisimizde de böyle. Zavallı Türk tenisi, dünyayı örnek alacağım diye, kopyala yapıştır yaparak kendi tenisçisini 20 yaşından sonra yok ediyor.

Federasyona bundan 10 yıl önce verdiğim dosyada bu konuları yazdım ve çözüm önerileri de sundum. Örneğin; “Türkiye genelinde İlçe şampiyonaları yapılmalı” dedim. Ardından İl Şampiyonaları. Sonrasında Türkiye şampiyonası. Biz ne yaptık?.. Sadece Türkiye şampiyonası. Şu anda İstanbul'un Sarıyer ilçesinde bir şampiyon olsaydı. Bu şampiyon hem.okul bursu alırdı hem de ilçedeki ticari değerlerle sponsor bulurdu. Düşünün bu ülkede 900 küsür ilçe var. ATP ve WTA de olduğu gibi, hep büyük ölçekli turnuvalar hedefleniyor. 900 İlçede şampiyon olan tenisçi o ilçelerin desteğini de görecektir. Ve ilçedeki tenis sevgisinin yayılmasına da katkı verecektir. Bu da ülke genelindeki tenisçi sayısına ve ekonomisine katkı yapacaktır. Aslında tüm sorunların altında yatan ana problem tenis sporunun dünyada ve ülkemizde son 10 yıla kadar yoğun bir şekilde sosyete kültürünün hakimiyetinde olmasından kaynaklanıyor. Evet, 100 yıl önce sosyetenin adeta kumar amaçlı yola çıktığı bu şahane halk sporu, sosyolojik tüm engellere rağmen geniş halk kitlelerine yayılmış durumda. Artık tüm dünyada milyonlarca insan tenise başlıyor. Şimdi, tenisi dünyada ve ülkemizde yönetenler oturup bu duruma bir çare aramalı. Milyonlarca insanın sosyal tutkusu olan tenis sporunu artık sosyetenin hizmetindeki kulüpler ve şahıslar yerine spor adamları tarafından yönetilmeye ihtiyacı var. Bu arada dünya tenisinde Federer ile yavaş yavaş çalışmalar başladı. Sıra bizde bence...

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar